Kiracılar fahiş artışlara karşı Meclis’e yürüyor
Meclis’in açılması ve Devlet Bahçeli’nin “Yargıtay kararı okunsun” çıkışıyla gözler yine Can Atalay’a çevrildi. Atalay’ın vekilliği düşerse ne olacak? İktidarın masasındaki formül ne? Tıkanan süreç nasıl açılır? Tüm soruların yanıtları haberimizde.
Can Atalay 14 Mayıs genel seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay milletvekili seçildi. Atalay milletvekili seçilmeden önce Gezi Parkı Davası’nda hapis cezası almış, ancak ceza henüz Yargıtay’ca onanmamıştı. Dolayısıyla yargılamanın durdurulması, o tarihte tutuklu olan Atalay’ın tahliye edilmesi ve sonra Meclis’te yemin etmesi bekleniyordu. Beklenen olmadı ve Atalay milletvekili seçildiği halde Yargıtay dosyayı görüştü, cezayı onadı ve Atalay hükümlü hale geldi.
Atalay’ın avukatları konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Yüksek mahkeme 25 Ekim’de Atalay’ın hak ihlaline uğradığını tespit ederek tahliye edilmesine hükmetti. Ancak kararı uygulaması gereken İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi “AYM ‘hak ihlali’ tespitini Yargıtay’ın kararı üzerine yaptı” diyerek dosyayı Yargıtay’a gönderdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi de kararı uygulamayacağını duyurdu. Hatta AYM üyeleri hakkında da suç duyurusu yaptı. Atalay’ın tahliye edilmemesi üzerine başlayan tartışma iki yüksek mahkeme arasında devasa bir krize dönüştü.
Atalay’ın avukatları ikinci kez AYM’ye başvuru yaptı. Kararı uygulanmayan Anayasa Mahkemesi konuyu bir daha görüşüp yeniden karara bağladı. Bu kez kararda bir ilave vardı: Mahkeme Can Atalay’ın Anayasanın 148. maddesindeki bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi.
Önceki 25 Ekim kararında yer almayan bu ilave karar Anayasa Mahkemesi’nin kararının uygulanmamasını da başlı başına bir insan hakkı ihlali sayması anlamına geliyor. Ayrıca yüksek mahkeme kararı uygulaması gerekenin 13. Ağır Ceza Mahkemesi olduğunu da belirtti.
İkinci başvuru sonucunda da her şey bir önceki karardaki gibi oldu. Sırasıyla 13. Ağır Ceza dosyayı Yargıtay’a gönderdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi “AYM’nin hak ihlali kararının hukuki değeri yok” diyerek karara uyulmamasını kararlaştırıldı. Daire AYM’nin kararının “jüristokratik” bir davranış olduğunu savundu.
Jüristokrakrasi yargıçlar yönetimi anlamına geliyor. Demokrasinin aksine yargıçların oligarşik yönetim oluşturmasını tanımlayıp bunu eleştiriyor.
Yargıtay kararın bir örneğinin TBMM Başkanlığı’na gönderilmesine de hükmetti. Karar TBMM Başkanlığı tarafından Meclis kürsüsünde okunduğunda Atalay’ın vekilliği düşecek.
Bu arada Atalay’ın avukatları üçüncü kez Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Gerekçe olarak AYM’nin dosyayı gönderdiği 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hak ihlali kararını uygulamamasını gösterdi. Başvuruda “İhlali giderecek makamı 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin belirleyemeyeceği” vurgulandı.
Yukarıda tüm hukuki süreci sizler için özetledik, ancak çoğu kişi sürecin hukuki değil siyasi olduğunu düşünüyor. Siyaset Atalay ile ilgili sürece yoğun olarak Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin ilk “AYM kararını uygulamama” hamlesinin ardından dahil oldu.
Muhalefet ilk günden beri AYM kararının uygulanması gerektiğini söylüyor. İktidar kanadı ise tersini. Cumhurbaşkanı Erdoğan önce iki mahkeme arasındaki krizle ilgili “hakem rolündeyiz” dedi, konuyu yeni anayasaya getirdi. MHP lideri Devlet Bahçeli ise Anayasa Mahkemesi üyelerini doğrudan hedef alarak sık sık Yargıtay kararını destekleyen açıklamalar yaptı.
Özellikle AK Parti ile MHP arasındaki seçim iş birliği kararının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da tonu değişti. Son olarak “Teröristi adeta Meclis’ten cezaevine tünel kazarak kurtarma peşindeler” ifadeleriyle muhalefeti hedef aldı. Bu sözlerin ardından 11 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan önce Bahçeli ile, ardından TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile görüştü.
