Yıldızı Türkiye’de parlayan Geremi’ye ‘ikiz’ şoku
Evlilik terapisti Emre Konuk boşanma sürecine giden yolda görülen işaretleri, bu süreçte çiftlere nasıl destek olunabileceğini 10haber’e anlattı. “Birçok çift yaşanmayacak bir hayatı yaşıyor” diyen Konuk, mutlu evliliğin temel kurallarını da açıkladı
Çift ve Aile Terapisti Emre Konuk ile dün çocukluk travmalarının bir yetişkinin ilişkileri, beden ve ruhsal sağlığı üzerinde nasıl derin izler bırakabileceğini konuşmuştuk. Bugün de “Bir evliliğin boşanmaya gittiğini gösteren işaretler neler?”, “Mutsuz çiftler nasıl tartışır?”, “Evlilik terapisi nedir ve nasıl bir fark yaratabilir?” sorularını ele alıyoruz. Emre Konuk, bir evlilikte daha az sorun yaşanması için temel kurallar konusunda önemli ipuçları da verdi.
Son yıllarda Türkiye’de boşama oranları nasıl bir eğilim gösteriyor?
Bizde ayrılma ve boşanma oranları ABD’deki gibi değil. ABD’de yakın zamana kadar oranlar yüzde 50 civarındaydı. Hatta Kaliforniya eyaletinde yüzde 60’ı bulmuştu. Belki ekonomik zorluklar nedeniyle boşanma oranları orada biraz düşmüştür ama yine de 50’ye yakın bir yerlerdedir. Türkiye’de oranlar daha düşük. Yılda aşağı yukarı 180-190 bin kişi boşanıyor. Oran olarak yüzde 3-5 diyebiliriz.
Tabii Türkiye’de boşanma oranları düşük ama bu evliliklerin mutlu yürüdüğü anlamına gelmiyor. Aslında birçok çift yaşanmayacak bir hayatı yaşıyor. Normalde o ilişkinin devam etmemesi lazım. Hatta her iki tarafın da ekonomik gücü olmasına, çocukların büyümesine rağmen insanlar o acayip kavgaları, aşağılamaları her gün dinleyerek bir hayat sürdürüyorlar.
Çok kavga eden çiftlere “Bayağı sıkıntı çektiğinizi söylüyorsunuz. Örnekler veriyorsunuz. Eşiniz de ‘Hayır, ben onları yapmıyorum’ demiyor. Boşanmayı düşünüyor musunuz?” diye soruyorum. “Hayır, düşünmüyorum” diyorlar. Bazen “Peki yaşadıklarınıza değer mi?” diye araya giriyorum ama “Yine düşünmüyorum” diye yanıt veriyorlar.
Bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?
Burada bağlanma diye bir mesele var. İnsan canlısı bağlanmadan yaşayamıyor. Bizim literatürümüzde kötü bağlanma, iyi bağlanma var. Evlilik mutsuz ama kötü bağlanma nedeniyle bir şekilde böyle yaşayıp gidiyorlar.
Peki bir evliliğinin boşanmaya gittiğini gösteren işaretler neler?
Taraflardan biri “Evliliğimizde ciddi bir sorun var” demeye başladığında, sorunlardan söz etmeyi yararsız bulduğunda, oturup kavga çıkarmanın bir halta yaramadığını fark ettiği anda bilin ki o evlilik tehlikede. Çiftler genellikle bu aşamada biraz aile büyüklerinin “Ne yapıyorsunuz?” sözü üzerine terapiye geliyor. Ama sorunlarını tartışmayı bile gereksiz görüyorlar.
İkinci önemli işaret artık sorunları kendi başına çözmeye çalışma çabası. Artık eşten herhangi bir konuda yardım istenmiyor. Adam veya kadın bıkmış durumda. Ve bu bıkkınlığın bazı sonuçları oluyor. Evden uzaklaşma başlıyor. İşler bahane edilip eve geç geliniyor, hafta sonları iş icat ediliyor, seyahatlere çıkılıyor. Yani paralel bir yaşam başlıyor. Eskiden hafta sonları arkadaşlarla beraber yapılan etkinlikler bitiyor ve ikisi de ayrı takılmaya başlıyor. Hatta ayrı ayrı tatillere gidiliyor.
