MHP, Sinan Oğan’ı ittiriyor: Mahallemize gecekondu yapmasına müsaade etmeyiz
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin iddianame düzenlendi. Sanıklar arasında üç polis, 2015'te MİT'ten uzaklaştırılan bir kişi, MHP yöneticileri de var. Sanıkların çelişkili ifadeleri dikkat çekiyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Sinan Ateş’in 30 Aralık 2022’de silahlı saldırı sonucu öldürülmesine ilişkin 22 şüpheli hakkında hazırladığı iddianame Ankara 32’nci Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
145 sayfalık iddianamede tetikçi Eray Özyağcı ile Vedat Balkaya ve Suat Kurt’un ortak hareket ederek saldırıyı düzenlediği, Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş’ın ise azmettirici oldukları belirtildi. Diğer şüpheliler Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, Mustafa Ensar Aykal’ın ise işlenen suça iştirak halinde yardım ettikleri belirtildi.
Şüphelilerin tamamının Sinan Ateş’e düzenlenen saldırıda ‘tasarlayarak kasten öldürme’ suçundan sorumlu oldukları anlatıldı.
İddianameye giren otopsi raporunda saldırıda Sinan Ateş’e beş merminin isabet ettiği bilgisi yer aldı.
İddianamede müşteki olarak Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ve Sinan Ateş’in vurulduğu gün yanında olan kuzeni Selman Bozkurt yer aldı. İddianamede Ayşe Ateş’in ifadesine yer verilmedi, sadece şüphelilerden şikayetçi olduğu yazıldı.
İddianameye göre Selman Bozkurt ise ifadesine olay günü Sinan Ateş’in kendisine sosyal medya hesabından tehditler aldığını söylediğini belirterek şöyle devam etti:
“Dikkatli olalım şeklinde sözler söyledi. Bir müddet sonra Sinan, Ahmet ve ben abdestlerimizi alarak saat 12:50 sıralarında üçümüz yaya olarak ofisten çıkarak cuma namazı kılmak için Firdevs Camine doğru yürümeye başladık. Bir müddet sonra camiye girdik, camide Sinan Ateş benim ön kısmımda safa durdu. Namaz başlamadan Sinan beni yanına çağırarak belinden çıkarmış olduğu siyah renkli marka ve çapını bilmediğim tabancayı ‘silah belimi rahatsız etti, bunu beline tak’ diyerek bana verdi. Ben de tabancayı belime soktum. Bildiğim kadarı ile Sinan’ın iki adet tabancası vardı, bir tanesinin ruhsatlı olduğunu biliyordum ancak diğer silahının ruhsatlı olup olmadığını bilmiyorum. Cuma namazı bittikten sonra üçümüz birlikte camiden çıkıp ofis istikametine doğru geldiğimiz istikamette yürümeye başladık. Olay yerine geldiğimiz esnada Sinan Ateş ve Ahmet benim yaklaşık iki metre önümde, ben de arkada yürüyorduk. Tam olay yerine geldiğimiz esnada saat 13:30 sıralarında sağda bulunan park halinde tahminen transit marka aracın önünden bir şahıs Sinan Ateş’in önüne geçerek elinde bulunan siyah renkli tabanca ile art arta ateş etmeye başladı. Sinan Ateş vurularak yere düştü. Ben Sinan’ın yanına gelip müdahale edecekken bana da iki el ateş etmesiyle ben de yaralanarak hemen kendimi solda bulunan bir aracın arkasına atarak sipere geçtim. Bu esnada bize ateş eden şahıs tekrar ateş ederek yaya vaziyette kaçmaya başladı.”
İddianamede tetikçi Eray Özyağcı’yı Ankara’ya götüren özel harekat polislerinin Aşkın Mert Gelenbay ve Murat Can Çolak olduğuna yer verildi. Eray Özyağci ifadesinde Aşkın Mert Gelenbey ile daha önce tanışmadığını söylerken Gelenbey, Eray Özyağcı ile 8-9 yıldır tanıştığını belirtti.
