IMF Türkiye’ye deneyimli Arjantinli temsilci atadı
Faiz artışının yapıldığı gün Merkez Bankası müdahalesiyle rezervlerde 500 milyon dolar gerileme yaşandı. Cari açık yanında kurları tutmak için yapılan satışlar sonucu, yılbaşından bu yana döviz rezervlerindeki erime 7,5 milyar dolara ulaştı.
Merkez Bankası’nın faiz açıklaması piyasalar tarafından “enflasyonla mücadelede yeterli kararlılığı göstermediği” için eleştiriliyor. Faizlerde sıkılaşmanın tamamlandığı belirtilen açıklamada, ileride faiz artışları için küçük de olsa bir açık kapı bırakıldı. Ancak piyasa oyuncuları örneğin, “verilere bağlı ek sıkılaştırma olur” gibi daha kararlı bir ibarenin açıklama metninde yer almasını bekliyorlardı.
Yüzde 45’lik faiz oranının yıl sonunda enflasyonu, tahmin aralığının üst sınırı olan yüzde 42’ye çekebileceğini düşünen iktisatçılar var. Ancak piyasadaki beklentilerin sürekli bozulduğu da bir gerçek. Piyasadaki son beklenti yüzde 41 ‘in biraz üzerinde ama Ocak ayı enflasyonunun yüksek çıkma beklentisi, dövize talebin artması, enflasyon beklentilerinin de yukarı çıkmasına neden olacak.
O nedenle bazı iktisatçılar, “Merkez Bankası’nın artan riskleri göz önünde tutarak, gerek duyulursa 2,5 puanlık faiz artışı daha yapılabileceğine ilişkin kuvvetli bir söylemde bulunması yerinde olacaktı” dediler. “Faiz yüzde 45, 2,5 puanlık artırım yaparım dese ya da Şubat’ta yapsa ne değişir ki” diye soruyorlar. Mevduat ve kredi faizlerinde bir tıkanma yaşandığını, 45 yerine 47.5’lik politika faizin ek sıkılaşma etkisi olmayacağını ama beklentileri etkileyeceğini belirttiler.
Piyasada hem bazı iş insanlarından son günlerde gelen “TL’nin değer kaybı yüzde 45’den aşağı olmamalı” sözleri, hem de TL mevduat faizlerinin yetersiz kalması, dövize olan talebi artırdı. Bunu, döviz tevdiat hesaplarının yeniden artmasından açıkça görüyoruz. Aslında döviz rezervlerinin erimesinde bu döviz talebinin artması da etkili oluyor.
Döviz rezervleri yılbaşına doğru yaklaşık 1 ayda 15 milyar dolar artarken, bu artışın 7.5 milyar doları, yani yarısı bu yılın ilk 20 gününde eridi. Yılbaşında swap hariç kamu dahil net rezervler eksi 45 milyar dolara kadar yükselmişken, 20 Ocak Perşembe akşamı itibariyle eksi 52.6 milyar dolara düştü.
İhracat dövizlerinin yüzde 40’ını alan Merkez Bankası’nın büyük rezerv erimesinde cari açığın artmasının yanında kuru tutmak için yapılan döviz müdahalelerinin önemli payı olduğu çok açık. Rakamlar şeffaf paylaşılmadığı için, kime ne kadardan döviz satıldığı da, eski yönetimdeki gibi, bilinemiyor.
Merkez Bankası’nın uyguladığı politikaların bu sonucu ortaya çıkardığı bir gerçek. Bu konuda en önemli neden de Merkez Bankası’nın bankalara politika faizinden daha düşük faizle kaynak sağlaması. Bu nedenle bankalar mevduata ihtiyaç duymuyor ve TL mevduata yüksek faiz vermek istemiyorlar. 19 Ocak haftasında TL mevduat faizlerinin düşmeye devam ettiği görülürken, yüzde 50’nin hemen altına inen ortalama faizlere karşılık küçük tasarrufçu için durum daha kötü.
Döviz bazlı KKM’den dönüşler için yüzde 55 civarında TL mevduat faizi teklif eden bankalar, küçük tasarruf sahiplerine yüzde 40’ın altında faiz teklif ediyor. Bu nedenle KKM’den dönüşlerde, bankacıların açıkladığı gibi, yüzde 20 TL bazlı mevduata giderken, yüzde 20 oranında döviz hesabına dönüşler izleniyor. Yastık altı da yeniden hortlarsa, şaşırmayalım.
TL mevduata reel faiz verilmediği sürece, tasarrufçuların yeniden dövize kayması, altın gibi alternatif araçlara gitmesi doğal karşılanmalı. Bu nedenle dövize olan talebin körüklendiği de ortada. Bu uygulamadan en çok zarar eden ise maaşlarına ek gelir amaçlayan küçük tasarrufçular. Sonuçta Merkez Bankası mevcut politikasıyla küçük tasarrufçuyu mağdur ediyor desek, yanlış olmaz.
Bu arada Merkez Bankası, bir süre önce azalttığı, bankalarla yaptığı swapları da yeniden artırmaya başladı. Yine faiz kararından önceki günlerde yoğunlaşan ve 3 aya kadar uzayan swap ihaleleri ile bankalara, giderek maliyeti ucuzlayan büyük kaynaklar sağlamış oldu.
Geçmişte 42 milyar dolara kadar inen swap hacminin yeniden arttığı, 20 Ocak tarihi itibariyle 53 milyar dolara yükseldiğini gözledik. Merkez Bankası bu ihale sonuçlarını kamuoyuna açıklamadığı için net rakamlar bilinmiyor. Ancak politika faizinin 1-1,5 puan altında bir maliyetle bu fonu sağlamış olsa, bankanın buradaki karı, ihaleden 2 gün sonra, 2,5 puanlık faiz artışıyla birlikte, 4 puanın üzerine çıkmış oldu.
Yüzde 40’dan 3 aylığına bu kaynağı alan bankaların, mevduat için yüzde 40’ın üzerinde tasarruf sahibine faiz vermesi mümkün değil. Buna karşılık 11 milyar dolarlık ucuz kaynak, Merkez Bankası tarafından bankalara sağlanıyor.
Merkez Bankası bu politikasıyla; aşırı likidite verip, bankaları kollayarak küçük tasarruf sahibini mağdur ediyor. Öte yandan yeniden dövize olan talebi de körüklemiş oluyor. Bunun enflasyonla mücadelede bir yeri olmadığı kesin. O nedenle, tüm bu gevşetici unsurları hesaba katıp, Merkez Bankası’nın faiz kararında daha kararlı tutum alması gerekiyordu.
Seçimin de etkisiyle gevşek tavır alan Merkez Bankası, bu tavrıyla beklentileri bozmaya devam ediyor.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor