‘Biz’ kuşağını başlatabilir miyiz?

Nesiller arası aktarımı sağlayabilirsek ve birlikte düşünüp üretmeye başlarsak, X, Y, Z'lerden kurtulup ve eski köye yeni adet getirip ‘Biz’ kuşağını başlatabilir miyiz?

14 Eylül 2023
BİZ kuşağını başlatmak gibi zor ve önemli konuyu konuşmak için geçen hafta sonu Bozcaada Caz Festivali ‘Keşif’ ekibinin düzenlediği bir panele katıldık.

Farklı nesillerin etkileşimi, deneyimi ve anlam kavramlarını farklı kuşaklar bir arada konuşabilir mi? Nesiller arası iş birliği yapabilir miyiz? Evetse, bu iş nasıl olacak?

Nesiller arası aktarımı sağlayabilirsek ve birlikte düşünüp üretmeye başlarsak, X, Y, Z’lerden kurtulup ve eski köye yeni adet getirip ‘Biz’ kuşağını başlatabilir miyiz?

Elbette her yaşın ayrı güzel özellikleri var, bazen de kendimizde bile keşke olmasaydı dediğimiz özellikler, kabul. Ama yıllardır üzerinde çok konuşup, eyleme az geçtiğimiz büyük konu.

İşte bu zor ve önemli konuyu konuşmak için geçen hafta sonu Bozcaada Caz Festivali ‘Keşif’ ekibinin düzenlediği bir panele katıldık. Panelde kapsayıcı tasarım stüdyosu Youth for Good’un eş kurucusu Kaya Aytuğ, multi disipliner tasarım stüdyosu Katalist’in eş kurucusu Jülide Erdoğan ve sosyal inovasyon platformu imece’nin program yöneticisi Hazal Kartalkanat ve Genwise eş kurucusu olarak bendeniz, iki saate yakın görüşlerimizi paylaştık. Gelen soruları cevaplamaya çalıştık ve panele katılanlarla sohbet şansı bulduk. Çok da keyif aldık, birbirimizden öğrendik, akşam da festivalde birlikte takıldık.

Dünyayı değiştirmek için, kendi dünyalarımızı değiştirebilir miyiz sizce?Dünyayı değiştirmek için, kendi dünyalarımızı değiştirebilir miyiz sizce?

Bana gelen ilk soru Genwise’ı neden kurduğumuz ve geçmişteki kurumsal deneyimimden nasıl faydalandığım oldu. 40+ yaşlarda, artık başka bir ‘anlam’ arayışımızda olduğumuzu ve onca yıl biriktirdiğimiz deneyimlerimizi üçüncü çeyrekte işe yarayacak üretimlere dönüşmesini istediğimizi söyledim. Ancak bizim yaşlarda tek başına bir işe girişme endişesinin bizleri durdurması nedeniyle de ancak birlikte hatta gençlerle birlikte bu yolculuğun anlam kazandığını belirttim.

‘Gençlerden nasıl ve ne öğreniyorsun?’

Kurumsaldan buraya kattığım deneyim ise şirketlerde işlerimizi takımlarla yaptığımızda ve birlikte düşündüğümüzde çok daha hızlı ve cesur işler yapma gücümüz ve birbirimize destek olarak, yıllardır değişik işler ve yapılar kurduğumuzdu. Zaten daha önce değişik alanlarda, değişik ülkelerde ve şirketlerde birlikte çok iyi yaptığımız işleri yine birlikte bu sefer kendi işlerimiz ve üretimlerimiz için yapabileceğimizi göstermek diye de ekledim.

Gençlerden ne nasıl ve ne öğreniyorsun sorusuna da; ilk önce birbirimizi dinlemeyi diyerek cevapladım. Bizler ‘herşeyi bildiğimiz için’ gençlerden öğreneceğimiz ne olabilir varsayımıyla yola çıkıyoruz. İsteklerimizi ve emirlerimizi verip, sadece istediğimiz şekil ve formatta, hatasız ve zamanda işi bitirmelerini bekliyoruz. Onların bizden daha meraklı, cesur ve girişken olduğunu unutuyoruz. Tıpkı bir çoğumuzun gençliğimizde olduğumuz gibi. Ben şu anda yaptığım bir çok işin fikrini ve nasıl yapacağımı gençlerden öğrendiğimi itiraf ettim. İş hayatında da böyleydi, ben onlara mentor olmak yerine onların bana mentor olduğu tersine öğrenme yöntemleri ile çalıştım ve çok faydasını gördüm diye de ekledim.

