Saldırılardan sonra üç bin Suriyeli Kayseri’yi terk etti
Avrupa'ya yoğun göç akışı devam ederken Yunanistan'ın kuzeyinde keşfedilen mezarlıkta 1105 isimsiz mezara rastlandı. Göç yollarında ölen göçmen sayısı ise hâlâ net olarak bilinmezken her ay onlarca kişinin isimsiz mezarlara gömüldüğü düşünülüyor.
Mülteci ve göçmenler Avrupa Birliği genelinde savaş dışında benzeri görülmemiş bir ölçekte isimsiz mezarlara gömülüyor. İnsan hakları yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçlanan ülkelerdeki cesetler de kıta genelindeki morglarda birikiyor.
İngiltere merkezli yayın kuruluşu Guardian son on yılda Avrupa sınırlarında ölen en az 1015 göçmenin kimlikleri tespit edilmeden gömüldüğünü ortaya çıkardı. Yunanistan’daki Sidiro Mezarlığı’nda yabani otlarla kaplı kaba beyaz taşlar, İtalya’daki Lampedusa adasında tahta haçlar, Kuzey Fransa’da üzerinde sadece “Monsieur X” yazan levhalar, Polonya ve Hırvatistan’da isimsizler için “NN” yazan tabelaların altındaki cesetler sınırlar boyu uzanan sade mezarlarda yatıyor.
İspanya’nın Gran Canaria Adası’ndaki bir mezarda şöyle yazıyor: “4 numaralı göçmen teknesi. 25/09/2022”
More than 1,000 unmarked graves discovered along EU migration routes – Refugees and migrants are being buried in unmarked graves across the European Union at a scale that is unprecedented outside of war. #necropolitics #stigmapolitics https://t.co/pnmxqN0fgB
— Imogen Tyler (@ProfImogenTyler) December 8, 2023
Avrupa Parlamentosu 2021 yılında aldığı bir kararla göç yollarında ölen insanların kimliklerinin tespit edilmesi çağrısı yapmış ve cesetlere ilişkin bilgi toplanması için eşgüdümlü bir veri tabanına ihtiyaç olduğunu kabul etmişti. Ancak Avrupa ülkelerinde bu konu merkezi bir veri ya da kurumlarla ilgili tek tip bir süreç olmaksızın yasal bir boşluk olarak kalmaya devam ediyor.
Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nden (ICRC) adli tıp bilimcileri ve çeşitli dallardan araştırmacılar, STK’lar ve patologlarla birlikte çalışan bir muhabirler konsorsiyumu son on yılda AB sınırları boyunca ölen ve isimleri bilinmeyen göçmen ve mültecilerin sayısını ilk kez bir araya getirdi. En az 2 bin 162 cesedin kimliği hâlâ tespit edilemedi.
Bu cesetlerden bazıları kıta genelinde morglarda, cenaze evlerinde ve hatta nakliye konteynerlerinde birikiyor. 24 mezarlığı ziyaret eden ve araştırmacılarla birlikte çalışan ekip, binden fazla isimsiz mezar buldu. Ancak bunlar buzdağının görünen kısmı. Bu dönemde Avrupa göç yollarında 29 binden fazla insan hayatını kaybetti ve bunların büyük çoğunluğu halen kayıp.
AB ülkelerinin uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmediğini söyleyen Avrupa Komisyonu’nun insan haklarından sorumlu üyesi Dunja Mijatoviç’e göre bu sorun tamamen ihmal edilmiş durumda.
“Araçlar orada. Kurumlarımız ve adli tıp uzmanlarımız var ancak hükümetler tarafından devreye sokulmaları gerekiyor” diyen Mijatoviç aşırı sağın yükselişi ve siyasi irade eksikliğinin “kayıp göçmenlerin trajedisini” ele alacak uygun bir sistemin geliştirilmesini daha da engelleyeceğini sözlerine ekledi.
Bunun yerine yerel düzeyde çalışmalar yürütülüyor. Örneğin patologlar DNA örneklerini ve cesetlerin üzerinde bulunan birkaç kişisel eşyayı topluyor. Kaybolan hayatlara dair ipuçları çok az; döviz, tespih, saat ve hırka bunlardan bazıları. Bu eşyalar AB’ye ulaşmaya çalışırken ölen göçmenlerin kimliklerinin belirlenmesinde ailelere yardımcı olabilirken, koordinasyon eksikliği aileleri yakınlarını ararken yoğun bir bürokrasi trafiğiyle boğuşmak zorunda bırakıyor.
Bu ailelere destek olmak Kızılhaç gibi yardım kuruluşlarına düşüyor. 2013’ten bu yana Avrupa’ya giderken kaybolan yakınlarını arayan kişilerden aile bağlarını yeniden kurma programına yönelik 16 bin 500 bilgi talebi kaydedildi. En fazla talep Afganistan, Irak, Somali, Gine, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Eritre ve Suriye’den gelen kişilerden geldi. Ve bu süreçte sadece 285 başarılı eşleşme sağlandı.
Ve şimdi bu desteğin bir kısmı bile yok olmak üzere. Hükümetler yardım bütçelerinde kesintiye gittikçe Kızılhaç da azalan kaynaklarına yeniden odaklanmak zorunda kalıyor. Ulusal Kızılhaç kuruluşları aile bağları programına devam edecek ancak kurumun polis ve yerel yetkilileri eğitme çalışmalarının çoğu kesintiye uğruyor.
ABD’deki Minnesota Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olarak görev yapan Dr. Pauline Boss bu durumu “belirsiz kayıp” olarak tanmlayan ilk kişi. Boss “Sıkışırsınız, hareketsiz kalırsınız, yeniden başlarsanız kendinizi suçlu hissedersiniz, çünkü bu o kişinin öldüğünü kabul etmek anlamına gelir. Yas donmuştur, karar verme mekanizmanız donmuştur, gerçekleri çözemezsiniz, soruları yanıtlayamazsınız” dedi.
“Bilmemek çoğu zaman pratikte de ciddi sonuçlar doğurur” diyen Boss “Eşler ölüm belgesi olmadan ebeveynlik haklarını kullanamayabilir, mal varlıklarını miras alamayabilir, sosyal yardım veya emekli maaşı talep edemeyebilir. Yetimler de ölüm belgesi olmadan bir aile tarafından evlat edinilemez” diyerek problemin doğurduğu hukuki sonuçlara dikkat çekti.