Maaş zammını beğenmeyip iğneleyici mail attınız: Korkmayın, AYM o işçiyi haklı buldu
Anayasa Mahkemesi profesörlüğe yükselmek için "halen ve beş yıl süreyle gelir getirici mesleki etkinlikte bulunmama" şartının özel hayata saygı hakkının ihlali olduğuna hükmetti.
Resmi Gazete’nin dünkü sayısında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi doçentleri Fatih Özaltın ile İbrahim Esinler’in adlarının açıkça anıldığı bir Anayasa Mahkemesi kararı yayınlandı. Mahkeme iki doçentin başvurularıyla ilgili olarak hak ihlali ve bu ihlalin giderilmesi için de ilk derece mahkemesinin yargılamayı yenilemesi kararı vermişti.
İki doçentle ilgili bu hak ihlali kararının geçmişinde Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği bir yasa hükmü ve iptal edilen o hükmün yerine de bugüne kadar yeni yasal düzenleme yapılmaması yatıyor.
2014’te Yükseköğretim Kanunu’na eklenen geçici 64. maddeyle serbest mesleki faaliyette bulunan tıp öğretim elemanlarının üç ay içinde bu faaliyeti sona erdirmesi hükme bağlanmıştı. Ancak Anayasa Mahkemesi aynı yıl içinde bu düzenlemeyi iptal etti. Ma yerine de yeni bir yasal düzenleme yapmadı.
Fatih Özaltın ve İbrahim Esinler de bu yasal boşlukta daha önce açtıkları ve mesai saatleri dışında hasta baktıkları muayenelerini kapatma gereği duymadılar. İptal edilen geçici 64. maddede belirtilen “serbest meslek faaliyeti”ni sürdürmeye devam ettiler.
Derken Hacettepe Üniversitesi 2017’de profesör kadrosu açtı ve bu kadrolar için de “profesör öğretim üyesi alım ilanı” yayımlandı. Anayasa Mahkemesi düzenlemeyi iptal etmişti, ama üniversite oradaki yasal boşluğu verdiği ilanla kapatmaya çalıştı. “Ataması yapılacak olanlar beş yıl süre ile kurum dışında eğitim-öğretim ve araştırma etkinlikleri hariç gelir getirici herhangi bir mesleki etkinlikte bulunmayacaklarını yazılı olarak beyan eder ve yazılı beyanlarının ekinde halihazırda gelir getirici herhangi bir mesleki etkinlikte bulunmadıklarını teyit eden resmi belgeleri sunarlar” şartı kondu ilana.
Buna göre Özaltın ve Esinler’in profesör kadrosu alması mümkün görünmüyordu. “Halihazırda gelir getirici bir mesleki faaliyet” sürdürüyorlardı. Dahası bu iki kadro için başvurmak için bir de “taahhütte bulunacaklardı: “Beş yıl süreyle muayene açmayacağım.”
Özaltın ve Esinler yine de şanslarını denediler ama profesörlük kadrosuna başvuruları bu şartlar sağlanmadığı gerekçesiyle işleme konmadı.
Dava açtılar idare mahkemesine. İlk derece idare mahkemesi ilandaki şartın iptali talebiyle ayrı ayrı açtıkları davalarda Özaltın ile Esinler’i haklı buldu.
Üniversite de Özaltın ve Esinler’i profesör kadrosuna atadı. Ancak bir yandan da mahkemenin kararını istinafa götürdü. Özaltın ile Esinler’in açtığı davaların reddine, atamanın da iptaline karar verdi istinaf mahkemesi. Bir üst yargı merci olan Danıştay ise davayı görüşmedi bile, baştan reddetti.
Bunun üzerine Özaltın ile Esinler hak ihlaline uğradıkları gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.
Başvuruları görüşen Yüksek Mahkeme onları haklı buldu ve Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan “özel hayata saygı hakkı”nın ihlal edildiğine hükmetti. Hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla da kararı yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderdi.
Anayasa Mahkemesinin kararında üniversitenin öğretim üyesi alım ilanında ataması yapılacak olanların “halen gelir getirici bir mesleki etkinlikte bulunmamaları ve beş yıl süreyle bu tür faaliyetlerde bulunmayacaklarını taahhüt etmesi” şartı arandığı hatırlatıldı.
Tıp öğretim elemanlarının serbest mesleki faaliyetlerini sınırlandıran 2547 sayılı kanunun geçici 64. maddesinin daha önce Anayasa Mahkemesince iptal edildiği anımsatılan kararda bu konuda başka bir yasal düzenleme de olmadığı belirtildi.
Somut olayda “ek şart” şeklindeki idari işlemle başvurucuların serbest mesleki faaliyetlerine yasal dayanak olmaksızın “sınırlama” getirildiği aktarılan kararda “İlgili kanunlarda açık düzenleme olmaksızın idari işlem ile başvurucuların özel hayatına müdahalede bulunulduğu sonucuna varılmıştır” dendi.