Van’daki tansiyon diğer şehirlere sıçradı: Gözaltılar ve yeni yasaklar
Henüz 28'inde bir genç. Yer: İzmir Narlıdere. Tarih: 13 Mayıs 2018. Sabah saatlerinde telefonu çalan bir baba. Telefonun ucundaki polis, oğlunun öldüğünü söylüyordu. Olay yerine giden baba, oğlunun kendisine söylenildiği gibi yüksekten düşerek ölmediğini ilk bakışta anladı ve araştırmalara başladı.
28 Mayıs 2018 sabahı Ethem Büyükışık’ın telefonu çaldığında karşıdaki ses, oğlunun öldüğünü söylüyordu. İzmir Narlıdere’deki evine 500 metre mesafedeki olay yerine Ethem Büyükışık koşarak gitti.
Dorukhan’ın ölü halde bulunduğu inşaat, İzmir’in büyük şirketlerinden olan Tanyer Yapı Sanayi Ticaret A.Ş.’ye aitti.
Olay yerinde kendisine oğlu, Dorukhan’ın 7. katta düşerek hayatını kaybettiği söylendi. Büyükışık, oğlunu ilk gördüğünde yüksekten düşme olmadığını anladı. TSK’dan tümgerenal rütbesiyle emekli olan Büyükışık, bugüne kadar sayısız sınır ötesi operasyon planlamış ve icra etmiş, paraşüt atlama dağcılık gibi alanlarda uzman bir isimdi. Birlikte çalıştığı subaylar için bir kahramandı. TSK’da ‘Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası’ sahibi ender subaylardandı.
Konumuz Ethem Büyükışık değil, onun adalet arayışı.
Devam edelim…
Olay yerine savcıyla birlikte gelen ilk adli tıp uzmanı, ilk muayenesinde ‘yüksekten düşme bulgusu yok’ tespitini yaptı.
Bu tespit video kaydına geçti. Ancak bu kayıt 3 yıl gizlendi. Baba Ethem Büyükışık, bu kaydı çok sonraları büyük uğraşlar sonunda elde edecekti.
Doktor, muayene sonrası yaklaştığı babaya, “Yüksekten düşme bulgusu yok. Ya kalp krizi ya da darp ile bu olay gerçekleşmiş olabilir, sistematik otopsi yapılması gerekir” önerisinde bulundu. Büyükışık, “Yapın” dedi.
Olay yerinde gördüğü manzara karşısında yıkılan baba Ethem Büyükışık’ın hayatı doktorun şüphe dolu bu sözleri sonrası tamamen değişecekti.
Ethem Büyükışık, bundan sonraki hayatını ‘cinayet’ olması muhtemel bu olaya adayacaktı.
30 Temmuz 2018’de çıkan otopsi raporu, Dorukhan Büyükışık’ın ölüm nedenini “darp veya yüksekten düşme” olabileceği yönünde değerlendirmişti.
Baba Büyükışık’a göre, 27 metre yükseklikten düşen bir kişinin kafa tasında ve vücudunda hiç bir hasar olmaması, kıyafetlerinin ise yırtılmaması mümkün değildi.
Otopsi raporuna itiraz etti.
Soruşturmayı yürüten savcı, İzmir Adli Tıp Kurumu Başkan Vekili Prof. Dr. Mehmet Tokdemir ve Doç.Dr.İsmail Özgür Can’ı bilirkişi olarak atadı.
Ancak, bilirkişi olarak atanan adli tıp uzmanları, “yüksekten düşme” olarak verilen ilk raporda imzası bulunan isimlerdi.
Bu bilirkişiler de ‘yüksekten düşme’ olarak rapor verdi.
Baba Ethem Büyükışık’a göre birileri bir şeylerin üzerini örtmeye çalışıyordu. Olayın izini sürmeye devam etti.
Baba Büyükışık, Adli Tıp Kurumu yetkilisiyle görüştü. Durumu anlattı.
Dosya yeniden incelendi.
Ve yine aynı karar verildi.
Bu süreçte Büyükışık, dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile görüştü. Bozdağ, kendisine “Komutanım bu cinayet” dedi. Ve Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Adli Tıp Kurumu hakkında soruşturma başlatılmasını talep etti.
Şikayet üzerine Adalet Bakanlığı, ilgililer hakkında görevi kötüye kullanmak suçundan adli soruşturma başlattı.
Genç bir savcı 9 iş gününde Adalet Bakanı’nın başlattığı soruşturmaya kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi.
Baba itiraz etti, itiraz reddedildi.
Sonunda baba, bu kez de Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Rapor, Adli Tıp Kurumu 3. Üst Kurulu’na gönderildi. Kurul darp da olabileceği, yüksekten düşme de olabileceği kanısına vardı.
Ama baba Ethem Büyükışık’a göre bu rapor bir önceki kurul üyelerini korumaya yönelik bir rapordu.
Çünkü… Ethem Büyükışık; incelettiği tüm bilirkişi raporlarında oğlunun demir bir çubukla sırtından darbe aldığını, bu darbe sonucu kaburgalarının kırıldığını, kırılan kaburgaların da ciğerlerine batması sonucu öldüğünü tespit etmişti.
Baba Büyükışık bu defa silah arkadaşlarının kapısını çaldı. Jandarma Genel Komutanı Arif Çetin ve Genel Komutan Yardımcılarıyla görüştü. Dosya Emniyet’ten alınıp Jandarma’ya verildi. Büyükışık olay yerinde polis kamerasına giren polis isimlerinin araştırılmasını istiyordu. Onların ifadeleri alınmalıydı. Büyükışık, kendi uğraşlarıyla edindiği görüntülerde çıplak sesle polislerin isimlerinin söylendiği kayıt duyuluyordu. Jandarma’nın HTS analizlerinde de bu isimlere yer verilmedi. Jandarma da HTS ve görüntülerde tahrifat yapmıştı.
Büyükışık, dosyadaki çelişkileri şimdi ise basınla paylaşmaya başladı. Kendisiyle görüştük ve saatlerce dosya üzerinden olayı anlattı.
Tek bir şey beklediğini söylüyor: Adalet.
Oğlunun ölümünün aydınlatılmasını bekliyor ve ekliyor: “Oğlumun acısına katlanabilirim ama adaletsizliğin acısına asla katlanamam.”