Raf Gezgini: Dumanı üzerinde tütenler
Çözülemeyen cinayetler, gizemli olaylar ve soluksuz bir gerilim... Tüm bunları vaat eden polisiye romanlarına bir kere başladınız mı bırakması gerçekten zor. Raf Gezgini bu hafta, maceranın ve heyecanın eksik olmadığı polisiye romanların peşinde.
Çözülemeyen cinayetler, gizemli olaylar ve soluksuz bir gerilim… Tüm bunları vaat eden polisiye romanlarına bir kere başladınız mı bırakması gerçekten zor. Hem sonunu merak ediyorsunuz hem de -tüm usta yazarların izlediği yol genelde bu oluyor- sizi kendine bağlayacak cesur ve zeki bir komiserin peşine takılıyorsunuz.
Agatha Christie, Arthur Conan Doyle, Edgar Allan Poe, ve Raymond Chandler gibi isimler türün akla gelen ustaları olsa da söz konusu polisiye edebiyatı olunca kendinizi kocaman bir okyanusta bulabilirsiniz. Siz yeter ki dalmak isteyin!
Türkçe yazılmış cinayet ve polisiye romanları denilince akla gelen ilk isim Ahmet Ümit. Kahramanı ‘Beyoğlu’nun en güzel abisi Başkomser Nevzat’la cinayetleri çözmekle kalmıyor bazen İstanbul’u bazen tarihi bazen de Anadolu kültürünü derinlemesine anlatıyor. Ümit birkaç gün önce Başkomser Nevzat’ın yeni macerasını müjdeledi. Bu kez uyuşturucu baronlarıyla karşı karşıya olacakmış Beyoğlu’nun en güzel abisi. Kitap ekim ayında raflarda olacak. Yani Ahmet Ümit ve Başkomser Nevzat’ın maceralarını okumak için yeterince vaktiniz var. Hatta bir kere kendinizi kaptırdığınızı fark edince daha fazlasını isterken bulacaksınız kendinizi.
Dün Ahmet Ümit’in müjdesini Twitter’da gördükten sonra son birkaç gündür anasayfama düşen bir başka paylaşıma takıldım. Netflix’in yeni gözdesi ‘Ripley.’Tesadüf bu ya, ‘Sherlock’ dizisindeki Jim Moriaty ve ‘Fleabag’teki rahip rolleriyle tanınan Andrew Scott’un başrolde olduğu bu mini dizi, 1960’ların New York’unda bir suç hikâyesiymiş. Üstelik kendisi bir roman uyarlaması…
Ripley, based on Patricia Highsmith's novel "The Talented Mr. Ripley" and starring Andrew Scott, Dakota Fanning, and Johnny Flynn is now playing. pic.twitter.com/bNiA5rJiD9
— Netflix (@netflix) April 4, 2024
Sekiz bölümlük dizi, psikolojik gerilim ve polisiye romanlarıyla tanınan Amerikalı yazar Patricia Highsmith’in ‘Yetenekli Bay Ripley/ The Talented Mr. Ripley’ kitabının ekran uyarlaması. Konusu ne diyenlere resmi bültenden bir özet de bırakayım: New York’ta geçimini sağlamak için mücadele veren genç bir adam olan Tom Ripley’in hikâyesini konu alıyor. Küçük çaplı dolandırıcılıklarla adından söz ettiren ve bir tür sosyopat anti kahraman olan Ripley, basit bir dolandırıcı olarak çıktığı yolculukta kelimenin tam anlamıyla bir seri katile dönüşüyor.
Tüm bunlar bir araya gelince Raf Gezgini elbette kitaplığındaki polisiye romanların peşine düşecekti. Kimisi türün en iyi örnekleri, kimisi yolun henüz başındaki kahramanlar… Ama ne olursa olsun gizem, bilmeceler ve gerilim eksik değil. Uzun soluklu bir okuma macerasına konuk olmak isteyenler, bu hafta Raf Gezgini sizi mutlu edecektir. Hem belki sonrasında sıkı bir polisiye film ya da diziye de gönül verirsiniz.
