17 Ağustos’un 24’üncü yıldönümünde uzmanlardan ‘deprem’ uyarısı: Periyodun sonundayız!

17 Ağustos 1999 depreminin yıl dönümünde olası Marmara depremini değerlendiren Naci Görür, "Bilim insanları 99 depremlerinden sonra Marmara'da 30 yıl içinde 7 ve üzerinde bir depremin olma olasılığının yüzde 64 olduğunu buldular. 30 yıl dediğin zaman işte sonu 2029. Periyodun sonlarındayız” dedi.

Gündem 17 Ağustos 2023
Bu haber 1 yıl önce yayınlandı

Bilim Akademisi Kurucu Üyesi Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, 17 Ağustos 1999 depreminin yıl dönümünde olası Marmara depremini değerlendirdi. 17 Ağustos depreminin ardından yapılan araştırmaya dikkat çeken ve zamanın daraldığını hatırlatan Prof. Dr. Naci Görür, minimum 7 üzerinde bir depremin olacağını ve afet yönetiminin İstanbul’daki ekip ile mümkün olamayacağını söyledi. Görür, acilen depreme karşı hazırlıklı olunması konusunda uyarılarda bulundu.

‘Marmara’da 7 üzeri deprem olma olasılığı yüzde 64’

Prof. Dr. Naci Görür,  ABD’li jeofizikçi Tom Parsons’un 2004 yılında, depremin zamanlaması ile ilgili yaptığı çalışmayı hatırlatarak, “Şimdi 99 depremlerinde yani ben Marmara Denizi’nde bütün araştırmaları yapan ekibin Türk tarafının başkanı olarak görev yaptım. Orada denizde bütün araştırmaları biz yaptık. Bu araştırmalar da böyle devlet desteğiyle olmadı. Biz bilim dünyasının desteğiyle Avrupa Birliği fonlarıyla bu projeleri yaptık. Teknik üniversitede bir avuç insan olarak bunu yaptık. Dolayısıyla 99 depremlerinden sonra işte alarmı verdik. Marmaray’a gelebilecek tehlikeyi anlattık, nasıl olacağını nelerin beklenebileceği, yazıldı, çizildi, konuşuldu. Alarm da verdik, yerel yönetimleri, halkı, merkez yönetimini de uyardık.  Ama bu yapılanlar ne kadar, yeterli mi? İstanbul depreme hazırlandı mı dersen, hayır. Bizim yaptığımız, bugüne kadar yaptığımız, yapılmayanların yanında çok az. Şimdi Parsons diye bir Amerikalı bilim insanı, bizden Türkler de var, bir grup yaptığı çalışmada 99 depremlerinden sonra her an olmak kaydıyla Marmara’da 7 ve üzerinde bir depremin olma olasılığının yüzde 64 olduğunu buldular, yazdılar. Bütün dünyada büyük ölçüde bunu kabul etti. 2004 yılında da yayınladılar bunu ciddi bir şekilde. Dolayısıyla yani 30 yıl dediğin zaman işte sonu 2029 gelir. Bu şekilde biz de yani 24 seneyi nihayet geçirdik. Depremin yani olma periyodunun sonlarına doğru geliyoruz. Her yıl da Anadolu, Batı’ya doğru yılda 2 buçuk  santim ilerliyor her sene. 24 yılda da en az 50 cm daha stres birikti demektir. Bir de bu olan depremler öyle veya böyle belli oranda stres yükleyebilir, yüklemiştir. O halde yani biz sona yaklaşıyoruz demektir” şeklinde konuştu.

