İran: Devrim Muhafızlarının el koyduğu geminin mürettebatı serbest bırakılacak
İsrail gibi son teknoloji izleme cihazlarına, Mossad ve Şinbet gibi iç ve dış istihbarat teşkilatlarına sahip bir ülkenin nasıl olur da Hamas'ın saldırısında ağır hasar aldığı cumartesi gününden beri tartışılıyor. Uzmanlar bunu kibre ve istihbarat teşkilatının yetersiz kalmasına bağlıyor.
Hamas İsrail’e yönelik saldırılarını hem havadan hem denizden hem de karadan gerçekleştirdi. Bu saldırılar sırasında siviller de hedef alındı. İsrail tarafında 700 kişi hayatını kaybederken, rehin alınanlar ve yaralananlar da oldu.
Cumartesi sabahı hava saldırısı sirenleriyle başlayan gün, İsrail için son 50 yılın en büyük saldırısının da başlangıcıydı. İsrailli yetkililer için çok sayıda soru mevcut. Bir İsrail askerinin İsrail topraklarına yapılan saldırıda son kez esir alınmasının üzerinden 17 yıldan fazla zaman geçti. İsrail, 1948’teki bağımsızlık savaşından bu yana da askeri üslerine, kasabalarına ve kibbutzlarına bu türden bir sızmaya hiç şahit olmamıştı. ABD’li yetkililer de İsraillilerin yakın zamanda saldırı beklediğine yönelik bir bilgiyi Washington’la paylaşmadığını bildirdi.
Hem yoksul hem de kalabalık bir nüfusa sahip Gazze şeridini kontrol eden Hamas’ın saldırısı, özellikle de son derece güçlü izleme sistemlerine sahip istihbarat teşkilatı Mossad’a sahip İsrail’i nasıl bu kadar etkileyebildi?
İsrail ordusunun (IDF) eski sözcülerinden Jonathan Conricus, “Sistem başarısız oldu. Bu sadece basit bir bileşenin çökmesi değil. Tüm savunma yapısı İsrailli siviller için gerekli korumayı sağlamakta başarısız oldu. Bu İsrail için Pearl Harbor türünden bir an. Bugüne kadar belli bir gerçeklik vardı, bugünden sonra da gerçeklik olacak” dedi.
IDF, cumartesi günü yaşananların istihbarat hatası olup olmadığı yönündeki soruları defalarca geçiştirdi. Kurumun sözcüsü Yarbay Richard Hecht, CNN International’a yaptığı açıklamada İsrail’in mevcut savaşa ve sivillerin hayatını korumaya odaklandığını söyledi. Hecht, “İstihbarat konusunda neler olduğunu daha sonra konuşacağız” dedi.
İster tesadüf eseri isterse planlı olsun bu saldırılar, 1973’te Arap devletlerinden oluşan koalisyonun İsrail’e sürpriz saldırı başlattığı bir diğer öngörülemeyecen savaşın 50’nci yıldönümünden bir gün sonra gerçekleşti. İsrail’in eski Başbakanı Naftali Bennett, CNN’den Fareed Zakaria’ya yaptığı açıklamada buna rağmen saldırının İsrail için sürpriz olduğunu söyleyerek, “Askeri tarihte daima büyük sürprizler olur. Pearl Harbor, Barbarossa, Yom Kippur savaşı gibi. Günün sonunda istihbaratın da bir sınırı vardır” dedi.
26 yıl boyunca CIA’de çalışan ve bu istihbarat kurumunda terörle mücadele, Orta Doğu ve Güney Asya konularında uzmanlaşan Marc Polymeropoulous ise NBC’ye verdiği demeçte bu saldırıları 11 Eylül saldırılarına benzeterek, “İsrail’de 1973’ten bu yana böylesine feci bir istihbarat başarısızlığı yaşanmamıştı” dedi. Polymeropoulous ayrıca, “Bunu nasıl gözden kaçırdıklarını aklım almıyor” dedi.
Dış İlişkiler Konseyi’nde ABD-Ortadoğu Diplomasisi alanında çalışmalar yapan Martin Indyk, Foreign Affairs’a verdiği demeçte, İsrail’in Hamas’ın bunu yapmaya ‘cesaret edemeyeceğini’ düşündüğünü söyledi. İsrailli yetkililerin düşüncesine göre, “Hamas buna cesaret edemezdi çünkü ezilirdi ve Filistinliler, yeni bir savaş başlattığı için Hamas’a karşı cephe alırdı” diyen Indyk de saldırıyı 11 Eylül saldırılarına benzeterek, “İsrailliler ‘Nasıl olur da ayak takımından oluşan bir grup terörist bunu başarabiliyor?’ diye düşünüyor. Bu sorunun cevabını henüz bilmiyoruz. Ama eminim ki bir nedeni kibirdi. İsrail, salt gücüyle Hamas’ı caydırabileceğine ve İsrail’in uzun vadeli sorunlarla uğraşmak zorunda olmadığına inanıyordu” yorumunda bulundu.
