İsrailli aşırı sağcılar Gazze’ye giden insani yardımları engellemeye çalıştı
İsrail'in Filistin'e yönelik işgal politikaları katliam boyutuna ulaştı. Batı, savaşın İsrail ile Hamas arasında sürdüğü izlenimi yaratmak istiyor, oysa Filistin tarafında savaşın bir operasyon odası var. Peki 2024'te Gazze'yi ne bekliyor?
Savaşlar, diplomatik krizler, iklim değişikliği gibi birçok olayın gölgesinde gireceğimiz 2024 de şüphesiz kritik bir yıl olacak. Yeni bir yıl, yeni umutlar, güzel dilekler derken bir yandan da hayat, tüm gerçekliği ve acımasızlığıyla akmaya devam ediyor. 2024 de bu gerçekliğin içinde birçok kozun paylaşılacağı, birçok savaşın dönüm noktasına gireceği belki de yeni krizlerin tetikleneceği bir yıl olacak şüphesiz. Tıpkı öncekiler gibi…
Yazının başında da bahsettiğimiz gibi 2024’e dair konuşulacak, yazılacak, analiz edilecek pek çok konu var. Özellikle de dünya siyasetini düşündüğümüzde bunlar katlanarak artıyor. Biz de 10Haber Dış Haberler Servisi olarak 2024’ün kritik coğrafyalarına odaklanarak neler olabileceği üzerine kalem oynatmak istedik. Bugün burada derinlemesine tartışacağımız konu da 7 Ekim’de başlayan Aksa Operasyonu sonrası İsrail’in Gazze işgali olacak.
7 Ekim’de Hamas tarafından başlatılan Aksa Tufanı operasyonu, yaklaşık 75 yıldır İsrail’e karşı özgürlük mücadelesi veren Filistin halkının kaderini değiştirdi. Operasyonun ilk anlarında neye uğradığını şaşıran İsrail sonrasında “intikam” için harekete geçti ve geniş çaplı bir katliama başladı. Sivil asker ayrımı yapmadan hedef alınan Gazze Şeridi’nde taş üstünde taş kalmazken çoğu kadın ve çocuk 21 bini aşkın kişi, vahşice hayattan koparıldı.
Aksa Tufanı başladıktan sonra medya genelde savaşı, İsrail – Hamas Savaşı diye tanımladı. İsrail’e karşı 75 yılı aşkın bir süredir mücadele eden örgütler unutuldu, Hamas’ın imajı üzerinden Filistin mücadelesi “haksız” gösterilmeye çalışıldı. Hamas ve operasyon masasında oturan diğer örgütlerin ellerinde 250’den fazla yabancı ve İsraillilerden oluşan rehine vardı. Yapılan 7 günlük ateşkes ya da Batı’nın deyimiyle “insani ara” ile 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakıldı. Tüm bunlar olurken İsrail, binlerce Filistinliyi alıkoyup hapsetmeye de devam etti. İsrail bir yandan özellikle işgal altındaki Batı Şeria’da keyfi gözaltılara devam ediyor bir yandan da “esir takası” için dış istihbarat servisi Mossad Başkanı David Barnea’ya nabız yoklatmak üzere mekik diplomasisi yaptırıyor. Haliyle Tel Aviv’in istediği “esir takası” karşılığında Filistinliler de ateşkes arayışında arabulucularla görüşmeye devam ediyor. Yani uzun lafın kısası, bu savaşta belirleyici olan iki etken var: Operasyon odası ve arabulucu masası. Bu masalarda kimler oturuyor, savaş nereye gidiyor, yakın planda inceleyelim.
Savaşın gidişatında hiçbir yumuşama emaresi yok. Bunun sebeplerinden biri de, Knesset’teki (İsrail Parlamentosu) anlaşmazlıklar. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ülke tarihinin en sağcı hükümetiyle bu sene başbakanlık koltuğuna bir kez daha oturmasının ardından işler Filistinliler için çok daha kötü gitmeye başladı. Netanyahu’nun kabinesinde Filistinlilerin yaşadıkları topraklardan sürülmesini savunan bakanlar, her hafta düzenli olarak Filistinlilere yönelik suçların kışkırtıcısı oldular. Tüm bu süreç 7 Ekim’le sonuçlandı. Netanyahu savaş hükümetini kurdu, ancak orada da zihniyet pek farklı değil. Haliyle uluslararası arenadan yükselen ateşkes ya da “insani ara” sesleri, oksijene karışıp yok oluyor. Çünkü başta Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir olmak üzere Knesset’te Gazze’nin ilhakını savunan birçok politikacı var. Bu da hem muhalefetin hem de halkın tepkisine sebep oluyor. Ateşkes olmadığında esir takası olmayacağı için hükümet, “esirlerin hayatlarını” önemsememekle suçlanıyor. Çünkü İsrail Gazze’yi her vurduğunda, kendi namlusundan çıkanlarla rehine ölümlerine sebep oluyor. Hatta bunu Hamas’tan kaçan beyaz bayrak taşıyan rehinelere de bile isteye yaptı.