Gençler, gelecek için ne diyor?Gençler, gelecek için ne diyor?

Panelde diğer katılımcılardan ve izleyicilerden, çok farklı ve iyi fikirler de dinledim.

Paneli modere eden Kaya’nın, İmece’den Hazal’a , ‘Mesleğini bilerek mi seçtin ve şu anda yaptığın işle bir ilgisi var mı?’ sorusuna, Hazal ‘Psikoloji okudum ve mesleği yapmak için değil, o bölümü okumak için seçtim. Ama okul bitince etki odaklı bir iş yapmak istediğimi farkettim’ diye cevap verdi. Bunun da temel nedeninin ailesinin onu yetiştirme şekli ve evdeki konuşulan konularla alakalı olduğunu düşünüyor. ‘Aile toplantılarında etik bir iş nasıl olur, iyi insan nasıl olunur, işinden öğreniyor musun, işte kendini geliştirebiliyor musun, fayda yaratan işler üretebiliyor musun gibi sorular sorulurdu’. Kimse evde bana ‘Kaç para kazanıyorsun?’ veya ‘Hangi unvanla çalışacaksın?’ gibi sorular sormadı’ diye ekledi. Ev ahalisinin ve yakın çevremizin geleceğimizin şekillenmesindeki rolünün ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım.

‘Ailesinin de desteğiyle İktisat’ı seçmiş’

Yine aynı soruya yıllarca sivil toplum alanında çalışmış şimdi de Katalist’te üretmeye devam eden Jülide’nin cevabı ayrı etkileyiciydi. Jülide, bölüm ve okul seçerken kararını o dönemde çok popüler olan finans ve bankacılıkta daha iyi bir kariyer ve daha iyi para kazanmak için ve ailesinin de desteğiyle İktisat’ı seçmiş. Üniversite 2’ye kadar ne okuldan ne de yapacağı işlerden hoşlanmış. Hatta okula hiç uğramamış ve bundan büyük gurur duyuyor. Okuldaki en havalı topluluk olan dağcılık kulübüne katılmış ve Gölcük depreminde yardım için gittiklerinde Japon bir ekiple çalışmış ve Türkiye’de daha sivil toplum kavramı çok daha yeniyken (hatta konuşulmazken) bu alanda çalışabileceğini görmüş ve yönünü çizmiş. Sonra sivil toplum kuruluşlarında çalışmaya başlamış ve hep o yolda devam etmiş. TEGV, TOG, Yenibirlider ve dahası. En son Katalist’i kurana kadar.

Bazen yaşanılan olaylar ve yeni tanışmalar hayatımızı ne kadar etkiliyor değil mi? Her zaman inancımız, kuvvetli bağların değil, zayıf bağların hayatımızda daha önemli rol oynadığı… Yeni tanışmaların ve buluşmaların yeni ufuklar, kapılar açması. Bazen bu bir kitap ya da yazar bile olabiliyor. Merak iyidir diyorum. Okuduğumuz ve seçtiğimiz bölümün değil, yeni tanıştığımız başka kültürden insanların geleceğimizi değiştirmesi çok etkileyici bir yolculuk.

Kaya ise üniversitede okurken imece’de başlamış. imeceLAB çalışmalarında yer almış, şimdi de Ezcacıbaşı’nda Sürdürülebilirlik Uzmanı olarak işine değer katmaya devam ediyor.

Köy okulundan Harvard’a değil, Harvard’dan değişimi başlatmak için tersine yolculuk!Köy okulundan Harvard’a değil, Harvard’dan değişimi başlatmak için tersine yolculuk!

İyi bir lider nasıl olmalı, gençlerden neler öğrenilebilir sorusuna da; önce onlarla aynı masada oturmalıyız, onların fikirlerini sormalı ve dinlemeliyiz. Kendi yaşıtlarımdan öğreneceklerim daha azken, onlardan öğreneceğim şeylerin daha çok olacağını biliyorum. Gençlerle bizim aramızdaki konuşma hiyerarşisi kalkmalı, ‘kim daha büyükse onun dediği olur diye bir hak olamaz’ı savundum. Hazal ise, usta çırak ilişkisine inandığını, deneyim ve tecrübelerin gençlerin çok işine yaradığını hatta mentorluk faaliyetlerinden gençlerin çok fayda sağladığını söyledi. Özellikle kendi yaşına yakın olanlardan alınan mentorlukların daha fazla etki yarattığını ekledi. Bunun sebebini yakın yaşlar arasındaki ‘dayanışma’ ile açıklayabilirim dedi.

