15 hatta 30 yıl önceye dönüş: Hükümet, AYM’ye bireysel başvuruyu budama hazırlığında
Gezi Parkı davasından tutuklu bulunan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın avukatları, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, AYM kararını Yargıtay’a göndermesinin ardından açıklama yaptı. Avukatların açıklamasında “Artık dilekçe vermeyeceğiz. AYM kararını uygulayacak mahkeme aranmaktadır” denildi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin hakkında “hak ihlali” kararı verdiği TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ı tahliye etmedi. Mahkeme dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi.
Atalay’ın avukatları Evren İşler, Akçay Taşçı, Fikret İlkiz ve Deniz Özen bu gelişmenin ardından yazılı bir açıklama yayımladı. Avukatların açıklamasında, AYM kararını uygulayacak mahkeme arandığı söylendi, “AYM kararını uygulayacak mahkeme aranmaktadır. Ancak mahkeme kararı ile değil sadece bir mahkemenin başkanı tarafından imzalanmış bir yazıyla AYM kararını uygulayacak mahkeme aranıyorsa; hukuk devleti yok demektir. Hangi Mahkeme ne zaman karar verecek? AYM kararı mahkemesini arıyor” denildi.
Duyuru! pic.twitter.com/nl098nJCQT
— akçay taşçı (@baytasci) November 1, 2023
Eğer mahkemesi bulunabilirse Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasını bekleyeceğiz. Eğer mahkemesi bulunabilirse, eğer Anayasa Mahkemesi kararını yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına inanmış yargıçlar ortaya çıkarsa, mahkemeler ve yüksek dereceli mahkemeler tarafından Anayasa Mahkemesi kararı yerine getirilirse herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliğinin korunduğunu varsayacağız. Özcesi; Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı olmalı ve korumalıdır.
Anayasanın başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu tekrar hatırlatıyoruz. Hukuk sisteminin gereği gibi işlediği hakkında yaratılan izlemini savunma makamı olarak kabul edemeyiz. Dilekçe vermek, tahliye istemek gibi olup biten hukuka aykırılıkları meşru kılmayı, hukuku varsaymayı içimize sindiremeyiz. Anayasa Mahkemesi kararında tüm aşamalar ve seçilmiş milletvekilinin başına gelenler ve hak ihlalleri yazılıdır. Tekrarlamayı gereksiz sayarız. Ancak hukuka inancımızı, adalete olan güvenimizi yitirmedik. Anayasa Mahkemesi kararını uygulayın. İnsan haklarının yargı organları eliyle sürekli ihlalini önleyin. Anayasa Mahkemesi Başvurucu Can Atalay’ın Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ve Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
26 Ekim 2023 ve 27 Ekim 2023 tarihlerinde Anayasa Mahkemesi kararı gereğince Can Atalay hakkında hükmün infazının durdurulması ve bulunduğu cezaevinden salıverilmesine karar verilmesi iki ayrı dilekçeyle talep edilmiştir. Mahkeme bu taleplerimizle ilgilenmemiştir. Can Atalay hakkındaki (B.B 2023/53898. Tarih 25.10.2023) Anayasa Mahkemesi Genel Kurul kararının uygulanması için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiş olmasına rağmen hiçbir karar vermeden bekleten Mahkeme 30 Ekim 2023 tarihli yazısıyla; bireysel başvuruya konu olan ihlalin Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kararından kaynaklandığını, “…ayrıca bireysel başvuru yapıldıktan sonra ilgili Ceza Dairesince dosyanın esastan incelendiği ve karara bağlandığı, bu sebeple oluşan yeni hukuki durum karşısında Yargıtay 3. Ceza Dairesince yeni bir değerlendirme yapılmasının zorunlu olduğu anlaşıldığından” dosya Yargıtay’a gönderilmek üzere hiçbir karar alınmadan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
Görülmüş değildir ama sadece Mahkeme Başkanı imzasıyla ‘kararı Yargıtay 3. Ceza Dairesi versin’ diyerek dosya Yargıtay’a gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi kararını uygulayacak mahkeme aranmaktadır. Ancak mahkeme kararı ile değil sadece bir mahkemenin başkanı tarafından imzalanmış bir yazıyla Anayasa Mahkemesi kararını uygulayacak mahkeme aranıyorsa; hukuk devleti yok demektir. Anayasa Mahkemesi kararı uygulanmıyorsa, karar yerine getirilmiyorsa; karar verecek mahkeme bulunamıyorsa, karar vermeye dahi gerek görülmüyorsa; herkesin güvencesi olan mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığı ilkesi yok demektir. Yargı; temel insan hak ve özgürlüğünün, güvenliğinin, hukuk devletinin teminatı olması gerekirken hak ihlaline neden olamaz. Anayasa Mahkemesi kararı verilmiştir ve bu karar uygulanmadan orta yerde durmaktadır.