Hal böyle ancak tavırda da hedeflerde de değişen bir şey yok. Haliyle bu da 2024’te de savaşın gidişatında bir yumuşama olmayacağının göstergesi. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) yetkilileri de geçenlerde bir açıklama yaparak bunu tasdik etmiş oldular: “İnsani yardım için ikinci bir duraklama ya da rehine ve esir değişimi gerçekleşmeden önce çatışmalar Ocak ayına kadar devam edebilir.”
İsrail bu açıklamaları yaparken bir yandan da sivil ölümler nedeniyle müttefiklerinin de eleştirilerine maruz kalmayı sürdürüyor. “Emperyalizmin huyu” mu dersiniz, “yok artık” mı bilmem ama, ABD Başkanı Joe Biden sivil kayıplar konusunda defalarca uyardığı İsrail’le ters düşüyor gibi yapıp, silah yardımı için Kongre’yi de atlatmayı sürdürüyor.
Dolayısıyla Gazze’de “ertesi günün” nasıl görüneceği belirsiz. Bilinen tek şey vahşetin devam edeceği.
Savaşın başından bu yana en çok tartışılan konulardan biri de Gazze’nin geleceği. ABD’nin başlattığı bu tartışma son günlerde daha görünür oldu. ABD, savaşın ardından Gazze’nin ne İsrail’e ne de Hamas’a kalmasını istiyor; Washington’ın hedefi Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ). -Yani en azından mevcut ABD yönetiminin hedefi diyelim- Netanyahu ise savaştan sonra Gazze’nin kontrolünün Batı Şeria’daki Filistin Yönetimi’ne yani FKÖ’ye geçmesini istemiyor. Tel Aviv, Filistinlileri “güvenli” dediği yerlerde dahi ateş altında tutuyor ve göçe zorluyor. Netanyahu ve yönetiminin derdi açıkça işgal. Hamas’ın da içinde bulunduğu Filistinli örgütler de buna tamamen karşı çıkıyor, karar hakkının Filistinlilerin olduğunu dile getiriyor.
7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu ardından Filistin’de yıllardır mücadele yürüten farklı görüş ve ideolojilere sahip örgütler Hamas’a İsrail’e karşı destek verdi. Akabinde de Hamas, operasyon masasının gündeme getirdi. Ancak Hamas’ın operasyonu başlatması ve son yıllarda daha popüler olması savaşın sadece onunla anılmasına neden oldu. 2006’daki kuruluşunun ardından bir dönem belirsizliğe gömülse de bilinen bir gerçek var ki o da: Filistin Direnişi Ortak Operasyon Odası. Bu güç, Filistin genelindeki başlıca Filistinli direniş gruplarının askeri kollarını içeren ortak bir askeri operasyon odası olarak 2006 yılında kurulmuştu. Daha sonra geliştirildi, genişletildi ve 23 Temmuz 2018’de, İsrail’in Kudüs ve Mescid-i Aksa’da en önemlisi elektronik kapılar yerleştirmesi olan ihlallerinden sonra 12 askeri kanat arasında bugünkü adıyla yeniden gündeme geldi. Şu anda 10’dan fazla farklı silahlı gruptan oluşuyor, ve 7 Ekim’den bu yana İsrail’e yönelik çok sayıda saldırıyı koordine ediyor.
Gazze’nin geleceğinin emperyalist güçlerin masalarında tartışıldığı şu günlerde Operasyon Odası hem arabulucu görüşmelerinin sonuçları hem de Gazze’nin geleceği açısından kritik bir öneme sahip.
Hamas’ın Gazze’nin geleceğine dair “İşgal başka bir işgalle yer değiştirmemeli” açıklamasının ardından, Lübnan’da kritik bir toplantı gerçekleşti. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), Hamas, İslami Cihad, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi (FDKC) ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi-Genel Komutanlık (FHKC-GK) temsilcileri Beyrut’ta bir istişare toplantısı düzenledi. Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Kudüs dahil olmak üzere Filistin topraklarındaki İsrail işgaline ve savaştaki gelişmelere dair ortak değerlendirmelerde bulundular.