Aşkın Mert Gelenbey Ankara’ya gidişini özetle şöyle anlattı:
“8-10 yıl kadar önce İstanbul ilinde Aydos mahallesinde ablamın evi vardı, ben de tatillerde oraya giderdim, gelip gittikçe orada tanıştık. Bir arkadaşlığımız gelişti, ancak birlikte herhangi bir adli olaya karışmışlığımız olmamıştı. Murat Can Çolak isimli şahsı aynı işyerimde beraber çalıştığımız için tanırım. İsmini siz görevlilerden öğrendiğim Osman Bayraktar isimli şahsı İstanbul-Ataşehir Palladium AVM önündeki otoparkta 27/12/2022 günü saat 16.00 sıralarında gördüm, daha önceden bu şahsı görüp görmediğimi hatırlamıyorum. Bu otoparka da arada gitmişliğim vardır. Osman isimli şahsı da bu yüzden tanırım. Aramızda herhangi bir bağ ya da ilişki yoktur. İsmini bile bilmiyordum siz görevlilerden öğrendim. İsmini Ero olarak bildiğim ancak ismini siz görevlilerden öğrendiğim Eray Özyağcı’yı yaklaşık 8-9 yıl önce ablam Ayşe Bektaş İstanbul Aydos semtinde oturuyordu. Ben de o zamanlar Ordu ilinde ikamet ediyordum, ara ara tatil dönemlerinde ablamın yanına ziyaret için gidiyordum, Eray Özyağcı’yı da ablam ile aynı mahallede oturdukları için tanırım. Eray’la polis olmadan önceye kadar çok bir görüşmem olmadı, ancak 2019 yılında polis olduktan sonra ablama yakın yerde ev kiraladığım için Eray Özyağcı ile tekrar görüşmeye başladım. Kendisinin telefon numarası ben de mevcuttur. Eray ile çok sık görüşmüyordum, ara ara görüşmelerimiz oluyordu. Kendisini bu yüzden tanırım. Taksici olarak bildiğim ve adını siz görevlilerden öğrendiğim Caner Günay isimli şahsı 27/12/2022 günü Osman Bayraktar’ın otoparkına saatini tam hatırlamıyorum ama 16.30 sıralarında Eray Özyağcı’yı otoparka bırakan şahıs olarak bilirim. Caner’in Eray’ı hangi plakalı ticari taksi ile bıraktığını bilmiyorum. Kendisini ilk kez orada gördüm, onun dışında herhangi bir görüşmem telefon konuşmam yoktur. Adı geçen şahıslar dışında başka kimseyi tanımıyorum.”
İddianamede şüpheliler arasında yer alan diğer özel harekat polisi Murat Can Çolak ise Aşkın Mert Gelenbey ile birlikte Ataşehir’de Dodo lakaplı Doğukan Çep’in de olduğu bir otoparktan aldıkları araçla Eray Özyağcı’yı Ankara’ya götürdüklerini şöyle anlattı:
“Aşkın Mert ile konuşmamızda eşimi İzmit ilinden alıp geleceğimi söylediğimde o da bana Ankara ilinde ağabeyimin yanına gideceğini eşi ile sorunlarının olduğunu söyledi, birlikte gidip gelelim, hem Ankara ilinde biraz eğlenip gezer geliriz dedi, ben de geceden görevden çıktığımdan yorgun olduğumdan bu teklif cazip geldi ben de tamam diyerek bu teklifi kabul ettim, sonra bana Ankara iline bir arkadaşından alacağı araç ile gidelim diye söyleyip birlikte bana ait olan 34 CAU 281 plaka sayılı kırmızı renkli Honda marka araç ile Ataşehir ilçesinde bulunan Paladyum AVM yanındaki oto parka gittik, kendi aracımı oto parka bıraktım, oto parka gittiğimizde oto parkın sahibi olduğunu bildiğim Osman Bayraktar ile çalışanlar ve Ankara Emniyet Müdürlüğünde ismini öğrendiğim Mustafa Uzunlar isimli şahıs bulunmakta idi, selam verip hoş beş ettik bu sırada ben üzerimdeki kıyafeti değiştirdim. Aşkın Mert gideceğimiz aracın kirli olduğunu söyleyip aracı yıkatıp temizlettirdi, bu sırada oto parka daha önce yani yaklaşık 15- 20 gün kadar önce yine Aşkın Mert ile geldiğim zaman tanıştığım benim gibi Maltepe ilçesinde oturduğunu söyleyen Dodo lakaplı Doğukan Çep isimli şahıs tek geldi ancak oraya