Gelenek değişmedi: Erdoğan, KKTC ve Azerbaycan yolcusu
İletişim uzmanı Prof. Dr. Ali Atıf Bir, seçime beş gün kala başkan adaylarının ve partilerin kampanya performanslarını değerlendirdi. Bir’e göre Kılıçdaroğlu kararsızları iknada zorluk çekiyor; Erdoğan ise yeni seçmen kazanmak için argüman bulamıyor, milliyetçiliğe yükleniyor.
Ali Atıf Bir
Sevgili İsmet Berkan 4 gün önce “Bize bir seçim kampanyaları analizi yapar mısın?” dediğinde hemen oturup, dışı teoriyle bezenmiş içi örneklerle döşenmiş bir yazı yazmaya başlamadım. Bilerek yazıyı son geceye bıraktım. Bunun nedeni yazıp kenara bıraktığımda tüm iletişimlerin kısa sürede bayatlayacağı gerçeği idi.
Hemen ne demek istediğimi örneklerle anlatıyorum.
Pazar akşamı bu satırları yazdığım sırada mikro ve makro iletişim ortamlarında Erdoğan’ın Atatürk Havalimanı mitingine 1.7 milyon kişi katıldı mı katılmadı mı, Maltepe Mitinginde daha çok insan var mıydı yok muydu , İmamoğlu’nun Erzurum Mitingindeki taşlı saldırı ne anlama geliyor konuları tartışılıyordu.
Erdoğan kendi sosyal medya hesaplarından İstanbul’a teşekkür ederken, Kılıçdaroğlu Antalya mitingi görüntülerini yayınlıyor araya da Erzurum’daki olayları değerlendiren bir video eklemeyi unutmuyordu. Benzer şekilde İmamoğlu da kendi sosyal medya hesaplarından Erzurum olaylarını önemsetmeye ve çerçevelemeye çalışıyordu.
Akşener yine kendi sosyal medya hesaplarından gençlere yönelik “Türkiye Tarih Yazacak” mottolu “baskıcılık, otoriterlikten kurtuluş özgürlüğe ulaşma” konseptine odun atmaya çalışırken, attığı bir postla İmamoğlu’nun Erzurum olayını kınayıp seçmeni “sükunete” davet ediyordu.
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu, yine sosyal medya hesaplarından attıkları postlarla Erzurum olaylarını kınıyorlardı. O sırada olaya İçişleri Bakanı soylu girdi ve attığı bir twitle İmamoğlu’nun kendisini provokatör ilan etti ve herkesi Ülke Tv’ye davet etti. O esnada da olayın tarafı Erzurum Belediye Başkanı Mehmet Sekmen kendi hesabından İmamoğlu’na verip veriştirdiği TRT Haber Canlı yayındaki görüntülerini yayınlıyordu.
Bunlar ben yazı yazmak için hazırlandığımda hepsi iki üç saat içinde olan olaylar. Kim bilir başka hangi sosyal medya hesaplarından, hangi internet sitelerinden, hangi TV kanallarından iktidar ve muhalefet kanadı hangi mesajları yaydılar. Ve kim bu mesajlara ne kadar maruz kaldı ne kadar paylaştı, tam anlamıyla bilemiyoruz, bilmemiz de mümkün değil..
Her gün sosyal medya dahil her türlü medyanın siyaseti 7/24 her dakika yeniden yaratması, trollerle, partizan hesaplarla, Türkiye’ye özgü partizan medyayla söylemleri yeniden üretmesi “tüm malzemeleri görerek” incelikli bir “kampanya analizi” yapmayı engelliyor.
Bazı yazılımlar kullanarak her şeyin yer aldığı sosyal medyaya yönelik ağ analizleri yapılabilir ama orada da ne aradığını bilmediğin için her bulduğunu doğru sanmak mümkün!
Bunun için kamuoyu araştırmalarından öte, segmentlere göre sürekli bir “mesaja maruz kalma ve bilgi kaynağı” araştırması gerekiyor ama o da elimizde ne yazık ki yok, üstelik de çok pahalı. Bu yüzden şimdilik uzman görüşü ile yetinmek zorundasınız.
https://twitter.com/TSipahiler/status/1655238462620966913?s=20
Klasik anlamda muhalefet ve iktidarın bile geçen ilk etaptaki makro kampanya temalarına baktığımızda ikisinin de oldukça pozitif mesajlar içerdiğini görüyoruz.
Ak Parti Erdoğan’ı “Doğru Zaman Doğru Adam” ile öne çıkarıp bilinen Erdoğan karizmasına yaslanırken; CHP Kılıçdaroğlu’nu “Söz Veriyorum Sana Baharlar Gelecek” diyerek; özgürlük ve demokrasi vurgusu yapan pozisyonla öne sürüyordu. Bu ana mesajlar tüm reklam mecralarında yer aldı. Bu arada mitingler başladı ve taraflar sahaya indi.
