Bir İran çözümlemesi: ‘Kağıttan aslan’ mı, orantılı gözdağı mı?
Hamas'ın füzeleri İsrail'in 'aşılmaz' denen hava savunma sistemi Demir Kubbe'yi nasıl aştı? Demir Kubbe sistemi nasıl çalışıyor? Batı Şeria ve Gazze'de istihbarat yapılanması güçlü olan İsrail bu denli büyük bir saldırıdan nasıl haberdar olamamıştı?
Editör notu: Bu yazı ilk olarak 10 Ekim 2023 tarihinde yayına alınmıştır. İran’ın İsrail’e attığı füze ve dronların Demir Kubbe sistemini bir kez daha hatırlatması üzerine Demir Kubbe nedir, nasıl çalışır bir kez daha göz atalım.
Hamas 7 Ekim 2023 Cumartesi sabahı İsrail’e yönelik son yılların en büyük harekatını gerçekleştirdi. Yetkililer Gazze’den İsrail’e 5 binin üzerinde roket fırlatıldığını duyurdu. Daha ilk günden beri Hamas’ın saldırılarına İsrail’in hazırlıksız yakalandığı ve istihbaratının bunu öngörememesi tartışılıyor. Bu tartışmalara Türkiye’den çeşitli uzmanların da katkısı var. Ama önce Demir Kubbe’yi inceleyelim.
Demir Kubbe, İsrail’in füze saldırılarından kendini korumak için kurduğu karmaşık bir hava savunma sisteminin adı. Onlarca radar, bütün bu radarları birbirine bağlayan hızlı iletişim alt yapısı, dağınık bir karar verme bilgisayar sistemi ile son derece hızlı hareket edebilen füzelerden oluşuyor.
Radarlar havadaki füzeyi daha fırlatıldığı anda saptıyor, bilgisayar onu izleyip rotasını belirliyor, füzeler ise ateşlenip havadaki füzeyi havada imha ediyor, hedefine ulaşmasını engelliyor.
BBC Türkçe’nin derlemesine göre sistem İsrailli savunma şirketi Rafael ile İsrail devletine ait Hava ve Uzay Sanayileri kurumu tarafından ortak geliştirildi. Sistemin üretimi İsrail’in kuzeyindeki tesiste yapılıyor.
İsrail basınında yer alan haberlerde üretiminin ilk etapta tamamen ülkenin kendi kaynaklarından karşılanması planlanıyordu. Ancak seri üretime geçilmesinin ardından ABD’den alınan finansal destek karşılığında sistem bileşenlerinin yarısı ABD’de üretilmeye başlandı.
ABD’nin İsrail’in füze savunma sistemleri programına yıllık 500 milyon dolar destek vermesi öngörülüyordu.
İsrail Demir Kubbe sistemini 2011 yılında kullanmaya başladı. Bu İsrail’in farklı menzillerdeki füze saldırılarına karşı geliştirdiği üç hava savunma sisteminden ilkini oluşturuyor.
Demir Kubbe roket, füze ve havan toplu gibi kısa menzilli saldırılara karşı kullanılıyor.
Rafael internet sitesinde Demir Kubbe’yi “etkinliği muharebe ortamında kanıtlanmış dünyanın tek çok amaçlı sistemi” olarak tanımlıyor.
İsrail’in diğer hava savunma sistemleri uçak, insansız hava aracı ve uzun menzilli füzeler gibi orta ve uzun menzilli tehditlere karşı geliştirdiği Davut’un Sapanı, atmosferin en üst katmanlarına kadar ulaşan Ok 2 ve atmosfer dışına çıkabilen Ok 3 olarak sıralanıyor.
Demir Kubbe hem gece hem gündüz hem de her türlü hava koşulunda çalışacak şekilde tasarlandı.
Demir Kubbe kapsamında tehdidi algılayan radar sistemi yer alıyor. Bu radarlar gelen roketin ne ölçüde bir tehdit oluşturduğunu tespit ediyor.
Atılan roketin yerleşim yerlerine ya da önemli altyapı tesislerine yönelmesi halinde ise bunu imha etmek üzere füze gönderiliyor.
Bu füzeler mobil üniteler ya da sabit noktalardan ateşlenebiliyor ve bunlar aracılığıyla gelen roket havada imha ediliyor.
Rafael sistemin yüzde 90 başarı oranına sahip olduğunu söylüyor.
Ancak daha önceki çatışmalarda da görüldü ki Hamas’ın çoğu “ev yapımı” birkaç yüz dolar değerindeki roketleri bu pahalı sistemi delerek hasara ve can kaybına yol açıyor.
Demir Kubbe’de kullanılan savunma füzeleri 20 bin ila 100 bin dolara mal oluyor.
Hamas’ın ucuz roketlerle gelişmiş savunma sistemini yorduğu ve peşinden gelen roketlerin füze kalkanını bu sayede aşabildiği belirtiliyor.
İsrail tarafında kaygı yaratan bir diğer nokta da atılan roketlerin Kudüs ve Tel Aviv’in dış mahallelerine ulaşabiliyor olması.
Demir Kubbe İsrail’in özellikle Gazze’den Hamas ve İslami Cihad tarafından atılan roketlerin can ve mal kaybına yol açmasını engelleme çabalarında önemli rol oynuyor.
