İstanbul’da 6 yıl içinde 7 üzeri deprem olma ihtimali yüzde 47!
İzmir'de yüzde 100 bursla okuyan üniversite öğrencisi Mehmet Ali Ağca ve Rüya Aktım geçen yıl ara tatil için gittikleri memleketleri Hatay'da depreme yakalandılar. İki genç İzmir'de birbirlerine destek olup acılarını hafifletmeye çalışıyor.
Hatay’da tanışıp arkadaşlıklarını sürdüren Mehmet Ali Ağca ile Rüya Aktım 2022 yılı Eylül ayında üniversiteyi burslu kazanıp İzmir’e yerleşti. İzmir Ekonomi Üniversitesi İşletme Bölümü öğrencisi Mehmet Ali Ağca ve Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü öğrencisi Rüya Aktım 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli, 11 ili etkileyen yıkıcı depremin ardından birbirlerine kenetlendi. O karanlık geceyi anlatan Mehmet Ali Ağca depremden henüz bir gün önce yürüdüğü sokakların dakikalar içinde yerle bir olduğunu anlatıp şunları söyledi:
“Sömestr tatilinde ailemin yanına gittim ve bir gün sonra depreme yakalandım. Depremden birkaç saat önce eve gelmiştim. Arkadaşlarımı özlemiş, onlarla buluşmuştum. Sallantıyla uyandım. Hatay’da son aylarda zaten sık sık sallantı oluyordu. Küçümseyip birazdan geçer, diye düşündüm. Ardından cam kırılması sesleri ve çığlıklar duydum. Üstüme gardırop devrildi. Yorganı çekip beklemeye başladım. Deprem durdu. Yanıma baktım, duvarda çatlak vardı, bina düz değildi. İlk kat yıkıldığı için biz çapraz şekilde duruyorduk. Annem ve kız kardeşimin yanına gittim. Şok içinde bana bakıyorlardı. kapılar sıkışmıştı, açılmıyordu. Ev yamuktu ama ben yine de oturduğumuz ikinci kattan aşağı inebileceğimizi düşündüm. Sonra tekrar deprem başladı. Koltukların arasına girdik. ‘Dur artık’ diye bağırmaya başladım. Sonra balkonun camını kırdım, oradan dışarı atladık.”
Depremin ardından karşılaştıklarının kıyamet senaryosunu andırdığını, o anlarda gerçeklik duygusunu kaybettiğini söyleyerek “Dört sokağın tam ortasındaydık ve binalar devrildiği için yollar kapalıydı. Herkes bağırıyor, birbirinden yardım bekliyordu. Sağanak yağmur vardı. Atleti ve eşofmanıyla terlik bile giymeden kendini dışarıya atan bir kadın yardım istiyordu. Az önce çıktığımız için eve tekrar girmemiz mümkün değildi. Ama 15 dakika sonra eve girip annemin tansiyon ilaçlarını aldığımı hatırlıyorum. Kimi kaybettik, kimler yaşıyor bilmiyorduk. Akrabalarımızdan, arkadaşlarımızdan haber alamıyorduk. Telefon çekmiyordu. Etrafta kanlar içinde bağıran insanlar vardı. Delirmiş, aklını yitirmiş gibiydiler. Kimse bir şey yapamıyordu. Kaos ortamı vardı. Amcamla haberleştik ve onların çiftlik evine gitmeye karar verdik. Annemlerle yürümeye başladık. İkinci annem saydığım Fidan ablamın evinin önünden geçtik. Annem hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Çünkü yürüdükçe bütün binaların yerle bir olduğunu gördük. Daha bir gün önce arkadaşlarımla oturduğum kafenin önünden geçerken her şeyin toz bulutunun içinde kaldığını fark ettim. Enkazın altında yardım bekleyenler vardı. Üç katın arasında kalmış, vücudunun yarısı enkaz altında, yarısı dışarıda bir adamı kurtarmaya çalıştık. Bundan sonra ne olacak bilmiyordum. Evimiz yok, belki akrabalarımız yoktu, henüz kimseden haber alamamıştık” dedi.
Depremin dördüncü gününe kadar Hatay’da kaldığını, sonra İzmir’e geldiğini anlatan Mehmet Ali Ağca hayırseverlerin desteğiyle ailesinin de bir eve yerleştiğini anlattı, “Ben stajyer olarak çalışmaya başladım. Bir yandan çalışıp bir yandan okuluma devam ettim. Hazırlıkta okuyordum. Annem de bir süre iş aradı. Annem ve kız kardeşim buradaki hayata adapte olmaya çalıştı. Depresif bir dönem geçirdiler. İki hafta önce Hatay’daydım. Tek isteğim en kısa sürede Hatay’ın eski haline gelmesi. Şu an Hatay’da anılarımın olduğu sokak, cadde ya da doğum günümü kutladığım kafe bile kalmadı. Tüm arkadaşlarım her tarafa dağıldı. Ama hepimiz tekrar oraya dönmek ve Hatay ayağa kalksın istiyoruz. Hayalim okulumu tamamladıktan sonra turizm sektörüne yönelip Hatay’da otel inşa etmek. Ailem de en kısa sürede oraya yerleşmek istiyor” dedi.
Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü öğrencisi Rüya Aktım ise tatil için gittiği Antakya’da birçok plan yaparken yıkıcı bir depremle karşı karşıya kaldığını anlattı: “Mehmet Ali ile ‘Şuraya gideriz, şurada döner yeriz’ diye planlarımız vardı. O gece yatarken annem kapıyı açık bırakmamı istemişti. Seni çok özledim, gelip bakarım, dedi. Ama alışkanlığım yüzünden o gece kapattım kapıyı. Üçüncü kattaki evimizde sallantıyı hissedince geçer diye düşünmüştüm. İzmir’de de depremlere alışıktım. Soğukkanlıydım, kalkıp annemlere bakmak istedim. Kapı zor açıldı. Eşikte beklemeye başladık. Apartman eski olduğu için yıkılacağını düşündük. Aşağı inerken sarsıntılar devam etti. İnerken molozlar üstümüze dökülüyordu. Merdivenden kayarak inmeye başladık. Altı katlı apartmandan hepimiz aynı anda inmeye çalışıyorduk. İndiğimizde babam yoktu. Bacaklarım titriyordu, herkese ‘baba’ diye sarılıyordum. Çok karanlıktı, dolu yağıyordu ve çok korkuyordum.”
Bu yıl da ara tatilde Hatay’a gittiğini ancak doğup büyüdüğü yerlerin tanınmayacak halde olduğunu anlatan Aktım şöyle devam etti:
“Kendimi hiçbir yere ait hissetmiyorum. Ama oraya gittiğimde mutluyum. Akrabalarımızın bir kısmı hâlâ orada yaşıyor, ama bu artık çok zor. Mehmet Ali ile tercih sürecinde puanımız uygun olduğu için bu okulu seçmiştik. Birlikte buraya geldik. Deprem sürecinde birbirimize çok destek olduk. Okulumuz bir dönem hibrit olmuştu. Ben gelip onların öğrenci evinde kaldım. Ailem Denizli’ye taşınmıştı depremden sonra, şimdi hep beraber İzmir’deyiz.”