İmalat sanayii bir türlü iyileşemiyor, martta da durağanlıktan kurtulamadı
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan faizlerin düşük olduğu dönemde düşük faizli tahvil alan Amerikalı ve Avrupalı bankaların faizlerin yükselmesiyle kayıplar yaşadığını belirterek "Ülkemizde de ileride benzer durumun yaşanmaması için dikkat şart" dedi.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, son dönemde Türkiye açısından risklerin fırsatlara göre biraz daha ağır bastığını söyledi. Bahçıvan’a göre ellerinde düşük faizli tahvil bulunduran bankaların ABD ve Avrupa’da yaşadığı sıkıntının benzerinin ileride Türkiye’de yaşanmaması için dikkatli olmak şart.
İSO Meclisi’nin mart ayı olağan toplantısı, “Küresel ve Bölgesel Gelişmelerin Işığında İhracatımızın Önündeki Risk ve Fırsatlar” ana gündemiyle Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıda İhracatı Geliştirme AŞ (İGE) Genel Müdürü Kasım Akdeniz de gündeme ilişkin değerlendirme yaptı.
Bahçıvan, dünya genelinde bir süredir ABD ve Avrupa odaklı finansal stres yaşandığını belirterek, uzun yıllar düşük faize alışık ABD ve Avrupa bankacılık sisteminin, faizlerin kısa sürede yüzde 4,5-5 bandına gelince zorlanmasının temel sorun olduğunun altını çizdi.
Bahçıvan, “Faizlerin düşük olduğu dönemde ellerinde düşük faizli tahviller bulunduran bankalar, bu dönemde faizlerin yükselmesiyle kayıplar yaşıyor. Yeri gelmişken ülkemizde de ileride benzer bir durumun yaşanmaması için dikkatli olmamız gerekiyor” dedi.
Dünya genelinde “iktisadi milliyetçiliğin” yükseldiği bir sürece tanıklık edildiğini belirten Bahçıvan, şunları söyledi:
“Küresel pazarın daha parçalı ve ticari ilişkilerin de çok daha karmaşık hale geldiği bir süreçte, Türkiye nasıl bir yol haritası izleyecek? Son dönemde ülkemiz açısından riskler fırsatlara göre biraz daha ağır basıyor. Küresel büyüme, yavaşlama eğilimine girdi. Ukrayna savaşıyla artan belirsizlikler, gıda ve enerjideki fiyat şokları Avrupa’da üretim maliyetlerini artırdı, tüketicilerin alım gücüne ve ekonomik güvene zarar verdi. Çekirdek enflasyonda katılık sinyalleri dikkat çekiyor. 2023’te büyümenin geçen yıla göre yavaş olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Son aylarda Çin’deki yeniden açılma ve tedarik sorunlarındaki hafiflemenin de etkisiyle küresel nakliye fiyatları geri çekildi ve bu Türkiye’nin yakın pazarlardaki göreli navlun avantajını zayıflattı. Yine dolar/TL kurunun yatay seyrine rağmen enflasyonun yüksek kalması ve bunun Türk Lirası’nda yol açtığı reel değerlenme, dış rekabette önemli bir zorluk haline geldi. Özellikle enerji ve emek-yoğun sektörlerde artan maliyetlere rağmen uluslararası rekabetin fiyatlara çektiği doğal üst sınır, sanayicilerimizi kârdan fedakarlık yapmaya zorluyor. Bu zorluk, KOBİ’ler için çok daha ciddi boyutlarda. Tüm bunların yanı sıra iç talebin güçlü seyri ve TL’deki reel değerlenme son aylarda ithalatı körüklüyor. Bu da cari açığın artmasına katkıda bulunuyor.”
İSO Başkanı: Beklenen büyük İstanbul depremi milli gelirin yarısına etki edecek
İhracatçı sanayiciler için acil bir diğer gündemin AB’nin sınırda karbon vergisi düzenlemesi olduğunu dile getiren Bahçıvan, “Zaman giderek daralıyor. Türkiye’nin son yıllarda ihracatta yakaladığı en önemli avantajlardan biri de hem ürün hem de ülke sayısı yönünden ulaşılan çeşitlilik. Bu avantaj son yıllarda küresel yavaşlama dönemlerinin ekonomik hasarını minimuma indirmek bakımından adeta bir sigorta işlevi görüyor. Yeni pazarlara erişimde sağladığımız başarıyı, bu pazarlarda payımızı artırarak ve daha kalıcı hale gelerek pekiştirmeliyiz. Bu doğrultuda Ticaret Bakanlığımızın geçen yıl açıkladığı ve toplam 18 ülkeye olan ihracatımızı artırmaya yönelik ‘uzak ülkeler stratejisi’ önemli” diye konuştu.
İhracatı Geliştirme AŞ Genel Müdürü Kasım Akdeniz ise sürdürülebilir kalkınmada iki önemli kavram bulunduğunu ve bunların, ihracat ve KOBİ’ler olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Biz de toplam krediler içinde ihracat kredilerinin payını artırmak ve ihracat kredileri içinde de ihracatçı KOBİ’lerin payını artırmaya odaklıyız. Dünyadaki ekonomi modellerinin en temel amacı ülkenin refahını artırmaktır. Bu da daha fazla üretim, istihdam ve sürdürülebilir kalkınmadan geçiyor. Bu da yeni yatırımlar ve kapasite artışlarıyla mümkün.” Türkiye özelinde bunun finansmanı çok önemli. Ama genel olarak finansman yetersizliği yaşanıyor. Bu sonuç İSO Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu bilançolarından da görülebiliyor. Şirketlerimizin kaynaklarının sadece yüzde 30’u özkaynak. Yüzde 70 oranında yabancı kaynağa ihtiyaç duyuyoruz. İGE kredi değil kefalet veren bir kurum. Bankacılık sektörünün fonlarını daha fazla ihracat faaliyetlerine kullandırmalarını sağlamak üzere kurulduk. Bu da bankacılık sektörünün kendi içindeki motivasyonlarını kullanmaktan geçiyor.”
Sanayiden alarm sesleri: Hem yeni siparişler hem de üretim yavaşladı