İtalya, Arjantin, Hollanda… Sol umut olma yeteneğini nasıl yitirdi?
Arjantinli Guillermo 21 yaşına kadar mutsuz ailenin gerçek çocuğu olduğunu düşünerek yaşadı. Gerçek ablası ortaya çıkıp ailesinin faşist cunta döneminde kaybolanlardan olduğunu söyleyene kadar... Ailesinin katili, yıllarca "baba" dediği kişiydi.
Sizi Arjantinli Guillermo ile tanıştıralım. Huzursuzluğun, mutsuzluğun hâkim olduğu bir hanede yaşıyordu Guillermo. Hava Kuvvetleri istihbarat subayı babası Francisco Gomez eşi Teodora Jofre’yi sık sık dövüyordu. Guillermo beş yaşındayken Teodora onunla birlikte kaçmaya çalışmıştı. Polise “aile içi şiddet” şikayetinde bulunmuştu Teodora, ama işin içine hava kuvvetleri girince polis şikayeti görmezden gelmeyi tercih etmişti. Böylece anne oğul eve geri dönmek zorunda kalmıştı ve şiddet kaldığı yerden devam etmişti.
Guillermo sekiz yaşındayken annesi şiddete daha fazla dayanamayarak eşinden ayrıldı. Guillermo da annesiyle gitti, babasını sadece hafta sonları görebiliyordu. Okul tatillerinde babası Guillermo’yu Buenos Aires Bölgesel İstihbarat (Riba) üssüne getiriyor, buradaki subaylar Guillermo’ya dondurma ısmarlar, boş silahlarıyla oynamasına izin veriyordu.
21 yaşındayken genç bir kadın buldu onu; Buenos Aires’te çalıştığı bir fast-food dükkanına kadar takip etmişti. Guillermo işim var deyip başından savacakken kadın masaya oturup şu notu yazmıştı ona:
“Adım Eva Mariana Perez, bir desaparecidos ailenin kızıyım. Kardeşimi arıyorum ve o kişi siz olabilirsiniz.”
Desaparecidos yani devlet ya da cunta rejimi tarafından gizlice kaçırılıp kaybedilenler. Bu kişilerden kaybolduktan sonra bir daha haber alınamıyordu; ya hapiste yıllarını geçirmek zorunda kalıyorlardı ya da hikayeleri ölümle son buluyordu. İnsan hakları savunucularına göre Arjantin’in 1976-83’teki faşist cunta rejimi döneminde genç muhalifler dahil 30 bin kişi “ortadan kayboldu.” Bu kayıplardan 200 ila 300’ü çocukluğunda Guillermo ile oynayan Riba istihbarat biriminde çalışan subayların kurbanıydı.
Ama kendilerini “Batı’nın ve Hıristiyan medeniyetinin savunucusu” gören Arjantinli askerlerin bile işlemediği bir suç vardı: Hamile kadınları öldürmek. Hamileleri doğum yapana kadar canlı tutup sonra öldürüyor, öldürdükleri kadının bebeğini yetiştirme görevini de ordudaki çocuksuz ailelere veriyorlardı. Bu koşullar altında yaklaşık 500 çocuğun doğduğu tahmin ediliyor.
Guillermo kafasını nottan kaldırdığında kadına aradığı kişinin kendisi olmadığını söyledi. Bir kere soyadı Gomez’di, kadının iddia ettiği gibi Perez değil. Ayrıca ailesinin kim olduğunu gayet biliyordu. Ama Mariana ona gerçek babasının fotoğrafını gösterdi. Guillermo o anı “Kendi resmime bakmak gibiydi” diye anlatıyor.
Mariana gerçek ebeveyni Patricia Roisinblit ve Jose Manuel Perez Rojo’nun Ekim 1978’de askerler tarafından nasıl kaçırılıp Riba’ya getirildiğini anlattı Guillermo’ya. 25 yaşındaki tıp öğrencisi Patricia o zamanlar Guillermo’ya sekiz aylık hamileydi. Çiftin ilk çocukları Mariana ise 15 aylık bir bebekti. Patricia kendisini kaçıranları her nasılsa Mariana’nın kendi akrabalarında kalmasına ikna etmeyi başarmıştı. Patricia Guillermo’yu doğurduktan kısa süre sonra öldürüldü. Kardeşlerin babası Jose’nin akıbeti ise bilinmiyor…
Annesi Patricia Buenos Aires’in orta sınıf bir mahalle olan Boedo’da büyümüştü. Resme, Ingmar Bergman filmlerine, Arjantin rock’ına ve Uruguaylı yazar Mario Benedetti’nin eserlerine tutkuyla bağlıydı. Buenos Aires Üniversitesi’nde tıp okuduğu sıralar Marksist bir örgüt olan İşçilerin Devrimci Partisi’ne ve 1970’lerde siyasi suikastlarla ünlenen solcu grup Monteneros’a katılmıştı.
Patricia grubun sağlık kliniklerinde yaralı üyelerle ilgileniyordu. Tam da o zamanlar Monteneros hücrelerinden birinin lideri olan, kitap ve oyuncak dükkanı sahibi Jose’yle yolları bu sağlık kliniklerinden birinde kesişmişti. Çift birbirine aşık olmuştu. Beatles hayranı ve yetenekli bir piyanist olan Jose’nin istismarcı bir babası vardı, orta sınıf bir aileden geliyordu.
