Saniye saniye: Trump’a suikast böyle düzenlendi
Dünyanın hazırlıksız yakalandığı İsrail-Hamas savaşı ABD siyasetini de etkiledi. Cumhuriyetçiler İsrail'e yardımcı olabilmek için şu an başkansız olan başkan seçme sürecini hızlandırmaya çalışırken, İran'ın saldırıda parmağı olma ihtimali eleştiri oklarını Biden'a çevirdi.
ABD Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçilerin iç savaşı yakın bir zamanda durulacak gibi görünmüyor. Bir yanda zaten aylardır sorun olan ve çözülemezse meclisin çökmesine neden olacak bütçe meselesi, diğer yandan hava şartlarının zorlaşmasıyla her zamankinden daha çok yardıma ihtiyaç duyacak Ukrayna’ya yapılması planlanan yardım derken, şimdi de İsrail’in Gazze ablukası ve hava saldırıları Temsilciler Meclisi’nde telaşın iyice artmasına yol açtı.
Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi içinde çoğunluğu oluşturduğu için Meclis Başkanlığına seçilecek aday her türlü Cumhuriyetçi olacak. Ancak yeni görevden alınan ve Cumhuriyetçilerin daha ılımlı kesiminden olan Kevin McCarthy’nin bile göreve gelmesi için çok çabalaması, taviz vermesi gerekmişti. McCarthy ancak 15 oturumun ardından Temsilciler Meclisi başkanı seçilebilmişti. Bin bir güçlükle seçilen bir meclis başkanının dene görevden alındığına gelince, çünkü partinin Trumpçı kesimi McCarthy’nin Demokratlarla işbirliği yaptığını inanıyordu. Bunda kasımda kabul edilmesi gereken yıllık mali bütçeye tampon olması için belirlenen geçici bütçeyi Demokratlara uyarak kabul etmesi de etkili olmuştu.
Uzun lafın kısası bu yeni seçimin de kolay geçmesi beklenmiyor. Cumhuriyetçiler şu anda adayların kimler olacağını konuşuyor. Biri belirlendi bile: Louisianalı Cumhuriyetçi Temsilci Steve Scalise. Ancak rakibi olarak gösterilen bir diğer Ohiolu muhafazakâr Jim Jordan’ın destekçileri Scalise’yi desteklemeyi reddetti. Bu da yeni bir savaşın başlangıcı anlamına geliyor.
Çarşamba günü yapılan gizli oylamada Cumhuriyetçiler 113’e karşı 99 oyla şu an çoğunluk lideri olan Scalise’yi Yargı Komitesi’ne başkanlık eden ve eski Başkan Donald Trump tarafından desteklenen Jordan’a tercih etti. Scalise Cumhuriyetçilerin adayı olarak seçilmesinden kısa süre sonra “Yapacak çok işimiz var. Temsilciler Meclisi’nin üst katına çıkıp bunu çözmemiz ve ardından meclisi tekrar açmamız gerekecek” dedi. Ancak ne Jordan, ne de destekçileri Scalise’yi destekleyerek tek aday olmasına izin vermeye hazır görünmüyor. Bu belirsizlik Scalise’nin Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu elde etme mücadelesini geriletebilir.
Temsilciler Meclisi 221’e 212 bölünmüş durumda. Seçilebilmek için gerekli olan oy sayısı ise 217. Bu da Cumhuriyetçilere çok az manevra alanı tanıyor. Jordan’ı destekleyen bir temsilciye göre ona yakın Cumhuriyetçi Ohiolu temsilciyi tercih edecek. Demokratların tamamının ise New Yorklu Temsilci Hakeem Jeffries’e oy vermesi bekleniyor.
Temsilciler Meclisi kaynamaya devam ederken Savunma Bakanlığı harekete geçerek Ukrayna’ya hava savunması ve roket mühimmatını da içeren 200 milyon dolarlık yeni bir askeri yardım paketi duyurdu. Oysa İsrail savaşı patlak verdiğinden beri tüm dünya gözlerini Orta Doğu’ya çevirdi. İsrail ordusunun Gazze’yi kontrol altında alma hedefiyle kara operasyonu başlatması halinde Lübnan Hizbullah’ıyla Irak’taki Haşdi Şabilerin de dahil olacağı bölgesel bir savaşın patlak vermesinden korkuluyor. Bu da ilginin Ukrayna savaşından kaymasına neden oldu ve bu durum Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin hiç hoşuna gitmiyor.
Nitekim Zelenski endişesini dile getirmek için “İsrail savaşına odaklanılır da Ukrayna savaşı unutulursa büyük bir tehlike ortaya çıkar” dedi. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ise bu endişenin yersiz olduğunu göstermek istercesine çarşamba günü NATO karargâhındaki toplantıların açılışında Ukrayna’ya yardım paketini açıkladı. Bunun hükümetin geçici bütçe yasasını kabul etmesinden sonraki ilk yardım paketi olduğunu belirtmek gerekiyor.
