Raf Gezgini: Bu bir veda kitabıdır
Raf Gezgini elinizden bırakamayacağınız kadar sürükleyici, bir çırpıda bitmeyecek kadar uzun seri kitapların peşine düşüyor bu hafta. İnsan bir bayram tatilinden daha ne kadar verim alabilir ki?
Yılın ilk uzun süreli molası geliyor, bayram tatili kapıda. “Fırsat bu fırsat” diyerek planlar yapıldı mı bilinmez ama nereye giderseniz gidin o kitap bavula atılacak, kitap raflarının tozu alınırken “Hazır evdeyken şu kitaba tekrar bakayım” denecek.
Dokuz günlük bayram tatilini ister akraba ziyaretleriyle, ister ufak bir kaçamakla ya da hiçbir şey yapmadan evden geçirin. Okumak, gezmek ve izlemek için bol bol vaktiniz var. “Koşturmacadayım, okumaya hiç vakit bulamıyorum”cuların da bu kez pek bahanesi yok. Sene boyunca, hatta bazen uzun yıllar boyunca okumayı ertelediğimiz, kapağını kaldırmak için sabırsızlandığımız kitaplara bir şans verme vakti.
Raf Gezgini de elinizden bırakamayacağınız kadar sürükleyici bir çırpıda bitmeyecek kadar uzun seri kitaplarının peşine düşüyor bu hafta. Bazılarının beyazperde uyarlaması da var. Kendinizi bu serileri bitirmeye yeterince adarsanız belki izlemediğiniz filmleri de nihayet görme şansınız olur. Kim bilir ortamlarda “Filmini de izledim, kitabını da okudum. Kitap bir başka yaaa!” cümlesini ilk kuran siz olursunuz bundan sonra belki.
İnsan bir bayram tatilinden daha ne kadar verim alabilir ki?
Şu sıralar ‘Dune’ aşağı ‘Dune’ yukarı. Frank Herbert’ın ünlü romanından uyarlanan ‘Dune: Bölüm İki’ 1 Mart’ta izleyiciyle buluştu. Herbert’ın romanından uyarlama filmin senaryosunu Denis Villeneuve, Frank Herbert ve Jon Spaihts birlikte kaleme aldılar. Seriye ilginiz nasıl, siz de yolunu gözleyenlerden misiniz yoksa yabancısı mısınız bilinmez.
Ancak 1965 yılında yayımlanmaya başlayan ve yazarın ölene kadar yazmayı sürdürdüğü altı kitaplık Dune serisi, 20. yüzyılın en iyi bilimkurgu yapıtlarından biri. ‘Dune’, çeşitli soylu hanedanların gezegen tımarlarını kontrol ettiği feodal bir yıldızlararası toplumun ortasındaki uzak bir gelecekte geçiyor. Roman, ailesi Arrakis gezegeninin yönetimini üstlenen genç Paul Atreides’in hikâyesini anlatıyor. Eğer meraklıysanız ama gözünüzde büyütüp bir türlü başlatamadıysanız, tatil iyi bir şans verme dönemi olabilir. Sırasıyla şu şekilde okuyabilirsiniz: ‘Dune’, ‘Dune Mesihi’, ‘Dune Çocukları’, ‘Dune Tanrı İmparatoru’, ‘Dune Sapkınları’ ve ‘Dune Rahibeler Meclisi’.
Edebiyat dünyasının en sevdiği dedikodulardan biri Elena Ferrante’nin kim olduğu. Hakkında çok az şey biliniyor. İtalyan olduğu, Napoli’de doğduğu ve müstear ismiyle yayınlanan başyapıtı dört ciltlik ‘Napoli Romanları’ serisinin milyonların hayranlığını kazanarak kırk dokuz dile çevrildiği. Ne zaman bir Ferrante romanı okusam yazarın röportajlarını okurken, sonra da kim olabileceğine dair tartışmalara dalarken buluyorum kendimi.
Dört ciltlik Napoli Romanları ise sırayla Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım, Yeni Soyadının Hikayesi, Terk Edenler ve Kalanlar ve Kayıp Kızın Hikayesi’nden oluşuyor. Bu arada İngiliz The Guardian’ın seçimiyle 2000 sonrasının en iyi kitapları listesinde de 11. sırada bir Akdeniz güneşi edasıyla parlıyor serinin ilk kitabı ‘Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım.’
