Arjantin’deki seçimler ne anlatıyor: Yeni bir Trump’ın yükselişi

Arjantin'de aşırı sağcı Javier Milei, seçimin kazanan ismi oldu. Merkez Bankası'nı feshetmek ve organ satışını yasallaştırmak gibi uç görüşleri savunan anarkokapitalist Milei'nin yükselişi ve Peronizmin tarihi yenilgisi bize ne anlatıyor?

Dünya 20 Kasım 2023
Bu haber 12 ay önce yayınlandı
Javier Milei, ön seçimlerde geleneksel merkez sağ ve merkez sol partilerini geçerek zafer kazandı. Fotoğraf: Buenos Aires Herald

Atakan Çiftçi

(Araştırma Görevlisi / Galatasaray Üniversitesi)

Atakan Çiftçi, 19 Ağustos 2023’te Javier Milei’nin ön seçimleri birinci bitirmesinin ne anlama geldiğini kaleme almıştı. Esas seçimi merkez soldaki Peronist rakibini yenerek kazanan Milei’nin görüşlerini bir kez daha hatırlayalım. 

Arjantin’de 13 Ağustos’ta gerçekleşen ön seçimin galibi sürpriz bir biçimde aşırı sağcı aday Javier Milei oldu. Ülkenin ağır bir ekonomik krizin içinden geçtiği dönemde, toplumsal öfkeyi kendisine oy olarak yönlendirmeyi başaran Milei, geleneksel merkez sağ ve sol partilerin adaylarını geride bırakarak oyların yüzde 30’unu elde etti. İklim krizini reddetmesi, Merkez Bankası’nın kapatılması ve organ satışının serbestleştirilmesi gibi çıkışlarıyla sıklıkla gündem olan ve ‘Arjantin’in Trump’ı’ olarak anılmaya başlayan Milei, küresel bir fenomen olarak aşırı sağın Arjantin’deki yansıması.

Milei’nin kazandığı ön seçim, 22 Ekim’deki asıl seçimlerin ilk basamağını oluşturuyor. PASO (açık, eş zamanlı ve zorunlu ön seçimler) olarak adlandırılan birinci aşamada, partilerin yüzde 1.5 oranındaki seçim barajını aşmaları gerekiyor. Ayrıca, partiler farklı adaylık listeleriyle seçimlere katılabiliyor ve en çok oyu alan adaylar ikinci aşamada partileri adına seçimlerde yer alıyor.

Ronald Reagan ve Margaret Thatcher hayranı

Milei kendisini ‘sistem karşıtı’ bir ‘anarkokapitalist’ olarak tanıtıyor. Arjantin’in geleneksel politik partilerini, popülizmin yaygın tabiriyle ‘siyasi kast’ olarak nitelendiriyor ve bu kastı oluşturan ‘hırsız politikacıların’ temizlenmesi gerektiğini söylüyor.

‘Elektrikli testere planı’ olarak sunduğu ekonomi planında kamu harcamalarının radikal bir şekilde kısılması, toplanan vergilerin büyük oranda azaltılması, tüm kamu işletmelerinin özelleştirilmesi, eğitim, sağlık ve diğer tüm kamusal hizmetlere dönük devlet desteklerinin kaldırılması gibi başlıklar yer alıyor. Dahası, Arjantin pesosunun Amerikan dolarına endekslenmesini ve Merkez Bankası’nın kapatılmasını dile getiriyor.

Milei kendisini ve partisini ‘özgürlükçü’ olarak nitelemekle birlikte aşırı sağın, muhafazakârlığın temel pozisyonlarının bayraktarlığını yapıyor. Arjantin’de kadın hareketinin yıllar süren ve kararlı mücadelesi sonucu kısa bir zaman önce yasalaşan kürtajın derhal yasaklanmasını savunuyor, LGBTİ+’ları düşman olarak yaftalıyor. Küresel ısınmanın ve iklim krizinin ‘Marksistlerin bir uydurması’ olduğunu iddia ediyor ve genel olarak solu, komünizmi ‘bütün kötülüklerin sorumlusu’ olarak adres gösteriyor. ‘Liberteryen’, ‘anarko’ etiketlerinin ve bir rock’n roll yıldızı gibi görünme çabalarının yanında neoliberalizmin ve muhafazakârlığın başlıca simgeleri Ronald Reagan ve Margaret Thatcher’a dönük hayranlığını gizlemiyor.

Milei, 24 bölgenin 16’sında en çok oyu aldı.

Öncelikli destek orta sınıftan

Milei öncelikle ekonomik krizden fazlasıyla etkilenen orta sınıflardan destek alıyor. Enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında her gün biraz daha yoksullaşan, IMF direktifleri altında benzer ekonomik programları uygulayan sistem partilerinden yorulan seçmenler için Milei’nin tutarsız ama radikal söylemleri cazip geliyor. Öte yandan, orta sınıf, 30 yaş altı ve çoğunlukla erkeklerden oluşan bir hareket olarak yükselmekle birlikte, son seçimlerde 24 bölgenin 16’sında en çok oy almayı başaran Milei’nin, geleneksel olarak Peronizm’in güçlü olduğu işçi sınıfı ve yoksullar arasında da önemli bir destek aldığı görülüyor.