Evlilikte üçüncü tehlike göstergesi ise şu: “Evliliğinizde kendinizi yalnız hissediyor musunuz?” diye soruduğumuzda “Evet, çok yalnız hissediyorum” diye bir yanıt alıyorsak anlayalım ki büyük ihtimalle o evliliğin sonu ayrılığa doğru gidecek.
Fakat evlilikte bu tür sorunlar olsa da boşanma kararı almada genellikle zorluk çekiliyor. Özellikle de kadınların bu güçlüğü yaşadığını belirtmeliyim. Maddi imkanları olmayabiliyor. En çok da çocuğunu düşünüyor. Yalnız kalsa gidecek ama çocuk olunca katlanmak zorunda kalıyor.
Evlilik terapisi, çiftlerin evliliklerindeki sorunları çözmeye çalıştığı bir süreç. Fakat boşanma kaçınılmaz olduğunda evlilik terapistine gitmek de işe yarar mı? Örneğin terapist daha olaysız bir şekilde ayrılmaya yardımcı olur mu?
Birçok durumda olur, evet. Özellikle kavga dövüş varsa huzur kalmamışsa… Genellikle bir taraf bastırıp davayı açar, öbürü de mecbur kalıp açar. Ama mesele duygusal düzeyde hallolmamıştır.
Özellikle çiftin çocukları varsa terapi, bu sürecin çocukların üzerindeki etkisini de azaltacak şekilde planlanmasına yardımcı olur. Yine evlilik terapistinin rehberliği, çiftlerin daha sonra birbirlerine karşı olumsuz tutumlarını da azaltabilir. Yoksa boşanırken ve boşandıktan sonra duygusal gerilimler devam eder. Mesela boşandıktan sonra bir tarafın hayatına başka biri girdiğinde öbür taraf tam yemek saatinde “Okula gittim, öğretmen şunu söyledi” diyerek eski eşini aramaya başlayabilir.
Peki diyelim ki bir çift yaşadıkları sorunlar nedeniyle size başvurdu. Terapide tam olarak ne yaptığınızı anlatabilir misiniz?
Çiftlerin birbirleriyle daha iyi anlaşabilmeleri için onlara bazı yöntemler sunuyoruz. Sağlıklı iletişim nasıl kurulur? Çiftler birbirleriyle nasıl tartışmalı? Aralarındaki anlaşmazlıklar sağlıklı biçimde nasıl çözülür? Geçmişte yaşanan sorunlar nasıl ele alınır? Karşılıklı empati nasıl artırılır?… Özetle bu gibi konuları ele alıp çözüm yolları bulmaya çalışıyoruz.
Çiftler beraber mi yoksa ayrı ayrı mı değerlendiriliyor?
Genelde terapiye başvuru kadın tarafından yapılıyor, erkek “Sen bir terapisti bul. Bir bak” diyor. Kadın, habersiz randevu aldığı zaman erkeğin direnci daha da artıyor. Çünkü genellikle “Terapisti kesin dolduruşa getirecek. O da beni arayacak. ‘Kadına böyle şeyler yapmaya utanmıyor musun?’ diyecek’’ gibi bir tutumla karşılaşacağını düşünüyor.
Bazı çift ve aile terapistleri “Terapiye eşinizle gelin” der. Benim böyle bir tavrım yok, “Taraflardan biri gelsin, ondan sonra aileyi bir araya getiririz” diye yaklaşırım. Terapide erkeğin perspektifini mutlaka almak gerekir. Birlikte geliyorlarsa mesele yok. Ama terapiye direnci varsa onu sürece katmanın yollarını ararız. Hiç değilse bir seans davet ederim. “Resmi tamamlamak için görüşlerinize ihtiyacım var” dediğimde, yani danışan olarak değil de bir nevi ‘yardımcı terapist’ olarak çağırdığımda genelde gelir. Gelmezse başka teknikler devreye girer.