Gençler, daha büyük yaş ve pozisyonlardaki kişilerle iletişime çok sıcak bakmıyor. Dinlenmeyeceklerini ya da anlaşılamayacaklarını düşünüyor olabilirler. Bende bizi yeteri kadar zorlamadıklarını düşünürüm.

‘Bu gençler de hayal dünyasında yaşıyor’ diyeceğiz

Farklı zamanlardaki ve akıllardaki dünyada büyüdük ve öğrendik. Bizim gençliğimizde öğretilen ve hala kafamızda kalan hedefler; kâr, büyüme, pazar payı ve globalleşme, ‘ne pahasına olursa olsun’ birinci öncelik ve takıntıydı. Sonuçlarını görüyoruz. Şimdi ise başka bir boyuta geçtik etki, çevre, sürdürülebilirlik, kalkınma gibi gençlerin daha önem verdiği ve ısrarla bize anlatmaları gereken başlıklar var. Ve bence dinleyince ve anlayınca, bizim de inanacağımız ve birlikte çalışacağımız kavramlar ve işler. Biraz daha aynı dili konuşmak için çaba sarf etmemiz gerekiyor. Yoksa evde çocuklarımızın ne dediğini ve ne anlattığını da anlamayacağız. Ya da en basit haliyle, ‘bu gençlerde hayal dünyasında yaşıyor’ deyip geçeceğiz.

Yine konuklardan aldığım katkılardan; X ve Z plancı, Y ise hayalci kuşaklar. Z kuşağının iş görüşmesinde, ilk sorusu siz bana ne katacaksınız, ikinci soru ise kararları ne zaman vermeye başlayacağım? Bu sorular ilk görüşmede cesur olabilir ama herkez
bu cesarette olursa, şirketler de bu cevaplara hazır olur. Geçiştiremezler, yoksa yetenekleri çekemez ve tutamazlar. Kısacası ne lider ne de organizasyon işini yapmamış olur. Gençler yarattıkları etkiyi anlamak ve büyütmek peşindeler. Potansiyellerini kullanmak ve fayda yaratmak istiyorlar.

Yine gelen sorulardan biri, uzgörü kavramına yönelikti. Yani uzağı görerek şimdiden harekete geçme ve planlama yapma. 25-30 yıl sonra nerede olacağını düşünüp sonra da kısa vadeli planlarla oraya gitme durumu. Çok sevdim ‘uzgörü’ kavramını, Sadece
iç görüden hareket etmek yerine uz görü ile birleştirip adım adım büyük hedeflere gitme durumu.

Hem sohbet, hem de katılımcıların soruları çok iyi geldi. Yeni dostlar, insanlar tanıdım. Bundan sonra da birlikte konuşmaya ve üretmeye devam etmek isteyeceğim.

Artık Bozcaada ve Caz yan yana. Ve sadece Caz Festivali değil, gittikçe büyüyen ve güzelleşen ‘Keşif’ programıyla artık bir deneyim festivaline dönüşmüş durumda. Keşif ile ortak değerlere sahip kurum ve topluluklar adada yan yana gelerek katılanları
keşfetmeye ve ilham almaya davet ediyor. ‘Farklı disiplinlerin farklı seslerin birlikte sorular sorduğu ve bu sorulara birlikte cevap aradığı ‘keşif’ enerjisiyle yüklü sürdürülebilir topluluklar ile program ve projeler geliştirmek istiyoruz’ diyor festival ekibi.

Kuşak çatışmasından güzel işler çıkar mı?Kuşak çatışmasından güzel işler çıkar mı?

Capcanlı ve çok dinamik genç bir ekip her sene üstüne ekleyerek, adaya daha çok renk ve ses getirmeye, adalıları da dinleyerek ve oyuna katarak devam etmeye çok istekli.

En büyük değişiklik festivalin tarihinin Temmuz- Ağustos’tan, Eylül ayına kayması. Adalılar festivali çok yoğun sezon yerine, daha boş olabilecek bir döneme kaydırmayı istemişler, onlarda bu isteği yerine getirmiş.

Seneye daha güzel olması için adalılarla ve bizlerle bir soru cevap çalışması bile yaptılar festivalin içinde. Çok da güzel oldu. Sadece adalıların katıldığı bir müzik gecesinin festivale ve adaya çok yakışacağını ilettim.

Kafamda adanın rüzgarı, Derya Yıldırım’ın türküleri ve keşfettiklerimle geri döndüm..

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.