Nur Sürer’den Farah Zeynep Abdullah’a cevap: Yılmaz Güney sinemacıların kırmızı çizgisidir
1969'da bir öğretmenin hayaliyle yola çıkıldı, Yılmaz Güney sinemasının kendini gösterdiği yer oldu. Depremler, ekonomik zorluklar nedeniyle zaman zaman kesintiye uğrasa da uluslararası bir festival haline geldi. Bugün başlayan 30. Adana Altın Koza Film Festivali yenilikçi sinemanın hep önünü açtı.
Ziya Darendeli’yi kaç kişi hatırlıyor bilinmez ama Adana Altın Koza Film Festivali macerasının en başında o var. Sinemaya gönül vermiş bir lise bir öğretmeni Ziya Bey. 60’lı yıllarda sinemayla ilgili her şeyi takip ediyor. Çevresine de sinema sevgisini aşılamaya çalışıyor. Bu çabası karşılık bulunca da Adana Sinema Kulübü’nü kuruyor.
İşte Adana’da bir film şenliği düzenleme fikri de böyle ortaya çıkıyor. Bu fikri belediyeyle paylaşıyor, önerisinin kabul görmesiyle de 1969’da ilk festival düzenleniyor. Ki Türkiye film festivali fikrine 1964’te düzenlenmeye başlanan Antalya Film Festivali’nden aşina… Festivalin şehre çok şey katacağı düşünülüyor, bunun için de şehir için çok önemli olan pamuktan yola çıkılarak ödüle de festivale de Altın Koza ismi veriliyor.
Kemal Tahir’in jüri başkanı olduğu ilk yıl festivalde Metin Erksan’ın yönettiği ‘Kuyu’ En İyi Film, Yılmaz Güney (Seyyit Han) En İyi Erkek Oyuncu, Fatma Girik de En İyi Kadın Oyuncu (Ezo Gelin) seçiliyor.
Daha ilk yıldan itibaren Yeşilçam’ın önemli yapımcılarıyla Antalya Film Festivali’ne göre daha mesafeli bir ilişki tutturuyor. Bu da festivalin daha özgün ve özgür olmasını sağlıyor. Ve bugünlerde tartışılan Yılmaz Güney’in yeni yeni şekillenen, sinemayı önceleyen sinemasının Adana’da kök salmasını sağlıyor.
İkinci yıl Yılmaz Güney, Türk sinemasının yatağını değiştiren filmlerden ‘Umut’la katılıyor festivale. ‘Umut’ En İyi Film dahil dört ödülle festivale damgasını vuruyor. Fatma Girik de ‘Boş Beşik’le ikinci kez En İyi Kadın oyuncu ödülünü alıyor. 1971’deki üçüncü yıl ise Yılmaz Güney ‘Acı’, ‘Ağıt’, ‘Umutsuzlar’ filmleriyle katılıyor. Bu üç film de ödüllendirilirken ‘Ağıt’ En İyi Film seçiliyor. Fatma Girik de ‘Acı’ ile üçüncü ödülüne kavuşuyor. Böylece festival Yılmaz Güney sinemasının gövde gösterisi yaptığı bir yer haline geliyor. Fatma Girik içinse bir yuva oluyor.
1972’deki dördüncü yıl skandalla anılan bir yıl. Yılmaz Güney ‘Baba’ ile katılıyor. Jüri ‘Baba’yı En İyi Film, Yılmaz Güney’i de En İyi Erkek Oyuncu seçiliyor ama karara Adana Belediye Başkanı itiraz edince festival jürisi toplanıp ikinci gelen ‘Kara Doğan’ı En İyi Film, Cüneyt Arkın’ı da (Yaralı Kurt) En İyi Erkek Oyuncu ödülüne değer görüyor. Lakin Arkın bu ödül Yılmaz Güney’in hakkıdır diyerek ödülü reddediyor.
