Meksika’da sekiz Çinli göçmenin cesedi kıyıya vurdu
Mısır, Gazze'nin dış dünyaya açılan kapısı sayılır. Savaş patlak verdiğinden beri de Refah Sınır Kapısı en büyük tartışma konusu oldu. Buradan mülteciler de geçebilir insani yardımlar da. Ancak 12'nci güne girerken hiçbiri gerçekleşmedi. Mısır neden korkuyor, mercek altına alalım.
Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırılarda 1300 İsraillinin hayatını kaybetmesi üzerine başlayan savaşta Gazze’deki sivil halk büyük bir kayıp yaşadı. 12 gündür bölgede devam eden hava saldırılarında 22 binden fazla yerleşim yeri yok oldu, üç binden fazla insan hayatını kaybetti. İsrail ordusu geçen hafta 1.1 milyon sivile Gazze Şeridi’nin güneyine, yani Mısır sınırına doğru ilerleme talimatı verdi. İsrail’in bu talimatı vermesindeki amaç gerçekleştirilecek kara operasyonu öncesi bir uyarıydı, ancak hem Filistinliler hem de çevre ülkeler bunun nüfusun yarısının yerinden edilmesi anlamına geldiğini pekâlâ farkındaydı.
Halk bu tahliyeye zaten hevesli değildi. Çünkü 1948’de atalarının yaşadıklarını yaşamaktan, bir daha kendi evlerine dönememekten korkuyorlar. Gazze Şeridi’nde ikamet eden Filistin halkının büyük bir kısmı da zamanında İsrail tarafından yerinden edilmiş kişilerin evlatları, torunları. Ayrıca bölgedeki hastanelerde yatan yaralıların verilen süre zarfında tahliye edilmesi neredeyse imkansız. Kritik hastaların nasıl taşınacağı bir sorun, çünkü İsrail yakıtı kesti. Taşınsalar bile güneyde gidebilecekleri yatağı, ekipmanı olan başka bir hastane yok. Gazze yetkilileri tüm hastanelerdeki yatak kapasitelerinin dolduğunu söylüyor. Sağlık sistemi felç olmuş durumda.
Tahliyelerden korkan diğer taraf ise Mısır. İsrail’in tahliye emrinin hemen ardında Gazze’yle sınırı çizen Refah Sınır Kapısı’na yüzlerce güvenlik gücü konuşlandırıldı, 2020’de başlayan beton duvar örme çalışması hızlandı. Mısır’ın bu tutumu 2.3 milyon insanın Sina Yarımadası’na akın edeceğinden korkmasından kaynaklanıyordu.
Kahire yönetimi özellikle de Müslüman Kardeşler lideri Muhammed Mursi’nin darbeyle indirilmesinin ardından bu bölgede cihatçı örgütlerle çok ciddi çatışmalara girişmiş, bunun üzerine de sınırını kapatma adımı atmıştı. Financial Times “Mısır kendi topraklarında İsrail’e karşı savaşmak isteyen militanların da içinde olabileceği bir topluluğu kontrol etmek istemeyecektir” diyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Ortadoğu’da gerçekleştirdiği hızlı diplomatik turun ardından Mısır, yabancı uyruklu ve çift vatandaşlığa sahip Filistinlilerin Refah’tan Mısır tarafına geçişine izin vereceğini açıkladı. Ama bir şartla: İnsani yardımlar da sınırın Gazze tarafına girecekti. Biz bu satırları yazarken (dün akşam 20:00 civarlarında) sınır hâlâ kapalıydı. Çünkü İsrail Gazze’ye insani yardımın girmemesi konusundaki kararlılığını net şekilde göstermişti. Ancak bu kararlılık biraz gevşemiş gibi.
Çünkü İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan yeni açıklamada İsrail tarafından Gazze’ye insani yardım yapılmayacağı, ancak Mısır tarafından böyle bir girişimin de engellenmeyeceği duyuruldu. Açıklamada İsrailli esirler iade edilene kadar Gazze’ye İsrail topraklarından yardım gönderilmesine asla izin verilmeyeceği belirtildi. Mısır’ın yardımlarına ses çıkarılmayacağı söylense bile, bu da “Hamas’a ulaşmadığı sürece” denerek şarta bağlandı. İsrail’in bu tavrında 2007’de imzalanan anlaşmanın etkisi var. Bu anlaşmaya göre Mısır’dan Gazze’ye girecek bütün malzemeler İsrail’in onayından geçmek zorunda.
Mısırlı liderin ABD’li mevkidaşı Joe Biden ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinin ardından ‘Gazze Şeridi’ne Refah Sınır Kapısı’ndan sürdürülebilir şekilde insani yardım ulaştırılması’ konusunda anlaştıkları belirtildi. Hem ABD’li hem de Mısırlı yetkililerin yardımların ulaşmasını güvence altına almak için BM gözetiminde uluslararası insani yardım örgütleriyle koordinasyon içinde olacakları belirtildi. Mısır’ın sadece 20 kamyonun geçişine izin vereceği belirtildi.
