Yasa budanınca vergi paketinden gelir beklentisi 736 milyardan 157 milyara düştü
Merkez Bankası’nın dünkü faiz açıklamasına baktığımızda; yeni yönetimin hem dikkat edilecek hususlar, hem de iletişim dilinde daha iyi bir noktaya geldiğini söyleyebiliriz.
Merkez Bankası, piyasa beklentilerine paralel olarak, politika faizini yüzde 50’de sabit tuttu. Bununla birlikte TL mevduat karşılığı bankaların kendisinde tuttuğu zorunlu karşılıklara ödeyeceği faizi artıran Merkez Bankası, sonunda TL mevduatın enflasyonla mücadeledeki gerçek önemini kavramış görünüyor.
Bu arada 30 Nisan’da sona erecek TL mevduattaki yüzde 5’lik stopaj uygulamasının devam edip etmeyeceği hâlâ belli değil. Maliye Bakanlığı’nın indirim süresini uzatmayıp, stopajı 1 Mayıs’tan itibaren yüzde 15’e çıkarması halinde TL mevduat getirisinin azalmaması için, Merkez Bankası’nın 2,5 puanlık bir teknik faiz artışı yapabileceğini yazmıştık. Merkez Bankası’nın bu faiz artışına gitmemesinin, stopaj konusunda hala net bir işaret verdiği kanısında olmadığımı söylemeliyim.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in kendisine yöneltilen stopaj sorularına “bu konuda karar verilmiş değil” yanıtı verdiğini biliyorum. Vergi indirimi devam edecekse de etmeyecekse de, zaten son güne kadar bir somut işaret verileceğini sanmıyorum. Mevcut uygulamaya göre 30 Nisan akşamına kadar yeni bir karar yayımlanmazsa, zaten otomatik olarak, mevcut yüzde 5 stopaj oranı yüzde 15’e çıkacak demektir. Yani mevcut durumda; 30 Nisan günü ekonomi yönetimi stopajı aynen süreceğini de açıklayabilir, aşamalı olarak yüzde 10’a çıkacağını da. Ya da uzatma yapmayarak yüzde 15’e çıkarılması kararını da verebilir.
Önceden stopaj açıklaması yapılmamasının bir nedeninin; tasarruf sahiplerinin stopaj artabilir beklentisiyle, son günlerde daha uzun vadeli mevduat yaparak, bu indirimden yararlanmaya motive etmek için olduğunu sanıyorum. Daha önce de son güne, hatta bitimin ertesi güne kadar bir karar açıklanmadığı olmuştu.
Faizi sabit tutarken bankalara ödediği zorunlu karşılık faizini artırmasının nedeni, “Stopajlar indiğinde tasarrufçunun getirisi azalmasın, bu nedenle bankaların artıracağı faizlerin bir bölümünü biz karşılayalım” kararı olabilir. Kısacası; son güne kadar, belli ki yönetimin alacağı kararı bilemeyeceğiz.
Bildiğimiz bir şey var ki; Merkez Bankası artık, uygulanan enflasyonla mücadele programı için TL mevduatın önemini kavramış durumda. Hatırlarsanız eski Başkan Gaye Erkan, ilk Enflasyon Raporu toplantısında “mevduat faizleri düştü” diyerek, övünerek anlatmıştı. O açıklamadan beri, politika faizinin artması kadar bunun TL mevduat faizine yansımasının önemine değindik. Çünkü deneyimli Merkez Bankacılar, döviz talebinin önlenmesi, dolarizasyonun azaltılması için, evvelden beri TL mevduatın hayati öneme sahip olduğunu biliyorlardı. O nedenle de sürekli bunun üzerinde durduk. Yeni yönetim de seçime kadar bankaların TL mevduat faizlerini düşük tutmasına, bilerek ya da bilmeyerek, engel olmadı, bu konunun üzerine fazla gitmedi.
Geçtiğimiz Mart ayında, özellikle küçük tasarruf sahiplerinin altına ve dövize hücum etmesi, TL mevduatın önemini kavramakta belirleyici olmuş gözüküyor. Eğer bankaların küçük tasarrufçuya da yüksek TL mevduat faizi vermesini sağlayabilseydi. Merkez Bankası Mart’ta o kadar zor durumda kalmayacaktı.
Bir adım daha ileri gidelim; belki Mart ayında, seçim öncesinde olmasına rağmen, politika faizini 5 puan artırmak zorunda da kalmayacaktı. Bunun önemli etkilerinden biri kredi faizlerinde görüldü. Geçtiğimiz hafta kredilerin bıçak gibi kesildiği bilgisini alıyoruz. Bu nedenle önümüzdeki en geç birkaç ay içinde kredi artışlarındaki banka rasyolarının gevşetilmesi bekleniyor. Yani bir anlamda sıkı para politikasında gevşeme, kredi faizleriyle başlayacak da denilebilir.
Merkez Bankacılar, zaten rasyo gevşetilmese bile, bir süre sonra, kredi talebi çok azalacağı için kendiliğinden faiz oranlarının düşeceğini tahmin ediyorlar. Ancak bu gidişin kendiliğinden olması halinde o zaman şirket batışlarının başlayabileceğini, sonuç olarak sıkı para politikasının tümü üzerindeki siyasi baskıların artabileceği endişesi taşıyorlar.
Merkez Bankası’nın dünkü faiz açıklamasına baktığımızda; yeni yönetimin hem dikkat edilecek hususlar, hem de iletişim dilinde daha iyi bir noktaya geldiğini söyleyebiliriz. Faizi artırmaya niyetleri olmasa bile, piyasaların beklentisi doğrultusunda faizin tekrar artabileceği konusunda kapıyı iyice aralamış gözüküyorlar. Böylece hem “gereken yapılacak” mesajı verip, hem de planları işlemediği takdirde kendileri için de bir açık kapı bırakmış oluyorlar.
Bununla birlikte TL mevduat vurgularında olduğu gibi, bunu etkileyen likidite yönetimi konusunda da daha güven veren bir tavır içine girdikleri de söylenebilir. Bu arada açıklama dilinin Merkez Bankası yönetiminin, iyi sonuçlar çıktıkça, kendine biraz daha güvenir hale geldiği izlenimi verdiğini de söylemeliyiz.
Özetle; iç talebin yeterince azalmadığını, enflasyon beklentilerinin istedikleri düzeye gelmediğini belirtip, ancak alınan tedbirlerin sonucunu görmek için biraz daha beklemek gerektiğini söylediler. Bu tavır piyasalar için uygun bir tavır. Bence Merkez Bankası yönetimi, biraz da “açıklanacak mali tedbirlerin parasal sıkılığı ne kadar destekleyeceğini, beklentilerin düşürülmesinde önemli katkılar sağlayıp sağlamayacağını” görmeye çalışacak. Bu da en doğal hakları.