Haftanın oyunu- On İkinci Ev: Bağır herkes duysun!
Yeni yılı, yaşam neşesi, iç ısıtan tatlı duygular, birazcık coşku ve kahkaha vaat eden oyunlarla karşılamak isteyenler için 10 oyunluk bir seçki...
Gerçek bir ‘kendini iyi hisset’ oyunu. Çağdaş, herkese hitap edebilecek berraklıkta ama en önemlisi de tek kişilik olmasına rağmen gürül gürül akıp giden bir oyun metni. Duncan Macmillan ile Jonny Donahoe’nin yazdığı oyunu, Lerzan Pamir seyir zevki yüksek bir rejiyle sahneye taşıyor. Asıl yük ise elbette sahnede tek başına, üstelik seyirciyi de işin içine katarak bize ‘hayattaki harika şeyler’i anımsatan Bora Akkaş’ta. Yaşamı, bir arada olmayı kutlayan, seyircinin koltuklarından tuhaf bir rahatlama hissiyle kalkmasına vesile olan bir oyun.
29 Aralık Cuma, 20.30’da Alan Kadıköy’de.
Senenin –bence- en iddialı işini kendinize yeni yıl hediyesi olarak sunmak isterseniz, hiç durmayın derim. Ionesco mezarından kalkıp –orijinal adıyla- ‘Kel Şarkıcı’nın 2023’ü uğurlarken ‘iyi hissettirecek’ bir oyun olarak önerildiğini görse muzipçe gülümserdi diye düşünmek istiyorum. Ne de olsa o ‘absürd’ün büyük ismi ve tüm oyunlarında özel bir mizah var. Haluk Bilginer, Zuhal Olcay, Yiğit Özşener, Özlem Zeynep Dinsel, Gözde Kırgız ve Kıvanç Kılınç’ın sahne üstü enerjileri ve tabii yönetmen Muharrem Özcan’ın getirdiği yorum umarım size de “Oh be, canım tiyatro!” dedirtir.
25 Aralık Pazartesi, 20.30’da Zorlu PSM’de.
Shakespeare’in dünyasını bugünün Türkiye’sine, gündemimizin ortasına getirirken seyirciye her seferinde Shakespeare ile başka türlü tanışmalar yaşatıyor, Moda Sahnesi ekibi. Kemal Aydoğan yönetimindeki oyun, Türkçeye daha önce ‘Hırçın Kız’ olarak çevrilen metni, güçlü bir komedi olarak sahneye taşıyor. Sahne enerjisine bir kez daha bakakaldığımız Timur Acar en başta olmak üzere tüm ekip oyunun her sahnesini yüksekte tutuyor. Oyun, heteroseksüel erkeklerin düştüğü acınası halleri bastıra bastıra göstermesiyle de ayrı komik. Ama keşke biraz da kadın argosu baskın olsa Aydoğan’ın bu tür yorumlarında. Bolca güleceksiniz.
22 Aralık Cuma, 20.30’da Moda Sahnesi’nde.
Müzik, ışık ve hareket tasarımıyla, oyuncuların dinamik performanslarıyla, kalabalık sahneleriyle en az yılbaşı konseptleri kadar ışıltılı bir ‘Romeo&Juliet’ yorumu. Sahne üstü enerjisi son derece yüksek bir iş. Romeo ile Juliet rollerini üstlenen Deniz Can Aktaş ile Naz Çağla Irmak, karakterlerini başarıyla taşıyor ama ‘yan karakterler’ diyebileceğimiz rolleri üstlenen ekibin kalanı da teker teker çok iyi iş çıkarıyor. “Aşk nedir?” diye soran oyunu yeni yıl kafasıyla izlemek iyi gelebilir…
22 Aralık Cuma, 20.30’da DasDas’ta.
Her şeyden önce Semih Ali Aksoy’un oyunculuğuyla illa ki tanışın isterim. Bir yandan da bu her yaşa hitap eden ‘masal’ öyle neşeli, akıcı, komik, kendini kahkahalar arasında izleten bir iş ki… İçinden türlü maceranın, hayallerin, büyümenin, kralların, prenseslerin, büyülü ormanların, bencilliğin de dayanışmanın da geçtiği, vaktin nasıl aktığını fark etmeyeceğiniz bir masal. Aksoy’un yazdığı ve kendisine farklı enstrümanlarla ve müthiş bir uyumla eşlik eden Uygar Erkuş’la birlikte sahnelediği oyunu Ceren Özcan yönetmiş. Hem gerçekten hafifleyecek hem de iyi bir hikâye anlatıcılığı örneği görmüş olacaksınız.
23 Aralık Cumartesi, 20.30’da Bahçe Galata’da.
Bu yılın çarpıcı prodüksiyon işlerinden biri olan oyun; daha çok TV işleriyle son yılların yıldızı en çok parlayan isimlerinden Uraz Kaygılaroğlu ile tiyatro sahnesini de sinema perdesini de özgün ışığıyla başka türlü parlatan Nezaket Erden’i buluşturmuştu. Bir kuşağın çok iyi bildiği filme, 70 kişilik kalabalık kadrosu, dansçıları ve canlı müziğiyle eğlence vaadi yüksek bir sahne yorumu. Serdar Biliş’in sahneyi lunapark neşesiyle sarıp sarmalamayı sevdiğini anımsadığım bir iş oldu benim için. Bazı sahnelerin komedisi skeç tadında, bazı ifadeler fazla sosyal mesaj tonunda olsa da totalde başarılı ve seyirciye cıvıltılı, neşeli bir 100 dakika sunuyor oyun. Kaygılaroğlu ilk sahne deneyiminin altından –kamera oyunculuğu formatında yapsa da- beklenenin çok üstünde bir başarıyla kalkıyor, Nezaket Erden yer yer Dirmit’i anımsatsa da şaşırtmıyor. Aralarındaki uyum da gayet iyi. Oyunun iki tatlı sürpriziyse ‘kraliçe’ rolündeki Şebnem Sönmez ile oyunun içindeki oyunda ‘Juliet’i hazırlayan Taha Tegin Özdemir. Aşk ve komedi duygusuyla sarmalanacak, müzikli anlarla coşacaksınız…