Palestine Chronicle’da yer alan habere göre, toplantı sonucunda yayınlanan ortak bildiride, “Amacımız kendi kaderini belirleme, başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulması ve 194 sayılı karar uyarınca mülteci halkımızın evlerine ve mülklerine geri dönüşünü sağlamaktır” denildi.
Filistin halkının Gazze’nin geleceğine yönelik tek söz sahibi olduğunun altı çizilen bildiride, “Batılı ve İsrailli çevrelerin Gazze’deki sözde ‘ertesi gün’ senaryolarını reddediyoruz” ifadeleri kullanıldı.
İsrail’in Gazze Savaşı kasım sonunda verilen 7 günlük araya perde önünde Katar’ın arabuluculuk etmesinin ardından, ikinci görüşmelerde Mısır ön plana çıktı.
Mısır’ın ön plana çıkışı Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’nin Kahire’ye gidişiyle başladı. İsrail medyasına yansıyan Tel Aviv’in Katar’ı arabulucu masasında görmek istemediği iddialarının ardından bu yöndeki gelişmelerin yaşanması da dikkat çekti. Bu konuyla ilgili taraflardan açıklama gelmezken İsrail, 7 Ekim saldırılarıyla başlayan savaşın yaklaşık 12’inci haftasında Gazze’yi yine vurdu. Gazze’ye bombalar düşerken Mısır da kuşatma altındaki Filistin topraklarının çoğunu harap eden çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan görüşmeler için bir Hamas heyetine ev sahipliği yaptı. İsminin açıklanmaması kaydıyla AFP’ye konuşan bir Hamas yetkilisi, Mısır’ın geçtiğimiz günlerde Hamas ve İslami Cihad’a sunduğu teklife ilişkin heyetin ‘Filistinli grupların yanıtını vereceğini’ söyledi. İsrail henüz Kahire’nin sunduğu plan hakkında resmi bir açıklama yapmadı ancak Başbakan Netanyahu perşembe günü rehinelerin ailelerine Mısırlı arabulucularla “temas halinde olduklarını” söyledi ve “hepsini geri getirmek için çalışıyoruz” dedi.
Mısır Devlet Bilgi Hizmetleri şefi Dia Rashwan planın “Filistin kanının dökülmesini sona erdirmek amacıyla ilgili tüm tarafların görüşlerini bir araya getirmeyi amaçladığını” söyledi. Ancak Kahire’deki masadan da henüz net bir plan çıkabilmiş değil.
Mısır, savaşın başından bu yana Gazze’nin dünyaya açılan tek kapısı Refah nedeniyle kritik bir öneme sahip. Ancak Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin Gazze konusunda birçok kaygısı var. Bu nedenle Kahire her ne kadar arabuluculuk masasında “objektif” çıktılar sunmaya çalışsa da niyeti Filistinli örgütler nezdinde de bilinmiyor değil. Öncelikle Sisi’nin darbe yaptığı Müslüman Kardeşlerle bağlantısı olan Hamas’a mesafesini hatırlatmak sonrasında da ekonomik konulara mercek tutmak lazım. Mısır son zamanlarda zaten büyük ekonomik sıkıntı içerisinde ve İsrail’in Filisrinlileri Mısır’a doğru göçe zorlaması da Kahire’nin endişelerinden biri.
Kasım ayı başlarında Wall Street Journal, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah El Sisi’nin CIA Direktörü William Burns ile görüştüğü, Hamas’ın yenilgisinden sonra Filistin Otoritesi devralana kadar Mısır’ın Gazze Şeridi’ndeki güvenliği denetlemesi yönündeki öneriyi reddettiğini bildirmişti.
Arabuluculukta henüz net bir sonuca varılmış değil. Sonuca varılamadıkça da savaşın yayılmasına yönelik endişeler de artıyor. Çatışmaların Doğu Kudüs ve Batı Şeria’ya yayılması bir yana komşu ülkelere sıçraması ihtimali de pek dışta bırakılamıyor. İsrail ile Lübnan Hizbullahı arasındaki gerilimin tırmanma riski de 2024 yılı için yüksek.
2024 yılının İsrail ve işgal altındaki Filistin topraklarında nasıl biçimleneceği bir anlamda Kasım ayında ABD’de yapılacak seçimlere de bağlı. İsrail’in en büyük destekçilerinden Eski ABD başkanı Donald Trump, seçimlerden galip çıkarsa, Tel Aviv’in Gazze üzerindeki ilhak politikalarına yeşil ışık yakması muhtemel.