Kılıçdaroğlu daha önce “mutfak” iletişimiyle başlattığı videolarıyla paralel giden söylemler geliştirerek ilk günden ekonomik sıkıntılara vurgu yaparak “Emeklilere 17 bin TL ikramiye gibi promosyonlara” ağırlık vermeye; yolsuzluk vurgusu yapmaya, yurt dışından yatırım kaynak getirerek ekonomiyi rahatlatacağını söylemeye, bunu yaymaya başladı.
Ve onun bu iletişimi önce “soğan”a daha sonra “soğan, patatese” indirgendi.
Aslında Kılıçdaroğlu miting meydanlarında “parlamenter rejimi getireceğim”, “Suriyeli, Afganistanlı göçmenleri 2 yıla kadar evlerine göndereceğim” gibi çok ciddi vaatlerde bulunuyor; Kürt ve Alevi videoları çekiyor ama hiçbiri bir “soğan” kadar dillere pelesenk olmuyor, hatta iktidar tarafından dahi önemsenmiyor. Belki Alevilik videosu biraz önemsendi ama o da bir yere kadar.
Kürtler. pic.twitter.com/almLCAJtcr
— Kemal Kılıçdaroğlu (@kilicdarogluk) April 17, 2023
Gelecekte 2023 seçimlerinin, aynı 1989 seçimlerinin limon ile anımsandığı gibi, soğana indirgenerek anımsanacağından kimsenin şüphesi olmasın.
1989’da limon “5 yıl daha sıkılmaya var mısınız?” diyen ana temanın parçası idi. Soğan ise Kılıçdaroğlu’nun kendi hesabından yayınladığı bir videodan yeniden üretilerek, seçim söylemi dolaşımına girdi ve kendini kabul ettirdi. Siz istediğiniz kadar 2000 sayfalık parti programları hazırlayın , sonunda bunlar seçim iletişimi arenasında “soğan” gibi her şeyi basitçe anlatan bir sembole indirgeniyor.
Bir süre sonra, belki araştırmalardan da elde edilen verilere dayanarak, Kılıçdaroğlu tarafı “Söz Baharlar Gelecek” diye başlayan ama daha sonra uygulamada sadece “Sana Söz”e indirgenen kampanyanın yanına yeni bir tema daha eklemledi: “Haydi Türkiye, Hep Birlikte..İlk Turda Kazanalım”.
İlk günlerde Kılıçdaroğlu kampanyasının esas oğlanı iken yeni tema ile tüm 6’lı masa ortakları, İmamoğlu- Yavaş ikilisi dahil fotoğrafa girdiler, TV reklamlarında da kullanılmaya başladılar.
Aynı zamanda bu filmler partilerin, liderlerin ve belediye başkanlarının sosyal hesaplarında da ayrı ayrı yayınlanmaya başladı. Tüm liderler de mitinglerde Kılıçdaroğlu’nun yanında yer almaya başladı.
Son olarak Maltepe’de Kılıçdaroğlu yeni bir şey söylemedi, kendini tekrar etti. Daha sonra ise sosyal medya hesabına yüklediği bir video ile ilk kez “Batı Yanlısı” argümanına cevap verdi. “Ne Batı Ne Doğu bu Türk’ün Yolu” diyerek Türkiye’yi Çin’e bağlayacak İpek Yolu projesini açıkladı. Kimsenin umrunda olduğunu sanmıyorum Kılıçdaroğlu’nun hayatının en önemli projesinin soğan videosunun önüne geçemediği çok açık.
Özetlersek Kılıçdaroğlu’nun en büyük başarısı “6’lı Masayı” oluşturmak ve dışardan HDP (Yeşil Sol Parti) dahil birçok parti ve seçmenin oyunu konsolide etmekti.
Şu ana kadar yürüttüğü kampanyada da sakin, sabırlı, seçmenle aynı seviyeden konuşan, içimizden biri tavrıyla puan topladı, gençlerin “dedesi” oldu, 6’lı masa seçmenini memnun ettiği söylenebilir ama konu tüm kararsızları almaksa, diğer partilerden oy çalmaksa Bülent Ecevit’in CHP’ye % 41.87 oy toplattığı “mavi gömlekli” kampanyasının yarattığı heyecanın çok uzağında kaldığını söyleyebilirim. Parmaklarla yapılan kalp işaretinin böyle bir heyecen yaratması da beklenemezdi zaten.
