Kosovalı polisin ölümünü üstlenmişti: Radoicic, adli kontrol şartıyla serbest
Tayvan'da 13 Ocak'ta yapılacak seçimleri, Pasifik'in geleceği için de bir nevi belirleyici olacak. Seçimlerin gerçekleşmesine günler kala, ABD ve Çin'in güç savaşı yeniden gündemde.
2024 yılı başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere birçok kritik seçime ev sahipliği yapacak. Bunlardan en önemli olanı da kuşkusuz 13 Ocak’ta gerçekleşecek Tayvan seçimleri.
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Çin ana karası ile Tayvan arasındaki egemenlik ihtilafı, bölgede askeri gerilimlere sahne oluyor. Bu gerilim, ABD’nin Pasifik’te güçlü bir Çin istememesi sebebiyle 1950’li yıllardaki “Formoza Kararı” ile daha da yükseldi. Bu kararla Tayvan’ın denizaşırı topraklarını koruma yetkisini üzerine alan ABD, o günden bu yana Pasifik’te Çin’e karşı Tayvan kartını kullanıyor. Bu nedenle gelecek hafta gerçekleşecek seçimler, bölgedeki güç savaşının da en büyük sınavlarından biri olacak. Tayvan’daki seçimler, kim kazanırsa kazansın Washington için zorluklar yaratacak; iktidar partisinin zaferi kesinlikle Çin’le gerilimi artıracak, muhalefetin zaferi ise adanın savunma politikaları hakkında bir takım soru işaretlerinin gündeme gelmesine sebep olacak.
13 Ocak’ta yapılacak başkanlık ve parlamento seçimleri, ABD Başkanı Joe Biden ve yönetiminin Çin ile ilişkileri istikrara kavuşturma sözünün karşısındaki en büyük sınav.
Beijing, Tayvan’ın kendi toprağı olduğunu iddia ediyor ve adadaki seçimleri Tayvan Boğazı’nda savaş ve barış arasında bir seçim olarak gösterecek kadar ileri giderek Tayvan’ın resmi bağımsızlığı için yapılacak her türlü girişimin çatışma anlamına geleceği uyarısında bulunuyor. Tayvan hükümeti de Çin’in egemenlik iddiasını reddediyor. ABD’li yetkililer adanın demokratik sürecini yönlendiriyor ya da müdahale ediyor gibi görünmekten kaçınmaya özen gösterseler de müdahil oldukları gerçeği ise yadsınamaz bir gerçek olarak Pasifik üzerinde yükseliyor.
ABD’nin Çin büyükelçisi Nicholas Burns Aralık ayında yaptığı bir açıklamada, ABD’nin seçimlere müdahil olmadığını ve olmayacağını ifade ederek, “Beklentimiz ve umudumuz, bu seçimlerin korkutma, zorlama veya müdahaleden uzak gerçekleşmesidir” demişti. İngiltere merkezli haber ajansı Reuters, Burns’ün açıklamasındaki mesafenin pek de mümkün olmadığını tarihsel örneklerle yazdı. Haberde, “Mesafeli duruşun zor olduğu geçmişte de kanıtlandı. Obama yönetimi, Tayvan’daki 2012 seçimlerinden önce üst düzey bir ABD’li yetkilinin o zamanki başkan adayı Tsai Ing-wen’in Çin ile istikrarlı bir ilişki sürdürüp sürdüremeyeceğine dair şüphelerini dile getirmesi üzerine dikkatleri adaya çevirmişti” diye yazıldı. Demokratik İlerici Partisi’nden (DPP) Tsai o yıl kaybetti, ancak 2016’da sandıktan zaferle çıktı ve 2020’de yeniden seçildi. Tsai’nin zaferiyle Çin’le gerilim yeniden kendisini gösterdi. bu da Beijing’in gerekirse Tayvan’ı güç kullanarak kendi kontrolü altına alma olasılığına ilişkin endişeleri tetikledi.
Çin de Tsai’nin partisi DPP adayını ve mevcut Tayvan Başkan Yardımcısı Lai Ching-te’yi zaten “ayrılıkçı” olarak damgalamış durumda. Analistlere göre, DPP’nin seçimi kazanması durumunda Beijing’in, askeri baskıyı artırması muhtemel. Hem DPP hem de Tayvan’ın en büyük muhalefet partisi Kuomintang (KMT), barışı yalnızca kendilerinin koruyabileceğini söylüyor ve Tayvan’ın savunmasını güçlendirmeye kararlı olduklarını vurguluyor. Her iki parti de “Tayvan’ın geleceğinin sadece 23 milyon seçmen tarafından belirlenebileceğini” söylese de muhalefetteki KMT bağımsızlığa şiddetle karşı.
Washington da bağımsızlığı desteklemediğini, “Tek Çin ilkesini” desteklediklerini dile getiriyor ancak ABD’nin başkentinde KMT’den Hou Yu-ih’in olası bir zaferinin ABD’nin Tayvan’ın askeri caydırıcılığını güçlendirme çabalarını boşa düşüreceği yönünde bazı endişeler var. Parti (KMT) Çin’le daha yakın ilişkilerden yana olsa da Beijing yanlısı olduğunu reddediyor.
ABD politikasına aşina olan bir kişi Reuters’a verdiği demeçte, ABD’li yetkililerin her adayla “derin ilişkiler geliştirdiğini” ve savunma ve Boğazlar arası statükoyu sürdürmek de dahil olmak üzere “temel politika alanlarında sürekliliğin önemini” vurguladıklarını söyledi. Washington yıllar boyunca Tayvan’ın savunması konusunu ciddiye almış ve Taipei’yi etkin, mobil ve imhası zor askeri varlıklara yatırım yaparak Çin’in olası askeri eylemlerine bir aktör haline getirmeye yönelik politikalar izlemiştir.
Analistlere göre, KMT’nin kazanması ABD-Çin ilişkilerindeki en tehlikeli konu olan Tayvan Boğazı’nı “barut fıçısı”na çevirebilir.
16 Kasım 2023’te ABD Başkanı Joe Biden ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasındaki nadir görüşmelerden biri, ABD’nin California eyaletinde düzenlenmişti. İki ülkenin 2022’de ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan’ı ziyaretiyle sekteye uğrayan ilişkilerini yeniden tesis sözü veren liderler, Tayvan üzerine ayrıntılı bir görüşme gerçekleştirmişti.
Gazetecilere yaptığı açıklamada Biden, Şi’ye, “Tayvan Boğazı’nda barış ve istikrarın önemli olduğunu vurguladığını”, ABD-Tayvan ilişkilerindeki statükoyu değiştirmek istemediklerini söylediğini belirtmişti. BBC Asya Muhabiri Tessa Wong’un Çin hükümetinin açıklamasından aktardığına göre, toplantı sırasında Şi, Biden’a ABD’nin “Tayvan’ı silahlandırmayı bırakmasını” ve “Tayvan’ın bağımsızlığını” desteklememe konusundaki tutumunu somut eylemlere yansıtması gerektiğini belirtmişti.
İki ülke arasındaki güç savaşının büyüdüğü Pasifik için kritik gün 13 Ocak olacak.
Tayvan’daki seçimler, bölge için belirleyici olacak.