Paris’te patlama: 37 kişi yaralandı, 4 kişinin durumu ağır
Fransa'yı ikiye bölen abaya yasağını protesto etmek isteyen 300 kız öğrenci, eğitim öğretim yılının ilk gününde okullarına abayayla gitti. ADM derneğinin yüksek mahkemeye yaptığı abaya yasağına tedbir başvurusu ise yüksek mahkeme tarafından asılsız bulundu.
Fransa’da geçen hafta duyurulan bir kararla Müslüman kız öğrencilerin okula gelirken uzun ve bol bir kıyafet olan abaya giymeleri yasaklandı. Fransa Eğitim Bakanı Gabriel Attal, tepkiyle karşılanan kararı, “Bir sınıfa girdiğinizde öğrencilerin dinini şöyle bir görünüşlerine bakarak tespit edememeniz gerekir. Abayanın artık okullarda giyilemeyeceğine karar verdim” sözleriyle duyurdu.
Bu hamle sağ partiler arasında memnuniyetle karşılanırken, sol kanat ve Müslümanlar bunun sivil özgürlüklere aykırı bir hareket olduğunu söyledi. Müslüman kesimler abayanın bir din göstergesi değil, sıradan bir kıyafet olduğunu savunarak Attal’ı kınadı. Bazı kişiler, hükümeti daha da sağa kaymakla ve Marine Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Birlik ile yarışmaya çalışmakla suçladı.
Ülkede eğitim öğretim döneminin yeniden başlamasının ardından kıyafet kuralı sebebiyle birtakım sorunlar yaşandı. Attal, BFM yayın kuruluşuna verdiği demeçte, yeni kurala meydan okuyan yaklaşık 300 kız öğrencinin pazartesi sabahı okullarına abaya giyerek geldiğini söyledi. Çoğu üstünü değiştirmeyi kabul etse de kararı protesto edenlerin 67’si abayalarını çıkarmayı reddederek evlerine gönderildi.
Abayama Dokunma Topluluğu üyesi ve soyadını vermek istemeyen Myriam ise okula sadece abaya giyenlerin değil, bol pantolonla gelen öğrencilerin de alınmadığını söyledi.
Attal, okula alınmayan kız öğrencilerin ailelerine ‘laikliğin bir kısıtlama değil, özgürlük’ olduğunu belirten mektup gönderildiğini belirtti. Bakan, öğrencilerin okula yeniden abayayla gelmesi durumunda ‘yeni bir diyalog yöntemi’ kullanacaklarını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Fransa’da ‘dini suistimal ederek hem cumhuriyete hem de laikliğe meydan okuyan bir azınlığın olduğunu’ ve bunun ‘kötü sonuçlar doğurduğunu’ söyleyerek yasağı savundu. Macron konuşmasında üç yıl önce vatandaşlık bilgisi dersinde Hz. Muhammed’in karikatürlerini gösterdiği için başı kesilerek öldürülen öğretmen Samuel Paty’yi hatırlatarak, “O saldırı hiç olmamış gibi davranamayız” dedi.
Ülkedeki Müslümanları temsil eden Fransa İslam Konseyi (CFCM), abayanın yasaklanmasının ‘ayrımcılığı artırma riski’ taşıdığını söyleyerek, devlet konseyine şikayet dilekçesi vermeyi düşündüklerini bildirdi. Dernekten bir temsilci, ‘giysinin net bir tanımının olmamasının bir muğlaklık ve yasal belirsizlik yarattığını’ söyleyerek, kız öğrencilerin kıyafetlerini değerlendirirken ne giydiklerinden ziyade ‘kökeni, soyadı veya ten rengine’ dikkat edebileceklerinden endişe duyduklarını dile getirdi.
Fransa’da Mart 2004’te yürürlüğe giren bir yasayla öğrencilerin okullarda dini inançlarını gösterebilecek işaretleri ve kıyafetleri taşımaları yasaklanmıştı. Buna Hıristiyan haçı, Yahudi kippaları ve başörtüler de dahildi. Ne var ki başörtünün aksine abayalar tam bir inanç göstergesi sayılmadığından şimdiye kadar herhangi bir yasakla karşılaşmamıştı.
Müslümanları temsil eden başka bir dernek olan Müslümanların Hakları İçin Hareket (ADM) ise Fransız devlet yetkililerine karşı şikayetlerini sunabilecekleri en yüksek mahkeme olan eyalet konseyine acil dilekçe vermişti. Dernek, yasağın ayrımcı olduğunu vurgulayarak Müslümanlara karşı nefreti körükleyebileceğini ve ırkçı fişlemelere yol açabileceğini belirterek, yasağa tedbir kararı getirilmesini istemişti.
ADM avukatı Vincent Brengarth, abayanın dini değil geleneksel bir giysi olarak kabul edilmesi gerektiğini belirterek, hükümetin yasağı siyasi rant sağlamak için getirdiğini söyledi. Ne var ki önergeyi iki gün boyunca inceleyen eyalet konseyi suçlamaları reddetti.
Konsey, abaya giymenin ‘dini olumlama mantığına uygun olduğunu’ söyleyerek, kararın okullarda kimsenin dini aidiyetini görünür kılmasına izin verilmediği Frnasız yasalarına dayandığını sözlerine ekledi. Hükümet tarafından getirilen yasağın ‘kişisel yaşamlara saygıya, din özgürlüğüne, eğitim hakkına, çocukların refahına ya da ayrımcılık yapmama ilkesine ciddi ya da açık açık yasa dışı bir zarar vermediği’ belirtildi.