Kene kabusu yayılıyor: KKKA bir can daha aldı
Sağlık Bakanlığı birkaç gün önce kene vakalarının artışa geçtiğini açıkladı ve temmuz sonuna kadar vakaların artabileceği uyarısında bulundu. Konuyu Prof. Dr. Alpay Azap’a sorduk: "Hastaneye bir saat içinde ulaşamıyorsanız keneyi kendiniz çıkarabilirsiniz." Peki en doğru çıkarma yöntemi nedir?
Sağlık Bakanlığı geçen Perşembe özellikle Kurban Bayramı ve sonrasında kene yapışmasına bağlı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vakalarında artış olduğunu açıkladı. Bakanlık net vaka sayısını belirtmedi ama bir uyarıda bulundu: “Temmuz sonuna kadar artarak devam etmesi muhtemel kene yapışması vakalarına karşı dikkatli olun, hastalığın ağır seyredebileceğini unutmayın.”
Peki, kene yapışması nasıl fark edilir? Kene tutunması her zaman hastalıkla sonuçlanır mı? Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hangi belirtilerle seyreder? En riskli iller hangileri? Keneden korunmak için ne tür önlemler alabiliriz? Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap yanıtladı.
Kene yapışması her zaman hastalık yapıyor mu?
Hayır, kene tutunması mutlaka hastalıkla sonuçlanmak zorunda değil. Birincisi, bütün keneler hastalık yapan mikroorganizmaları (virüsleri, bakterileri) taşımıyor. İkincisi, hastalık taşıyan kene size tutunmuş olsa bile hastalık belirtilerinin ortaya çıkması için kenenin belli bir süre yapışık durması ve o süre boyunca hastalık yapmaya yetecek miktarda virüs ya da bakteriyi vücudunuza enjekte etmesi gerekiyor. O yüzden de aslında kene tutunmalarının çoğunda hastalıkla karşılaşmıyoruz.
900 kene türü olduğu ve bunlardan sadece 30 tanesinin hastalıklarla ilişkili olduğu söyleniyor. Bu bilgi doğru mu?
900 civarında kene türü olduğu doğru, bunların 30 kadarı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına neden olan virüsü taşıyabilecek türden keneler. Bunun dışında farklı virüs ve bakterileri taşıyan keneler de var. Ülkemizde kene ile bulaşan hastalıklar içerisinde en önemlisi Kırım Kongo Kanamalı Ateşi…
Keneler, virüslerin taşıyıcısı mı yoksa kaynağı mı?
Her hastalık ve mikroorganizma için farklı süreçler söz konusu. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi için konuşacak olursak enfeksiyon döngüsü, keneler ve onların kan emdiği kemirgen hayvanlar, yabani memeliler gibi canlılar arasında gerçekleşiyor. Burada keneler hem taşıyıcı hem de kaynak görevi görüyor.
Bir kene, yumurtadan çıkıp erişkin hale dönüşene kadarki yaşam evrelerinde eğer bir kez virüsü aldıysa hep o virüsle enfekte oluyor, tutunduğu her canlıya kan emerken o virüsü enjekte edebiliyor. Enfekte dişi keneler, yumurtalarına da bu virüsü geçiriyor. Tek bir dişi kene, bir seferde binlerce yumurta bırakabiliyor, dolayısıyla bütün larvalar enfekte olarak çıkıyor. Enfekte larvalar kan emmek için tutundukları kirpi, geyik, fare gibi canlıları veya yerde dolaşan sülün, keklik gibi kuşları enfekte ediyorlar. Kan emmek üzere bu hayvanlara tutunan başka keneler de bu sefer virüsü onlardan alıyor. Döngü böyle işliyor. Aslında insan bu döngüde yok. Bizim tesadüfi konak olarak adlandırdığımız durum sonucunda kene insana tutunuyor. Yani insan, yabani hayvanların yaşam alanlarına girdiği zaman kene tutunmasına maruz kalıp enfekte oluyor. Hemen şunu da söyleyeyim: Döngüde yer alan hayvanların hiçbirinde hastalık belirtisi ortaya çıkmıyor. Virüs bulaşıyor, kanlarında çoğalıyor ama hastalık belirtisine yol açmıyor. Bizim “viremi” dediğimiz, kanlarında bir hafta kadar virüsü tespit edebildiğimiz bir dönem geçirdikten sonra virüs kayboluyor. Dünya üzerinde Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsünün hastalandırdığı tek canlı türü insanoğlu.
