Son faiz ve ek kısıtlayıcı kararların etkisi görülmedi; TL mevduat faizleri artmıyor
Acil döviz kaynağı aranıp bulunamazken, önümüzdeki dönemde döviz açığının daha da büyümesi kaçınılmaz olacak. Savaş nedeniyle yükselecek enerji fiyatlarının durumu iyice ağırlaştırması beklenirken, Rusya’ya doğalgaz borcu için çıkan rakamlar tabloyu iyice ağırlaştırıyor.
Acil döviz kaynak ihtiyacını gören Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in çabalarına rağmen bu konuda somut bir ilerleme kaydedemediği görülüyor. Dışarıdan gelen tüm işaretler, uygulanan politikaların devamı konusunda endişe yaşandığı, bu nedenle seçim sonrasına kadar önemli bir girişin olmayacağı yönünde.
Bunun yanı sıra seçimden sonra yeniden yakınlaşma işareti verilen Batı ile ilişkiler de bir aydır iyice bozulmuş durumda. ABD’nin tavrı sertleşiyor, AB ise daha geniş bir yelpazede itirazlarını iyice yükseltmiş durumda. Bu gerginlik Türkiye’nin acil ihtiyacı olan Batı sermayesini çekmesinin önünde artık büyük bir engel. Kaynak için anlaşıldığı açıklanan Körfez sermayesi de çekimser davranıyor, Batı ülkelerinden gelecek işarete baktığı da artık iyice açığa çıktı.
Bu olumsuz gelişmeler yaşanırken Hamas’ın saldırısıyla başlayan savaş İsrail’in tutumuyla iyice büyüme eğilimine girdi. Krizin bu hafta alacağı boyut siyasi ve diplomatik çevreler kadar piyasalarca da yakından izlenecek. Savaşın yayılacağı ve İran ile Suriye’yi içine alacağı korkusu giderek büyüyor.
Bu savaşın Türkiye’ye çok yönlü olumsuz etkisi olacağı açık. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail ve ABD’ye karşı giderek sertleşmesi, içeride tepkilerin büyümesi, Hamas ile Türkiye’nin ilişkilerinin gündeme gelmesi önemli gelişmeler yaratabilir.
Diplomatik alandaki gelişmeler, zaten kötüleşen Batı ile ilişkileri daha da kötüleştirebilir. Bu etkinin sadece siyasi alanda kalmayacağı, ekonomiyi ve özellikle de acil dış kaynak ihtiyacını iyice zorlaştıracağı unutulmamalı.
Bunun yanında özellikle enerji fiyatlarına yapacağı artırıcı etki nedeniyle bile savaşın doğrudan ekonomik etkisi çok büyük olacak. Geçtiğimiz günlerde gerileyen dünya petrol fiyatlarının yeniden yükselmeye başladığı, ara verilen akaryakıt zamlarının yüksek oranlarla yeniden başladığını göz ardı etmeyelim. Piyasa senaryoları, savaşın alacağı hale göre, petrol fiyatlarının 150 dolara kadar çıkabileceğini işaret ediyor.
Tüm bunlar olurken yaklaşık bir yıldır ertelenen, BOTAŞ’ın Rusya’dan aldığı doğalgazın ödemeleri gündeme geldi. Enerji piyasasını ve ilgili kuruluşları çok yakından izleyen gazeteci Olcay Büyüktaş, Halktv internet sitesindeki haberinde borcun 27.5 milyar dolara ulaştığını ve geri ödeme için Rusya ile görüşmelerin başladığını yazdı. BOTAŞ ise açıklama yapıp rakamı yalanlamak istedi, bu tür haberlerin kasıtlı yapıldığını söyledi ama borcun miktarı ya da ödeme müzakereleri konusunda bir bilgi vermeyince, inandırıcı olmadı.
Seçim öncesinde piyasaların yakından takip ettiği Rusya’dan alınan doğalgazla ilgili borç bir süredir unutulmuş gibiydi. Gazeteci Büyüktaş, bu müzakerelerin artık yakın zamanda tamamlanmasının beklendiği yolunda aldığı bilgiyi de aktardı. Zaten seçim öncesinde 20 milyar dolara çıktığı belirtilen borcun bu miktarlara çıkması aslında sürpriz olmaz. Seçimden sonra alınan gaz parası ödenmiş olsa bile, birikmiş borcun belirli bir vade farkıyla geri ödenmesi kaçınılmaz. O nedenle bu rakam kimseye abartılı bir rakam olarak gelmedi.
Bu borcun ödenmesi kaçınılmaz ama ne zaman ödeneceği ayrıca önemli. Yerel seçimlere kadar böyle bir ödemenin yapılması, zaten döviz açığı yaşanan ekonomiye çok büyük bir yük olur. Seçimden sonra ödenmesi kabul ettirilse de büyük yük; ama zaman kazanılmış olur. Bu arada özellikle hane halkına uzun zamandır zam yapılmayan doğalgaz fiyatının, seçimden sonra, bu ödeme de göz önüne alındığında, iki katına çıkması artık sürpriz olmayacak.
Özetle; seçim ekonomisinin faturasını, hem ülke hem vatandaş olarak, henüz ödemeye başlıyoruz ve yük iyice ağırlaştı. Şunu unutmayalım; Eylül ve Ekim ayları cari fazla verilen aylar oluyor. Buna rağmen ekonomi yönetimi kuru tutabilmek için döviz rezervinden satmaya devam ediyor. Swap hariç kamu dahil net rezervler eksi 65 milyar dolara kadar indi, cari fazla varken bile, rezervler geçtiğimiz hafta yatay seyretti. Kasım’la birlikte, mevsimsel olarak, en az 5-6 ay sürecek yeni bir cari açık vereceğimiz döneme giriyoruz.
Cari fazla verilmesine rağmen eksi 65 milyar dolarda gezinen rezervle, cari açık verilecek dönemde bir de BOTAŞ ödemeleri eklenirse ne yapacaksınız? Seçim öncesi kuru tutmak iyice zorlaşmayacak mı? Bu tabloyu gören yabancı sermaye zaten yetersiz bulduğu döviz rezervindeki tabloya bakıp, gelmekten iyice vazgeçmez mi?
“Ekonomi için Batı ile ilişkileri geliştirmekten başka çare olmadığı görüldü” deniyordu. Gerçekten görüldüğü halde gerekli adımların atılmaması, “doğalgaz borcu nedeniyle rehin alınan bir ülke” izlenimi de vermez mi?