Karahan: Asgari ücret enflasyonda bir numaralı risk değil ama karar verici değiliz
TÜİK’in açıkladığı verilerin doğruluğuna ilişkin şüpheler her zamanki gibi bu ay da devam ediyor. Aslında TÜİK’in 2023 yılına ilişkin açıkladığı “hissedilen enflasyon” verisini aylık açıklamaya dönmesi ve bunu kullanması daha doğru.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) nisan ayına ilişkin enflasyon verilerini açıkladı. Her ne kadar Ekonomi Bakanı aynı sözleri yine tekrarlayarak enflasyonda düşme belirtilerinin olduğu ve yılın ikinci yarısında düşeceğini söylese de TÜİK’in doğruluğu şüpheli rakamları ile dahi enflasyonun düşmeye direndiği bir kez daha görüldü.
Rakamlara baktığımızda tüketici fiyatları endeksindeki (TÜFE) artış nisan ayında bir önceki aya göre %3,18, bir önceki yılın aralık ayına göre %18,72, bir önceki yılın aynı ayına göre %69,80 ve on iki aylık ortalamalara göre %59,64 olarak gerçekleşti. TÜİK’e göre bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup %51,20 ile giyim ve ayakkabı. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %103,86 ile eğitim. Ana harcama grupları itibarıyla nisan ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup %1,03 ile sağlık olurken, artışın en yüksek olduğu ana grup ise %9,56 ile alkollü içecekler ve tütün oldu.
Çekirdek enflasyonu gösteren özel kapsamlı TÜFE göstergesi (C) ise nisan ayında bir önceki aya göre %3,56, bir önceki yılın aralık ayına göre %16,45, bir önceki yılın aynı ayına göre %75,81 ve on iki aylık ortalamalara göre %66,62 oranında arttı.
Nisan ayında Yİ-ÜFE bir önceki aya göre %3,60, bir önceki yılın aralık ayına göre %15,61, bir önceki yılın aynı ayına göre %55,66 ve on iki aylık ortalamalara göre %45,83 artış gösterdi.
Bilindiği üzere TÜİK dışında bazı kuruluşlar da enflasyona ilişkin aylık veri açıklıyor. Nisan ayına ilişkin diğer kurumların açıkladığı verilere bakalım.
ENAG tarafından açıklanan TÜFE rakamlarına baktığımızda nisan ayı için aylık %5,02 ve yıllık %124,35 oranında, İTO tarafından açıklanan rakamların ise aylık %4,9 ve yıllık %78,8 oranında arttığı görülüyor. 2024 yılı ilk 4 aylık rakamlara baktığımızda enflasyon; TÜİK’e göre %18,72, İTO’ya göre %21,07 ve ENAG’a göre %27,98 olarak gerçekleşti.
Her üç kurumun rakamları arasındaki hemen hemen her ay oluşan fark bu ay daha yukarı açıldı. TÜİK enflasyonunun diğerlerinin çok gerisinde kalmaya devam etmesi yine verilerin doğruluğu konusunu düşündürüyor. Günlük hayatımızda yaşadığımız enflasyonun açıklanandan çok daha fazla olması bu iddiaları güçlendiriyor.
Bu iddiaları güçlendiren bir konu da TÜİK rakamlarında sektörel bazdaki yıllık fiyat artış oranlarının bazı sektörler için komik kalması. Örneğin, yıllık bazda giyim ve ayakkabı fiyatlarındaki artış oranı TÜİK’e göre sadece yüzde 51,20 ve yıllık en az fiyat artışının olduğu alan. Yine haberleşme ana grubunda artış oranı yıllık sadece 55,40. Gerçek hayatta son bir yılda giyim sektöründeki artışın sadece yüzde 50’lerde kaldığı maalesef hiç inandırıcı değil.