Bazen eşleri yalnız terapiye alırım. Bir seans kadına, bir seans da erkeğe ayırırım. O zaman kavga, şikâyet olmayacağı için daha kolay gelirler. Örneğin erkeğin geldiği randevunun bitimine yakın kadın da gelir. Seans sonunda kadını içeri davet eder, bir karar alınacaksa “Kararı birlikte alalım” derim. Veya kadın gelir anlatır, adam dışarıdadır. Her ikisiyle de yalnız görüşüp sorarım: “Terapiye sorunları aşacağız niyetiyle mi başlayım? Yoksa bunu imkânsız mı görüyorsunuz? Tamam mı devam mı?”
Genelde “Devam edelim” derler. Oraya boşanma kararıyla çok sık gelmezler. Tabii “Boşanacağız ama kavgasız gürültüsüz boşanalım” diyenler de var.
Kararı verdikten sonra devam edilecekse bir seans da artık başka bilgiler almak gerekir. Ardından kafamda bir plan yaparım. O planı danışanlarla paylaşırım. “Sizin sorunlarınızı şu nedenlere bağlıyorum” derim. Terapide bir tarafı suçlamak gibi bir şey yapılmaz zaten. Ama sorumluluk almakla ilgili iki tarafın da çalışması gerektiğini söylerim ve bir çalışma başlar.
Peki “Ayrılacağız” gibi bir eğilim varsa süreç nasıl işliyor?
O zaman birkaç seansımızı bu kararı vermeye ayırırız. Ben onlara mesela şunu diyebilirim: “Siz aşağı yukarı 8 yıldır evlisiniz. Ortada bir de çocuk var. Bu kadar uzun süredir sorunlar yaşadığınız halde bir profesyonelden doğru dürüst yardım almamışsınız. Çocuğunuzu yaşadığı sorunlar için terapiste götürmüşsünüz ama kendinizi ihmal etmişsiniz. Sizin sorunlarınız aşılmaz değil. Aşılamaz gibi yaşıyor olabilirsiniz. Çünkü hayal kırıklığı, kızgınlık, öfke birikimi var. Bunlar yüzünden şu an eşinize sarılmak aklınıza bile gelmeyebilir. Ama isterseniz makul bir süre koyalım. Mesela birkaç ay bakalım. Ben size neler yapabileceğinizi bir seansta anlatayım. Daha sonra siz bu birkaç ayın nasıl geçtiğine bir bakın. Değişim olursa yola devam edin.”
Değişim “Bir antibiyotik başlayalım, iki haftada iyileşin” gibi kısa bir sürede gerçekleşmiyor elbette. Bu sürece hem zaman hem de duygusal açıdan yatırım yapmanız, karamsar ruh halinden çıkıp iyimser duruma geçmeniz lazım.
Özetle geçmişte birbirine aşık olan, beraber yaşamayı becerebilen kişilere terapide şunu önerebiliyorum: “Sizin beceri setlerinizde ilişkiden doyum almak, memnun olmayı başarabilmek var. Ama talihsizlikler, travmatik süreçler yaşanmış. Bunlarla çalışmak mümkün, isterseniz bir düşünün. Karar verin.”
Bir evlilikte daha az sorun yaşanması için temel kurallar neler?
Birkaç önemli noktayı vurgulayabilirim:
📍 Tartışmalara kaba ve sert başlamayın: Tartışmaya daha baştan iğnelemeyle, alayla, suçlamayla başlarsanız o tartışmanın çözüme ulaşma olasılığı çok düşük. Daha önce yazdığım bir yazıda tartışmaya bakarak bir evliliğin nasıl biteceğini kestirmenin mümkün olduğunu belirtmiş ve şaka yollu “Evliliğinizin bitmesini istiyorsanız tartışmaya şöyle başlayın” demiştim:
– “Yapma yaa…”
– “Bayılıyorum bu bulunmaz Hint kumaşı hallerine”
– “Anasının eteğinin altından çıkamayan bilmem neyi nasıl yapacak”
– “Ona buna dalaşacağına önce bir aynaya bak”
– “Ya hayatta bir şeyi de becerdiğini görelim”
– “Hoşt”
Tartışmaya bu şekilde kaba ve sert başladığınızda çözüme ulaşamama olasılığınızın yüzde 94 olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla biz bir tartışmanın ilk 3 dakikasına bakarak, o tartışmanın (evliliğin) nasıl biteceğini kestirebiliriz.
