15 hatta 30 yıl önceye dönüş: Hükümet, AYM’ye bireysel başvuruyu budama hazırlığında
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Gezi davasına ilişkin tebliğnamesini tamamladı. Tutuklu vekil Can Atalay’ın dokunulmazlıktan faydalanamayacağı notu düşen Başsavcılık, Mücella Yapıcı dışındaki tüm tutukluların cezalarının onanmasını istedi.
Gezi Davası’nda tutuklanan 8 kişinin cezalarına yönelik Yargıtay’a yapılan itirazda sıcak bir gelişme yaşandı. Cumhuriyet Yargıtay Başsavcılığı, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdiği tebliğnamede Mücella Yapıcı dışındaki tüm tutukluların cezalarının onanmasını istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, sanıkları arasında iş insanı Osman Kavala’nın da bulunduğu Gezi davasına ilişkin tebliğnamesini tamamladı. Başsavcılık, mimar Mücella Yapıcı dışındaki sanıklara verilen cezaların onanmasını talep ederken, 14 Mayıs seçimlerinde Milletvekili seçilen Can Atalay’ın yargılamasının durdurulması talebinin ise reddedilmesini istedi. Tebliğnamede, Atalay’ın “Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan mahkûm edildiği ve bu suçun Anayasa’nın 14. Maddesindeki istisnalar kapsamında olduğu öne sürülerek, yasama dokunulmazlığından faydalanamayacağı belirtildi.
2013 yılındaki Gezi olaylarına ilişkin açılan davada İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, mahkeme sanıkların tümünün beraatına hükmetmiş, davanın tek tutuklu sanığı olan Osman Kavala, tahliye edilmesi beklenirken, hakkında başka bir soruşturma olduğu gerekçesiyle yeniden tutuklanmıştı. Ancak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, mahkemenin verdiği beraat kararlarını kaldırmıştı. Yeniden yapılan yargılama 25 Nisan’da sonuçlanmış ve mahkeme, Kavala’ya “hükümeti devirmeye teşebbüs suçundan” ağırlaştırılmış müebbet, diğer sanıklar Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi’ye aynı suçtan 18 yıl hapis cezası vermişti. Hükümle birlikte tutuksuz sanıkların da tutuklanması kararlaştırılmıştı. Yerel Mahkemenin bu kararı, istinaf mahkemesince usule uygun bulunmuş, temyiz üzerine dosya Yargıtay’a gitmişti.
Bu arada davada hüküm giyen isimlerden Atalay 14 Mayıs seçimlerinde milletvekili seçilmiş, Avukatları da Atalay’ın tahliyesi için Yargıtay’a başvurmuştu. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı davaya ilişkin tebliğnamesini tamamladı. Tebliğnamede, Mücella Yapıcı dışındaki tüm sanıkların cezasının onanması talep edilirken, Can Atalay’ın mahkûm edildiği suçun Anayasa’nın 14. Maddesinde sayılan istisnalar kapsamında kaldığı öne sürülerek, Anayasa’nın 83. Maddesindeki “yasama dokunulmazlığından faydalanmasının mümkün olmadığı” yönünde görüş bildirildi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, karardan önce konuya ilişkin sorulan bir soruya verdiği cevapta Atalay’ın hükümlü olduğunu iddia etmiş ve yargılamanın dokunulmazlık kapsamı dışında kaldığını ileri sürmüştü. Bakanın bu açıklamasına hukuk çevrelerinden “yargıyı etkilemeye yönelik açıklama yapılamaz” tepkisi gelmişti.
Başsavcılığın görüşünde, Atalay’ın TCK’nın 312. Maddesin kapsamında cezalandırıldığına atıfta bulunarak, bu cezanın “Anayasa’nın 14. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gereken suçlar arasında yer aldığında kuşku olmadığı” öne sürüldü. Tebliğnamede, buna ilişkin olarak şöyle denildi: “Söz konusu suçlardan dolayı milletvekili hakkında seçilmeden önce başlayan muhakeme işlemlerine seçimden sonra da devam edilebilir’ yönünde değerlendirme ve uygulama bulunduğu izlenmiş; somut olayda da, 2013 yılında işlediği suç nedeniyle soruşturma ve kovuşturmaya milletvekili seçilmesinden çok önce başlandığı, mahkumiyetine esas sevk ve uygulama maddelerinin TCK’nın 312. maddesi kapsamında kalan suça ilişkin olduğu anlaşıldığından, sanık müdafilerinin müvekkilleri hakkında durma kararı verilmesinin gerektiği düşüncesine iştirak edilememiştir”
Başsavcılık, sanıklardan yalnızca Mücella Yapıcı yönünden bozma kararı verilmesini talep etti. “Yapıcı’nın diğer sanıkların oluşturduğu gizliliğe riayetle Cezayir, Garaj İstanbul toplantılarına katıldığına, aynı amaca yönelik olarak organik bağ kurduğuna, oluşturulan organizasyon içinde yer aldığına ilişkin mahkumiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği” kaydedilen tebliğnamede, “Sanığın sabit olan eylemleri nedeniyle ayrı ayrı cezalandırılması gerekirken, yetersiz gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi” nedeniyle hakkında verilen hükmün bozulması istendi.