Çift siyasi hayatları ile günlük yaşamları arasında denge kurmaya çalıştı. Patricia tıp diploması almaya çalışırken Jose dükkanla ilgilendi. Askeri darbeden bir yıl sonra çiftin ilk çocuğu Mariana doğdu. Yoldaşları ve aile üyeleri Jose’yi “güçlü, tatlı ve ilgili bir baba” olarak tanımlıyor.
Ne var ki sıradan bir aile olma hayalleri kısa sürdü. 6 Ekim 1978’de Arjantin Hava Kuvvetleri’nin istihbarat görevlileri Jose’yi oyuncak dükkanındayken kaçırdı. Kısa süre sonra da Patricia da 15 aylık Mariana ile evlerinden kaçırıldı.
1983 yılına gelindiğinde hükümetten geriye zayıf bir iskelet kalmıştı. Hiperenflasyon kapıyı aşındırmış, artan işsizlikler ülkenin üstüne karabasan gibi çökmüştü. Dünyanın geri kalanı rejimi insan haklarını ihlal etmekle suçlayarak izole etmişti. Gerilimin artmasıyla birlikte hükümet ülkede seçim yapılmasına izin vermek zorunda kaldı. Böylelikle devlet başkanlığına Raul Alfonsin geldi ve Arjantin’de yeni, demokratik bir dönemin önü açıldı.
Diktatörlüğün en karanlık tarafı uzun yıllar boyunca kamusal alanda tartışılmadı. Alfonsin cunta liderlerini cezalandırmak için adımlar atmış olsa da sonraki hükümetler bu konuda isteksiz davrandı. Genç demokrasinin temsilcileri olan bu hükümetler adalet yerine diplomasiye öncelik verdi. Hatta 1990’larda Alfonsin’in halefi Carlos Menem “ulusal uzlaşma” bahanesiyle cunta komutanlarını ve müttefiklerini affetti.
Savcılar ancak 2000’li yıllardan itibaren insan haklarını ihlal ettiğinden şüphelenilen kişileri kovuşturmak için ciddi bir çaba sarf etmeye başladı. Okullarda ilk kez “kayıplar” hakkında dersler verilmeye başlandı. Yine de bugün dahi Arjantin sağının bazı isimleri cuntanın suçlarından bazılarını inkar etmeye devam ediyor. Mesela kısa süre önce başkan seçilen “anarko-kapitalist” Javier Milei kayıplara karıştığı tahmin edilen insan sayısına ilişkin tahminleri “abartı” olarak niteleyerek reddetti.
Guillermo 21 yıl boyunca “baba” diye hitap ettiği adama gerçek anne-babasını öldürdüğü için dava açtı. Guillermo’nun davasında suçlananlar arasında Arjantin’i yöneten askeri cuntanın üyelerinden 90 yaşındaki eski Hava Kuvvetleri komutanı Omar Graffigna dahil bir grup eski hava kuvvetleri subayı da var. Gomez ve Teodora’nın ikisi de suçlu bulundu. Gomez yedi buçuk yıl, Teodora üç yıl bir ay hapis cezasına çarptırıldı. Yaşananların en önemli tanıklardan biri torunu Guillermo’nun zamana meydan okuyan büyükannesi Rosa Roisinblit’ti.
O zamanlar gücünün her şeye yeteceğini düşünen ordu kaçırdıkları bebeklerin büyükannelerinin gücünü hesaba katmamıştı. Evlatlarını ve doğumuna şahit olamadıkları torunlarının peşine düşen bu kadınlar yaklaşık 40 yıl önce bir araya gelerek Buenos Aires’in merkezindeki başkanlık sarayının önündeki ana meydanda protestolar düzenledi. O zamandan beri de kayıplarını aramaya devam eden bu kadınlara “Plaza de Mayo Anneleri” deniyor.
Patricia’nın annesi, Guillermo’nun büyükannesi Rosa Roisinblit kadın doğum uzmanıydı. Rosa en büyük pişmanlıklarından birini “Bu dünyaya pek çok bebeğin gelmesine yardım ettim ama kendi torunumun doğumunda kızımın yanında olamadım” diye anlatıyor: “Torunum artık 21 yaşında. Onu bebekliğinden beri bilmekle aynı şey değil. Artık bir erkek olduğuna göre onu atlıkarıncaya binmeye götüremem.”
Artık 43 yaşında olan Guillermo, Gomez’in her şeyi başta reddettiğini ancak dördüncü yüzleşmeden sonra gerçekleri anlatabildiğini söylüyor: “Birden gözyaşlarına boğuldu, desaparecidos bir ailenin çocuğu olduğumu kabul etti, annemin Yahudi olduğunu söyledi.” Guillermo o zaman anladı çocukluğunda neden kendisine “Yahudi” lakabını taktıklarını. Sonra çocukken oynamaya gittiği askeri üssün gerçek ailesinin öldürüldüğü yer olduğunu fark etti. Babası sandığı adam gerçek ailesinin ölümüne neden olmuştu…
Guillermo “Gomez annemin hamileyken başına kötü bir şey gelmediği konusunda güvence verdi ama aynı şeyi babam için söyleyemedi. Anneme kendisinin baktığını, hafta sonları gizli gizli ona yemek getirdiğini anlattı. Anlattıkları bana fazla geldi” diyor.
Gerçekler ortaya çıktığında soyadını annesiyle babasının soyadlarını birleştirerek Perez Roisinblit olarak değiştirdi eski Guillermo.