Netanyahu’ya destek yüzde 29’lara geriledi
İsrail'in Beyrut'ta Hamas liderlerinden Aruri'yi öldürmesi ardından tırmanan gerilim sürüyor. Lübnan'da çalışan gazeteciler, saldırının gerçekleştiği Dahiye'nin Hizbullah için önemini ve saldırıların yansımasını 10Haber’e anlattı.
7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e yönelik düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu’na ilk destek veren örgütlerden biri Lübnan merkezli Hizbullah olmuştu. 8 Ekim’den bu yana bu yana Lübnan’ın güneyindeki sınır bölgesinde Hizbullah ve İsrail arasında süren sıcak çatışmalarda, öldürülen Hizbullah mensuplarının sayısı 142’ye yükseldi.
İsrail’in Gazze’ye yönelik işgali sürerken oradaki gelişmeleri takip eden gözler bir yandan da Lübnan’daki gelişmelerdeydi. İran’ın sürekli gündeme getirdiği ve savaşın diğer bölgelere sıçramasına yönelik endişeleri katlayan Direniş Ekseni’nin mensuplarından önce Hizbullah sonrasında ise Tajran, 2024’ün ilk günlerinde ağır darbe aldı.
2 Ocak akşamı Hamas’ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri ve 6 Hamas üst düzey yetkilisi, dün Beyrut’un güneyinde insansız hava aracıyla düzenlenen saldırıyla öldürülmüştü. Yapılan saldırı büyük yankı uyandırmış gözler de hemen İsrail’e dönmüştü. Beyrut’ta yaşanan bu gelişme henüz sıcaklığını korurken bugün de İran’da İran Devrim Muhafızları’nın Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’nin mezarı ve anma töreni ölümünün 4’üncü yılında hedef alındı. Ölü sayısı 100’ü aştı… Gözler yine İsrail’e çevrildi ancak Tel Aviv sessiz.
Biz de Direniş Ekseni’nin hedef alınan iki ülkesinden Lübnan’dan iki gazeteciyle konuştuk. Son durumu ve olası senaryoları 10Haber için değerlendirmelerini istedik.
Ici Beyrouth için çalışan Gazeteci Aubin Eymard ve Al-Akhbar’dan Gazeteci Roula İbrahim ile konuştuk.
Eymard, saldırıda hedef alınan Dahiye’nin Hizbullah’ın “kırmızı çizgisi” olduğunu belirterek, “Dahiye’nin vurulması, Hizbullah tarafından uzun zamandır ‘kırmızı çizgi’ olarak belirtilen bir bölge olduğu için çok tehlikeli bir hamle. Benim şahsi görüşüm, bunun çatışmada büyük bir tırmanışı tetikleyebileceği ve yaşananların şu anda Lübnan’ın sınırında yaşanan çatışmalarla sınırlı kalmayacağı yönünde. Saldırının Hizbullah’ın büyük bir misillemeye kalkışmasına yol açabileceğini düşünüyorum. Bu da İsrail hükümetinin Hamas’a olduğu gibi Hizbullah’ı da ortadan kaldırmak istediğini ilan etmesine yol açabilir. Hizbullah’ın merkezi Beyrut’ta olduğundan şehir yoğun bombardımanların hedefi olabilir” dedi.
İsrail’in Beyrut’a yönelik hamlesinin çok endişe verici olduğunu vurgulayan Eymard, “İsrail’in bu hamlesi çok endişe verici. Tüm Lübnanlılar büyük bir endişeyle, Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’ın yapacağı konuşmayı bekledi. Açık konuşmak gerekirse, Hasan Nasrallah savaşın boyutunu değiştirebilecek güce sahip. Daha önce bu kadar dahil olmaya ya da çatışmaları derinleştirecek tutumdan kaçınıyor gibiydi, ama dünkü İsrail operasyonu her şeyi değiştirmiş olabilir” ifadelerini kullandı.
