Kızıl Goncalar: Çiçek açacak mı?
Pazartesi 'Kızıl Goncalar'ın yasağı bitecek ve üçüncü bölümü yayınlanacak. Ama bu dizi Türkiye'nin dilinde. Herkes bir yerinden tartışıyor ama iki kardeşin ya da goncaların çiçek açması ya da açmamasına geliyor iş. Peki goncalar çiçek açmasın mı?
Nasıl ki futbol yalnızca futbol değil; konserlerin, kitapların, dizilerin de yalnızca eğlence veya kültür ürünü olmadığı ülkemizde gözler epeydir Fox TV’de ekranlara gelen ‘Kızıl Goncalar’ dizisinde. Popüler ifadeyle ‘toplumun sinir uçları’ işlendiği için dizinin ülke meselesi haline gelmesine şaşmamak lazım.
‘Kızılcık Şerbeti’ndeki seküler-mütedeyyin farklılığı ‘Kızıl Goncalar’da sınıra yakın yerlerde. Dizinin mütedeyyinleri bu kez daha ‘yeraltı’: Görünmeyen, ama nüfuzunu gölge gibi hissettiren, devletin damarlarına sızmış Faniler adlı bir tarikatın mutaassıp üyeleri. Dizinin seküler ailesi Alkanlılarsa modern, bilimi önceleyen, ama özgürlüklere sahip çıkma meselesini dine yönelik önyargılarla harmanlamış bir aile. İki tarafın da defoları varsa bu dizi neden tartışılıyor?
Diziyi destekleyenler ve desteklemeyenler, görünenin aksine, seküler ve mütedeyyin olarak ayrışmıyor aslında. Dizide iki kesimin de ortak şekilde yaşabileceğine yönelik vurgu var bir yandan. Bu mesajı görenler diziyi destekliyor. Bunların arasında hem sekülerler var hem mütedeyyinler. Bir de ‘bizden’ ve ‘onlardan’ ayrışmasının devam etmesini isteyenler var. Onların eleştirileri bu kutuplaşma halinin devamına yarıyor. Bunların içinde de hem sekülerler var hem mütedeyyinler. Diziyi destekleyenler ve desteklemeyenler bu şekilde ayrışıyor. Ortak bir dil bulabilenler ve bulmak istemeyenler.
Ortak yaşamcı sekülerler, geçmişten ders alıp dizinin kapsayıcı ve iyileştirici yönüne bakıyor. (Dizide olumsuz seküler temsilleri var diye kıyametleri koparan seküler yok denecek kadar az mesela.) Dinlerini hurafeden, siyasi çıkarlardan, lekeli imajından arındırmak isteyen mütedeyyinler de dine dair olumlu mesajları görmeyi seviyor; tercih ettikleri dindarlık, erdemlilikle karakterize.
Diziye karşı çıkan ayrı yaşamcı grupların yaslandığı duyguysa kaygı: ‘Neyin millî ve manevi olduğunu biz belirleriz ve bunun aşağılanma ihtimaline karşı her an tetikteyiz.’ Diziden iyi örnekler yerine kötü örnekleri seçen bu grup, mağduriyet devşirmesi bitmemekle suçlanan siyasal İslamcıların bu kez tarikatlar ayağı. Fakat kaygılı sekülerler tam tersi, tarikat güzellemesi yapıldığından şikayetçi. Oysa bu güzellemeler, tarikat üyesi olsa da tarikatın değil, (tabiri caizse) samimi Müslümanların temsili Meryem ve Cüneyd’e (Özgü Namal, Mert Yazıcıoğlu) yapılıyor.
Tarikat sahnelerini ‘içeriden’ yorumlayanlara göreyse işleyiş gerçeğe yakın. Diziyi şikâyet eden tarikatlar, olumsuzlukların açığa çıkmasını istemiyor. Kaygılı sekülerlerin iddiasının aksine göz önünde olmak değil; kapalı sosyal ağlarında, kapalı ekonomilerinde çarklarını devam ettirmek belki de dertleri.
Dizinin seküler izleyicilerinden bazılarıysa ‘değerlerimiz aşağılanıyor’cu mutaassıplar gibi kötü mütedeyyin örneklerini seçiyor; tek fark bundan memnun olmaları. Derdimiz tarikat ve benzeri yapılanmaların topluma ve dine zararları mı yoksa yankı odalarında coşmak mı?
