‘Arka Sokaklar’ın tarikat operasyonu birilerini kızdırdı; RTÜK açıklama yaptı, ama renk vermedi
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in mecliste bakanlığın tarikatlarla protokol yapmasını savunmasına tepkiler sürüyor. Bir açıklama da Sabancı Vakfı'ndan geldi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın çeşitli dini cemaat ve tarikat vakıflarıyla imzaladığı protokollere ilişkin tepkiler devam ediyor. Son olarak tepki gösterenlere Sabancı Vakfı ve Eğitim Reformu Girişimi de eklendi.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, TBMM Genel Kurulu’nda “Sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor” demişti.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), Milli Eğitim Bakanı Tekin’e “Gelecekte özgür düşünen bireylere hem toplumsal yaşamda hem de iş yaşamında her zamankinden daha çok ihtiyaç duyacağız. Ülkemizin bu yöndeki ihtiyacı ve yakın geçmişte yaşanan acı tecrübeler dikkate alındığında cemaat ve tarikatlara eğitim sisteminde yer olmaması gerekir” açıklamasıyla karşılık vermişti.
Sabancı Vakfı ve Eğitim Reformu Girişimi ortak açıklamasında “Çocuk merkezli, akılcı, bilime dayalı eğitimde tarikatlara ve cemaatlere yer yoktur” denildi.
“Millî Eğitim Bakanlığı, tüm çocukların nitelikli eğitime erişmeleri için Anayasada ve yasalarda ifade edilen yükümlülükleri yerine getirmelidir. Bu, devletin vazgeçilmez ve devredilemez görevidir” uyarısında bulunan Sabancı Vakfı’nın yazılı açıklaması şöyle:
“Türkiye demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Laiklik, toplumu ilgilendiren dünya işlerinin dinî hükümlere göre değil dünya bilgisine, deneyim ve kanıtlara göre yapılmasıdır. Toplumun esenliği için eğitim laik, bilimsel ve akılcı bir temelde olmalıdır.
Dinlerin eğitimdeki konumu laiklik ilkesi doğrultusunda belirlenmelidir. Farklı kültürler ve dinler arasında saygının ve eşitliğin desteklenmesi, nitelikli eğitim hakkının bir gereğidir. İnanca yönelik her türlü dayatma, insan haklarının ihlalidir ve toplumsal gerilimlere yol açarak bir arada yaşama kültürünü zedeleyebilir. Bu yüzden, dinî cemaatlere ve tarikatlara ilişkin geçmişte yapılan hatalar tekrar edilmemelidir.
Eğitime ilişkin tüm kararlar, çocuğun esenliğini, demokrasiyi ve çoğulculuğu gözetecek şekilde; şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı bir anlayışla alınmalıdır. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, Atatürk’ün de vurguladığı akla ve bilime dayalı bir eğitim şarttır.”