1973’teyse Yılmaz Güney’in filmi yok. Lütfi Akad’ın ‘Gelin’ En İyi Film, Ertem Eğilmez’in ‘Canım Kardeşim’ ikinci film seçiliyor. Lakin sonrasında belediye sebep göstermeden festivali düzenlemekten vazgeçiyor. Ta ki 1992’ye kadar.
İlk beş yılda Yılmaz Güney sinemasının önü açılmış oluyor. Metin Erksan ve Lütfi Akad’ın o döneme göre bağımsız ruhlu filmleri ödüllendiriliyor. Böylece Yeşilçam’ın genel anlatısından farklı üslup ve biçimler geliştiren yönetmenlerin yenilikçi yaklaşımlarının taltif edildiği bir yer haline geliyor Adana Altın Koza Film Festivali…
1992’de Adanalıların yoğun baskısı nedeniyle tekrar başlatılıyor festival. 90’lı yıllar Türk sinemasının dibe vurup tekrar yükselişe geçtiği zamanlar. Sinemalarda Türk filmlerinin de oynatılmadı yıllar. Festival o yıllarda nitelikli Türk filmlerine kucak açıyor. Yusuf Kurçenli (Karartma Geceler), Tunç Başaran ( Sen de Gitme Triandafilis) Yavuz Özkan (Bir Sonbahar Hikayesi), Memdun Ün (Zıkkımın Kökü), Erden Kıral (Mavi Sürgün), Tunç Okan (Sarı Mercedes) filmleriyle ödüllendirilen yönetmenler.
Lakin 1997 özel bir yıl. Zeki Demirkubuz ‘Masumiyet’ ile Nuri Bilge Ceylan ise ‘Kasaba’yla katılıyor festivale. ‘Masumiyet’ En İyi Film seçilirken ‘Kasaba’ da Yılmaz Güney Özel Ödülü’nü alıyor. Aslında festivalin yenilikçi sinemayı destekleme ve önünü açma hamlesinin yıllar sonra bile devam ettiğinin göstergesi oluyor bu karar.
Ama o yıllar için bir şey daha yapıyor festival. Öğrenci Filmleri Yarışması da düzenleyerek geleceğin önemli yönetmenlerinin festivalde boy göstermesini sağlıyor.
1998’deki Adana depremi, 1999’da Marmara depremi nedeniyle belediye festivali düzenlemiyor. Festival için ayrılan bütçe depremzedelere yardım etmek için kullanılıyor. Sonra da nedense festival rafa kaldırılıyor. 2005’teyse tekrar hayata geçiriliyor. Yeniden ayağa kalkan festival bir yandan ulusal sinemaya ev sahibiliği yapmak için Antalya Film Festivali ile rekabete girerken bir yandan da uluslararası bir nitelik kazanmaya başlıyor.
Ama özüne işleyen yenilikçi sinemayı destekleme geleneğinden de pek taviz vermiyor. Mesela Reha Erdem’in ‘Beş Vakit’, Özcan Alper’in ‘Sonbahar’, Emin Alper’in ‘Abluka’, Nesimi Yetik’in ‘Toz Ruhu’ gibi filmleri ödüllendiriyor. Son yıllardaki vizyonunda ve bağımsız ruhunu korumasında iki yıl önce kaybettiğimiz, festivalin yöneticisi Prof. Dr. Kadir Beycioğlu’nun emeği çoktu. Festivalin kurumsallaşması yönünde önemli adımlar onun zamanında atıldı. Ayrıca birçok sinemacının Adana’yı tercih etmesinin başlıca etkenlerinden biriydi.