‘İstanbul’da kaos söz konusu olabilir’

Prof. Dr. Naci Görür, depremin ardından İstanbul’a dışarıdan destek gelmesi gerektiğini ifade ederek, “Olası bir depremde İstanbul kendi kendine yetemez çünkü hastanelerin ne kadar çalışacağı, itfaiyenin ne kadar çalışacağı meçhul. Bir de bu gecekondu mantığıyla gelişmiş, plansız bir kent. Dolayısıyla yani depremde olabilecek yıkım nedeniyle burada ulaşım da olmayabilir. Veya çok sıkıntılı olabilir. İstanbul’da büyük bir kaos söz konusu olabilir. İnsanların belli bir kısmı göçük altında kalabilir. Onlara ulaşılamayabilir cankurtaranlar çalışamayabilir. İstanbul’da bir kar yağışı, bir yağmur olduğu zaman bile biz İstanbul’un ne kadar kaosa sürüklendiğini görüyoruz. Öyle bir depremde, böyle dar yollarda üç beş binanın bile yıkılması sonucu nasıl bir şehir içinde ulaşım sağlarsınız Allah bilir. Dolayısıyla yani çok büyük bir ihtimalle aynen Güneydoğu örneğine bakarsan Güneydoğu’da nasıl hayat durduysa, İstanbul oradan daha kötü bir durumda. Çünkü hem bina yoğunluğu hem nüfus yoğunluğu daha fazla, hem de gecekondu mantığıyla gelişmiş. Gelişme diyoruz; bence gelişmiş değil, kaosa sürüklenmiş.  Şimdi öyle bir depremin olması anında İstanbul kendi kendini besleyemez. Kendi kendine yardım edemez. Özetle kendi göbeğini kendi kesemez. Muhakkak dışarıdan Marmara Bölgesi’nin dışından destek ve yardım gelmeli. Eğer İstanbul depremde yardım umut ediyorsa bunu, bu depreme uzak büyük kentlerde yaparak veya onlarla anlaşma yaparak, planlayarak bu işi yapması lazım. Destek ve kurtarıcı ekibin dışarıdan gelmesi lazım. Ya da uluslararası ekibin yardımın gelmesi lazım. Doğru dürüst havaalanı bile yok. Belki ilk depremde şu andaki yapılan İstanbul Havaalanı devre dışı kalacaktır. Niye? Çünkü zemini nedeniyle. Nasıl Hatay’da havaalanı kalmadı? Burada da aynı şey olacaktır. Atatürk Havaalanı’nı da yıktığımıza göre belli ölçüde biz elimizden gelen yanlışlıkları maalesef biraz yapmış durumdayız” diye konuştu.

‘1967 Adapazarı depreminden sonra o bölgede deprem olacağı söylenmişti’

Prof. Dr. Naci Görür, 1967’de gerçekleşen Adapazarı depremi sonrasında yayımlanmış ulusal ve uluslararası makalelerde ‘İzmit’e, Gölcük’e dikkat’ denildiğini, özellikle 1979’da bu konunun gündeme geldiğini ancak sonrasında hiçbir önlem alınmadığını belirterek şöyle devam etti:

“Seçimler geliyor, yerel seçimler. Ben yine bir kampanya yapacağım. Yerel seçimlerde bu depreme hazırlığı gündeme getirelim diye. Ben eminim ki yine eminim ki yine olmayacak bir şey. Keşke olsa. Bu deprem bakanlığı veya afet bakanlığı çalıştırılırsa ve bu bakanlık devlet projesi şeklinde bu bakanlıkta işler yürütülürse yani siyasi şovlardan uzak. Gelen iktidara göre işi yapıp yapmayacak gibi değil, hangi iktidar gelirse gelsin o projeleri yürütecek bir mantıkla yapılsa, biz 20 senede bu ülkeyi çok rahatlıkla depreme hazırlarız. 1999 depremleri de aslında geleceği belli olan depremdi. 1997,  hatta 1967 Adapazarı depreminden sonra o bölgede deprem olabileceği söylenmişti, uyarılmıştı. Buna rağmen bir şey yapılmadı. Ve sonuç 20 bin insanımız vefat etti, canımız yandı. O zamandan bu zamana istedik ki milletimizde bir deprem kültürü gelişsin. Artık deprem konusunda millet tavizsiz bu işi uygulasın. Kendini yönetenlerden deprem dirençli kentleri arzu etsinler. Yoksa geleceğimiz yok. O yüzden bana ‘Hocam bizim burada deprem olacak mı?’ diye sormasınlar. Sen ölmezsen başka yerde başkası ölecek, millet olarak sorunlarımıza sahip çıkalım.”