Kedi ya da köpeklerdeki keneler insana virüs bulaştırabilir mi?
Kedi, köpek gibi evde yaşayan hayvanlar, virüsü taşıyan kenelere çok maruz kalmıyorlar. Sokak hayvanları ve koyun, keçi, sığır gibi meraya çıkan, otlayan çiftlik hayvanlarında risk daha yüksek. Bunlardan insanlara doğrudan bir bulaşma söz konusu olmayabilir. Fakat virüs çiftlik hayvanlarının kan ve kanlı vücut sıvılarından insanlara geçebilir. Örneğin o hayvanın kesilmesi sırasında kanın yüze-göze sıçraması nedeniyle veya derideki kesiklerden, çatlaklardan içeri sızmasıyla virüs bulaşabilir.
Kurban Bayramı sonrasında vakaların artışa geçmesi hiç de tesadüf değil o zaman…
Evet, değil… Beklediğimiz, yıllardır endişesini taşıdığımız bir durum bu. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, Türkiye’de ilk kez 2002 yılında görülmeye başladı. Neyse ki o dönemde Kurban Bayramı kış aylarına denk geliyordu. Keneler kış aylarında kış uykusunda oldukları için virüsle enfekte çiftlik hayvanı olmuyor doğal olarak. Ama Kurban Bayramı havaların sıcak olduğu, kenelerin çok aktif olduğu ilkbahar ve yazın ilk dönemlerine denk gelince enfekte hayvan sayısı artıyor. O hayvanı keserken, derisini yüzerken, etiyle uğraşırken insanlar da maalesef enfekte olabiliyorlar.
Virüs insandan insana geçer mi?
Enfekte hastaların kan ve kanlı vücut sıvılarına temasla virüs bulaşabilir. Bu açıdan sağlık çalışanlarında risk yüksek. Nitekim bugüne kadar ülkemizde en az 20 sağlık çalışanının bu şekilde enfekte olduğunu ve dört arkadaşımızın da hayatını kaybettiğini biliyoruz. Yine tıp literatüründe Türkiye’den bildirilmiş, virüsün cinsel ilişkiyle bulaştığı vakalar var ama bunlar çok nadir. Bu arada virüs, doğum esnasında anneden bebeğe geçebilir.
Kene ile bulaşan hastalıklar kimlerde daha sık görülür?
Veterinerler, hayvancılıkla uğraşanlar, deri fabrikasında çalışanlar, tarım işçileri, uzun süre dışarıda çalışmak zorunda kalan askerler, kamp yapan kişiler kene tutunmasına maruz kalabilecekleri için daha fazla risk altında. Tabii kasaplar ve sağlık çalışanları en önemli risk gruplarını oluşturuyor.
Türkiye’de Kırım Kongo Kanamalı Ateşi açısından hangi iller daha riskli?
En riskli bölge hâlâ hastalığın ilk ortaya çıktığı Kelkit Vadisi. Yani İç Anadolu’nun kuzeyi ile Karadeniz’in güneyi gibi düşünebilirsiniz. Kelkit Çayı’nın aktığı vadi, Çorum, Amasya, Yozgat, Çankırı illerinden başlayıp doğuya doğru uzanıyor. En çok vaka burada görülüyor. Fakat artık Türkiye’nin hemen her ilinden vaka bildirilmiş durumda.
İlk kez Kelkit Vadisi’nde ortaya çıkmasının sebebi nedir?
Çünkü göçmen kuşlar bu bölgede konaklıyor. Enfekte kenelerin göçmen kuşlar aracılığıyla Kelkit Vadisi’ne geldiğini virüsün genetik yapısını ortaya koyan çalışmalardan biliyoruz. Bir diğer önemli sebep de şu: Kırım Kongo Kanamalı Ateşine yol açan virüsü 30 farklı kene türü taşıyabilir demiştik biraz önce. İşte, virüsü en çok taşıyıp bulaştıran kene türü (Hyalomma marginatum) bu bölgede yaşıyor.
Peki vücudumuza bir kenenin yapıştığını nasıl fark edebiliriz?
Ağrı, sızı yapmadığı için fark etmek kolay değil. Bu nedenle açık alanlarda vakit geçirdikten sonra vücuda kene tutunup tutunmadığını kontrol etmek çok etkili bir yöntem. Kenenin insanda hastalık yapacak kadar virüs enjekte edebilmesi için tutunma süresinin uzun olması gerekiyor. Dolayısıyla keneyi ne kadar erken çıkarırsanız o kadar az virüse maruz kalır, hastalık ortaya çıksa bile hafif geçmesini sağlarsınız.