ne ile geldiğini görmedim, onlarla da hoş beş ettik, tam araba ile oto parktan çıkacağımız sırada kendisini daha önceden hiç görmediğim orta boylarda, esmer tenli siyah saçlı hatta saçlarının yanları sıfır tıraşlı tahminen 25- 30 yaşlarında bir şahıs geldi, Aşkın Mert bana bu şahsı bizimle birlikte Ankara iline geleceğini söyledi, hatta ben Aşkın’a bu şahsı tanıyor musun bir sıkıntısı var mı, diye sordum o da şahsı tanıdığını, sıkıntılı biri olmadığını söyledi, saat tahminen 17.00- 17.30 sıralarında Aşkın’ın emanet olarak oto parktan almış olduğu 61 OF son rakam gurubunu hatırlamadığım siyah renkli Wosvogen Transporter marka araç ile hareket ettik, aracın direksiyon kısmında Aşkın Mert, ön sağ kısmında ben, arkaya ise ismini araca bindikten sonra öğrendiğim Ero lakaplı Eray isimli şahıs bindi, İstanbul ilinden çıktık otobana girdik, gece nöbetten çıktığımdan dolayı uyumak için Bolu ya da Düzce tarafında arkada oturan Ero lakaplı şahsın öne geçmesini arkada yatıp uyuyacağımı söyledim, Ero lakaplı şahıs aracın ön sağ kısmına geçti, ben arkada yatıp uyumaya çalıştım, birkaç petrol istasyonunda durduk, yine ismini ve neresi olduğunu hatırlamadığım bir dinlenme tesisinde durduk. Aşkın Mert ve Ero lakaplı şahıslar yemek yediler tekrar yola çıktık, Aşkın Mert bana İstanbul ilinde iken ağabeyinin Ankara ilinde oturduğunu, onu Ankara ilinden alacağını söylemişti, saati tam olarak hatırlamıyorum uyandığımda Aşkın Mert’ın ön sağda oturan Ero lakaplı şahsa sen arkaya geç öne ağabeyim binecek diye söylediğini duydum, aracın ön sağ kısmına Aşkın Mert’in ismini bilmediğim ağabeyi oturdu, Ero da aracın arka kısmına geçti, Aşkın Mert’in ağabeyini nerede aldığını aracın koltuğunda yattığımdan kafamı kaldırmadığımdan bilmiyorum, bir süre sonra bir hastane gördüm, yaklaşık 200-300 metre sonra Aşkın Mert durdu, araçtan bizimle birlikte İstanbul ilinden gelen Ero lakaplı Eray indi, bu şahsı yine gece ve ışıkların yüzüme vurmasından dolayı eşkal bilgilerini hatırlamadığım 25- 30 yaşlarında kirli sakallı bir şahıs karşıladı. Aşkın ve ağabeyinin araçtan aşağı inip inmediklerini hatırlamıyorum tekrar biz oradan geldiğimiz araç ile ayrıldık, Ero lakaplı şahsı bu adres önüne bıraktığımızda saatin kaç olduğunu hatırlamıyorum, hatta ben Ero lakaplı şahsı gideceği adres önüne bıraktıktan sonra Aşkın Mert’e hani eğlenmeye gitmiyor muyuz diye sordum o da bana sabah erken saatlerde eşini havalimanına bırakmaya gideceğini geç kalacağımızı söyleyip bundan vazgeçtik, ağabeyinin açtığı navigasyon tarifi üzerine saat tahminen 23.48 sıralarında Ahi Boz diye bir yerde ağabeyini araçtan bıraktık, Aşkın Mert yorulduğundan aracın direksiyon kısmına ben geçtim, saat 06.00 sıralarında İstanbul iline ulaştık. Aşkın Mert bana aracı sen aldığımız yere bırakırsın diye söyledi, onu evine bıraktım, araç bende kaldı sabah saat 09.00 sıralarında ise aracı almış olduğumuz otoparka götürüp çalışanlara aracı teslim ettim, ben eşimi yolda aradım ancak cevap vermediğinden İzmit’ten alamadım, otoparktan kendi aracımı alıp İzmit’e giderek eşimi alıp tekrar İstanbul ilindeki evimize geldik.”
Sinan Ateş cinayeti soruşturmasında da görevli Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde komiser olarak görev yapan Mustafa Ensar Aykal’ın iddianamede azmettirici olarak yer alan Tolgahan Demirbaş’a Sinan Ateş’in konumunu gönderdiği ortaya çıktı.
