Zelenski 60 milyar dolara çok sevindi: Dünya Amerikan liderliğini arıyor
Tayvan 13 Ocak'ta sandığa gidiyor. Mevcut durumda bağımsızlığı savunan iktidar partisi DPP yarışı önde götürüyor. KMT ise Çin yanlısı kalmakla suçlanıyor. Çin ise birleşme türküsü tutturmaya devam ediyor. Şi "Birleşme kaçınılmaz" diyor.
Tayvan 13 Ocak’ta başkanlık seçimine gidiyor. Tayvan Adası yeni yıla “küçük” bir krizle başlayabilir. Tayvan Devlet Başkanı Tsai Ing Wen’in Demokratik İlerici Partisi’nden (DPP) mevcut Başkan Yardımcısı Lai Ching Te anketlerde az farkla önde. Ve daha bağımsız bir Tayvan’ı savunan, Çin Komünist Partisi’ne (ÇKP) şiddetle karşı çıkan Lai’nin seçilmesi Beijing’i kızdırabilir.
Çin ve Tayvan arasındaki anlaşmazlık Çan Kay Şek dönemine uzanıyor. Mao Zedong önderliğindeki ÇKP ve Çan Kay Şek öncülüğündeki ordunun karşı karşıya gelmesinin ardından başarısız olan Çan Kay Şek Tayvan’a kaçarak burada Milliyetçi Çin Cumhuriyeti adı altında yönetimini sürdürmeye çalıştı. Çin o dönemde Tayvan’ı geri almak için herhangi bir girişimde bulunmadı ama o zamandan bu zamana Çin Tayvan’ı ayrı bir ülke olarak görmüyor.
İki ülke arasındaki gerilimi son dönemde ABD’nin eski Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan ziyareti büyüttü. Normalde Çin ilişkide olduğu hiçbir ülkenin Tayvan ile diplomatik ilişki kurmasını kabul etmiyor. Bu yüzden Tayvan’ın yalnızca bazı Latin Amerika ülkeleriyle diplomatik ilişkileri var. ABD’nin bu ziyaretini Çin bir meydan okuma, Tayvan’ı Çin’in parçası olarak görmeme olarak kabul etmişti. Pelosi ziyaretinden bugüne Çin’in havadan ve denizden devriyeleri Tayvan Adası’nın etrafını çevrelemiş durumda.
Tayvan’ın mevcut başkanı Tsai’nin partisinden yeni seçimlerde aday olan Lai Tayvan’ın bağımsızlığı için resmi çağrı yapmayacağını ve Beijing için kırmızı çizgi olan Çin Cumhuriyeti adını bırakmayacağını söylese de Tayvan’ın egemenliğinin “bir gerçek” olduğunu söylüyor ve diğer adaylara da hatırlatıyor: “Çin hepinizi bağımsızlık yanlısı olarak görüyor.”
Öte yandan seçimi muhalefetteki Kuomintang’ın (KMT) kazandığı bir senaryoda da sorun çıkabilir. DPP’ye göre daha Çin yanlısı bir tutum takınsa da KMT’nin adanın anahtarlarını Beijing’e teslim etmesi biraz zor. Yine de Çinli yetkililer KMT’nin zaferini Çin’in Tayvan’daki nüfuzunun işareti ve kendi zaferi gibi görebilir.
İlginç olan şu ki KMT zamanında Çan Kay Şek ve oğlu Çan Çing Kuo tarafından yönetildi ve şiddetli şekilde Çin karşıtıydı. Hatta KMT ve ÇKP arasındaki savaşta KMT iki milyondan fazla asker öldü ya da ağır yaralandı. Beş milyondan fazla sivil ise savaşın sonucu olarak açlık ve hastalıktan hayatını kaybetti.