Bu görüşme trafiğinin ardından Erdoğan ve Bahçeli’nin Can Atalay’la ilgili kararın Meclis Genel Kurulu’nda bir an önce okunması, milletvekilliğinin düşürülmesi talebini Kurtulmuş’a ilettiği iddia edildi.
Dün Meclis açıldı. Bahçeli’nin grup toplantısında Meclis Başkanlığı’na yaptığı “kararı okuyun” çağrısıyla gözler yeniden Can Atalay’ın durumuna çevrildi. 10Haber’e konuşan Atalay’ın avukatı Akçay Taşçı “Bizim için tek bir formül var o da Anayasa’da yazıyor. Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasını bekliyoruz” dedi.
İktidar kanadında ise Can Atalay krizinin çözümü için AK Partili hukukçular ve Adalet Bakanlığı bürokratlarının CHP’li Enis Berberoğlu ve HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu formülü üzerinde durduğu iddia edildi.
Bu formül şöyle özetlenebilir: “Vekilliği önce düşür, sonra yeniden kazandır.” 12 Ocak’ta gazeteci Nuray Babacan Gazete Pencere’de, gazeteci Yücel Kayaoğlu ise Türkiye Gazetesi’nde AK Parti’nin bu formül üzerinde durduğunu yazdı. Formüle göre Kurtulmuş Yargıtay’ın kararını TBMM Genel Kurulunda okutacak ve Atalay’ın milletvekilliği düşecek.
Ardından Atalay AYM’ye düşürme kararının iptali başvurusu yapacak. Bu yol izlenir ve AYM düşürme kararını kaldırırsa karar bu kez doğrudan TBMM’ye gelecek. TBMM de Atalay’ın milletvekilliğini iade edecek. Atalay dokunulmazlık kazanacağı için yargılamaları duracak ve tahliye gerçekleşecek. Can Atalay Meclis’e gelip yemin ederek göreve başlayacak.
AK Parti kurmayları ve bakanlık bürokratlarına göre bu yolla yüksek yargı organları arasındaki kriz aşılmış olacak. Çünkü AYM milletvekilliğinin düşürülmesi kararını iptal ederse karar artık Yargıtay’a değil, doğrudan TBMM’ye gelecek.
Geçmişte Enis Berberoğlu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun aldıkları ceza sebebiyle milletvekillikleri düşürülmüştü. AYM’nin hak ihlali kararının ardından milletvekilliğinin düşürülmesi kararı iptal edilmiş, ikisi de Meclis’e dönmüştü.
Tıkanan sürecin nasıl çözüleceğini ve AK Parti kulislerinde konuşulan formülü Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu’na sorduk. 10Haber’e konuşan Kaboğlu AK Partili hukukçuların önerdiği formül için “Olacak şey değil. Siz Anayasa’yı ihlal edeceksiniz, sonra yeniden ihya edeceksiniz. Hiçbir güvencesi yok. Kararı uygulayacaksanız gelin uygulayın. Diğer tüm ihtimaller ‘Biz Devlet Bahçeli’yi dinliyoruz, kararı uygulamıyoruz’ demektir. Anayasaya saygı gösterilecek mi, gösterilmeyecek mi? Soru bu” dedi.
Kaboğlu tıkanan süreçle ilgili üç aşamalı bir çözüm önerisi sunduğunu belirterek önerilerini şöyle anlattı:
“Siyasal partilerin, demokratik kitle kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin AYM kararının uygulanması amacıyla ‘direnme hakkı’ dahil bütün Anayasal hak ve özgürlükleri kullanma yol ve yöntemlerinin en başında ‘anayasal düzen’ üzerine doğru bilgi yaymak gelmekte. Bu konuda medya tarihsel bir misyon ile karşı karşıya bulunuyor. Hukuki düzlemde ise öncelikle Yargıtay 3. Ceza Dairesi metninin bütününe yayılan yanlışları ve çelişkileri saptayarak anayasal gerçeği ortaya koyan teknik bir ‘Anayasa raporu’ hazırlanmalıdır. Sonra Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak yeniden başvuru kurumlara yönelik somut talepleri de içermeli. Bunların başında Yüce Divan sürecinin işletilmesi için Yargıtay’a başvuru, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yargıçlarına disiplin yaptırımı uygulanması için Hakimler ve Savcılar Kurulu’na başvuru ve Can Atalay kararının Genel Kurul’a sevk edilmemesi için TBMM’ye başvuru istemleri gelir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvuru hazırlık çalışmalarına da başlanmalıdır.”