Hangi Mahkeme ne zaman karar verecek? Anayasa Mahkemesi kararı mahkemesini arıyor. Milletvekili seçilmiş ama siyaset yapma hakkı elinden alınmış Can Atalay’ın hapishaneden Meclise yani asıl görevine dönmesini sağlayacak Anayasa Mahkemesi kararına rağmen; karar verecek mahkeme aranıyorsa, bulunamıyorsa ve hangi mahkemenin karar vereceği bilinemiyorsa; karar vermesi gerekenler karar vermiyorsa, hiç kimsenin hukuki güvencesi kalmamış, hukuk devletinin temelleri çürümüş demektir. Milletvekili Can Atalay’ın avukatları olarak bizler yok sayıldığımız bir yerdeyiz. Savunma olarak Anayasa Mahkemesi kararı ortada durup dururken neden aynı taleplerimizi tekrarlayarak, neden mahkemelere, yüksek dereceli yargı organlarına, dilekçeler vererek kendi kendimizi “varsayılan” olarak değersizleştirelim?
Artık dilekçe vermeyeceğiz… Talebimiz yoktur, Anayasa Mahkemesi vardır ve gerçektir. Uygulanmak üzere Anayasa Mahkemesi kararı apaçık ortada beklemektedir. Karar açıktır. Çok anlaşılır bir karardır ve tane tane yapılacak olanları tek tek göstermiştir. Uygulayacak mahkeme aranmaktadır. Artık avukatlar olarak mahkemenizi bulmanızı ve karar vermenizi bekleyeceğiz. Hukuka aykırılıklara, insan hakları ve özgürlüklerin süreklilik kazanan ihlallerine ortak olmayacağız. Artık herhangi bir talepte bulunmayacağız. Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmama yolunu biz avukatlar açmadık. Sorunu bizler yaratmadık. Yok sayıldığımız bir yerde hukuk devleti varmış gibi var sayılmayı kabul edemeyiz. Ancak bunca hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında dahi; hukuk devletinin gereğinin yerine getirileceğini umuyor ve varsayıyoruz. İnsan hakları adalet yaratır, hukuku var eder. Anayasa Mahkemesi kararını yerine getirecek bir mahkeme bulunmasını, laik demokratik hukuk devleti ve demokrasi için karar verilmesini bekleyeceğiz, bekliyoruz.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TİP milletvekili seçilen Gezi Parkı davası sanığı Can Atalay hakkında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen karara ilişkin, “Hep beraber yargı sürecini bekleyeceğiz. Yargı süreci sonucunda verilecek karara da saygı duyacağız.” dedi.
Tunç, Ankara’da bir otelde düzenlenen Uluslararası Aile Hukuku Sempozyumu sonrasında basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Sosyal medyada sahte hesap açıp devlet görevlileriyle ilgili paylaşımlarda bulunan cumhuriyet savcısının, ihracının ardından Danıştay tarafından görevine iade edilmesiyle ilgili soru üzerine Tunç, Danıştay’ın bu kararının kesin olmadığını, sürecin devam ettiğini söyledi.
Tunç, “Temyiz edilip Danıştay İdari Dava Dairelerinin vereceği karar noktasında süreç devam ediyor. Orada yargılama süreci devam ediyor.” ifadesini kullandı.
