İklim değişikliği nedeniyle her 12 hastaneden biri kapanabilir
Dünya cuma günü kritik bir dönüm noktasında olduğumuzun alarmını verdi: Bilim insanlarının yıllardır yaptığı uyarının tersine, sanayi öncesine göre 1,5 derece eşiğini geçmeme kuralı ilk kez 2,06 dereceyle kısa süreliğine ihlal edildi.
Bilim insanları küresel ısınmanın etkilerini yavaşlatmak için yıllardır küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme göre 1,5 derecenin altında tutmamız için başta dünya liderleri olmak üzere herkesi uyarıyor. Ancak Copernicus İklim Değişikliği Birimi’nin müdür yardımcısı Samantha Burgess son bir veri paylaştı: Kısa süre için de kritik eşiği aştık.
Burgess’in yayınladığı ön verilerde geçen cuma günü küresel ortalama sıcaklığın ilk kez sanayi öncesi seviyelerin iki derece üstüne çıktığı görülüyor. Neyse ki bu eşik yalnızca geçici olarak aşıldı. Yani dünyada küresel ısınmanın kalıcı olarak iki derecenin üzerine çıktığını söyleyemeyiz, bunun için aylar, yıllar boyunca iki derece eşiğinin geçici olarak aşılması bekleniyor. Ancak bu gezegenin giderek daha çok ısındığının ve iklim krizi etkilerinin tersine çevrilmesinin zor, hatta bazı durumlarda imkansız olacağı uzun vadeli bir krize doğru ilerlediğimizin göstergesi.
Burgess “Tahminimize göre bu küresel ısınmanın 1850-1900 (yani sanayi öncesi dönem) seviyelerinin iki derece üstüne çıktığı, tam olarak 2,06 derece olduğu ilk gündü” dedi. Burgess yazısında cuma günkü küresel sıcaklığın 1991-2020 seviyelerinin ortalama 1,17 derece üzerinde olduğunu ve bunun da kayıtlara geçen en sıcak 17 Kasım olduğunu vurguladı. Tabii fosil yakıtların daha büyük ölçekte yakılmasından önceki dönemle kıyasladığımızda sıcaklığın 2,06 derece daha yüksek olduğu sonucuna varıldı.
Provisional ERA5 global temperature for 17th November from @CopernicusECMWF was 1.17°C above 1991-2020 – the warmest on record.
Our best estimate is that this was the first day when global temperature was more than 2°C above 1850-1900 (or pre-industrial) levels, at 2.06°C. pic.twitter.com/jXF8oRZeip
— Dr Sam Burgess 🌍🌡🛰 (@OceanTerra) November 19, 2023
İki hafta sonra dünya liderleri Dubai’de dünyanın en büyük iklim zirvesi COP28 için bir araya gelecek ve yıllar önce Paris İklim Anlaşması’yla mutabık kaldıkları küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme göre 1,5 dereceyle sınırlandırma kararında nasıl bir ilerleme kaydettiklerini tartışacaklar. Ancak Burgess’in raporu zirvede ilerlemeden ziyade gerilemeden bahsedileceğini gösteriyor.
Burgess CNN International’a verdiği demeçte küresel ısınmanın sadece bir günlüğüne iki derecenin üstüne çıkmasının “Paris Anlaşması’nın ihlal edildiği anlamına gelmediğini, ancak uluslararası düzeyde kabul edilen sınırına yaklaştığımızın bir alarmı olduğunu” söylüyor. Yani önümüzdeki aylarda ve yıllarda 1,5 ve 2 derece eşiğini aştığımız günlerin sayısı daha da sıklaşabilir.
Copernicus’un bu verileri öncül ve gerçek hayattaki gözlemlerle doğrulanması haftalar sürecek elbette. Ancak Birleşmiş Milletler’in (BM) pazartesi günü yayınladığı bir rapor ülkelerin mevcut gaz salınımlarını azaltma taahhütlerini yerine getirseler bile dünyanın bu yüzyıl sonuna kadar 2,5 ila 2,9 derece arasında bir ısınmaya ulaşacağını vurguluyor.
1,5 derece sınırına ulaşmak Dünya’nın uçurumun kenarında olduğu anlamına gelmiyor, ancak bu eşiğin üzerine her çıktığımızda uçuruma daha da yaklaşacağız. 1,5 dereceden 2 dereceye kadar olan süreçte nüfusun büyük bir kısmı ölüme kadar götürebilecek olağanüstü hava koşullarıyla karşı karşıya bırakacak. Kutuplardaki buz tabakalarının çökmesi, mercan resiflerinin toplu ölümü gibi geri dönüşü olmayan kırılma noktalarına ulaşma olasılığımız da artacak.
İngiltere’deki Reading Üniversitesi’nde iklimbilimi profesörü Richard Allan yaşanan durumu sera gazı salınımlarıyla mücadelenin aciliyetinin altını çizen bir “kömür madenindeki kanarya”ya benzetti. Bununla birlikte kalıcı olarak iki derecenin üzerine çıkmamızdan önce cuma günkü örnekte de olduğu gibi geçici olarak eşiğin aşılmasının beklenen bir şey olduğunu da sözlerine ekledi.
Peki bu duruma alışmamız ne kadar doğru? Sadece bu sene 125 bin yılın en sıcak yılını yaşadık ki sene henüz sona ermedi. Kanada’daki orman yangınlarının ABD’yi turuncuya boyaması, Hawaii’de onlarca insanın birden başlayan yangınlarda kül olması, Libya’da sel baskınında 10 binden fazla insanın hayatını kaybetmesi, Yunanistan’daki orman yangınları ve daha başka sayamayacağımız pek çok olağanüstü hava olayının tetiklediği durum alarmın çok daha sık bir şekilde çaldığını gösteriyor.