İstanbul Müzik Festivali Günlüğü: Fransız rüzgarı esecek
Müzik ve sinema yazarı Cumhur Canbazoğlu 10 yıldır, iğneyle kuyu kazarak müzik tarihimiz üzerine ansiklopedik bir kaynak hazırlıyordu. Bu çalışmasını bitirdi. Cumhuriyet'in 100. yılında, kitap olarak düşündüğü bu çalışmasını www.orkestralargruplartarihi.com adresinde yayınladı.
Attila Özdemiroğlu, Gürer Aykal, Berkant, Yurdaer Doğulu… Müzik tarihimizin bu önemli isimlerinin ne gibi ortak noktası olabilir? Ya da Barış Manço’nun hastalanıp hastane yatması sonrasında onunla çalışan Kurtalan Ekspresi’nin Cem Karaca’yla kurduğu Edirdahan (Edirne’den Ardahan’anın kısaltılmışı) grubun hikayesini hatırlayan var mı? Manço Mongol adıyla kurulan (Barış Manço ve Moğollar) grubun işbirliği ile çıkan şarkılar hangileri? Mazhar Fuat Özkan adıyla kurulan grubun adı ne zaman MFÖ’ye döndü?
Köklü bir müzik tarihimiz var ama bu tarihe ne kadar vakıfız? Sinema ve müzik yazarı Cumhur Canbazoğlu “Müzik yazarlarımızın, ellerinden geldiğince, vakit yettiğince kitaplar, yazılar yoluyla tarihe not düştükleri dışında masalla, hurafeyle, dedikoduyla şekillenen bir geçmişi taşıyoruz geleceğe” diyor. Yani vakıf olmak isteseniz bile günümüz koşullarında bu biraz zor görünüyor. Çünkü hem kaynak az hem de bilgiler çok da sağlıklı değil.
Cumhur Canbazoğlu da 10 yıl önce bir kaynak kitap oluşturmak için kolları sıvadı. Orkestraların hikayeleri üzerinden müzik tarihimizi yazmaya niyetlendi. 10 bin grubu mercek altına aldı. Geceli gündüzlü çalışarak ‘Günlerin İçinden Canım: 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi’ adıyla kitabı yazdı. Kitap diyoruz ama aslında bir aksiklopedi… Türk müzik tarihinde yer alan gruplardan 2298’ini tek tek hikayesini anlatıyor Canbazoğlu. Lakin bu kitap çeşitli nedenlerden dolayı yayınlanmadı. İşte şimdi o kitabı www.orkestralargruplartarihi.com adıyla bir internet sitesi dönüştürdü Canbazoğlu…
Müzik yazarı Naim Dilmener, Cumhur Canbazoğlu’nun çalışması için “Arşivi/arşivlemeyi hiçbir zaman ciddiye almamış bir memlekette, arkalarında toz dahi bırakmadan hiçliğe karışmış grup ve orkestraları ismen tespit etmek dahi zordur. Kadrolarını tespit etmek ise daha da zor. Bu adımları geçip, bu isimleri birer ansiklopedi maddesi haline getirmek ve altını doldurmak ise imkansıza yakındır. İşte bu sebeple durum şudur: Cumhur Canbazoğlu imkansızı başarmıştır” diyor
Cumhur Canbazoğlu’nun imkansızı başardığı çalışması bir tık uzaklıkta. 10 binin üzerinde grup ya da orkestranın 2298’ini tek tek anlatıyor Canbazoğlu. Biz de 10Haber olarak Canbazoğlu ile konuştuk…
– Biz bir müzik ansiklopedisi bekliyorduk. sizden ama site ile çıktınız karşımıza… Kaç yıllık bir çalışma bu ve ilk yola çıkarken bu kadar uzun süreceğini tahmin etmiş miydiniz?
– Yaklaşık 10 yıllık araştırmanın ürünü bir çalışma. Kitap halinde bastırmayı hedefliyordum; ancak içerik 900 sayfaya ulaşınca, kağıt fiyatları da katlanarak artnca, olası kitabın satış fiyatı neredeyse bir servet haline geldi. Bir de araştırma bazı büyük yayınevlerinin dikkatini çekmişti; gittim, konuştuk. ‘Grup Yorum’u atarsan, basarız’ diyen oldu. Ben burada tarih yazıyorum, yayınevi bana ‘Türkiye tarihinin 40 yılına damga vurmuş grubu çıkar’ diyor. Kitabı internetten yayınlayınca bu tür engellemeleri de aşıyorsunuz açıkçası.
Ayrıca, bütün olan biten artık internetten insanlara aktarılıyor. Bir de, bulabileceğim yeni bilgileri, elektronik ansiklopedi diye tanımladığım bu çalışmaya anında ekleme olanağım var. Kitapta ise yeni baskıyı beklemek gerekiyor. Bu nedenle interneti seçtim. Aslında kapsamı daha dar bir proje gibi gelmişti bana önceleri. Zamanla internette müzik yayınlama işi ciddileşince gruplar özgürlüklerine kavuştu ve grup sayısında patlama oldu. Şimdi neyi, kimi dinlemek isterseniz elinizin altında.
– 10 binden fazla grubu incelemişsiniz kaçını yazdınız ve seçim yaparken nelere dikkat ettiniz?
– 2298 orkestra ve grubun öyküsünü madde madde yazdım; 8627 tanesinin de adını listeledim. Bunu yaparken 2000’li yıllarda kurulmuş gruplardan pazarda, internet ortamında satılmış-satılan albümlerle tekliler yayınlamışların öykülerine yer verdim; diğerlerinin de adlarını listeye koydum. Yapıtlarını Türkiye pazarında değerlendiren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti grupları ile başta Almanya olmak üzere, ülke dışında müzik yapan insanlarımızın, soydaşlarımızın kurduğu topluluklar da yer aldı çalışmada.