Kene yapıştığında nasıl bir şey göreceğiz vücudumuzda?
Ben ya da leke gibi bir görüntü oluyor çoğu zaman. Hatta “Bacağımda bir ben çıktı, birkaç gündür büyüyor acaba cilt kanseri mi oldum?” diye başvuran hastalar bile var. Biraz dikkatli bakarak, belki bir büyüteç kullanarak onun bir böcek olduğunu anlayabilirsiniz. Başka böceklerle karıştırmamak adına bazı ipuçlarından söz edebiliriz: Kenelerin dört çift bacağı var. İyi tutunurlar, elinizle dokunduğunuzda onları hemen uzaklaştıramazsınız.
Kene yapışması vücudun en sık hangi bölgelerinde olur?
Vücudun açıkta kalan bölgelerinde… Tam da bu nedenle doğada uzun zaman geçirecek kişilere uzun kollu, uzun paçalı kıyafetler öneriyoruz. Açıkta kalan vücut bölgelerine sinek kovucu ilaçlar da sürülebilir. Sinek kovucular keneleri uzak tutuyor ama bu ilaçların iki-dört saatte bir yenilenmesi gerekiyor. En güzel önlem, eve gidince soyunup vücuda tutunmuş bir kene var mı diye kontrol etmek, varsa olabilecek en kısa sürede keneyi çıkarmak.
Peki keneyi kendi kendimize çıkarabilir miyiz yoksa mutlaka bir sağlık kuruluşuna mı başvurmalıyız?
Keneyi çıkarırken en önemli konu kenenin “midesini bulandırmamak”. Kene kusacak olursa vücuda çok fazla miktarda virüsü birden enjekte eder ve hastalık oluşmasına yol açar. O yüzden kenenin üzerine kolonya, tentürdiyot, aseton gibi kimyasal ajanlar sürmemek lazım. Bazen oksijensiz kalır diye düşünüp kenenin üzerine zeytinyağı, benzin, mazot sürenler bile oluyor. Kenenin midesinin bulanmaması için bunlardan kaçınmak gerekir. Keneyi tutup çekmek en doğrusu. Bir saat içinde bir sağlık kuruluşuna gitme olanağınız varsa oraya da gidilebilirsiniz ama uzak bir noktaysanız enfeksiyon gelişme riskini azaltmak için keneyi kendi kendinize çıkarın.
Keneyi en sağlıklı çıkarma yöntemi nedir?
Birdenbire çekip çıkarmak doğru değil, çivi söker gibi öne arkaya esneterek yavaşça çekip çıkarmak gerekir. Bunun için bir cımbız kullanabilir, cımbız yoksa bir peçeteyle keneyi tutup çekebilirsiniz. Ya da bir gömlek ya da pantolon düğmesinin ipiyle kement yapıp kementin ilmiğini kenenin tam cilde yapıştığı yerden geçirebilirsiniz. Ardından kementi daraltarak keneyi tutup çekebilirsiniz. Keneyi çıkardıktan sonra keneyi elle ezmeye çalışmayın, keneye çıplak elle temas etmeyin. Aksi takdirde kendinizi enfekte edebilirsiniz.
Çıkarırken kenenin bir parçası içeride kalırsa?
Bazen böyle oluyor, kene çok iyi tutunduğu için kafası kopup cilt içinde kalabiliyor. Ama artık midesiyle bağını kopardığınız için bu durum hastalık riski taşımıyor. Alttan sağlıklı deri büyüdükçe vücut o parçayı birkaç gün sonra atıyor zaten. Dolayısıyla çıkarmak için uğraşmamak, o bölgeyi kanatmamak gerekir. Kanatırsanız kana daha fazla virüs karışmasına sebep olursunuz. Tabii en ideali, kafasını koparmadan keneyi çıkarabilmek…
Kene vücutta ne kadar süre kaldığında hastalık yapar?
Kene yapışmasına bağlı ortaya çıkan Lyme hastalığında bu süre 24 saat… Kırım Kongo Kanamalı Ateşi için süreyi net bilmiyoruz. Hem ağır seyirli bir hastalık olması hem de etkili bir tedavisinin bulunmaması yüzünden süre konusunda bilimsel bir çalışma yapmak etik değil. Elimizde bilimsel bir sınır değer yok ama kene ne kadar kısa süre tutunursa o kadar iyi.