Zira Temsilciler Meclisi başkanı olmadığı için kongrenin yeni bir yardım açıklaması pek mümkün değil. Zaten son dönemde Cumhuriyetçiler içinde Ukrayna’ya yardımın kesilmesi yönünde sesler yükseliyor. Aynı Cumhuriyetçiler İsrail’i destekleme konusunda ise istekli görünüyor. Mesela Scalise Temsilciler Meclisi başkanı olması halinde ilk işinin İsrail’e yardım göndermek olacağını söyledi. Jordan da farklı bir açıklama yapmadı.
Austin ABD’nin ‘ne kadar sürerse sürsün’ Ukrayna’nın yanında olacağı güvencesini yineledi. Bu yardımın nereden gittiğine gelecek olursak ABD’de şöyle bir kural var: Hükümet kongre yeni bir adım atmazsa askeri stoklardan 5 milyar dolardan fazla ekipman çekme yetkisine sahip. Dolayısıyla hükümet şu anda bu kuraldan faydalanıyor. Ne var ki Savunma Bakanlığı’nın bağışladığı silah ve teçhizatın yerine koymak için sadece 1.6 milyar dolarlık bir fonu kaldı.
ABD’nin İsrail konuşulan bir ortamda böyle bir yardım paketi açıklamasının ülkenin hem İsrail’i, hem de Ukrayna’yı destekleyebilecek güce sahip olduğunu göstermek için Kiev dahil tüm müttefiklerine güvence vermeyi amaçladığı düşünülüyor.
ABD’de özellikle medyanın dile getirdiği iddialardan biri Hamas’ın saldırı planlamasında İran’ın doğrudan rol oynadığı yönündeydi. ABD ve müttefikleri Kudüs Gücü liderleri ile Hamas arasındaki görüşmeleri düzenli takip ediyor. Ancak İran bu iddiaları şiddetle reddediyor, Pentagon ise iddiayı destekleyecek kesin kanıt bulamadıklarını söylüyor. ABD’li yetkililer bazı İranlı siyasetçilerin Hamas saldırıları karşısında şaşkınlığa uğradığını bile söylüyor.
Yetkililer Batı istihbaratının takip edemediği gizli toplantılar yapılmış olabileceğini kabul ediyor ancak bu tür toplantılara dair de şimdilik bir kanıt bulamadılar. Bununla birlikte İran Devrim Muhafızları’nın Hamas’la temas halindeki Kudüs Gücü’nün saldırılardan genellikle önceden haberdar olduğunu söylüyor.
ABD’nin istihbarat soruşturması devam ediyor ve İran ya da başka bir devletin Hamas saldırısına doğrudan katıldığına dair kanıt bulunması ihtimali hâlâ var. Nitekim Washington bu amaçla eski istihbarat raporlarını gözden geçirip yeni bilgi arıyor. İran’dan bu kadar şüphelenilmesinin sebebi yıllarca Hamas’a silah ve destek sağlaması. ABD’li yetkililere göre bu bile Tahran’ı Hamas’ın suç ortağı yapmaya yetebilir. Ancak yıllardır silah sağlamakla saldırı konusunda doğrudan bilgi sahibi olup plana destek vermenin aynı şey olmadığının da farkındalar.
Bu noktada ABD Başkanı Joe Biden’ı İran’a karşı yumuşak davranmakla suçlayan Cumhuriyetçiler için gün doğduğunu söyleyebiliriz. Zira Biden yönetimi hem İran’la nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma konusunda şimdilik başarısız bir çaba içinde, hem de kısa süre önce mahkumların serbest bırakılması için bir anlaşmaya imza atarak insani ihtiyaçlar için kullanması şartıyla İran’ın altı milyar dolarını tekrardan dolaşıma soktu. Bu para zaten İran’ın Güney Kore’ye sattığı petrol karşılığı alması gereken paraydı. Ancak ABD yaptırımları sebebiyle hesap dondurulmuş, hiçbir banka ABD ile ters düşmeyi göze alamayarak para transferini gerçekleştirememişti.
Şimdi Trump’ın da dahil olduğu Cumhuriyetçiler tekrardan dolaşıma sokulan ve İran’a iade edilen bu paranın Hamas’ın saldırısını finanse etmeye yardımcı olduğunu söyleyerek suçu Biden’a atmaya çalışıyor. Cumhuriyetçiler bu eleştirileri yöneltirken de İran’a iade edilen paranın ‘ABD’li vergi mükelleflerinden alınan para’ olduğunu iddia ediyor. Yetkililer ise Hazine Bakanlığı denetimine tabi tutulan bu paranın saldırıyı finanse etmek için kullanıldığına dair kanıtın olmadığını söylüyor.
ABD Hazine Bakanı Janet Yellen saldırıda parmağı olduğu tespit edilmesi halinde İran’ın altı milyar dolarlık fonunun yeniden dondurulması ihtimalini göz ardı etmediğini belirtiyor. Yellen’a göre İran bu fonlara henüz dokunmamış.