Ancak şöyle bir durum da söz konusu: Mısırlı yetkililer İsrail’in Gazze tarafına düzenlediği hava saldırıları nedeniyle sınırın çalışamaz durumda olduğunu belirterek, yardım konvoylarının bombalanmaması güvencesi verildiğinde kapıyı açabileceklerini ancak söylüyor. İsrail ise Hamas’ın rehin aldığı esirler serbest bırakılmadıkça ateşkes yapmayı reddediyor.
Şimdi gelelim işin siyasi boyutuna. Kahire yönetimi, olur da Gazze Şeridi’nden 2.3 milyon mülteci Mısır’a geçiş yaparsa yaşayacağı krizden endişe duyuyor. Bu korkular yersiz değil. İsrail daha önce de Mısır’dan Filistin devletinin kurulmasını çok istiyorsa topraklarının bir kısmından vazgeçmesini önermişti.
Mısır’ın devrik Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek 1983 yılında İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher ile Lübnan’da sürgündeki Filistinlilerin Sina’ya yerleştirilmesi konusunda anlaşmaya varıldığı iddiasını 2017 yılında yalanlamıştı. Mübarek ayrıca İsrail’in 1967’de ele geçirdiği ancak 1979’da Camp David Anlaşması ardından iade ettiği topraklarda Filistin devleti kurulmasına ilişkin benzer bir öneri sunan Netanyahu’yu da 2010 yılında reddetmişti.
İsrail’in Mısır Büyükelçisi Amira Oron geçen hafta Filistinlilerin Sina’ya sürülmesiyle ilgili ülkede artan endişeleri gidermeye çalışarak “Sina Mısır toprağıdır” demişti. Benzer bir şekilde Sisi de dün yaptığı açıklamada “Filistinlilerin tehcir edilmesine yönelik bir düşünce varsa İsrail’de Necef Çölü var” sözlerini dile getirdi.
Arap Birliği’nin geçen hafta çarşamba günü Kahire’de yaptığı acil toplantının ardından 22 üyeli blok Filistinlilerin bir kez daha komşu ülkelere sürülmesine yönelik tüm girişimleri reddetme kararı aldı. Arap Birliği Başkanı Ahmed Ebul Geyt, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e “İsrail’in Gazze nüfusunu sürmeye yönelik deli saçması çabayı kınaması” için acil çağrıda bulundu.
Sisi de Filistin mücadelesini ‘tüm Arapların davası’ olarak tanımladı ve “Filistin halkının topraklarında sabit kalmasının önemli olduğunu” söyledi. Bu Mısır’daki dini kurumlar ve halk içinde de yankı buldu. Mısır Temsilciler Meclisi üyeleri pazar günü düzenlediği oturumda Filistinlilerin Sina’ya yerleştirilmesini toplu olarak reddetti. Mısırlı kaynaklara göre bir milletvekili Mısır hükümetinden İsrail’in Kahire büyükelçisinin sınır dışı edilmesini ve Mısır büyükelçisini de geri çağırmasını istedi.
Bununla birlikte Kuzey Sina Valisi Muhammed Abdül Fadıl Şuşa yerel yetkililerden ‘gerekirse barınak olarak kullanılmak üzere okulları ve boş arazileri listelemelerini’ istedi. Bu da Mısır’ın, “her koşulda ulusal güvenliği önceleyeceğini” dile getirmesine rağmen, bazı mültecileri kabul edebileceği anlamına geliyor.
Tabii bu mültecilerin ince eleyip sık dokuyarak seçileceği düşünülüyor. Çünkü yıllardır Sina’da devam eden çatışmalar söz konusuyken Mısır’ın yaklaşan seçimleri tehlikeye atacak bir adım atması pek mantıklı görünmüyor. Dolayısıyla Mısırlı haber kaynağı Mada Masr’ın aktardığına göre Filistinlilerin Sina’nın en büyük şehri Ariş’e girmesini önlemek için mülteci kampı olarak belirlenecek bölgelerin çevresi güvenlik kordonu altına alınabilir.
Seçim demişken, Mısır’ın yeni bir mülteci akınına sıcak bakmamasının bir nedeni de şu an yaşadığı ekonomik kriz. Ülke iflasın eşiğinde, enflasyon ağustos ayında neredeyse yüzde 40’a ulaştı. İsrail-Hamas savaşının ardından yatırımcılar Mısır’ın mülteciler için herhangi bir yükümlülüğün altına girip girmeyeceğini tartmaya başladı ve bu da borçlanma maliyetinin yükselmesine neden oldu. Ayrıca Mısır nisanda patlak veren Sudan iç savaşı nedeniyle zaten 300 bin Sudanlı mülteciye ev sahipliği yapıyor.
Kahire şu anda her ne kadar ekonomik olarak zayıflamış olsa da İsrail-Hamas savaşında arabulucu olarak kritik rol üstleniyor. Sisi Filistin’in geleceğini görüşmek için cumartesi günü uluslararası zirve düzenlenmesi çağrısında bulundu. ABD hükümetinin sınır kapısının açılması, Gazze’deki Filistinlilere yardım gönderilebilmesi ya da bölgeden kaçan mültecilere ev sahipliği yapması konusunda Mısır’la masaya oturması gerekiyor.