Kızıl Goncalar: Tarikattaki, anılardaki, sırlardaki darbeler!
Kanal D’nin sevilen dizilerinden ‘Dilek Taşı’nın dün yayınlanan 10. bölümüne, ülkenin sağ-sol, seküler-şeriatçı, milliyetçi-etnikçi hatlardan farklı dönemlerde birçok kez bölünmesinin sebebi olarak gösterilen silah kaçakçılığı damgasını vurdu.
Geçen hafta, ana karakterimizin nişanlısı Kenan (Ozan Dolunay) kişisel meselelere kurban gidip siyasi bir kılıf uydurularak hapse atılmıştı. Çok konuşulan bu sahnelerde dizinin toplumsal teması yeniden ivme yapmış, izleyicinin de yüreği dağlanmıştı.
Ana karakterimiz Figen’se (Hazal Subaşı) biyolojik ailesinin Ronalar, babasının da Aras Rona (Teoman Kumbaracıbaşı) olduğunu öğrenmişti. Yeni bölümü, Figen’le ilgili büyük sırrın yarattığı şok ve infialle açarız. Aras’ın uçkuru belli ki bağımsızlığını ilan etmiş canlı bir yaşam formu artık; zira Figen’in biyolojik babası olduğunu kendi de yeni öğrenir.
Olayın detaylarını babası Harun Rona (Ahmet Mark Somers) açıklar: Aras yıllar önce evlerinde çalışan bir hizmetçiyle birlikte olmuş; genç kadın bu birliktelikten gebe kaldığını sadece Harun Rona’ya söyleyip sırra kadem basmış. Harun da sorun çıkmasın diye yeni doğmuş Figen’i Aras’tan gizlemiş, ortada kalmasın diye de onu gözünün önünde olabileceği bir yere, hizmetçilerine emanet etmiştir.
Bilmediği bir çocuğu olduğunu yeni öğrenen birine göre şoku oldukça kısa sürede atlatan Aras, Figen’in babası olduğunu öğrenmesine rağmen, kendi kızının üvey kız kardeşine asılmaya devam eder. Bu yakınlaşmayı gören Ömer baba (Engin Yüksel) fenalaşır, muhtemelen hayatını kaybedecektir. Tevekkeli değil, Ömer baba bölümlerdir “aman ağzımızın tadı kaçmasın Ali Rıza Bey” tadındaydı.
Diğer ana karakterimiz Mustafa (Salih Bademci), devletin Rona köşkündeki eli olmuştu. Yeni bir kimlik edinmesi karşılığında Harun Rona’nın silah kaçakçılığı yaptığıyla ilgili kanıtlar toplamalıydı. Bu bölümde Harun Rona’nın gizli toplantı yaptığı kişileri takibe alır.
Toplantıya değinmeden geçemeyiz: Hem Türklerden hem bir gayrimüslimden oluşan bu görüşmede, geçen hafta kısaca değinilen silahların sevkiyatı yeniden gündem olur. Bilgi sızıntısını önlemek için silahların kime teslim edileceği masadaki kimseye açıklanmaz. Masadakilerin şu sözlerine tanık oluruz: “‘Ya tam susturacağız ya kan kusturacağız’ sloganıyla Konya’da başlattığımız miting, istediğimiz neticeyi elde etmemizi sağladı.” 6 Eylül 1980’de gerçekleştirilen, Kudüs Mitingi olarak da bilinen Konya Olayları, şeriatçı sloganlar atılmasından ötürü kimilerinde 12 Eylül Darbesi’nin sebeplerinden kimilerince bahanelerinden sayılıyor. Bu sahnede olayları silah sevkiyatçılarının fitillediği iması yapılmış. Şu sözlerle de bu kez o dönemlerde kurulmuş örgütlerden birini ülkenin başına bela ederek kazanç sağlayacaklarını anlarız: “Kurulacak örgütün temelleri atılmaya başlandı. Örgüt üyeleri de belli oldu. Eylemleri gerçekleştirmesi zaman alacak olsa da eylemler gerçekleştiğinde büyük bir kaos ortamı yaratacak.”
* Geçen haftaki bölümünde ‘Aile’ dizisinde Devin karakteriyle işlenen annelik teması, burada da benzer bağlamda işlenir. Figen’in biyolojik annesi olmaması, Asuman (Çiçek Dilligil) için hiçbir şeyi değiştirmemiştir. Bakım vermeyi, emek vermeyi biyolojik bağ kadar önemli görmeyen bakış açısına dolaylı bir eleştiridir bu da: “Anneliğin doğurmakla olmadığını seni kucağıma verdikleri gün ben anladım, ben seni çok sevdim Figen,” diyerek sımsıcak hislerini dile getirir.
* Kenan’la aynı koğuştan solcu bir mahkûmun ona söyledikleri, döneme benliğinden birçok şeyi feda etmişlerimize gelsin:
“Hapishaneler ne içindir bilir misin Kenan yoldaş? Herkes sanır ki suçluları içeride, suçsuzlardan ayrı tutmak için. İsterler ki bizim gibiler kendi zihinlerinde kodese düşsün, kendilerine düşman olsunlar; içten içe kalplerimiz çöksün. Bu düzene boyun eğip buradan çıkıp gitsen bile kafandaki hapisten kurtulamazsın Kenan yoldaş. İşte o zaman başarmış olurlar. Yoldaş, seni kendine düşman etmelerine izin verme.”
* Kenan’ın sağla solla hiç işi yokken, ‘masum olduğu halde’ içeri alınması vurgusu siyasetle ilgilenen, siyasi fikirlerini açıkça ifade eden, eylem yapma haklarını kullanan bireyleri kriminalize eden bir söylem. Tabii dizinin sol tandansı belli olduğu için bu imanın kasten yapılmadığı belli. Yine de bu gibi konularda hassa olmakta fayda var diyerek bu detayı iletmiş olalım.
* Hikâyede yeniden yakalanan toplumsal ivme hız kesmeden devam ettiği için senaryonun kalitesi yalpalamaktan kurtuldu. Bu şekilde devam ederse sezona yaptığı hızlı girişin hakkını verecektir. Fakat olaylar devlet, ülke, toplumsallık temasından çıkıp mafyatik ve entrikalı bir yere çekilirse aynı hızla kalitesinin düşeceği de aşikâr. Bakalım bu dengeyi kurabilecekler mi?
Künye
Kanal: Kanal D
Yapım: Pastel Film
Yapımcı: Yaşar İrvül, Efe İrvül
Yönetmen: A. Volkan Kocatürk
Senaryo: Can Sinan (öykü), Sema Tensi, Direncan Babacan
Oyuncular: Salih Bademci, Hazal Subaşı, Ozan Dolunay, Perihan Savaş, Özge Özberk, Elif Doğan, Teoman Kumbaracıbaşı, Çiçek Dilligil, Ahmet Mark Somers, Engin Yüksel, Fatih Al, Okan Selvi, Ayhan Bozkurt, Kürşat Demir, Afra Karagöz, Lena Naz Kalaycı, Ömer Toprak Yılmaz