Can Atalay hakkında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararın sorulması üzerine Tunç, yargının önündeki bir konuyla ilgili Adalet Bakanı’nın yorum yapmasının mümkün olmadığını bildirdi.
Yılmaz Tunç, “Anayasa Mahkemesi kararından sonra ilk derece mahkemesi, bireysel başvurunun Yargıtay sürecinde sonuçlandığı ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin verdiği karar neticesinde olduğu düşüncesiyle dosyayı Yargıtay Ceza Dairesine gönderdi. Yargının önündeki bir konuyla ilgili olarak Adalet Bakanı’nın yorum yapması tabii ki mümkün değil. Yargı bağımsız, tarafsız en doğru kararı verecektir.” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu, hukuk devletinde herkesin Anayasa ve kanunlarla bağlı bulunduğuna dikkati çeken Tunç, şunları kaydetti:
“Hiçbir kimse ya da hiçbir organ, bağlı olduğumuz Anayasa’dan almadığı bir yetkiyi kullanamaz. Yorum farkıyla Anayasa’nın bazı maddelerinin yok sayılması da Anayasa’ya aykırıdır. Hep beraber yargı sürecini bekleyeceğiz. Yargı süreci sonucunda verilecek karara da saygı duyacağız. Anayasa’mızda yüksek mahkemeler, bu mahkemelerin yetkileri ve görevleri vardır. Yargıtay, adliye mahkemelerinden verilen kararların son inceleme merciidir. Kararları kesindir. Dolayısıyla kesin hükmün nasıl kaldırılacağına yönelik hukuk sistemimizde değişik yorumlar yapılmaktadır. Kaldırılıp kaldırılamayacağı noktasında… Yine özellikle Anayasa’mızın dokunulmazlıkla ilgili 83. maddesinin birçok fıkrası vardır. Bu fıkralardan sadece birini okuyup diğerlerini okumayarak kamuoyunu da yanlış yönlendirmemek lazım.”
Dokunulmazlıkla ilgili maddelerin yıllarca uygulandığını hatırlatan Tunç, “Özellikle Anayasa’nın 14. maddesinde belirlenen durumların kanunla düzenleneceği de Anayasa’nın kesin, açık hükmüdür. Dolayısıyla belirlenen durumların neler olduğunu ve o durumlara aykırı yaptırımların nerede düzenlendiğini Anayasa Mahkememiz de biliyor, Yargıtayımız da biliyor, bütün hukukçularımız da biliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yıllarca uygulanan bu maddeleri yorum farkıyla yok sayarak hukuk sistemimizde, yargı sistemimizde, yüksek mahkemeler arasında bir çatışmayı ortaya koymanın ben doğru olmadığı kanaatindeyim. Bu, hukuk devletine zarar verir. Hukuk devletini korumak herkesin, hepimizin vazifesidir. Yasamanın da yargının da yürütmenin de vazifesidir. Hukuk devletini zedeleyecek herhangi bir yorumdan, Anayasa’nın maddelerini ilga edecek herhangi bir yorumdan kaçınmak gerekir. Bu Anayasa, Anayasa Mahkemesini de bağlar, Yargıtayı da bağlar. Yargıtayın vereceği kararı hep beraber göreceğiz.
Yargının vereceği kararlarda bir açıklama yapmamız mümkün değil. Şu anda görülen bir dava. Lehte, aleyhte görüşler var. Hep beraber süreci izleyeceğiz. Hep beraber hukuk devletini koruyalım. Eğer bu Anayasa yürürlükteyse Anayasa’nın maddelerini o tarafa, bu tarafa çekmeyelim. Bu Anayasa yeni uygulanmıyor. 83. madde yeni icat edilmedi. 83. maddenin bir fıkrasını okuyup, alttaki fıkraları yok saymak bir kere Anayasa hukuku açısından uygun olmaz. Hep beraber süreci bekleyeceğiz. Bekleyelim, görelim. Hukuk devletini koruyalım, Anayasa’ya uyalım. Bu hepimizin görevi.”