Alman bilim adamlarından uyarı

Alman Yer Bilimleri Araştırma Merkezi (GFZ) uzmanları Türkiye’nin tektonik yapısını analiz eden araştırmalarında, Marmara Denizi’nde 7,4 büyüklüğünde depremin meydana gelebileceği sonucuna vardı.

Alman Yer Bilimleri Araştırma Merkezi’nden (GFZ) sismoloji uzmanları Dirk Becker ile Marco Bohnhoff, Türkiye’deki tektonik yapıyı inceledikleri yeni araştırmalarında olası Marmara depremine ilişkin önemli bulgulara ulaştı.

DW Türkçe’nin haberine göre araştırmalarında, İstanbul’un güneyindeki Marmara fay hattını “sismik boşluk” olarak tanımlayan uzmanlar, bu bölgede 7’nin üzerinde büyüklükte bir deprem beklendiği sonucuna vardı. İstanbul’da meydana gelen depremlerin tarihçesinin de her 250 yılda bir bu bölgede şiddetli bir deprem meydana geldiğini ortaya koyduğuna dikkat çeken uzmanlar, en son 1766 yılında 7,4 büyüklüğünde bir deprem yaşandığını belirtti.

Araştırmada, Avrasya ve Anadolu tektonik levhaları arasındaki sınır barındıran Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerindeki Ana Marmara Fayı’nın uzun süredir “aktifleşmediği” ve bu nedenle 7’nin üzerinde büyüklükteki bir depremin “gecikmiş olduğu” saptamasına yer verildi.

Araştırmalarında yeni çözünürlüğü yüksek bir sismisite kataloğu kullanan uzmanlar, 2006-2020 yılları arasında Marmara Bölgesi’nde meydana gelen 14 bin dolayında depremi inceledi. Araştırmanın ana yazarı Dirk Becker, “Neredeyse tüm tekrarlayıcı dizilerin Marmara fayının batı kesiminde meydana gelmesi oldukça dikkat çekici. Orta-doğu bölgesinde sadece üç sekans tespit edilirken İstanbul’un güneyinde ise hiç tespit edilmedi” saptamasını yaptı. Becker, veri analizinin batıdaki fay hattında meydana gelen ‘sürünme süreçlerinin’ tektonik enerjinin çoğunu dengelediğini, ancak bu sürünme payının doğuya doğru giderek azaldığını gösterdiğini belirtti. Becker, “O bölgede Marmara fayının neredeyse tamamı kilitli” dedi.

İstanbul için deprem senaryoları: Adalar veya Ganos fayı

Bölgede bir sonraki depremin muhtemelen fayın “tamamen kilitli” olduğu bir bölgede meydana geleceğine dikkat çeken uzmanlar, depremin İstanbul’un güneyindeki Kuzey Anadolu Fayı Hattı’nın Adalar fayı segmentinde meydana geleceği tahminini dile getirdi. Ancak araştırmacılar, Marmara Denizi’nin batısındaki kilitli durumdaki Ganos fayı üzerinde de enerji biriktiğini belirterek, burada son depremin 1912 yılında meydana geldiğine dikkat çekti. Uzmanlar Ganos fayının kırılması durumunda depremin büyüklüğünün 7,4’ü de aşabileceği uyarısında bulundu.

Marmara depremini yaşayan itfaiyeci: Hatay'a babamı kurtarıyormuşum gibi gittimMarmara depremini yaşayan itfaiyeci: Hatay’a babamı kurtarıyormuşum gibi gittim

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.