Eğilmez: TL’nin değer kaybının nedeni dış güçler değil, iç güçler
KKM’nin tasfiyesinin ne kadar zor olacağı somut biçimde görülmeye başladı. Tasfiyeye ilişkin atılan küçük bir adım bile, rezervlerin erimesinde hızlanmaya yol açtı, kur artışındaki uygulanan fren gevşetilmek zorunda kaldı.
Dolar kurunu bir süredir 27.1 TL ‘nin altında tutmaya çalışan Merkez Bankası, baskı artınca freni gevşetmek zorunda kaldı, kur 27.2 TL’yi aştı. Bunun yanında uygulamanın ilk günü olan pazartesi günü, kurları durdurmak için rezervden yapılan günlük satış 600 milyon doları buldu. Geçtiğimiz hafta içerisinde günlük rezerv erimesi 200 milyon dolar civarında gerçekleşmişti.
Pazartesi itibariyle swap hariç, kamu dahil net döviz rezervleri eksi 62.8 milyar dolara kadar düştü. Dün de satışların devam ettiği, rezervin eksi 63 milyar doların altına indiği tahmin ediliyor. Son olarak bu rakamlara seçim öncesinde yaşanan erime döneminde inilmiş, rezerv eksi 70 milyar doların altına inmişti. Bu kargaşa devam ederse hafta sonunda eksi 66-67 milyar dolar görülebilir.
Hafta sonunda TL’den dönüşümlü kur korumalı mevduatların yarısının üç ay içerisinde eritilmesine ilişkin alınan karar, piyasalarda kargaşaya neden oldu. Bankaların TL mevduatın cazip kılınması için ekonomi yönetiminin attığı adıma uymaya direndiği görülüyor. Yaşanan belirsizlik ortamı zaten canlı olan döviz talebini iyice artırdı. Bu hafta Merkez Bankası’nın alacağı faiz kararı ve beklenen yeni önlemler belli olana kadar bu kargaşanın süreceği tahmin ediliyor.
Merkez Bankası’nın kredileri kısarak parasal sıkılaştırma olmayacağını gördüğü, talebi bir türlü kısamadığı, o nedenle de TL mevduatı cazip kılma kararı aldığı, artık açıkça gözüküyor. Aşamalı olarak, çok ağır yük haline gelen KKM hacmini indirerek, buradan TL mevduatlara kayış yaşanmasını amaçlıyorlar.
Buradaki asıl mesele ise Cumhurbaşkanı’nın itirazı sürdüğü için politika faizini olması gereken kadar artıramamaları. Halbuki politika faizi artırılıp mevduat faizi ve kredi faizi buna bağlı olarak belirlense, hem döviz talebi önlenecek hem tasarruflar artıp tüketim azalacaktı ama buna izin çıkmıyor. Kısacası; asıl silah olan politika faizini kullanamadıkları için mevduat ve kredi faizlerini artırarak, dolaylı sıkılaşma yolunu deniyorlar ama bunu da uygulayamıyorlar denebilir.
Ekonomi yönetiminin bu amacına karşılık bankaların KKM’nin çözülmesine, TL mevduat maliyetleri artacağı için pek yanaşmadıkları gözleniyor. İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran Bloomberg’e verdiği demeçte açık açık “müşterilerine KKM’yi önermeye devam edeceklerini” söyledi. KKM’nin hala en cazip ürün olduğunu kaydeden Aran, Hazine’nin bu uygulama ile şimdiye kadar üstlendiği kur maliyetini bankalarla paylaşmayı amaçladığını söyledi. Aran’ın söylediklerinden ve diğer bankacılarla konuşmalarımızdan çıkan sonuç, kaynak maliyetleri yükseleceği için TL mevduatın tümüne yüksek faiz vermek istemiyorlar. Sadece KKM’den dönüşen TL mevduata yüksek faize razı oluyorlar ama aynı ürüne çifte fiyat olacağı için bu uygulamanın uzun süreli olması pek beklenmiyor.
Konuştuğum iktisatçılar bankalar dirense bile sonunda ekonomi yönetiminin istediği mevduat faizlerinin artmasına razı olmak zorunda kalacaklarını belirtiyorlar. Bunun kamu bankalarına TL faizini artırarak olacağı gibi, Merkez Bankası ve BDDK’dan açılacak telefonlarla bile mümkün olduğunu söylüyorlar. Bu aşamada bankaların ekonomi yönetimiyle çatışmaya tahammülü olmadığının altı çiziliyor. Bu kapsamda İş Bankası Genel Müdürü’nün son söylediklerinin bile cesur sözler olduğunu kaydediyorlar.
Bankaların bu haftayı bekleyerek geçirmesi, önümüzdeki hafta taşların yerine oturacağı tahmin ediliyor. Bankalar Perşembe günkü Merkez Bankası’nın faiz kararını görmek isteyecekler. Bankacılar TL’ye dönüşümdeki yüzde 50 sınırının azaltılmasını, bununla birlikte Merkez Bankası’nın ticari kredi üst limiti olarak uyguladığı fonlama maliyetinin 1.8 katı faiz sınırını genişletmesini, bu katsayıyı yükseltmesini istiyorlar. Böylece kredi faiz sınırı yükseldikçe, buna bağlı TL mevduata verecekleri faizin de daha yukarı çıkabileceğini söylüyorlar.
Bu arada şimdi KKM’de kalmaya devam edeceklerini söyleyen bankacıların, KKM ilk getirildiğinde bu aracı alkışlarla karşıladıkları, KKM’ye övgüler düzen açıklamalar yaptıkları da hala hatırımızda. Bu aracın ülke ekonomisinin başına ne kadar büyük bela olacağını söyleyenler, o dönem neredeyse vatan hainliğiyle suçlanıyordu. Şimdi ise bu beladan kurtulmak isteniyor ama o kadar büyük bela ki; tasfiye lafı bile büyük kargaşalara neden oluyor.
Türkiye’nin KKM’den kurtulması belli ki çok zor olacak ve uzun süre gerektirecek. Rahmetli Turgut Özal’ın eski dövize çevrilebilir mevduat (DÇM) uygulamasının tasfiyesi tamamlanınca paylaştığı sevinç ve kutlama hatırlanacak. Belki çok daha büyük kutlama yapmak gerekecek.