İşte sporda salı mesaisinin getirdikleri
25 Mart 2005 tarihinde oynanan İran-Japonya maçı sırasında özgürlükçü İran halkı rejimin baskılarını protesto etti. Maçı 2-1 kazandılar ancak beş can yitirdiler. Acı hâlâ taze, rejim hâlâ yürürlükte, İran'ın isyanı yeşil saha ve beyaz perdede.
Tarih 25 Mart 2005. Yer Azadi Stadyumu. Vahid Hashemian 75. dakikada İran’a 2-1’lik galibiyeti getiren golü attı. Gruptaki puanını 13’e yükselten Batı Asya ekibi Dünya Kupası yolunda büyük bir adım attı. 1976’da üst üste üçüncü kez Asya Kupası’nı kazandıktan sonra şaşaasını yitiren bir milli takımın küllerinden doğma çırpınışları Almanya’daki turnuvada kendini gösterme tutkusuyla birleşmişti.
Öyle ya stadyumdaki 100 bin kişilik erkek topluluğu da sahadaki takımın mücadelesine tek vücut olmuş destek veriyordu. Ancak sahadaki İran takımı Japonya ile kıyasıya savaşırken tribündeki binlerin tek rakibi Japonya değil aynı zamanda rejimin askerleriydi.
İran 1979 yılında bir gecede kökten değişti. İslami rejim önderi Ayetullah Humeyni Şah Rızâ Pehlevî yerine başa geçti. Cennetten bir köşe olmayan ancak Fars kültürünün ögelerini yaşatıp hem bilimsel hem teknolojik anlamda ileri adımlarıyla bilinen ülke hızla gerilemeye başladı. Bu elbette rejimin insana ve insan haklarına bakış açısıyla doğru orantılı bir gerilemeydi. 2022 Dünya Kupası öncesi pek çok futbolcunun diline pelesenk olan Mahsa Amini isminin bu kadar ünlü olmasının sebebi ahlak polisi denen garabetin köklerinin olduğu 79 rejimiydi. Öyle ki pek çok anlamda çöküş başlatmış, bu futbol sahalarına da yansımıştı. Uzun süre yabancı teknik direktörlere karşı kapalı bakış açısına sahip İran futbolu kıtayı 1968, 1972 ve 1976’da üç kez üst üste dize getirdikten sonra amansız bir gerileme dönemine girmişti.
Öyle bir gerileme ki Asya futbolunun en efsanevi isimlerinden, Cristiano Ronaldo kendisini geçene kadar milli takımlar gol rekoru sahibi Ali Daei dahi o kâbustan ülkeyi uyandıramamıştı. İran futbolu morali bozuk halka ümit vermek bir yana o halkın öfkesini göstermesinin aracı haline gelmişti.
İran ve Japonya arasında oynanan maçta stadyumda tahminen 100 bin erkek vardı. Stadyumlara girmesi yasak binlerce kadın da stadyumun dışından hem rejimi protesto ediyor hem de İran Milli Takımı’na kritik sınavında destek veriyordu.
Maçın başlamasından kısa bir süre sonra stadyumdaki gençler Ayetullah Humeyni ve dini lider Ayetullah Ali Hamaney’in büyük portrelerini tahrip etti. Stadyum dışındaki gösterilerde Devlet Güvenlik Güçleri’ne maytap atıldı. Karşılaşmanın yayıncısı devlet televizyonu havai fişeklerden çıkan dumanın görülmesi üzerine kalabalığın görüntülerini yayınlamayı durdurdu. Stadyum içinde de maç boyunca hükümet karşıtı sloganlar atılmaya devam etti.
Devlet Güvenlik Güçleri’nin orantısız müdahalesi her geçen dakika arttı. Ancak bu orantısız güç planlanmamış veya emredilememiş bir şey değildi. Öyle ki DGG komutanı Tuğgeneral Mohammad Baqer Qalibaf olay yerinde hazır bulunup baskıyı yönetti. Maç esnasında ve sonrasında yapılan müdahaleler sonucu beş kişi hayatını kaybetti, kırktan fazla kişi yaralandı. Birkaç gün sonra ortaya çıktı ki maça gidenlerden biri daha sonradan geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiş ve ölü sayısı altıya yükselmişti.