Buyursunlar, Raf Gezgini bu hafta maceranın ve heyecanın eksik olmadığı polisiye romanların peşinde.
Bernhard Schlink, 1944’te Nazi Almanyası’nda dünyaya gözlerini açmış. Kendisi esasen bir hukukçu. Ancak genç yaşlarda yazmaya başlamış. Kendisi yaşayan en önemli polisiye yazarlarından biri. ‘Gordiyon Fiyongu’, ‘Okuyucu’, ‘Selb’in Yargısı’, ‘Selb’in Hilesi’, ‘Selb’in Ölümü’, ‘Eve Dönüş’, ‘Yaz Yalanları’, ‘Hafta Sonu’ ve ‘Merdivendeki Kadın’ romanlarının yazarı Schlink, 1988’de yazdığı ‘Gordiyon Fiyongu’yla Alman Polisiye Yazarları Birliği Ödülü’nü kazandı.
‘Gordiyon Fiyongu’nun konusu neymiş diyenlere tanıtım metninden kısa bir özet: Genç avukat Georg Polger, Almanya’daki monoton hayatından sıkılıp Güney Fransa’da serbest çevirmen olarak çalışmaya karar verir. Fransa’da tanıştığı Mösyö Bulnakof’tan aldığı yeni iş ve aşk sarhoşluğuyla bağlandığı yeni sevgilisi Françoise, onu çözmeye çalıştığı sırlarla dolu bir maceraya sürükler. Fransa’dan Amerika’ya uzanan çözümsüz bir ilişkiler yumağının ortasında kalan Polger, ülkeler arasında mekik dokurken entrika, heyecan ve gerilim dolu bir hayat ritmine yakalanır.
Bir not daha. Bu kitabı okuduktan sonra Schlink’in ismini geniş kitlelere duyuran ‘The Reader/Okuyucu’ romanını da listenize alabilirsiniz. Hatta sonra Kate Winslet’e Oscar kazandıran beyazperde uyarlamasını da izleyebilirsiniz.
Aklınızdan “Polisiye edebiyat okumak istiyorum, kimleri okuyayım?” diye bir soru geçiyorsa polisiye edebiyatın ustalarından Petros Markaris verilebilecek en iyi cevaplardan biri. Yunan yazar Markasis, Komiser Haritos serisiyle Türkiye’de de büyük bir okur kitlesine sahip. Metin Celal, 10Haber için serinin yedinci kitabı ‘Hesap Günü’nü yazdığı yazısında bu sevginin nedenlerinden birini “Petros Markaris’in Kostas Haritos’un maceralarını anlatan polisiyelerinin Türk okur için çekiciliğinin en önemli nedeni iki milletin birçok benzer niteliği olması kuşkusuz” diyerek açıklamıştı.
Alfa Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan Komiser Haritos polisiyesi; ‘Gece Bülteni’, ‘Alan Savunması’, ‘Che İntihar Etti’, ‘Büyük Ortak’, ‘Eskiden Çok Eskiden’, ‘Batık Krediler’ ve ‘Hesap Günü’ sırasıyla okunabilir.
Seri boyunca Komiser Haritos’un maceralarına konuk alıyoruz. Kimi zaman ‘sıradan’ cinayetlerin arka planındaki büyük olaylar açığa çıkıyor, kimi zaman geçmişe yolculuğa davet ediliyor; suçlular, katiller ve hırsızlarla soluk soluğa mücadeleye giren Komiser Haritos’un en büyük yoldaşı oluyoruz. Başta da dediğimiz gibi Türkiye’de de çok sevilen seri, İstanbul’a da konuk oluyor. Serinin beşinci kitabı ‘Eskiden Çok Eskiden’de Haritos, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Şubesinde irtibat görevlisi olarak kardeşini öldüren ve hayatının çoğunu geçirdiği İstanbul’a kaçan 90’lı yaşlardaki Yunan bir kadının davası için geliyor. Kitapla ilgili detaylı bir inceleme yazısı için sizi hemen A. Ömer Türkeş’e bağlayalım.