Diğer bir durum gıda harcamalarına ilişkin. Türk-İş tarafından açlık sınırının belirlenmesine yönelik açıklanan gıda (mutfak) enflasyonu aylık %5,55. TÜİK rakamlarına göre aynı ayda gıda ve alkolsüz içeceklerden oluşan harcama grubunun aylık artış oranı %2,78. Görüldüğü üzere Türk İş’in açıkladığı rakam TÜİK gıda enflasyonu rakamının iki katı olup, oranlar birbirinden çok uzak.
Dolayısıyla son dönemde açıkladığı verilerin detayını vermeyerek şeffaflık konusunda da giderek geriye giden TÜİK’in açıkladığı verilerin doğruluğuna ilişkin şüpheler her zamanki gibi bu ay da devam ediyor. Aslında TÜİK’in 2023 yılına ilişkin açıkladığı “hissedilen enflasyon” verisini aylık açıklamaya dönmesi ve hesaplamalarda gerçeğe daha yakın olması nedeniyle bunun kullanılması daha doğru. Zaten TÜİK’in açıkladığı aylık rakamlara toplum genelinde kimse inanmıyor.
Burada sorulması gereken soru acaba ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası yöneticileri karar alırken TÜİK’in açıkladığı enflasyonu mu esas alıyor? Eğer TÜİK rakamlarını dikkate alarak karar alıyorlarsa enflasyon sorununu çözemememizin temel nedeni bur diyebiliriz.
Enflasyonla ilgili şu noktaları bir kez daha vurgulamak gerekiyor:
– 2023 yıl sonuna göre 4 aylık TL’nin USD karşısındaki değer kaybı yaklaşık %10. TÜİK enflasyonu bile bu kur artışının çok üzerinde. Dolayısıyla devam eden yüksek enflasyonun nedenleri kur geçişkenliğinin ötesinde.
– Bütün ümitler baz etkisine bağlı enflasyon düşüşüne bağlandı. Ancak baz etkisi ortadan kalkınca da elde yüksek bir enflasyon kalacak ve bu enflasyonun düşürülmesi gidişata bakılırsa fazla mümkün görünmüyor.
Bunun temel nedeni ise söylenildiği gibi “yerlilerin” enflasyonun düşeceğine ikna edilememesi. İkna olunmamasının temel nedeni ekonomiyi yönetenlerin enflasyonu düşürebileceğine güven duyulmaması. Güven duyulmamasının nedeni ise önlemlerin;
– GEREKEN HER ALANDA,
– YETERLİ DÜZEYDE VE
– ZAMANINDA ALINMAMASI.
Özellikle çalışanlar ve emekliler üzerinde enflasyonu düşürmek üzere ücretleri kısılarak ve kredi olanakları sınırlandırılarak baskı kurulurken, devletin harcamalarında yeni ekonomi politikalarının uygulanmaya başlamasından itibaren geçen bir yıla yakın süreye karşın hiçbir kısıtlama yapılmadı ve israf son hızla devam ediyor. Kamuda tasarruf Ekonomi Bakanı’nca yılın ikinci yarısına atılıyor ve tasarruf edilecek başlıklar konuşmalardan anlaşıldığı kadarıyla sınırlı bir alanı kapsıyor.
İkinci olarak, halkı enflasyonun gerçeğinden daha düşük olduğuna inandırmaya çalışmak da güven kırıcı. Halk yaşadığı enflasyonun farkında ve açıklanan rakamların yaşadıklarıyla çok farklı olduğunu net olarak biliyor. Bu ortamda Ekonomi Bakanı’nın TÜİK’in açıkladığı rakamları dikkate alarak enflasyona ilişkin pozitif açıklamalarda bulunması, toplum nezdinde bir anlam ifade etmiyor hatta ters etki yapıyor.
Şunu kabul etmek gerekir ki, bir sorunu çözmek öncelikle sorunun boyutlarının gerçekte ne olduğunu bilmek ve bunu kabullenmekle mümkün. Sorunun boyutlarını küçük gibi göstermeye çalışarak ya da onu küçük görerek hareket eder ve buna göre önlem alırsanız çözüm mümkün olmaz. Ülkemizde enflasyonla mücadelede de sanki böyle bir durumla karşı karşıyayız.