Karşılaşma ardından başkent Tahran’ın belli başlı meydanlarında ve İran’ın farklı şehirlerinde protestolar devam etti. Ancak rejim, baskıcı hüviyetinden bir şey yitirmeden yine halkı baskılama yolunu şiddetten geçirmişti.
Kaba kuvvettin ana rolde olduğu aşağılık baskılar, özgürlüğe âşık halkların korkusu değil motivasyonu olur. Beş kişinin öldürüldüğü maçın ardından yaşananlar tazeliğini korurken İran aynı stadyumda 8 Haziran 2005 tarihinde Bahreyn’i konuk etti. Dünya Kupası bileti için sahaya çıkan İran’ı desteklemek için yine yaklaşık 100 bin kişi Azadi Stadyumu’na akın etti. Ancak bu kez 100 bin kişilik kalabalığın tamamı erkek değildi. Gelen bilgilere göre bir grup kadın erkek kılığında stadyuma girmeyi başarmış, erkek kılığında gelen bir kısmı da rejimin askerine yakalanarak kapı dışında alıkonulmuştu.
İran o gün Mohammad Nosrati’nin golüyle galibiyete uzandı ve Dünya Kupası bileti aldı. 25 Mart akşamı korku ve kanın hakim olduğu sokaklarda marşlar çaldı ve İran halkı, kadınlı erkekli takımının 2006 Dünya Kupası’na gidişini kutladı. O gece stadyuma girmeye çalışan ancak başaramayan kadınların hikayesi sanatçı Jafar Panahi’ye ilham verdi. Panahi’nin yönettiği Ofsayt filmi o gün yaşananlara dokunaklı bir yorum getirdi. Kılık değiştirerek stadyuma girmeye çalışan ancak başarılı olamayan beş kızın hikayesi, Berlin Film Festivali’nden Jüri Büyük Ödülü kazanarak döndü. İran Milli Takımı Almanya’daki Dünya Kupası’nda gruptan çıkamadı belki ancak İran sineması ülkenin özgürlük umutlarını perdeye yansıtarak büyük bir başarıyla Almanya’dan ayrıldı.
Ever o acılar hâlâ taze. Çünkü dinmedi o öfke. Çekilen acılar gibi aynı. Bitmedi İran halkının çilesi ve direnişi. Eylül 2019’da “Mavi Kız” olarak tanınan Sahar Khodayari adlı bir kadın futbol taraftarının, erkek kılığında bir stadyuma girmeye çalıştığı için hapse mahkûm edildiği bildirildi. Esteghlal FC taraftarı olan kadının kendini yakarak ölmesi yalnızca İran’da değil, uluslararası tepkiye neden oldu.
‘Mavi Kız’ın ölümü sonrası FIFA’nın da aksi yönde tavsiye vermesiyle ülkede kadınların futbol maçlarına girmesi ciddi tartışma konusu oldu. Üzerinden 19 sene geçen felaketin üstüne geçen sene itibariyle kadınlar belli sayılar olmak üzere ve güvenlik güçlerinin yoğun önlemleri altında stadyumlara giriş yapmaya başladılar. Bir gecede geri atılan onca adım, arpa boyu yol alarak yeniden kat edilmeye çalışılıyor. Ashgar Farhadi gibi Jafar Panahi gibi sanat insanları, Mehdi Taremi, Ali Daei gibi sporcular kendi yaptıkları işle halka umut aşılamaya, bir ülkenin özgürlük umutlarını taze tutmaya çalışıyorlar. Hem 25 Mart’ta hayatını kaybedenlerin ruhu hem de gerici rejime karşı çığlığın duyulması için…