Beyrut’a düzenlenen saldırı ardından Lübnan Başbakanı Necib Mikati de bir açıklama yapmıştı. Mikati, İsrail’in Beyrut’a düzenlediği saldırıyı kınamış; Lübnan Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamaya göre de Mikati şöyle demişti: “Bu saldırı, ülkenin güneyinde her gün çok sayıda kişinin şehit olmasına ve yaralanmasına sebep olan saldırılarının ardından, İsrail’in Lübnan’ı yeni bir çatışmaya sokmayı amaçladığı bir suçtur.”
Mikati’nin “çekimser” açıklamasına ilişkin ise Eymard, “Bu konuda Mikati de öncekilere paralel bir açıklama yaptı. Başbakanın tek amacı çatışmanın Lübnan’a sıçramasını önlemek. Zaten boğucu bir ekonomik krizden muzdarip olan ülke, bir de savaşı kaldıramaz. İsrail’in saldırısı bir ülke olarak Lübnan’ı değil, Hamas ve Hizbullah’ı bir bütün olarak hedef aldığı için aslında Mikati’nin başka (çekimser kalmaktan) seçeneği de yok. Hizbullah, Lübnan’da çok güçlü, birçok alanda hükümetin yerini alıyor ve ülkeyi kontrol ediyor ama gününde sonunda Lübnan’ı temsil etmiyor” dedi.
Al-Akhbar’dan Gazeteci Roula İbrahim de Nasrallah’ın açıklamalarını şöyle değerlendirdi: “Nasrallah bugün konuştu ve söyledikleri de düşman için verecekleri cevabın tamamen ‘acı verici’ olacağını gösteriyor. Zaten saldırının sonuçları olacağını ve karşılığı olmadan bırakmayacaklarını ifade etti. Bu da kesinlikle Hizbullah’ın karşılık vereceğini gösteriyor.”
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Hamas’ın iki numarası Salih el Aruri’nin Beyrut güneyinde öldürülmesinden bir gün sonra konuştu. Aruri suikastına yanıt verip vermeyecekleri merak edilen Nasrallah, “Bu suç cezasız kalmayacak. Lübnan’a açılacak bir savaşın sonucu, kuralsız bir savaşa girmemiz olacaktır” dedi.
İsrail geçtiğimiz haftalarda Gazze Şeridi’nde hem havadan hem de denizden saldırılarına devam ederken savaş kabinesinde görev alan Benny Gantz savaşın ikinci bir cepheye taşınabileceği tehdidini savurmuş, bu cephenin de Lübnan sınırında Lübnan Hizbullahı’na açılacağı sinyalini vermişti. Gantz gazetecilere İsrail’in Lübnan’ın güneyinde faaliyet gösteren Lübnan Hizbullahı ile diplomatik çözüm şansının hızla tükendiğini söylemiş ve şöyle devam etmişti: “İsrail’in sınırındaki durumun değişmesi şart. Diplomatik çözüm için zaman tükeniyor, eğer dünya ve Lübnan hükümeti, İsrail’in kuzey sakinlerine ateş açılmasının önüne geçmek ve Hizbullah’ı sınırdan uzaklaştırmak için harekete geçmezse İsrail ordusu bunu bizzat yapacak.”
İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi de hemen hemen Gantz ile aynı sıralarda yaptığı açıklamada, Lübnan sınırı boyunca konuşlandırılan askeri birliklerin “teyakkuzda olduklarını” söylemiş, “Gerekirse saldırmaya hazır olmalıyız” demişti.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant çok cepheli bir savaşın içinde olduklarını ve yedi cepheden saldırıya uğradıklarını anlatmıştı. Gallant, milletvekillerine yaptığı açıklamada İran destekli militanların aktif olduğu altı yerin yanı sıra İran’ı da sayarak “Gazze, Lübnan, Suriye, Judea ve Samarya (Batı Şeria), Irak, Yemen ve İran” hedeflerini göstermişti. Gallant, “Bu alanların altısına çoktan karşılık verdik ve harekete geçtik” ifadelerini kullanmıştı.