23 Aralık Cumartesi, 20.30’da Zorlu PSM’de.
Komedinin büyük klasiği Moliere’in yazdığı bir eser, 2023 senesinde hâlâ komik midir? Yanıtı Yiğit Sertdemir yönetimindeki ‘Tartuffe’ veriyor: Üzerine düşünülmüş, iyi çalışmış bir oyun çıkarabilirseniz ortaya, evet… Ama bu oyun komedisinin de ötesinde, dinamikliğiyle kıpır kıpır ediyor insanı. Bunda da en büyük pay Orhan Veli Kanık şiirlerinden, Emrah Can Yaylı tarafından bestelenen şarkılarda ve bunların orkestra tarafından canlı icra edilmesinde. Oyun neredeyse hiç ‘durmuyor’, 150 dakikalık uzun süre yormuyor, şarkılar ve hareket aksı sayesinde kendimizi hızla bırakıyoruz oyuna. Dorine rolündeki Yeşim Koçak ve Orgon’da Murat Garipağaoğlu, zaten iyi bir ensemble oyunculuk sunan ekibin içinde özellikle parlıyor. Göz alıcı, coşkulu ve enerjisi yüksek bir iş.
27 Aralık Çarşamba, 20.30’da Kağıthane Sadabad Sahnesi’nde.
İstanbul’un iki farklı zamanındayız. Her iki dönemde de farklı sebeplerle sokağa çıkma yasağı var. Bir ailenin iki üyesi, bu ailenin geçmişi ve bugünü arasında hem hüzünlü hem de çok komik bir yola çıkaracak bizi. Firuze Engin’in yazdığı Gülhan Kadim’in yönettiği oyun, dekor tasarımından (İlayda Saran) metnin diline çok sıcak, çok iyi hissettiren bir iş. “Sevginin her türlüsüne hürmet etmeli” diyen, nakış gibi işlenmiş bir metin. İzlerken yerimize gömülüp öyle kaptırmıştım ki kendimi, sanki o evin salonun bir köşesinde, 70’lerden kalma bir berjerde dinliyordum karşımdakileri. Elbette bunda, zaten çok iyi birer oyuncu olan Tolga İskit ile İpek Türktan’ın bu oyunda şahane bir ikili olmalarının etkisi çok büyük. Hem kahkahalar atıp hem nemli gözlerinizi sileceğiniz bir oyun… 2023’ün de en iyilerinden biri…
24 Aralık Pazar, 17.00’de Kundura Sahne’de.
Gezegenin bir yerlerinde ruh eşinin olduğuna inananları mest edecek; eğlenceli, oyuncaklı, şarkılı ve aşk hissiyle dolu bir oyun… Ahmet Sami Özbudak’ın zarif kaleminden, kendilerine uygun eşi bulduktan sonra sadakatten şaşmayan albaros kuşlarının izinde yazılmış bir masal… Hareketli ve kalabalık rejilere imzasını ustalıkla atan Emrah Eren’in yönettiği oyunda Ayça Koyunoğlu ile Fatih Koyunoğlu hiç düşmeyen enerjileriyle farklı karakterlerin arasında gidip geliyor. Seyircinin kafasına aşka dair, birbirini bulmaya dair minik minik çentikler atıyor oyun. Âşıklar oyun boyunca şairleri anıyor, sokaktan geçen gönülçelenciden medet umuyor, şarap şişelerinde kayboluyor. Rana&Selçuk Alagöz’ün dile dolaştı mı kolay gitmeyen şarkılarıysa oyunun hayat dolu kıvamını iyice artırıyor.
23 Aralık Cumartesi, 20.30’da Sahne Dragos’ta.
Süheyla Hanım’la ilk önce sosyal medyada, telefon ekranı aracılığıyla tanıştık. İpek Türktan’ın yarattığı; görmüş geçirmiş, ‘duayen’ demenin bile az kalacağı bir tiyatro sanatçısı Süheyla Hanım’ın tiyatromuza, oyunculuğa dair dilini hiç korkak alıştırmadan anlattıkları ve elbette cumhuriyet tarihiyle yaşıt anılarıyla mest olduk. ‘Gayr-i İhtiyari Türk Tiyatro Tarihi Uzmanı’ Süheyla Hanım pandemiden sonra artık sahnedeydi. Şimdi yeni yıla doğru; müzikli bir sohbetle, eskileri yad etmeye davet ediyor bizi. Anlattıklarının ne kadarı doğru ne kadarı yanlış bilmek mümkün değil ama onun tatlı sert, hem sevecen hem huysuz muhabbeti pek benzeri olmayan bir deneyim. Bu kez sahnede oyuncu Ayşegül Uraz’ı da konuk edecekmiş. Umarım Uraz, Süheyla Hanım’ı kızdırmaz, tersi pis çünkü!
27 Aralık Çarşamba, 20.30’da Kumbaracı50’de.
22 Kasım 2024 - Festival bitti şimdi sezon zamanı
17 Kasım 2024 - İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Dünya başımıza çöküyor kurtaran yok mu!
14 Kasım 2024 - İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Gölgelerin gücü adına, ‘Macbeth’ uykuya yatırdı
10 Kasım 2024 - İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Haberler kötü olsa da haberciler iyi