Özetle herkes aynı diziyi izleyip farklı fikirler ediniyor; çünkü filtrelerimiz farklı. Yapımcının dikkat çektiği iyileştirici yere odaklanabiliriz aslında: “Dizimiz, bu toplumun tüm farklılıklarıyla bir arada yaşamayı başaran kesime bir ayna tutması için kurgulandı.”
Dizide birleştirici unsur kadınlar. Okutulmayıp genç yaşta evlendirilen Meryem (Özgü Namal), kızı için bu yazgıyı kırmanın peşinde. Kızının kaderini kızına iade etmek konusunda kararlı olan Meryem, bu uğurda (sözü kural olan) kocasına karşı gelmeyi göze alabilen biri.
Meryem erdemli bir İslam’ı korumaya çalışırken tarikattan atılmayı da göze alan biri. Meşhur börek meselesinde, tereyağsız böreklerin tereyağlı ibaresiyle satılmasına karşı çıkmıştı. Doğruyu seçme kararının sıradan meselelerden başladığını gösteren bir mesajdı bu.
Hem bireysel hem toplumsal ideallerine bu kararlılıkla sahip çıkabilen kaç kişi var? Üstelik bu kişi okutulmamış, çevresince sindirilmiş bir kadın. Bu anlamda Türk dizi tarihi örnek ve güçlü bir (kadın) karakter kazandı diyebiliriz.
Meryem’in görümcesi Birgül (Sitare Akbaş), kendi yolundan gitmek uğruna tarikattan dışlanmış, İslam ve kadın hakları üzerine yazıp çizen biri. Scotopia adlı YouTube kanalındaki ‘Kızıl Goncalar’ incelemesine göre Birgül, Konca Kuriş’i temsil ediyor; dizinin ismi de ona bir selam. Böyle midir bilemeyiz; ama Konca Kuriş’in bağnaz çevrelere isyanını anımsayıp düşünce ağımızı genişletmek için önemli bir fırsat.
Seküler tarafta, alt metinde eleştirilen iki erkek var. Dizideki tabirle ‘28 Şubatçı’, eski fizik profesörü Suavi Alkanlı (Şerif Erol), başörtüsü yasağıyla kadınların eğitim ve meslek haklarının önünü kapayanların sembolü. Oğlu doktor Levent (Özcan Deniz) muhtemeldir ki hasta göre göre karşılaştığı insan çeşitliliğinden ötürü bireylere yönelik önyargısını kırabilmiş biri. Maneviyata yönelik önyargısıysa devam ediyor.
İki tarafı birbirine yaklaştıracak genç kızlarımızdan biri, mütedeyyin Meryem’in kızı Zeynep (Mina Demirtaş). Diğeriyse seküler Levent’in kızı Mira (Esma Yılmaz). Mira’nın bir de stratejik önemi var: Seküler ailenin evlatlık kızı Mira aslında mütedeyyin Meryem’in kızı; Zeynep’in de ikizi. Başka dizide melodrama kaçacak bir konuyu iki cenahı da birleştirmek için bir araç olarak kullanmışlar. Karakterlerin derdi, zihni parlak bu kızların geleceğini de parlatmak. Dizinin mesajı açık: Zeynep ve Mira’da buluşalım.
Eskiden başörtülü Zeynep’in üniversiteye girmesi fikriyle tansiyon hastası olabilecek Suavi dede, Zeynep’in yeteneğini keşfedince onu okutmak istiyor. Bu bir lütuftan ziyade kadın cesareti örneği. Zeynep babasından gizli ders çalışmasa, Suavi’nin tahtasındaki probleme dokunma cesareti göstermese hiçbiri olmazdı.
Dizinin kadınları ve genç kızları, mütedeyyinliği mutaassıplıktan arındırmak için kendi cenahıyla hesaplaşırken diğer cephede Suavi-Levent’le simgelenen zihniyeti, kendilerine doğru adım atmaya zorluyor. Her iki mahalleye de “Ben varım” diyor. Toplumsal tartışmalarda, Zeynep’in kurduğu mantık önermesindeki gibi, taraflar çarpışırken ‘olan hep kızlara oluyor’. İşimize gelince konu edilen kadınlar bu tartışmaların sadece nesnesi olurken ‘Kızıl Goncalar’ evreninde özneleşen kadınlar, iki tarafın erkeklerine de diyor ki: “Bildiğiniz, yanıldığınıza yetmiyor.” Ve şimdilik onlar bilmiyor ama biz seyirci olarak biliyoruz onlar kardeş.
📌 Kızıl Goncalar’ın RTÜK yasağı bitti. Pazartesi saat 20.00 Fox TV’de yayınlanacak.