Kırım Kongo Kanamalı Ateşinin kuluçka süresi nedir, belirtileri neler?
Kene tutunmasından sonra kuluçka süresi en fazla 10 gündür, daha uzun süre hiç bildirilmedi. Dolayısıyla diyelim ki kolunuza kene tutundu ve 10 gün geçti, artık kâbus görmenize gerek yok, tutunmadan kaynaklı bir enfeksiyon ihtimali sıfır…
Kuluçka süresi genellikle iki-dört gündür, yani hastalık belirtileri kene tutunduktan iki-dört gün sonra ortaya çıkar. Ani başlangıçlı, genellikle 39 dereceye ulaşabilen yüksek ateş, yaygın kas-eklem ağrıları ve baş ağrısı gibi bulgular olur. Hastaların yaklaşık üçte birinde bulantı, kusma, ishal gibi sindirim sistemi belirtileri de görülür. Bu döneme biz kanama öncesi dönem diyoruz. Hastaların büyük kısmı bu dönemde tedaviyle veya tedavisiz kendiliğinden iyileşir ama yaklaşık dörtte biri, bir sonraki döneme ilerler. İleri dönemde var olan belirtilerin yanı sıra artık kanamalar başlar. Kanamalar basit cilt kanaması, diş eti kanaması, ciltte morluklar şeklinde olabilir ama daha sonra tablo ilerleyerek iç organ kanamalarıyla sonuçlanabilir. Bu duruma geldiğinde artık hastanın ciddi bir tedaviye ihtiyacı olur fakat tedavinin de etkisi sınırlıdır. O nedenle kene tutunma öyküsü olanlarda kanama öncesi dönemdeki yüksek ateş, baş ağrısı, yaygın kas-eklem ağrıları çok uyarıcı olmalı, hemen doktora başvurulmalı.
Bu arada kene, karnı doyduktan sonra beslenmeye devam etmez, tutunduğu canlıyı bırakır. Dolayısıyla bazen keneyi görmesek bile kene tutunması açısından risk grubunda olan kişilerde yüksek ateş, kas ağrıları gibi belirtilerin Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına işaret edebileceği akılda tutulmalı.
Ağır hastalarda ölüm riski yüksek mi?
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi tanısı alan kişilerin yüzde 5’inde ölümle karşılaşıyoruz. Ama kanama döneminde gelen hastaların yüzde 25’ini kaybediyoruz maalesef.
Diyelim ki hasta iyileşti. Geçirdiği hastalık nedeniyle vücudunda hasar kalabilir mi?
Kanama döneminde organ hasarları geliştiyse evet, onlar kalıcı olabilir ama virüsün kendisi hasar bırakmıyor. Hastaların önemli bir kısmı kanama dönemi olmadan iyileşir demiştim, işte bu grupta kesinlikle herhangi bir rahatsızlık kalmaz.
Türkiye’de Kırım Kongo Kanamalı Ateşi dışında kene yapışmasına bağlı başka hastalıklar görülüyor mu?
Bir de Lyme var ama bu konuda şanslıyız çünkü sıklığı çok düşük. Türkiye’de Lyme virüsünü taşıyacak kene nüfusu daha çok kıyı bölgelerinde yaşıyor. Fakat bu kenelerin Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nde olduğu gibi yoğun bir şekilde enfekte olmaları söz konusu değil. Tek tük vakalarla karşılaşıyoruz.
Kene açısından hangi aylar daha riskli, tehlike ne zaman biter?
Keneler kışı uykuda geçirir, uyandıklarında çok aç olurlar ve kan emmek isterler. O yüzden çok aktifleşir, mutlaka bir hayvan bulup kendilerini beslemekle meşgul olurlar. Dolayısıyla keneyle bulaşan hastalıkları en sık ilkbaharın ortası ve yazın başlangıcında görürüz.
Bu yıl vaka sayısıyla ilgili bir tahmininiz var mı?
Salgın eğrisi, tepe noktasını 2008-2009 yıllarında yaptı, 1500’e yakın vaka görüldü. Sonra bu sayı azalarak her yıl 800 ila 1000 arasında vaka olacak şekilde devam etti. Bu sene de sanırım öyle olacaktır. Bu yıl kaç vaka görüldüğünün bilgisini Sağlık Bakanlığı henüz paylaşmadı.