1925 yılında Sicilya’da dünyaya gelen Andrea Camilleri, 2019’da hayata veda ettiğinde arkasında dünyanın en meşhur polisiye serisi ve kahramanı Komiser Montalbano’yu bıraktı. Camilleri, İtalyan polisiyelerinin dünyaya tanıtan isimlerden biri.
Türkçeye çevrilen ilk kitabı ‘Montalbano ile Bir Ay’daki 30 kısa hikaye vesilesiyle Komiser Montalbano ile tanıştık Montalbano serisinin kitapları şöyle: ‘Suyun Şekli’, ‘Terrakotta Köpek’, ‘Yemek Hırsızı’, ‘Keman Sesi’, ‘Tindari Gezisi’ ve’ Gecenin Kokusu.’ Söz konusu Sicilya, suç ve cinayetler olunca elbette iştahımız kabarıyor. Zira hem sinema hem de edebiyat tarihi Sicilya’da geçen sayısız hikayeye sahip. Camilleri seri boyunca Sicilya gerçekliğinden doğan bulmacalara davet ediyor okuru.
İtalyan’ın en çok okunan, onlarca farklı dile çevrilen usta polisiye yazarının Montalbano serisi 22 kitaptan oluşuyor. Türkçeye henüz ilk altısı çevrilse de üzülmeyin Komiser Montalbano serisinin romanları, TV’ye ve sinemaya da uyarlandı. Sizi bir süre idare eder. Netflix’te roman uyarlamanın filmlerinin yanı sıra bir de yazarın ‘Montalbano’ serisini yaratırken nelerden ilham aldığını anlatan röportajların da olduğu bir belgesel var: ‘Andrea Camilleri: Kural Tanımayan Usta.’
Yaptığı haberler ve yazdığı araştırma inceleme kitaplarıyla, bizi gölgeler arasında kalan gerçekle yüzleştiren gazeteci Timur Soykan, Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan romanı ‘İblis’i Öldür’de bu kez de hakikatin peşinden giderken kendilerini bir kabusun içinde bulan iki komiserin hikayesini anlatıyor.
Kahramanları tarikat-ticaret-siyaset ağının neredeyse tüm birimlerine yayıldığı emniyet teşkilatında, biri emekliliğine gün sayan, diğeri sistemle sorunlu ve delifişek iki komiser. Onlarla birlikte kurmaca dünyada 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yaşananlara şahit oluyoruz.
Soykan’ın yazarlığı biraz da memleket şartları nedeniyle gazetecilik kimliğinin gölgesinde kalsa da karşımızda yine sıkı bir roman var. ‘Zavallı’ ve ‘Liste’ romanlarından bildiğimiz politik polisiye olan hakimiyeti ‘İblis’i Öldür’de karşımıza çıkıyor. Romanda Soykan Türkiye gündemine ilişkin detaylarla dolu bir atmosfer kuruyor.
İblis’i Öldür’de, iki polis Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaşanan olaylar bütünü inceliyor. Hem cinayet hem de olaylar zinciri konusunda gerçeğin peşinde koşmalarını ele alıyor. Belirli rehin alma olaylarında infazlar olduğunu düşünüyorlar, bu yönde bilgiler ortaya çıkıyor ve neden olabileceğinin peşine düşüyorlar. Hakikat arayışı bir yandan da onlar için bir kabusa dönüşüyor. Soykan, kitabın esas soruları “Gerçek için ne kadar ileri gidersiniz, o gerçeğe ulaşmak, onu kabustan çıkarmak ve suçluların cezasını çekmesi için hayatınızda neleri göze alabilirsiniz?” diyor.