İsrail 2005 yılında Gazze’den çekildiğinden beri sınırını saldırılara karşı korumak için milyarlarca dolar harcadı. Yüz milyonlarca dolar harcayarak sensörlü ve akıllı sınır sistemi inşa etti.
Bugüne kadar da Gazze’den İsrail’e fırlatılan birçok roket önlendi, direnişçilerin havadan ya da yeraltındaki tünellerle İsrail’e sızmaya çalışması engellendi. İsrail, cumartesi günkü saldırıları durdurmak için de ABD’nin yardımıyla geliştirilen roket savunma sistemi Demir Kubbe’yi kullandı.
Ne var ki bu sistemler başarısızlığa mahkum oldu. İsrail cumartesi günü Hamas’ın 2200 roket fırlattığını açıkadı. Bunların kaçının engellendiğine dair net bir rakam verilmedi. Yetkililer akıllı sınır sisteminin görevini başarıyla yerine getirip getirmediği hakkında da yorum yapmadı. Zaten yapmalarına da gerek yoktu. Hamas buldozerlerle telleri aşmayı başardı, bazıları denizden bazıları da paramotorlar denen hava araçlarıyla sınırı geçti.
İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın eski Orta Doğu müzakerecilerinden Aaron David Millet, CNN’den Wolf Blitzer’a yaptığı açıklamada Gazze yakınlarındaki İsraillilerin ‘açık bir şekilde yeterince korunmadığını’ söyledi. Millet, “İsraillilerin böyle bir saldırıya uğrayacaklarını tahmin ettiklerini sanmıyorum” dedi.
Küresel güvenlik konularına odaklanan bir kurum olan Soufan Center’da kıdemli araştırma görevlisi Colin Clarke ise, cumartesi günkü öngörülemeyen saldırının asıl sorumlusunun İsrail olduğunu söyleyerek bunu, “İsrail’in mükemmel, dünya standartlarında istihbarat toplama ve analiz etme yetenekleri var. Dolayısıyla kendi arka bahçesinde neler olup bittiğini gayet iyi çözebiliyor olması gerek. Bu konuda sorumluluk tamamen İsraillilere ait” sözleriyle açıkladı. Clarke, İsrail’de son dönemde yaşanan iç siyasi karışıklığın da istihbarat başarısızlığında rol oynamış olabileceğinin tartışılabileceğini söylüyor.
Malum İsrail’de 40 haftadır halk aşırı sağcı hükümetin yüksek mahkemenin yetkilerini sınırlandırdığı yargı reformuna karşı protestolar düzenliyor. Bu protestolara yedek askerler ve hatta Mossad içinden yetkililerin bile destek verdiği bildirilmişti.
Son yıllarda ‘iki devletli çözüm’ meselesi İsrail’in dile getirmekten itinayla kaçındığı bir ifadeydi. Bu süreçte İsrail irili ufaklı Arap ülkeleriyle de iletişimini yeniden kurarken, Filistin meselesi dünya gündeminden neredeyse tamamen kayboldu. Batı Şeria ve Gazze’den yalnızca saldırıya uğradıklarında bahsedilir oldu.
Hayfa’da yaşayan Filistinli avukat Diana Buttu ise NYT’ye verdiği demeçte, “Bundan çıkarılacak bir ders varsa o da bunun bir güvenlik başarısızlığı olmadığıdır. Bu, dünyanın çatışmayı ele alma konusundaki başarısızlığını gözler önüne seriyor. Bölgede her gün şiddet vardı. Şiddetle uyanıyoruz. Filistinlilere uygulanan şiddetle yatağa giriyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Trump döneminde ABD’nin İsrail Büyükelçisi David Friedman NBC’ye verdiği demeçte, “İsrail’i öyle ya da böyle takip ettiğim 40 yılı aşkın süreçte böyle bir şey olduğunu görmedim. Sınırın bu şekilde ihlal edildiğine hiç şahit olmadım. Genellikle Gazze’den bir kişi bile sınıra yaklaşsa, hiçbir şey yapmasa bile durdurulup etkisiz hale getirilir” dedi.
Haaretz yazarı Gideon Levy, El Cezire’ye verdiği demeçte İsraillilerin Hamas saldırısı sebebiyle kendilerini aşağılanmış hissettiklerini de söyledi. ‘İsraillilerin ne olduğunu, ordularının nasıl gafil avlandığını henüz anlayamadıklarını’ belirten Levy, “En güçlü orduya ve askeri teknolojiye sahip olduğumuz gibi geleneksel bir cahil görüş var. Ayrıca hükümet Batı Şeria’daki birliklerini büyütürken güney cephesini boş bıraktı. Anlayacağınız kibir ve önceliklerin farklılaşması bizi bu eşi benzeri görülmemiş duruma getirdi” dedi.
“İsraillilerin bu şoku ve travmayı sindirmesi yıllar sürecektir” diyen Levy, bu durumun İsraillilerin işgal altındaki topraklarda ve Gazze’de yaşayan Filistinlileri algılama şekillerinin değişmesine yol açması gerektiğini söyledi ve, “Filistinlilerin de insan olduklarını ve askeri yeteneklerini gösterebileceklerini fark etmeliyiz” diye ekledi.