Ne var ki zaman içinde Çin reformlar yapıp dünyaya açılmaya başladı. Çin’in ekonomisi büyürken Tayvan’daki kapitalistler Beijing’e yatırım yapmaya başladı. KMT için bu yatırımcıların desteği Tayvan’ın ekonomisini büyütmek açısından büyük önem taşıyor. Ayrıca üyelerinin tamamen Tayvan kökenli olduğu DPP Tayvan kimliğini sahiplendiği için KMT bu kimliği üstlenerek DPP’ye meydan okuyamıyor. Çünkü KMT Çin anakarasında kurulan bir parti, dolayısıyla DPP’ye “Biz daha Tayvanlıyız” deme şansı yok. Dolayısıyla KMT’nin elinde bir tek Çin kimliğini savunmak kalıyor.
Özellikle 2020 seçimlerinde DPP tarafından KMT’ye yöneltilen “Tayvan’ı Çin’e satacak” ithamlarını yalanlamakta başarısız kalan KMT hem başkanlığı hem parlamento seçimlerini kaybetmişti. KMT’nin Başkanı Eric Çu haziran ayında yaptığı bir konuşmada kendilerini “Çin yanlısı” olarak görenleri kast ederek “Bazı insanlar tarafından yanlış ithamlarla değerlendiriliyoruz, bazı medya kuruluşları bizi Çin yanlısı olmakla suçluyor. Bu baştan aşağı yanlış bir itham. Biz ABD yanlısı bir partiyiz, hem de sonsuza kadar” demişti.
Çu konuşmasında Tayvan’ın Batı’ya Çin’i daha iyi anlamasında yardımcı olabileceğini söyleyerek “Tayvan’ın demokrasisi var, Çin’in niye bir gün olmasın? Bunun gerçekleşmesi için beklememiz gerekiyor ama örnek olarak Tayvan’a ihtiyaç var” sözlerini dile getirmişti.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping salı günkü konuşmasında Tayvan’ın Çin’le yeniden birleşmesinin “kaçınılmaz” olduğunu söyleyerek seçimlere bakışını açıkça göstermiş oldu. Şi Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu Mao Zedong’un 130’uncu yaş günündeki konuşmasında “Tayvan’ın anavatanı ile tam birleşmesi kaçınılmaz bir süreçtir, doğru olandır ve halkın istediğidir. Anavatan birleşmesi gerekliliktir ve gerçekleşecektir” vurgusu yaptı.
Bu yorum Mao’dan bu yana Çin’in en güçlü lideri haline gelen ve Tayvan’ın kontrolünü ele geçirmeyi Çin’in küresel çapta güçlü ve itibarlı bir konuma getirme hedefinin temel yapıtaşlarından biri haline getiren Şi’nin önceki yorumlarıyla örtüşüyor.
Şi salı günkü konuşmasında yalnızca Taipei’dekilere değil Washington’a da üstü kapalı uyarı yaparak “Bizler boğazlar arası bağların barışçıl bir şekilde kurulmasını teşvik etmeli ve herhangi birinin Tayvan’ı Çin’den herhangi bir şekilde ayırmasını kararlılıkla engellemeliyiz” dedi.
Geçen ay San Francisco’da düzenlenen Asya Pasifik İşbirliği (APEC) zirvesi sırasında ABD Başkanı Joe Biden ile görüşen Şi bu görüşmede Çin’in Tayvan’ ile yeniden birleşmesinin “önlenemez” olduğunu vurgulamıştı. ABD şu anda Tayvan ile gayri resmi ilişkilerini korumakla birlikte Beijing’in “Tek Çin” politikasını kabul etmiş durumda. Bu politika çerçevesinde ABD, Tayvan’ın Çin’in parçası olduğunu kabul ediyor etmesine ama Beijing’in 23 milyon kişinin yaşadığı ada üzerindeki hak iddiasını hiçbir zaman resmen desteklemedi. Çıkan pek çok haberde Tayvan’ın kendini savunması için gerekli araçları temin ettiği belirtiliyor.