Dönem dönem çatışmaların şiddetlendiği bu bölgede özellikle İsrail’in güneyinde normal hayatın devam etmesi ve güvenliğin sağlanmasında kritik önem taşıdığı belirtiliyor.
Bu sistemi savunanlar Demir Kubbe sayesinde İsrail’in kendisine yönelik tehdidi azalttığını ve özellikle 2010’larda gerilimin yükseldiği dönemlerde bu sayede kara harekatına gerek kalmadığını ifade ediyor.
Ancak İsrail’in Gazze’den gelen tehditler karşısında bu sisteme fazla güvendiğini ve diğer güvenlik artırıcı önlemlere yeterince kaynak ayırmadığını düşünenler de var.
Bunların başında da roket saldırısı anlarında erken uyarı sisteminin yeterince etkin çalışmaması ve yeterli sayıda sığınak olmaması geliyor.
İsrail İran’ın saldırılarında sadece Demir Kubbe’den değil, Arrow 3’ten de faydalandı. Arrow 3 İsrail’in çok katmanlı hava savunma sisteminin en üst kademesinde yer alan anti balistik füze; adından da anlaşılacağı üzere balistik füzeleri engellemek için tasarlanmış. İsrail’in ordu sözcüsü Daniel Hagari Arrow 3’ün İran tarafından ateşlenen balistik füzeleri durdurma konusunda başarı gösterdiğini söyledi.
Boeing ile İsrail Havacılık ve Uzay Sanayi’nin ortaklığında geliştirilen projeye anlayacağınız üzere ABD de büyük miktarda finansman sağlamış. İsrailli yetkililere göre 2015 yılında ilk kez test edilen Arrow 3 bir önceki versiyonunun çok daha gelişmişi; Arrow 2’den daha hızlı manevra yapabiliyor.
Bu arada İsrail’in hava savunma sisteminin bir diğer basamağı “Sihirli Değnek” olarak da bilinen ve hem kısa hem de orta menzilli tehditlere karşı koruma sağlayan David’s Sling. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi’ne (CSIS) göre David’s Sling de İsrail’in Rafael Gelişmiş Savunma Sistemi ve ABD savunma devi Raytheon’un ortak projesi olarak doğdu. Bu hava savunma sistemi 299 km uzaktaki hedefleri vurabilmek için Stunner ve SkyCeptor füzeleri kullanıyor.
Kimi analist saldırı hazırlığından İsrail’in haberdar olmama ihtimali yok derken kimi de güçlü devletlerin kendisini zayıf gösterecek bir saldırıyı görmezden gelmeyeceğini söyledi.
Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Nuh Yılmaz sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “sürpriz kuram”a dikkat çekerek şunları söyledi:
“Herhangi bir istihbarat teşkilatının yanılmazlığına/ hatasızlığına inanmak mücadeleyi baştan zihinde kaybetmektir. Herkes hata yapar. Saldıran taraf sürpriz faktöründen dolayı taktik/operasyonel açıdan öndedir. Bu da “sürpriz kuramı” altında incelenir. Hiçbir iddialı güç kendisini stratejik açıdan zayıf gösterecek büyük bir saldırıyı görmezden gelme lüksüne sahip değildir. Her şey “izin verdiler” ya da “izin vermezler” mantığıyla açıklamak analiz değil bir tarafın aktörlüğünü inkar etmektir.”
Hiç bir iddialı güç, kendisini stratejik açıdan zayıf gösterecek büyük bir saldırıyı görmezden gelme lüksüne sahip değildir. Her şey “izin verdiler” ya da “izin vermezler” mantığıyla açıklamak analiz değil, bir tarafın aktörlüğünü inkar etmektir.
— Nuh Yılmaz (@nuhyilmaz) October 8, 2023
Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısı sonrası ortaya çıkan istihbarat tartışmalarını eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş 10Haber’e değerlendirdi. Öneş saldırıdan MOSSAD ve İsrail iç istihbaratının haberdar olup boyutunu öngörememiş olabileceğini belirterek şunları söyledi:
“Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırılarının yeni bir olay olmadığını biliyoruz. İsrail’in bu konuda ciddi tedbirleri var. Demir Kubbe gibi güçlü bir savunma sistemine sahipler. Hamas’ın her saldırısından sonra İsrail’in Filistin’e büyük saldırılar yaptığını ve ablukasını sürekli artırdığını biliyoruz. MOSSAD ve iç istihbaratları da çok güçlü. Benim kişisel görüşüm haber almamaları mümkün değil. Yalnız saldırı yapılacağını öngörüp bunun karşılığını vermenin ve Hamas’a ciddi zararlar vermenin önünü açmışlardır. Bunu bir fırsat olarak kullanmış olabilirler. Ancak bu sadece bir İsrail Hamas çatışması değil.”
İstihbarattaki “sürpriz kuramı”nı sorduğumuz Öneş “İstihbarat teşkilatları da hata yapar. Ancak hata yapmak hiç haberi olmadığı anlamına gelmez. Değerlendirmede ve beklentilerde farklılıklar çıkmıştır. Sürpriz kuramını beklendiğinden farklı bir saldırı olarak da değerlendirebiliriz. Demir Kubbe’yi delme, karadan havadan İsrail’e sızma olarak değerlendirilmemiş olabilir. MOSSAD’ın burada saldırıdan haberdar olmadığını değil fakat saldırının ölçeğini belirleyemediğini söyleyebiliriz.”