📍 Şikâyet edebilirsiniz ama suçlamayın: Şikâyet genellikle “Ben de çalışıyorum ve yorgun oluyorum. Eve geldiğinde bana yardım etmeni istiyorum” tarzında yalnızca davranışlarla ilgilidir. Hatta bu öneriler kızgın tonda da söylenebilir. Ama “Sen bana hiç yardım etmiyorsun. Bencil, vurdumduymaz birisin” dediğinizde o kişinin karakterine yönelik bir suçlama yöneltilir.
Şikâyet genellikle bir ihtiyacı dile getirir, çözüm odaklıdır. Suçlama ise karşınızdaki kişinin kişiliğine, karakterine yönelik bir eleştiri içerir. Çoğu zaman da karşınızdakinin savunmaya geçmesine neden olur ve iletişimi zorlaştırır.
📍 Birbirinizi aşağılamayın, hor görmeyin: “Bir evliliğe en çok zarar veren yaklaşım nedir?” diye soracak olursanız rahatlıkla şunu söyleyebilirim: “İğneleyici, küçük düşürücü sözler, şakayla karışık dokundurmalar ve beden dilinin de buna eşlik etmesi.”
Genellikle uzun süren çatışmaların yaşandığı eşler bu yönteme başvurur. Eğer eşiniz sürekli aşağılandığını, küçük görüldüğünü düşünüyorsa ortaya çıkan herhangi bir sorunu çözme şansınız yok. O nedenle karşılıklı saygının sağlıklı ilişkilerin temel anahtarlarından biri olduğunu unutmayın.
📍 Hemen savunmaya geçmeyin: Bir suçlama karşısında savunmaya geçmek son derece doğal. Ama evlilikte savunmaya geçmek etkili olmuyor. Aksine savunma yaptıkça karşı taraf suçlamalarını yoğunlaştırıyor. Zira kendinizi savundukça karşınızdakine “Sorun bende değil, sende” mesajını vermiş oluyorsunuz. Bu durum da karşılıklı suçlamaların bir döngü haline gelmesine neden oluyor. O nedenle karşınızdaki kişinin duygularını ve bakış açısını anlamaya çalışın.
📍 Duvar örmeyin: Tartışma sırasında bazen eşlerden biri geri çekilir ve tepkisiz kalır. Adeta etraflarına görünmez bir duvar örer. Bu savunma mekanizmasını genellikle erkekler kullanır. Ve genellikle evliliğin ileri dönemlerinde görülür. Uzun yıllar evliliğinde suçlama, küçümsenme, savunma gibi olumsuz iletişim biçimleri yaşayan birinin ilişkiden geri çekilip duvar örmesi anlaşılabilir bir tepki olarak görülebilir. Fakat karşı tarafı rahatlatmaz. Sağlıklı bir ilişkide taraflar birbirlerini dinler ve anladıklarını gösterir. Duvar örmek ise tepkiden yoksundur ve evlilikten sizi uzaklaşır.
📍Birbirinize bağlılığınızı destekleyin: Bu bölümde birbirinizi iyi ve kötü zamanlarda desteklemek, birlikte zaman geçirmek, iyi şeyler için “Teşekkür ederim” deyip takdir etmek gibi genel önerilerde bulanabilirim. Dürüst olmak, şefkat göstermek, ortak hayat dışında hobilerinize yönelik kişisel alanlar yaratmak da ilişkinizi sağlıklı ve mutlu tutmanın yolları arasında.
YARIN: ✔️ Evlenmeyi düşünenler, karar vermeden önce birbirlerinde hangi özelliklere bakmalı?
✔️ Bir evliliğin baştan yürümeyeceğini gösteren işaretler neler?