Napoli’nin fakir bir mahallesinde doğan Elena Greco (Lenuccia ya da Lenu ) ile Raffaella Cerullo’nun (diğer herkes Lina, Elena ise Lila diye çağırır) 1950’lerde başlayıp günümüzde sonuçlanan hikayesi. Seriye dair iştah açıcı birkaç bilgi daha: Ferrante’nin ‘Benim Olağanüstü Arkadaşım’la başladığı ve gerçek dostluk üzerine kaleme aldığı bu seri taşrada çocuk olma, birlikte büyüme hikayesi. Tatilde evde kitap okumanın faydalarından biri; yazar öyle büyük bir Napoli tutkunu ki seri vesilesiyle adeta siz de Napoli’de buluyorsunuz kendinizi. Dörtlemeyi bir solukta okuyup serinin ilk iki kitabının dizi uyarlamasıyla kendinize tam anlamıyla bir bayram hediyesi verebilirsiniz.
Fantastik ve bilimkurgu edebiyatın feminist kalemi Ursula K. Le Guin… Hayallerinden yola çıkarak hayaller kurduran yazar fantastik ve bilimkurgu camiasının en önemli kahramanı. Yerdeniz serisi uçsuz bucaksız gibi görünen bir okyanusun çevrelediği yüzlerce takımadanın olduğu bir evrende geçiyor. Serinin 1968 yılında yayınlanan ilk romanı Yerdeniz Büyücüsü güç peşinde koşarken diyarı tehlikeye atan genç bir büyücünün hikâyesiyle başladı. Le Guin bu kitabı “büyümek” ve “büyüme yolculuğu” olarak tanımlıyordu.
‘Yerdeniz’ önce bir üçleme olarak yazıldı: ‘Yerdeniz Büyücüsü’, ‘Atuan Mezarları’ ve ‘En Uzak Sahil’. Belli ki Le Guin’in seriyle işi bitmemişti. Yıllar sonra bir dördüncü kitap ekledi: Aynı öyküyü farklı bir gözle anlattığı ‘Tehanu’ geldi. Daha sonra da ‘Yerdeniz Öyküleri’. Ama bitmemişti anlatacakları, bu kez de ‘Öteki Rüzgar’ geldi. Kahramanların gözünden aynı olayların da anlatıldığı bu seriyi sırasıyla okumanız gerekiyor, onu da hatırlatalım. Bu arada kitabın yayıncısı Metis 30. kuruluş yıldönümünde bu altı kitabı tek ciltte toplayarak sert kapaklı bir özel basım yaptı. Dış Haberler servisimizin acar editörü, kıymetlimiz Beyza Topçu’nun doğum günüm vesilesiyle hediye etmesiyle benim rafımın da en güzide parçası oldu. Taşıması çok konforlu değil, o nedenle evde okuyunuz. Son olarak Raf Gezgini “mutlaka okuyun” diye parmak sallamaz; öneri sunar, ancak ısrar etmez. Bunca haftadır fark etmişsinizdir. Ancak ‘Yerdeniz’ serisinden de Le Guin’den kendinizi mahrum bırakmayın.
Vakit o vakittir, Türkçenin en önemli yazarlarından Yaşar Kemal’in en meşhur kahramanı İnce Memed’i de raflardan indirelim. Kimilerine göre Türkçe yazılmış en iyi romandır ‘İnce Memed.’ Bugüne dek elinize mutlaka almış, hiç olmazsa dört kitaplık serinin ilk kitabını okumuşsunuzdur. Belki de o kadar uzun zaman önce okumuşsunuzdur ki tekrar okumak için fırsat kolluyorsunuzdur. Aynı topraklarda yaşadığımız için bile şanslı olduğumuz Yaşar Kemal’in en önemli serisini bu bayramda sindire sindire okuyun; Çukurova’ya, Kemal’in sayfalarca büyük bir ustalıkla betimlediği o köye, İnce Memed’in isyanına bir kere daha ortak olun deriz.
