Bakan Bolat’ın tahmini tuttu, eylülde cari fazla yüz güldürdü
Merkez Bankası'nın politika faizini yüzde 30'a getirmesi bankaları rahatlattı, kredi faizi tavanı yüzde 70-75 aralığına geldi. Bankalar, kredi çeken müşterilerine 'Merkez Bankası faizi artarsa kredi faizi de artar' diye sözleşme imzalatmaya da başlamış.
Bankacılar, yeni dönemde maliyetlerini kredi faizlerine yansıtma konusunda ellerinin rahatladığını, bu nedenle 5 puanlık artışın iki tarafa da yansımasını beklediklerini söylediler. Mevcut mevzuata göre tüketici kredilerindeki tavan faiz oranı yüzde 75’e, ticari kredilerdeki tavan faiz oranı da yüzde 70’e çıkarıldı. Daha önce bu tavan faiz oranları düşük belirlenirken, şimdi bankalar rahat.
Bu oranlar reel kesimi, özellikle de KOBİ’leri zorlayacak bir tabloyu gösteriyor. Bundan önceki yaklaşık 3 yıl boyunca ucuz ve bol krediye alıştırılmış olan reel kesim, şimdi kredi şokuyla karşı karşıya. Ucuz kredilerin verimli kullanıldığı söylenemez. Enflasyonun çok altındaki oranlar, kredilerin maksat dışı kullanımını da beraberinde getirmişti.
Bu dönemde iç talebin kısılmasına devam edileceği için özellikle esnafın ve içeriye iş yapan KOBİ’lerin durumu ağırlaşacak gibi gözüküyor. Daha önce ucuza aldıkları kredileri bile ödemekte zorlanmaları beklenebilir ve bunun sonucunda işyeri kapatmaların artması sürpriz olmaz.
Bankalar tavan faizlerden kredi vermiyorlar. Şu anda en ucuz kredinin yüzde 50 ile Ziraat Bankası tarafından verildiği belirtilirken, özel bankaların kredi oranlarının ise yüzde 55 ve üzerinde olduğu belirtiliyor. Şimdi 5 puanlık politika faiz artışının mevduata da yansıması beklenirken, bu oranın 5 puan daha artabileceği kaydediliyor.
Bu arada faizlerin sürekli artış trendine girmesi, bankaların kredi verirken daha titiz davranmasını da beraberinde getiriyor. Reel kesim yetkilileri ancak yüzde 50-55’den kredi vermeyi kabul eden bankaların, öte yandan da “politika faizi arttıkça kredinin faizi de o oranda artar” şartını koyduklarını söylediler. Dolayısıyla yüzde 55’den kredi kullanılsa bile, reel kesim ve esnaf bu krediler devam ederken, Merkez’in faizine göre artan oranlarda faiz ödemeye mecbur kalacaklar.
Bankaların bu süreci yani faizlerin artış trendine gireceğini önceden gördüklerini belirten uzmanlar, o nedenle kısa vadede kalıp fazla risk almadıklarını hatırlattılar. Bu nedenle faiz artışından olumsuz etkilenilmediği kaydeden uzmanlar, bankaların faizlerdeki artışlardan fazla rahatsızlık duymadıklarını söylediler. Bankaları zorlayacak tek konunun zorla aldırılan tahvil-bonolar olduğunu, onların çoğunun da uzun vadeli olması ve faizlerinin yükselmesi nedeniyle, enflasyona bağlı faiz düştükçe, bunların da karlı hale geleceğini söylediler.
Bankaların rahatlığına karşı özellikle esnaf ve KOBİ’lerin zor bir sürece girdiği kesin. Uzmanlar artan faiz oranlarına bağlı olarak KOBİ’lerin ve inşaat başta olmak üzere bazı sektör temsilcilerinin yakında şikayet için Cumhurbaşkanı’nın kapısını aşındırmaya başlamalarını bekliyorlar. Yıl sonu gelmeden bu baskıların artması beklenirken, bu durum Bakan Şimşek’i zor durumda bırakabilir.
İşte bu noktada faiz artışlarının, daha doğrusu parasal sıkılaşmanın, kademeli yapılmasının fayda ve zararlarının tartışılması gerekiyor. Kademeli faiz artışı ile hem bir an önce negatif reel faizden kurtulma imkanı kaybedildiği için güven verilemiyor, hem de süreç uzadıkça uygulanan politikalarda geri dönüş riskleri artmaya başlıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın artacak baskılar üzerine parasal sıkılaşmayı bırakıp tersine bir gevşemeye dönmesi, şimdiye kadarki kazanımların da kaybedilmesine neden olabilir. Halbuki “Sert faiz artışlarıyla geri dönülemeyecek noktaya ulaşılsa”, buna göre önlemler alınıp, durumun yarattığı rahatsızlığın yumuşatılması için yeni çareler gündeme getirilebilirdi.
Ancak belli ki Erdoğan büyüme oranlarından taviz vermemek için kademeli faiz artışından yana tavır koyuyor. ABD’de söylediği “büyümeden taviz vermeden enflasyonu indireceğiz” sözü de buna dayanıyor. Halbuki enflasyonda daha önce görülen yüzde 68’in aşılması kesinleşirken, yüzde 75 gibi çok önemli bir eşiğin bile aşılması tehlikesi bulunuyor. Önümüzdeki ay reel kesimin krediler konusundaki baskıları arttığı takdirde, Merkez Bankası’nın faiz artışlarına nasıl devam edeceği de merak konusu olacak.
Ayrıca şimdi faiz oranlarındaki artış düşük tutulsa bile, 2024 Mayıs’ta yüzde 75’e çıkması beklenen enflasyonla birlikte, seçimlerden sonra çok daha sert faiz artışları yapılmak zorunda olduğumuzu da unutmayalım. Aynı dönemde, yani seçim sonrasında sadece faizde değil kurlarda da önemli sıçramaların gündeme gelmesi, bu gidişle kaçınılmaz olacak.