Peronizm’in tarihi yenilgisi

Arjantin’de geleneksel olarak merkez solu temsil eden ve mevcut Ekonomi Bakanı Sergio Massa’nın öncülüğünde seçimlere katılan Peronizm, yüzde 27 oy oranıyla tarihinin en kötü seçim sonuçlarını aldı. 2019’da gerçekleşen bir önceki başkanlık ön seçimlerinde yüzde 47 oy oranıyla açık ara zafer kazanan Peronizm, 4 yılda 5,5 milyon seçmen kaybetti.

Peronizm iktidara Mauricio Macri başkanlığındaki merkez sağın 4 yıllık deneyimin ardından gelmişti. Macri 2015’te iktidara liberal bir program uygulayarak ekonomik krizi çözme vaadiyle yükselmişti. Yüksek enflasyon, dış borç ve işsizlik sarmalı içindeki ekonomiye Macri’nin müdahalesi IMF programlarını harfiyen yerine getirmek oldu. Yoksullara dönük sosyal yardımlar kısıldı, faizler dramatik bir biçimde artırıldı, dış borçlar tamı tamına ödendi. Bununla birlikte, enflasyon daha da yükselirken, vaat edilen uzun vadeli dış yatırımlar asla gelmedi. Sermaye kontrollerinin gevşetilmesiyle zenginlerin ülkeden para çıkarması hızlandı.

Merkez sağ altındaki 4 yıllık acı deneyimin ardından, emekçiler ve yoksullar 2019 seçimlerinde yüzlerini yeniden Peronizm’e döndü. Ne var ki, Alberto Fernandez yönetimindeki 4 yılda ekonomik buhran aynı şekilde sürdü. Arjantin pesosu büyük değer yitirdi, faizler artmaya devam etti, enflasyon oranı yüzde 100’ün üzerine tırmandı. Askeri diktatörlük döneminin mirası dış borçlar ödenmeye devam ederken emekçilerin yoksulluğu katmerlendi. İşte Milei’nin yükselişi, merkez sağ ve merkez sol yönetimlerin emekçileri ve orta sınıfları benzer biçimde hayal kırıklığına uğrattığı bu koşullar altında gerçekleşti.

Seçmen sağa mı kaydı?

Aşırı sağ başkanlık seçimlerinde oyların yüzde 30’unu kazanırken, toplamda yüzde 28 oy alan merkez sağ içerisinde de kampanyasını ‘güvenlik ve asayiş’ için daha sert önlemler alınması üzerine temellendiren eski güvenlik bakanı Bullrich ön seçimleri kazanan isim oldu. Peronizm içerisinde ise yine hareketin en sağ kanadını temsil eden Sergio Massa başkanlık adaylığı için yarışacak. Dolayısıyla, ilk bakışta Arjantin’de siyasetin bir bütün olarak sağa kaydığı görülüyor. Bununla birlikte, seçimlerdeki ‘sağa kayışın’ ideolojik hegemonyaya ve toplumsal örgütlenmeye dayanan kalıcı bir değişim olduğunu söylemek fazlasıyla acelecilik olur.

11 milyon seçmen sandığa gitmedi

Milei’nin aldığı 7 milyon oya karşılık tarihi bir rekor olarak 11 milyon seçmenin sandığa gitmediğini ve 1 milyon seçmenin de sandıklarda boş veya geçersiz oy kullandığını bu bağlamda not etmek gerekiyor. Siyasal yelpazenin diğer ucundaki radikal sol partiler ise toplamda yüzde 3.5 oy oranına sahip oldu ve birçok emekçi, yoksul bölgede yüksek oy oranlarına ulaştı. Ekimdeki başkanlık seçimlerinde yarışacak 5 başkan adayından birisi de son dönemde işsizler, sendika ve kadın hareketlerinde önemli seferberliklere öncülük eden Sol Cephe’nin adayı Myriam Bergman olacak.

Küresel ölçekte olduğu gibi Arjantin’de de söz konusu olan, seçmenlerin sağa kayışından öte sistem partilerinden umutlarını yitirmeleri ve yüzleştikleri ekonomik ve toplumsal krize radikal çözüm aramaları. Bu radikalleşmenin nereye evrileceği ve nerede kalıcılaşacağı ise siyasal mücadele içerisinde şekillenecek.

Seçim sonuçları Arjantin'i yangın yerine çevirdi: Devalüasyon ve dev faiz artırımı bir aradaSeçim sonuçları Arjantin’i yangın yerine çevirdi: Devalüasyon ve dev faiz artırımı bir arada

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.