Bu yıl 30 yaşında Adana Altın Koza Film Festivali. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda genç sinemacılar ağırlıkta. Alpgiray M. Uğurlu‘nun yönettiği ‘Açık Kapılar Ardında’ , Umut Evirgen’in ‘Annesinin Kuzusu’ , Eylem Kaftan’ın yönettiği ‘Bir Gün, 365 Saat’, Fikret Reyhan’ın imzasını taşıyan ‘Cam Perde’, Tufan Şimşekcan’ın yönettiği ‘Ceylin’, Tunahan Kurt’un yönettiği ‘Karganın Uykusu’, Büşra Bilginer’in yönettiği ‘Kıyıda’, Esra Saydam ve Malik Isasis’in birlikte yönettiği ‘Öte’, Umut Subaşı’nın yönetmen koltuğunda oturduğu ‘Sanki Her Şey Biraz Felaket’, Aslıhan Ünaldı ‘nın yönettiği ‘Suyun Üstü’, Filiz Kuka’nın yönettiği ‘Yüzleşme’ Altın Koza ödülü için yarışacak. Yarışmadaki 11 filmin altısı yönetmenlerin ilk filmi. Bu da Altın Koza’nın hala yeni sinemayı ve sinemacıları öne çıkarma tavrının bir göstergesi.
Belgesel Film Yarışması’nda yönetmen Ersin Erçin’in ‘Aladağ, Bir Yürek Yangını’, Vahit Sarıtaş’ın ‘Flaneuse’, Tuba Deniz’in ‘Hayal Eyler Gönül Geçmiş Zaman’, Ömer Safa Umar’ın ‘Heartbeat of Tribal Galaxy’, Berfi Dicle Öğüt’ün ‘İki Nehir Arasında’, Gökmen Ulu’nun ‘Komünist Osman’, Kerem Soyyılmaz’ın ‘Rodakis’i Ararken’ ve İsmet Arasan’ın ‘Balkanların Türkçe Hafızası’ filmleri seyirciyle buluşacak.
Bu yıl program epey zengin. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazanan ‘Bir Düşüşün Anatomisi/ Anatomie d’une chute’ Türkiye’de ilk kez Adana seyircisiyle buluşacak. Yine Cannes’ın gözdelerinden olan FIPRESCI’nın yılın en iyi filmi seçtiği Aki Kaurismaki’nin ‘Sararmış Yapraklar’, Todd Haynes’in ‘Bir Skandalın Ardından / May December’, ‘Sömürgeciler’, Ryusuke Hamaguchi’nin yeni filmi ‘Kötülük Diye Bir Şey Yok / Aku Wa Sonzai Shinai’, İlker Çatak’ın Almanya’nın Oscar adayı olan ‘Öğretmenler Odası’ da gösterilecek filmler arasında.
Bu yıl kaybettiğimiz Carlos Saura’nın ‘Carmen’ ile geçen yıl yaşamını yitiren Godard’ın ‘Serseri Aşıklar’ da iki ustayı anmak için Adanalılarla buluşucak filmlerden…
Ayrıca Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’dan ödülle dönen ‘Kuru Otlar Üstüne’nin Türkiye prömiyerini yapacak olması, Türkan Şoray ve Kadir İnanır’a Cumhuriyet’in 100. yılı nedeniyle Sinemamızın Yüzü özel ödülünün takdim edilecek olması bu zenginliği daha da katmerliyor. Ki ‘Kuru Otlar Üstüne’nin bilet satışından elde edilecek gelir de depremzelere bağışlanacak. Bu akşamki açılış töreninde festivalin Onur Ödülleri Perran Kutman ve Cihan Ünal’a takdim edilecek. 10Haber olarak festivalde olup festival heyecanını sizlere aktaracağız. Bizde kalın!
15 Kasım 2024 - Savulun Roma’nın kaderini değiştirecek adam arenaya çıkıyor
8 Kasım 2024 - Ara tatilin sürprizi: Robot da olsa insan insandır!
5 Kasım 2024 - Trump mı kazanacak yoksa Harris mi? Sinemacılar sonuçları açıklıyor!
4 Kasım 2024 - ‘Yandaki Oda’ Oscar’da karşınıza çıkarsa şaşırmayın!