‘Kuru Otlar Üstüne’, yönetmenlerden ve eleştirmenlerden tam not aldı
İstanbul'dan Adana'ya 970 km'lik yol da festivale dairdi. Gördük ki festivaldeki 'Öte' filminin ABD'li karakteri de Türkiye'de bizimle benzer bir güzergahı izlemiş. Hatta o 1500 km yol yapmıştı. Yollarda ise kamyon arkası yazıları yerini kamyon posterlerine bırakmıştı....
Geceyarısı saat 02.00… Uğur Vardan ile İstanbul’dan Adana’ya gitmek için teker dönüyor. Hedefimiz 30. Adana Altın Koza Film Festivali. Önümüzde 970 km’lik bir yol var.
Bu yol biraz da sinema yazarı dostumuz Murat Özer’den miras bize. Uğur Vardan ile Murat Özer çok gidip geldiler. Sinemadan, biraz daha sinemadan konuşa konuşa yol alıyoruz. Uğur Vardan arada telefondan ‘Filenin Şahaneleri’nin (Sultanlar ne ara şahane oldu derseniz buyurun) Peru ile oynadığı maçı izleyerek yol gündemimize sporu taşımak istedi maçı sonuna kadar izledi ama spora karşı genel ilgisizliğim karşısında tekrar sinema gündemine döndük.
Sabaha karşı bir dinlenme tesisinde mola vermesek İçişleri Bakanlığı’nın göçmenlerle ilgili nasıl da seferber olduğunu gözlemleyemeyecektik. Dinlenme tesisinde WC’yi ziyaret ettiğimizde jandarmanın ablukasını yarıp içeri giriyoruz. Şaşırıyoruz. Herhalde mahkemeye götürülüyor birtakım zanlılar diye düşünüyoruz ama zanlıların da ardı arkası kesilmiyor. Bir otobüs dolusu insanın jandarma eşliğinde tuvalete gittiğini düşünün tablo bu.
Meğer bunlar sınır dışı edilecek göçmenlermiş. Hani geçenlerde İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya “Düzensiz göçle amansız bir mücadele veriyoruz” demişti ya işte biz o mücadelenin tam ortasında kalıyoruz. Neyse şehirlerarası bir otobüsle insani koşullarda ağırlanıyor, kaçak yollarla Türkiye’ye giren göçmenler. Kendi imkanlarıyla sersefil kamyon kasalarının içinde Türkiye’ye giren sonra kimi şehirlerin kılcal damarlarına yayılan göçmenler gidiş yolculukları 10 numara beş yıldız. Sağolsun devletimiz imkanlarını seferber ederek onları en insani koşullarda sınır dışı ediyor. Biz Afgan ya da Suriyeli oldukları düşündük. Çünkü hepsi erkekti ve gençti. Konuşmak istedik ama jandarma pek bilgi vermeye yanaşmadı. Kaç otobüs böyle seferber edildi, kaç göçmene jandarma eşlik etti öğrenemedik. Ama amansız mücadeleye tanıklık etmiş olduk.
Adana yolu git git bitmiyor. TIR’lar ağır aksak ilerliyor. Uğur Vardan, arkasında resimler bulunan kamyonlarla epey ilgili. “Yavaşla da fotoğraf çekeyim” diyor. Çekiyor ve Instagram’dan paylaşmasıyla Uğur Abi’nin dostu benim de Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden hocam Prof. Dr. Cem Pekman’dan (Şimdilerde Kocaeli Üniversitesi’nde) mesaj geliyor: “Kamyon yazısının yerini bunlar alıyor yavaş yavaş, bir isim takmak lazım, kamyon yazıtı mı kamyon posteri mi?”
“Güzel haber konusu” diyoruz. İletişim kısmını Prof. Pekman’a, sosyolojisini de Prof. Dr. Tayfun Atay’a anlattırıp bir haber çıkarma planıyla haber açlığımızı doyuruyoruz.
Adana’ya vardığımızda bizi Ulusal Yarışma’da üç film bekliyor: ‘Öte’, ‘Cam Perde’ ve ‘Yüzleşme’. Filmleri izleyince anlıyoruz ki direksiyon başına geçen, uzun yolculuklara çıkan sadece biz değiliz.
Esra Saydam ve Malik Isasis’in yönettiği ‘Öte’nin baş karakteri sırtında çantasıyla Türkiye’yi turlayan bir ABD’li siyahi kadın. 33 yaşında ve öğretmen. Önce Ege kıyılarını dolaşıyor, sonra Pamukkale üzerinden Ankara’ya oradan trenle Kars’a… Kabaca bir hesapla 1500 km’lik yol yapıyor. Kars’ın bir köyünde konaklayan kadın karakterimiz, yolculuk yaparken kendiyle baş başa kaldığını, korkularıyla yüzleştiğini, kendini tandığını anlatıyor. O sırada köyde yaşayan bir kız ise okumak için büyükşehre gitmek istiyor ama babasını ikna edemiyor. Başka erkekler babayı ikna etmeye çalışıyor. Bir kez daha anlıyoruz erkeklerin elinde kadınların yazgısı bu coğrafyada.
Fikret Reyhan ‘Çatlak’tan sonra çektiği ‘Cam Perde’de, kocasından boşandıktan sonra oğlu ile yeni bir hayat kurmak isteyen Nesrin’in hikayesini anlatırken, babaların, eski kocaların, sevgililerin, eski kayınvalide ve kayınbabaların, eniştelerin onun hayatına nasıl müdahale ettiğini gösteriyor bize. Onun, ‘Öte’nin ABD’li kadın karakteri gibi ‘özgür kadın’ olması, kendi kendiyle baş başa kalması, yollara düşmesi söz konusu bile değil. Direksiyon başına geçmesi bile olay! Çevresindeki erkekler, kadınlar onun hayatına karışmak için ant içmişler sanki… Yüzleşme yaşamayı bırakın onun mücadelesi hayatta kalmayı başarmak oluyor. Tabii bu sırada küçük oğluna olan oluyor…
Filiz Kuka’nın ilk filmi ‘Yüzleşme’de de başrolde kadınlar var! Tabii ki yaralı kadınlar. Annesinin ölümü sonrası, Hatice’nin içine düştüğü gerilimli ikilem anlatılıyor filmde.
Sonra yolda gelirken kamyon posterinde gördüğümüz Neşet Ertaş şarkı sözü geliyor aklımıza: Sen beni gönlümce mutlu mu sandın?Ben de gülemedim yalan dünyada” Anlıyoruz ki yolda rastladığımız peşine takıldığımız TIR’daki yazı, üç filmi de özetlemiş bize önceden…
20 Aralık 2024 - Ormanda yeni bir lider doğuyor, şımarık oğlan dersini alıyor!
13 Aralık 2024 - Yılın en iyilerinden ‘Hemme…’: Öfke ruhu kemirir!
6 Aralık 2024 - Babaların kızları için yaptığı yolculuk hiç biter mi!
5 Aralık 2024 - Keşanlı Ali 60 yaşında mikrofonlarımız Haldun Taner’de