Erdoğan’ın kampanyasına gelecek olursak. Ak Parti ilk başta Erdoğan’ı “Doğru Zaman Doğru Adam” ile öne çıkarıp bilinen Erdoğan karizmasına yaslandı.
Reklam mesajlarında TOGG , İHA’lar, SİHA’lar, Teknofest, köprüler, uçaklar, tanklar, toplar gibi “Türkiye Yüzyılı” mesajlarıyla, 21 yıllık iktidarında Türkiye’nin kazanımlarına biraz eklektik diyeceğimiz bir yaklaşımla vurgu yapılırken, ilk araştırma sonuçlarının gelmeye başlamasıyla Erdoğan mitinglerde negatif kampanya yapmaya, hem Kılıçdaroğlu’nun kişiliğine saldırmaya hem de tüm muhalefeti Türkiye’yi batıya peşkeş çekmeye çalışan hain, dinsiz, kitapsız, seccadeye basan, PKK’lı, eşcinsel ve FETÖ’cü ilan etmeye başladı.
Öncelikle mevcut seçmen kitlesinin üzerinde “TC Devleti’nin tek koruyucusu ve kollayıcısı” pozisyonunu daha da keskin sahiplenir hale geldi. Araya tabii ki demokrasi, özgürlük, göçü tersine çevirmek gibi pozitif mesajlar konuyor, yeri geldikçe de Kılıçdaroğlu’nun promosyonlarına cevap niteliğinde “bedava doğalgaz” gibi promosyon müjdeleri vermek unutulmuyordu.
Nitekim bir süre sonra “Doğru Zaman, Doğru Adam”ın yanında çok sayıda promosyon mesajı açık hava reklamlarını süslemeye başladı. Gençlere, kadınlara, emeklilere yönelik vaatler çokluğundan sıradanlaştı, takibi de zorlaştı.
Bu arada Erdoğan’ın Cumhur İttifakı içindeki diğer partilerden kendini itinayla ayrıştırdığını belirtelim. Yani Kılıçdaroğlu kendini ne kadar Millet İttifakı partileri ile birlikte anmaya dikkat ettiyse Erdoğan o kadar uzak durma gayreti içindeydi.
Tahmin ediyorum araştırma sonuçları geldikçe Erdoğan’ın seçim kampanyası mitinglerde daha da saldırgan bir tavır almaya, negatifliğin dozu artmaya, özellikle de büyük olasılıkla araştırma verilerinden yola çıkılarak, negatif kampanya Kandil- 6’lı masa ilişkisinde keskinleşmeye başladı.
Özellikle de Anadolu şehirlerinden yankı bulan bu mesaja paralel bir biçimde, aynı Kılıçdaroğlu’nun kampanyasında olduğu gibi, Erdoğan’ın ana temasına yeni bir tema eklendi: Türkiye Sana Emanet!
Dikkat ederseniz bu tema daha önceki seçimlerde MHP’nin kullandığı, milliyetçi damarı gıdıklayan “(Türkiye İçin) Sıra Sende” temasından farklı değil.
Şimdi bu geldiğimiz noktada yazımın başına gidip Erzurum olaylarında olanı biteni tekrar düşünürseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz sanırım…
Özetlersek, Erdoğan’ın “soğan”a karşı yürüttüğü seçim kampanyasını son dönemeçte, “ülkücü” bir “kandil bağlantısına” indirgediği çok açık.
Ayasofya Camii filmi, Kılıçdaroğlu’nu kızdıracak kadar var. Yüreklere dokunuyor. Evet propoganda filmi ama dini siyasete alet etmiyor. Ne yani Ayasofya’yı şoförler odası mı açtı? Akşener bile “açamaz, gücü yetmez” diyordu. Adam açtı. Şükürler olsun. pic.twitter.com/zkSI32Y70H
— Ersin Çelik (@ersinceliq) April 27, 2023
Erzurum olaylarından anladığımız da son 5 günde bu bağlantı daha şiddetli bir şekilde “Türkiye Sana Emanet” temasıyla kurulmaya devam edecek. Daha önceki seçimlere baktığımızda, oy tabanındaki dördüncü çeperi öyle ya da böyle “Daha İyi Bir Türkiye Hayali” vererek ikna edebilen Erdoğan’ın, Ayasofya, türban kazanımı gibi mesajlarla ikna edilemeyen bu grubu ikna etmek üzere bir argüman bulamadığını, bu nedenle de İYİ Parti’ye giden oyları, Memleket Partisi’ne yönelen genç oyları “milliyetçi hatta ülkücüye varan ” söylemle geri kazanmaya çalıştığını söyleyebiliriz.
