KKTC de anavatan gibi: Enflasyon yüzde 82
Enflasyonla mücadelede gevşeme var. Mevduat faizi ve kredi kartı faizi düşük kalınca tüketim de artmaya devam etti. Ekonomi yönetimi kısıtlama çareleri arıyor ama vatandaş, esnaf ve iş dünyası ile bankalardan itirazlar geliyor.
Seçimden önce talebin canlı seyrini sürdürmesi, ekonomi yönetimini zora soktu. Bu beklenmeyen gevşeme nedeniyle seçim sonrası alınacak kararların sertleşmesi gerekecek. Alınacak önlemlerin başında gösterilen kredi kartı ve tüketici kredilerinde yapılacak kısıntılar konusunda ise ekonomi yönetiminin işinin bir hayli zor olacağı anlaşılıyor.
Aslında sadece kredi kartları ya da krediler konusunda değil, alınması gereken hemen her tedbirde ciddi dirençlerin oluştuğu görülüyor. İhracatçının Merkez Bankası’nın “TL değerlenmeye devam edecek” açıklamasından rahatsız olduğunu biliyoruz. Şimdi hükümeti zor durumda bırakmamak için susuyorlar ama seçim sonrası konuşacakları çok açık. Konuşmanın ötesinde, kararı verecek olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a baskı uygulayacakları da ortada. Bunun gibi birçok karşı çıkış, ekonomi yönetiminin gerekli kararları almasını zorlaştıracak.
Hem çalışanlar hem de esnaf ve perakende sektörü temsilcileri, son dönemde ekonomi yönetiminin planladığı kredi kartı ve tüketici kredisi sınırlamaları için “yapmayın” demeye başladı. Buna bankalar da katıldı ve iyi kâr elde ettikleri bu kanalın tümüyle kapanmasına engel olmak için, onlar da sınırlamaya karşı açıklamalar yapmaya başladılar.
Neden bu konunun çok büyük dirençle karşılaştığına gelince… Çünkü gelinen noktada talebin ve piyasadaki alışverişin sürmesinde kredi kartı ve tüketici kredilerinin ağırlığı çok arttı. Sadece tüketiciler değil, esnaf da kredi kartıyla alışveriş yapıp, maliyetini zamana yaymaya çalışıyor. O nedenle de geniş toplumsal kesimler, yapılacak kısıntılara engel olmak konusunda birlikteler.
Ekonomi kurmaylarından gelen mesajların ardından kredi kartlarına kısıtlama geleceğine yönelik beklentiler arttı. Düzenlemelerin nasıl olacağına ilişkin bir ayrıntı henüz yok. Varsayımlar üzerinden, bu kısıtlamanın yapılmaması ya da çok sınırlı kalması için çaba gösteriliyor. Kısıntılar konusunda; taksitlerin azaltılması, asgari ödeme tutarlarının artırılması, kart limitlerinin düşürülmesi, kredi kartı faiz oranlarının artırılması, lüks tüketime yönelik harcamaların engellenmesi, yüksek limitli harcamalara kısıtlama getirilmesi gibi alternatifler üzerinde duruluyor. Bakan Şimşek’in söylediklerinden yola çıkarak, bankaların kredi kartı ve tüketici kredisi vermelerini zorlaştıracak şekilde, ek karşılıklar ve yükümlülükler getirilebileceğini de tahmin ediyoruz.
Aslında “ekonomi yönetiminin yaptığı hatalar, işin daha da zorlaşmasına neden oldu” denebilir. Mayıs seçimlerinden sonra yeni yönetimin oluşturulmasında geç kalındı, ardından faiz artışları gereken kadar yapılamadı. Yüklü vergi artışları ve kurların sıçratılması da enflasyonu alevlendirdi. Bu hatalardan sonra birkaç ay yüklü faiz artışları yapılabildi ama ardından seçim iklimine girildi. Seçim nedeniyle yaşanan gevşemeyle birlikte ekonomi yönetimi tasarrufların TL’ye dönüşü konusunda gerekli adımları atamadı. Yeni yılla birlikte “faizde tepe noktaya geldik” açıklaması yapılınca, bu kez işler yeniden karıştı. Seçim öncesinde “nasıl olsa fiyatlar yılbaşında çok artacak” diyen vatandaşlar harcamaları öne çekip tüketici kredileri ve kredi kartlarına yüklendiler. Bu da yetmedi; yeni yılda da bu kez “seçim sonrası alamayacağız” denilerek, talep artışı devam etti.
Kredi kartı kullanımındaki yoğunluk ve artmaya devam eden tüketici kredileri nedeniyle talebin istenildiği kadar frenlenemediği ortada. Ekonomi yönetimi aslında başından beri kısıtlama istedi ama Cumhurbaşkanı’nın isteği nedeniyle, bu adımı atamadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istediği ortada, çünkü ilk politika faiz artırımlarında kredi kartı faizleri buna bağlı artırılırken, son 3 aydır politika faizi artırıldığı zaman bile, kredi kartı faizi sabit tutuldu. Seçim nedeniyle faizleri aşağıda kalınca kredi kartı kullanımı da iyice arttı.
Merkez Bankası bankaların TL mevduat faizini artırmalarını sağlayamadığı için, talebin canlı kalmasında büyük rol oynadı. Düşük mevduat faizleri ve Merkez Bankası’nın ucuz finansmanı nedeniyle bankalar ucuza elde ettikleri kaynakları, krediye çevirmek için yarışa girdiler. Yeni yılda, “nasıl olsa faizler düşecek, düşerken para kazanalım” diyen bankalar, özellikle 2-3 yıl vadeli kredi vermek için KOBİ’lerin kapılarını aşındırmaya başladı. TL mevduat faizi düşük kaldığı için ticari krediler yanında, tüketici kredilerindeki faiz oranlarını indirip, tüketime giden finansmanı artırmaya başladılar.
Geçen hafta Merkez Bankası faiz artıramadığı gibi, mevduat faiz oranlarını artırma önlemi de almadı. Halbuki TL mevduat faizleri yeterince artırılabilmiş olsaydı; insanların harcamak ya da dövize dönmek yerine tasarruflarını artırma seçeneği öne çıkabilirdi. Hem tasarrufuna enflasyon altında faiz alıyor, hem fiyatların artacağını görüyor, o zaman ya alışverişe ya da altına, dövize gidiyor. Hem de tasarrufunu bozmadan, faizi düşük kalan kredi kartıyla, taksitle alışveriş yapıp, tüketici kredisi de kullanabiliyor.
Bu durum, küçük de olsa, tasarrufu olan vatandaş için geçerli. Bu tasarrufu bulunmayanlar ise zaten şimdiye kadar kredi kartı ve tüketici kredileriyle hayatlarını sürdürüyorlardı, son dönem iyice artırdılar. Yani hem özendirdiler, hem de şimdi “çok oldu” diyorlar. Sorunun çözümünü iyice zorlaştırdılar.