– İnternet ortamı olduğu için site sürekli yenilenecek mi, gruplar ortaya çıktıkça siz de yazmaya devam edecek misin?
– Tam da Cumhuriyetimizin 100 yaşına bastığı bir yıldayız. Bu çalışma da 100 yıllık bir dönemi kapsıyor. Kitabın konusu tamamıyla popüler müzik yapanlar, cazcılar ve rock kulvarındakiler. 1923’ü çıkış alarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin hemen öncesinde ve devamında bizim topraklarda yaşanan orkestra-grup serüvenini anlattım. 100 yılda olup bitenle ilgili yeni bilgi geldiğinde ekleyeceğim.
“Müzik yazarlarımızın, ellerinden geldiğince, vakit yettiğince kitaplar, yazılar yoluyla tarihe not düştükleri dışında masalla, hurafeyle, dedikoduyla şekillenen bir geçmişi taşıyoruz geleceğe” diyorsunuz, bu durum dijital dünyanın bilgi kirliliği ile birleşince gerçekler nasıl kayboluyor?
– Bizde kenara köşeye bir şeyler yazma, not düşme, anılarını kaleme alma gibi alışkanlık zayıf olduğundan haliyle bilgilerin güvenirliği de düşük. Genç kuşak da genelde buna dahil. İletişim çağında kendilerini müziksever ayrıntısıyla tanıtma gibi derdi olanların sayısı az. Yaşını başını almış müzisyenlerde ise durum daha vahim. Kaç tane plağı olduğunu bilmeyenler, kimlerle çalıştığını unutanlar çoğunlukta. Söyleşi yaparken siz hatırlatıyorsunuz çoğunu; ‘Hay sen bin yaşa’ gibi iltifat alıyorsunuz. Tabii sonuçları da hiç hoş olmuyor bu ihmalin; internete bir şekilde koyulmuş bilgi iki, üç gün sonra doğru kaynak kabul edilip orada burada kullanılıyor ve tarihe böyle geçiyor. Şarkıları kimlerin söyledikleriyle ilgili yanlışlıklara sık rastlanıyor.
– Cumhuriyetin 100. yılına bir armağan gibi çalışmanız. Türk müzik tarihini anlatıyorsun adeta, nereden nereye geldik sizce?
– Bizim kadar çok çeşit müzik dinleyen başka ülke var mı bilemiyorum. Bu nedenle müthiş bir zenginlik söz konusu. 90’lardaki pop patlamasından, çatlamasından sonra kendi müziğini en fazla dinleyen, yabancıya prim vermeyen, hatırı sayılır müzik marketi olan ülkeler arasında Çin Halk Cumhuriyeti’yle ilk sırayı paylaşıyoruz. Dedim ya, ürünlerini halka ulaştırma çabasında internet sihirli değnek gibi grupların talihini değiştirdi. Bu olumlu; ancak para kazanan var mı derseniz, aynı iyimserliği sergileyemeyeceğim. Sansürcüler müziğe eğlence yerine sanat gözüyle bakabildiğinde konserler maddi açıdan çare olacaktır. Tabii rapçileri de unutmayayım, sürekli, taze, şahane işler yapıyorlar.
– Naim Dilmener çalışmanız için “Bu kitapla iğne ile kuyu kazmanın da ötesine geçmiş Cumhur; kaşık ile önce okyanusu boşaltmış, sonra da tekrar doldurmuş” yazmış, geriye dönüp bakınca bu çalışma için neleri feda ettiniz?
– Gözlerimi kaybettim dermişim; şaka. Benim sinema yazarlığı yanım da var; o cenahta Agah Özgüç, Atilla Dorsay, Rekin Teksoy, Turhan Gürkan ve birkaç abimiz vakanüvis titizliğiyle Yeşilçam’ın tarihini tutarak önemli ve değerli hazine bıraktı. Müzikte ise durum farklı; kaynaklar kısıtlı. Mesela grupta aynı dünya görüşü, hedef, müzikal tat, fikir gibi ortak değerler geçerli olduğundan, değişen eleman sayısı ortalama 15-20’de kalırken, bu sayı orkestralarda çok fazla. Orkestrada ortak duruş ve felsefeden çok, çalgıya hakimiyet önemli olduğundan, topluluklar arası yoğun eleman alışverişi yaşanmış.
Birincil kıstas, repertuvardaki parçayı en iyi şekilde çalmak olduğundan örnek verilmesi gerekirse Ahmet gidince, Mehmet geliyor, bir süre sonra onun yerine kadroya Hasan dahil oluyor, parasal sıkıntı ya da başka nedenle ayrılınca yeri kısa sürede Hüseyin’le dolduruluyor. Yeni eleman çabucak orkestraya alışıyor ve daha paralı yer buluncaya kadar sahnede elinden geleni yapıyor. İşleyiş böyle işte. Haydi gel de bir tarihi akış oluştur bunlardan. Oradan bir satır, oradan iki cümle buluyorsun ama bunların doğruluğunu sınamak ayrı bir çaba ve sabır gerektiriyor.
Böylesine yoğun trafiğin izini kısıtlı kaynaklarla sürebilmek, kayda geçirmek hayli zamanımı aldı. Şüphesiz atladığım isimler olmuştur. Bu nedenle, bu çalışmada dikkate takılacak eksiklikleri, hataları ya da gönderilecek bilgi, belge, haberleri okurlarla kurulacak iletişim ve bilgi akışı sonucu sitede değerlendirmeye hazırım. Sizin aracılığınızla duyuru yapayım: Elektronik posta adresim: [email protected]