Polisiye kahramanları genelde erkek olur, evet. O halde sizi Komiser Suat Zamir’le tanıştıralım. Kendisi polis teşkilatında gizemli cinayetleri çözen; devlet, tarikatlar, çocuklar ve hurafeler ekseninde çocukları kurtaran, birbiri ardına işlenen kanlı cinayetleri çözmeye çalışan bir kadın.
Zaten Suat Komiserin, babası da dedesi de polis. O nedenle çocukluk hayali bu aile geleneğini sürdürmek. Tahmin edeceğiniz üzere erkek egemen teşkilatta bir kadın olmanın türlü zorluklarıyla da uğraşıyor bir yandan. Elçin Poyrazlar’ın kaleme aldığı serinin ilk kitabı ‘Ecel Çiçekleri’, Dünya Gazetesi ‘Yılın Polisiye Kitabı’ ödülüne değer görülmüştü. verildi. Poyrazlar, ödülü direnen kadınlara adamıştı.
İrlandalı Jane Casey, çok satan raflarında karşılaştığımız bir yazar. Ve onun da en meşhur serisinin kahramanı Dedektif Maeve Kerrigan bir kadın. Bu hırslı polisin çözdüğü cinayetlerin peşinden gitmenin yanı sıra özel hayatına ve meslekte bir kadın olarak nasıl mücadele ettiğine şahit oluyor okur.
İlk romanı ‘The Missing’, 2010 yılı şubat ayında yayımlandı. Maeve Kerrigan’ın maceraları ise ‘Kurban’ ile başlıyor. Uzun soluklu bir okuma macerası isteyenler için yeterince uzun bir serisi var Casey’in. Serinin son kitabı ise geçen yıl yayımlandı: ane Casey’in çok satan serisinin kahramanı bu kez ‘Kapalı Kapılar Ardında’ diyor. Üstelik soluksuz gerilim de vaat ediyor.
Gülce Başer’in polisiye roman üçlemesi Nihal Gürsoy Serisi, Mylos Kitap tarafındanyayımlandı. Seri, ‘Bir Ceset Bir Söz,’ ‘Yanığı Bulmak’ ve ‘Yarın Evdesin‘ romanlarından oluşuyor. Başer’in ilk romanının kahramanı da nev-i şahsına münhasır Nihal Gürsoy.
Seri boyunca Nihal Gürsoy’un hem çözdüğü cinayetlere hem de kendi hayatındaki değişimlere ortak olacaksınız. Ölümlerden dönecek, sevdiklerini kaybedecek; bir yandan da karanlık ilişkilere geçen bir suç ağının peşine düşecek, dolandırıcıların tezgahını bozmaya çalışacak.
Siyasi polisiye edebiyatı denilince akla gelen ilk isimlerden biri Wolfgang Schorlau. 1951 doğumlu yazar, gençlik yıllarında ’68 öğrenci hareketine katılmış. Yazarlık kariyeri ise 50 başlamış. Farklı türde romanları ve denemeleri olsa da alametifarikası polisiye romanları…
Dedektif Dengler’in ilk macerası Mavi Liste, İletişim Yayınları etiketiyle raflarda. Bu seriyi 2015’e kadar yedi kitap daha izledi. Aralarında 2006 Almanya Polisiye Edebiyat Ödülü’nün de yer aldığı birçok ödül kazandı.
Başka romanları ve siyasi denemeleri de vardır fakat başarısını polisiye romanlarına borçludur. Özel dedektif Dengler’in ilk macerası olan Mavi Liste’yi (2003, Türkçesi: İletişim Yayınları 2016) 2015’e kadar yedi kitap daha izledi. Schorlau aralarında 2006 Almanya Polisiye Edebiyat Ödülü’nün de yer aldığı birçok ödül kazandı.
Bu kitabın konusu ne diyenlere: Devlet, büyük sermaye, gizli servisler ve onların düzen karşıtı silahlı örgütleri bile manipüle edebilen komploları hakkında, ürkütücü biçimde gerçekçi bir siyasi polisiye.