Son 20 yıl bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçecek.#UYAN 👇🏻 pic.twitter.com/ITWSQmrnJ9
— Yekvücut (@yekvucutcom) May 1, 2023
Erdoğan’ın kısa süreli hastalık dönemine rağmen “karizması” koruyarak aslanlar gibi kampanyasına devam ettiğini ve taraftarlarının moralini bozmadığını takdirle karşılamak gerek.
Seçimdeki diğer aktörlere gelecek olursak İYİ Parti, Meral Akşener ve TİP dışında dişe dokunur bir makro iletişim göremedik. İyi Parti ve TİP parti olarak varlıklarını öne çıkaran iki parti idi.
İyi Parti, bayrak kullanımı ve marka iletişimini daha iyi yaparak öne çıktı.
TİP ise yeni öykü anlatan Genel Başkanı ve ünlü üyeleriyle gençlerde iyi titreşim uyandırdı.
Meral Akşener mitinglerinde Erdoğan’ın karalamalarına karşı argümanlarıyla ve “hırsızlar” gibi negatif mesajları ile masanın diğer üyelerine çok daha iyi performans sergiledi “Türkiye Tarih Yazacak” kampanyasıyla da ayrışmaya çalıştı. Ayrıştı mı? Ortada büyük bir fikir olmadığı, reklamlar çok eklektik olduğu bir bütünü tamamlayamadığı için ne yazık ki düşüncem olumsuz.
Parti performansları için için bir şey demem mümkün değil. Seçim kampanyaları başkan adaylarının kampanyalarının gölgesinde geçiyor, parti konumlama mesajı olmadığı gibi neredeyse İyi Parti biraz da Yeşil Parti hariç ortada parti bayrağı bile göremiyoruz. Tüm partiler Türk bayrağı ile benzeşmeye çalışıyorlar.
Peki Başkanlık seçim sonucu ne olur? Kişisel imaj açısından soralım üst perdeden, devletin sahibi tadında konuşan karizmatik Erdoğan mı kazanır, yoksa vatandaş tadında konuşan içimizden biri “dedem” Kılıçdaroğlu mu?
Ya da konu tabanlı şöyle soralım: Kampanyaların seçimin sonucuna katkısı ne olur? Soğan Kılıçdaroğlu’na kazandırır mı yoksa Kandil Kılıçdaroğlu’na kaybettirir mi? Peki Erdoğan’a kazandıracak olan konu ne? Başka sorum yok.
Akşener ailesinin misafiri olduk. Misafirperverlikleri için kendilerine çok teşekkür ederim. Bu buluşmaları sık sık tekrar etmeye karar verdik bu gece. Ortalığı karıştırmaya çalışanlara itibar etmeyin. Biz birlikte ülkemize baharı getireceğiz. https://t.co/gvpf4GdSPW
— Kemal Kılıçdaroğlu (@kilicdarogluk) May 7, 2023
Ha ben bu yazıyı yazarken Kılıçdaroğlu Akşener Ailesine misafir oldu; Erdoğan unuttuğumuz Türkiye Yüzyılı’nı İstanbul mitingi ile yeniden müjdeledi; İmamoğlu Sabiha Gökçen havalanında devam iletişimini yapıp, teşekkür etti; Soylu İmamoğlu’nu provokasyonla suçlamaya devam ediyor. Bu arada da Tarkan’dan İmamoğlu’na geldi.
Anlayacağınız kampanyalar tam gaz devam..E ara bir sonuç alsak..
63 ilde hibrit yöntemle 5750 kişi ile görüşerek, kendi finansmanıyla yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıklayan MAK Araştırmada görünüm şöyle: Erdoğan % 45.4, Kılıçdaroğlu % 50.9, Ogan % 2, İnce % 1.7. Yani hata payı hesaba katıldığında ilk turda seçimin bitmesi bıçak sırtında.
Bu arada Mak Araştırma şirketinin 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın ilk turda kazanacağını bilen iki şirketten biri olduğunu belirtelim.
Ama araştırmanın iki sorunu var. Biri 26 Nisan- 4 Mayıs tarihleri arasında göreli olarak uzun bir sürede yapılmış olması, ikincisi telefon ve yüz yüze yöntemlerini karıştırması. İki farklı yöntemin hata kaynakları farklıdır.
Son olarak ise 26 Nisan’dan bugüne kaç gün geçti değil mi ama! Maltepe ve Millet Parkı mitingleri yapılmamıştı. İmamoğlu’nun mitingi taşlanmamıştı. Artık her an seçmenin kararını etkileyen o kadar çok şey oluyor ki. Oylar artık anketlerde söylendiği şekilde durmuyor! Gerçekten öyle mi acaba?
Siz oy vereceğiniz partiyi en son ne zaman değiştirmiştiniz?