Şimşek: İhracatta kurun etkisi yok, önemli olan markalaşma
Bakan Şimşek’in eski ekonomi politikası anlayışıyla getirilen piyasa kısıtlarını kaldırmak konusunda zorlandığı görülüyor. Kısa süreli dalgalı kur uygulamasından sonra geçen hafta yeniden kontrollü kur sistemine dönülürken, makro ihtiyatı tedbirler de bir türlü yumuşatılamıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan’ın piyasa kurallarına geri dönüş için önemli adımlar atması beklenirken, yaklaşık 1,5 aylık yönetimleri süresince ciddi adım atamadılar. Şimşek ve Erkan’la ilgili beklentileri yüksek olan piyasaların sabrının azalmaya başladığı gözleniyor.
Şimşek ve Erkan kamu bankalarının dövize müdahalesini durdurup, kuru serbest dalgalandırmayı denediler ve bir süre uyguladılar. Kurlarda kısa sürede yüzde 30’luk artış kaydedilince bu uygulamadan vazgeçildi. Kurlardaki ani yükseliş tepki çekerken, olaya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahale ettiği konusunda genel bir kanı oluştu. Geçtiğimiz hafta başından beri dolar kuru 26.00 TL ile 26.09 TL arasında, yani binde 1’lik bir bant içerisinde, gidip geliyor. Bu da piyasalarda bu düzeydeki kurun artık “savunulan kur” olduğu algısını yaratıyor. Bunun piyasaya verdiği mesaj ise tekrar eskiye dönüldüğü, “dalgalı kur uygulamasından vazgeçildiği” doğrultusunda.
Bununla birlikte kamuoyuna önce acemice sızdırılan haberlerle Merkez Bankası tarafından “rezervlerden harcayarak kura müdahale edilmeyecek” mesajı verildi. Halbuki geçtiğimiz hafta içerisinde bazı günlerde, kuru tutabilmek için yapılan satışlar nedeniyle döviz rezervlerinin azaldığını gördük. Rezervlerde yön yukarı doğru ama piyasaların yakından izlediği günlük rakamlar, Merkez Bankası’nın rezervden satarak müdahale edilmeye devam edildiğini gösteriyor.
Bununla birlikte Merkez Bankası geçtiğimiz hafta “KKM dönüşleri için bankalara döviz vereceğiz” diyerek, piyasalara yapılacak müdahaleler için “sözde piyasaya uygun bir mazeret” yaratmaya çalıştı. Halbuki KKM dönüşleri olmadığı gibi aksine KKM hacmindeki artışın devam ettiği açıktı.
‘KKM dönüşleri için döviz veriyoruz’ denmesinin nedeni bizce, “eski yöntem olan kamu bankaları kanalıyla müdahalenin artık bırakıldığı” izlenimi vermek içindi. KKM dönüşlerinin var olmadığı eleştirisi gelince bu kez iktidara yakın yandaş yazarlara, “ileride olabilecek KKM dönüşleri için döviz verilecek” diye yazdırttıklarına şahit olduk. Bu yöntemin piyasada ters teptiğini, eleştirilen Merkez Bankası’nın iletişim politikası zayıflığını gidermenin yönteminin bu olmadığı açık. İletişimin doğru yapılması için şeffaf olmak ve doğruları söylemek gerektiğini, umarız bir an önce anlarlar.
Bu arada kamu bankalarının dövize arka kapı müdahalelerinin bittiğini kesin olarak söyleyemiyoruz. Piyasaya bir müdahale oluyor ama nasıl yapıldığı şeffaf biçimde açıklanmıyor. Piyasalardaki genel kanı, eskiden olduğu gibi müdahalelerin yine kamu bankaları kanalıyla yapıldığı yönünde.
Sadece döviz piyasası değil kredi ve mevduat piyasalarında da beklediğimiz ‘piyasa kurallarını hâkim kılacak adımlar’ın atılamadığına şahit oluyoruz. Son olarak Merkez Bankası dün, KKM hesaplarının dönüşünde 3 aydan uzun vadeli normal TL hesap açıldığında zorunlu karşılıkların ayrıcalıklı uygulanacağını açıkladı. Piyasaya verilmek istenen, belli ki “Merkez Bankası uzun vadeli TL mevduatlarını cazip kılacak” mesajıydı. Bu adım küçük bile değil, ancak küçücük veya mini bir adım olarak görülebilir. Merkez Bankası’nın böylesine etkili olmayacak minik adımlarla piyasadaki algıyı düzeltemeyeceğini bilmesi gerekir. Aslında bu hareketler yarar sağlamak adına zarar veriyor, “Bunların bir şey yapacakları yok, aldıkları karara bak!” denmesine neden oluyor.
Dolayısıyla yeni ekonomi yönetimi olarak adlandırılan kişilerin 1,5 aylık performansı piyasalardaki umudun giderek sönmesine neden olmaya başladı. Tamam, ekonomi yönetimi dediğiniz iki kişiden oluşmaz, bunların aynı anlayışa sahip liyakatlı ekiplerini kurması gerekirdi ama kuramadılar. Tamam, asıl sorun olan yeterli faiz artırımı bu iki kişinin istediği gibi yapılamadı, Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu istemedi.
Ancak geçerli kabul edilen bu engellerin piyasaların değil, ekonomi yönetimine gelen kişilerin aşması gereken sorunlar olduğu gerçeğini unutmayalım.
Özetle; yeni ekonomi anlayışının artık hâkim olacağı konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilen Mehmet Şimşek ile piyasaların tanımadığı yeni Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan’ın gelişiyle piyasalar çok umutlandı. Sadece piyasalar değil iş insanları, bankacılar, akademik çevreler de bu yönetim değişikliğine sevindi ve destek verdi. Gördüğüm kadarıyla tüm kesimler Şimşek ve Erkan’a olan güvenlerini sürdürmek konusunda şimdiye kadar direndiler.
Söylemek istediğim şu ki; Şimşek ve Erkan, ekiplerini kuramasalar bile, ekonomi anlayışlarını uygulamak için gereken yolu bulmak zorundalar. Bulamadıkları takdirde büyük umutlar bağlanan “yeni ekonomi anlayışının uygulanamayacağı” yargısı oluşacak. Bunun için süre giderek kısalıyor. Bu şişirilen beklenti tümüyle tersine döndüğü zaman, piyasaların vereceği tepkinin de aşırı olacağını görmeli ve ‘asıl karar alıcıya’ da, şimdiden anlatmalılar.