‘İnce Memed’le ilgili bir de Yaşar Kemal anısı bırakayım buraya, bayram şekeri niyetine. Usta yazar romanın tüm ülkedeki şöhretinden sonra bir gün Çukurova’ya gider. Etraf kalabalık, Yaşar Kemal’e ilgi yoğun. Herkes İnce Memed gibi bir kahraman kendi topraklarından çıktığı için bir gurur var. Köylüler memnun. Evlerden birinde toplanıyorlar. Laf dönüp dolaşıp İnce Memed’e geliyor. Köylüler “Ya Yaşar dünya seni tanıyor, Çukurova’yı tanıttın bize faydan oldu, ama tek bir şey yapmadın, en sonunda sen İnce Memed’in mezarını yaptırmadın” diye sitem etmiş Yaşar Kemal’e. O da bu anıyı anlatırken yarattığı kahramanın büyüklüğünü bir kere daha gösteren o cümleyi söylüyor: “Nasıl derdim ki İnce Memed’i ben yarattım, mezarı nasıl olsun?” İşte İnce Memed öyle büyük öyle unutulmaz bir karakter. Tıpkı yaratıcısı Yaşar Kemal gibi.
Ustalardan devam edelim. Adalet Ağaoğlu, ‘Dar Zamanlar’ adı altında toplanan roman üçlemesi’ Ölmeye Yatmak’, ‘Bir Düğün Gecesi’ ve ‘Hayır’ kitapları Türkiye’nin 1930-1980 arasındaki dönemine ayna tutuyor. Edebiyatının başyapıtlarından Dar Zamanlar üçlemesi ilk kez tek ciltte okurlarıyla buluştu.
Bir Cumhuriyet panoraması diyebiliriz bu seri için. Cumhuriyet idealleriyle büyümüş küçük bir kız olarak başlayan ve Cumhuriyet’in çalkantılı zamanlarında akademisyen olan başkahraman Aysel’le tanışıyoruz. Hafıza, tarih, hatırlamak, unutmak temaları üzerinde ilerleyen bu serinin en büyük eleştirisi toplumsal hafızamıza, başka bir deyişle balık hafızalı halimize.
Norveçli Dag Solstad, ülkesinin ve Kuzey Avrupa’nın en önemli yazarlarından biri. 1965’te yazdığı ilk öyküsünden bu yana roman, öykü, deneme başta olmak üzere pek çok türde eserler verdi.
Dag Solstad’ın sıradışı bir kahramanı var: Bjørn Hansen. Bu adam, Norveç’in küçük bir kentinde saygın bir bürokrat. Fakat her şey, elli yaşına geldiğinde kafasına ‘dank’ eden bir gerçekle değişiyor: Hayatındaki önemli kararları kendisi değil tesadüfler vermiştir. Yıllar önce âşık olduğu bir kadın uğruna ailesini terk edip bu taşra kentine yerleşirken de burada yeni bir kariyere başlayıp boş zamanlarında tiyatroyla ilgilenen örnek vatandaş rolüne bürünürken de… Uzun yıllardır sürdürdüğü ilişkisi de sona erince Bjørn Hansen hayatını değiştirmek, dünyadan intikamını almak için yollar aramaya başlar ve sonunda “Büyük Ret” adını verdiği çılgınca bir planı uygulamaya koyar. Serinin diğer kitapları sırasıyla şu şekilde: ’17. Roman’ ve ‘Bjørn Hansen’e Dair Üçüncü ve Son Roman.’
Çağdaş Amerikan edebiyatının en özgün yazarlarından Paul Auster’ın ‘New York Üçlemesi’, yazarın hayranlarının mutlaka okuması gereken üç kült kitabı birleştiriyor: Cam Kent, Hayaletler ve Kilitli Oda. Polisiye romanla postmodern kurmacanın bir harmanı olan ve kafkaesk bir üslupla örülen üçlemede yazar, okuru kilitli odalarda, geçmişte ve gelecekte, tuzaklı sokaklarda, çifte ve karanlık kişiliklerle donattığı kahramanlarının peşinde dolaştırırken, romanın her sayfasına dağıttığı ipuçlarını anlamlandırmayı okura bırakıyor. Kahramanlarını soyut ya da somut kilitli odalara sokarak, özgürlüklerini ancak oradan kaçmakla elde edebilecekleri dünyalar kuruyor. Koyuldukları kafesin sınırlarının nereye vardığını ancak kurtulunca anlayan kahramanlarına ve okuruna üzerlerindeki baskıdan kurtulma kapılarını açacak anahtarları da sunuyor. Tatil, Auster’ın bu sınırsız dünyasına girmek için iyi bir fırsat.