Mustafa Ensar Aykal ifadesinde şunları anlattı:
“Bazı telefon numaralarını sorgulayıp adres veya kişi kartlarını Tolgahan Demirbaş’a yollayıp yollamadığımı hatırlamıyorum. Bu bilgilerin paylaşılmaması konusunda gizlilik içerisinde kendisinde kalması yönünde mesaj göndermiş olabilirim. Bu bilgilerin sorgulanıp paylaşılmasının suç olduğunu görevim gereği biliyorum. Bu nedenle gizlilik içerisinde kimseye bildirmemesine dair uyarı mesajı göndermiş olabilirim. Tolgahan Demirbaş’ı 30/12/2022 günü cinayet olayından yaklaşık yarım saat sonra saat 14:00’da aradığım doğrudur. Tolgahan Demirbaş’ı aradığımda herhangi bir isim vermeksizin Çukurambar bölgesinde silahlı bir konu olduğunu, buna dair bilgisi olup olmadığını sordum. Tolgahan Demirbaş’ın maktulü tanıdığı düşüncesiyle kendisine bu konuya dair bilgisi olup olmadığını sordum. Tolgahan Demirbaş bana ‘Kim abi, hayırdır, ne oldu’ diye sordu. Tolgahan Demirbaş böyle konuşunca olaya dair bilgisi olmadığını değerlendirerek daha fazla bir şey sormadım ve görüşmeyi sonlandırdım. Tolgahan Demirbaş’ı aynı gün saat 15:34’te yanlışlıkla aramış olabilirim. Olaya dair bir görüşmem olmadı. Yanlışlıkla telefonda elim dokunduğu için facetime üzerinden görüşme kayda düşmüş olabilir. Ancak şahısla görüşmem olmadı. Olayla ilgili veya olay harici bir şey konuşmadık. Ben Cinayet Büro Amirliği görevini yürütürken görevimin gereğini yerine getirdim. Olayın öncesinde Sinan Ateş’e saldırıda bulunulacağına dair bilgim ve tahminim olmamıştır. Sinan Ateş’e ait bilgileri Tolgahan Demirbaş’a iletmedim. Cinayet olayının öncesinde veya sonrasında olaya karışan şüpheli şahıslarla irtibatım ve cinayetin işlenmesinde herhangi bir yardımım olmamıştır. Adam öldürme suçuna yardım etme veya iştirak suçlamalarını kabul etmiyorum. Soruşturmanın gizliliğini ihlal etmedim. Soruşturmanın hiçbir aşamasında Tolgahan Demirbaş ya da başka bir şahsa bilgi vermedim. Tolgahan Demirbaş’a vermiş olduğum bir kısım bilgiler kişisel verileri Tolgahan Demirbaş’a göndermiş olduğum bazı bilgilerin cinayet olayı ile ilgisi yoktur. Ancak bu bilgileri sorgulayıp Tolgahan Demirbaş’a göndermemem gerektiğini biliyorum. Bunun dışında hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum. Soruşturmanın başlangıcında şüpheli Tolgahan Demirbaş’ın olaya dahil olduğunu ve tetikçi Eray Özyağcı’yı kaçırdığına dair tespitte bulunduğumuzda Emre Yüksel’in olayın içinde olduğunu ve diğer şahısların ne derecede olaya karıştıklarını bilmiyordum. Emre Yüksel ve diğer şahıslarla ilgili bilgiler daha sonra ortaya çıktı. Sinan Ateş’in öldürülmesi olayına hiçbir dahilim yoktur. Olayın aydınlanması için ekibimle birlikte insan üstü bir çalışma yaptık. Olayın aydınlanmasına büyük ölçüde katkıda bulunduğumu düşünüyorum.”
İddianamede sanıklar arasında yer alan Çağlar Zorlu’nun da Tolgahan Demirbaş’a konum gönderdiği ortaya çıktı. 2015 yılında bir soruşturma geçirerek MİT’ten atıldığını söyleyen Çağlar Zorlu da Tolgahan Demibaş ile olayı görüşmelerini şöyle anlattı:
“2015 yılından beri Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünde memur olarak görev yapmaktayım. Bu tarihten öncesinde 2003 yılında Milli İstihbarat Teşkilatı’nda memur olarak görev yapmaktaydım, 2010-2015 yılları arasında Kayseri ilinde görev yaptım. 2015 yılı sürecinde tarafıma açılan soruşturmadan dolayı prosedürler gereği teşkilattan Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne naklen atamam yapıldı. Bana sormuş olduğunuz olayla alakalı olarak olayda ölen, yaralanan ve olayı gerçekleştiren şahısların hiçbirini tanımıyorum, herhangi bir iletişimim ve alakam da yoktur. Tolgahan Demirbaş bana hitaben ‘Bir haylaz arkadaşımız var, uyaracağız ama bulamıyoruz, adresine ihtiyacımız var’ dedi. Ben öncesinde talebi reddettim, benim böyle bir yetkim veya ulaşabileceğim gücüm yok dememe rağmen ısrarla yerini sordu, şu an tam olarak hatırlayamıyorum, bana ya isim ya da telefon bilgilerini ulaştırmış olmalı ki ben de başımdan savmak adına rastgele bir adres söyledim, hatırladığım kadarıyla bu adres İstanbul ilinde çok kalabalık alandı, beni en azından bu konuyla alakalı rahatsız etmemesi adına böyle bir yol izledim. Bu tarihten sonra 20 gün bu konuyla alakalı beni arayıp sormadı. Bana yine Tolgahan Demirbaş Whattsap üzerinden ulaşarak ‘verdiğin adreste bu şahsa ulaşamadık, bir daha bu şahsın nerede olduğuna bakabilir miyiz’ yazdı, ben de yine kafamda ona yardım etme amacı gütmediğim için benden uzak durması adına, bu şahısla arada sırada kafede yüz yüze geldiğimizde bana sormuş olduğu şahsın Kırşehir ili civarlarında olabileceğini söylediği için kafamda öylesine belirlediğim, şuan hatırlamadığım Kırşehir ilinde bir adres söyledim, bu tarihten sonra da bana ulaşarak tekrardan yardım talep etti, ben de bu konuyla alakalı sıkıntı yaşanabileceğini bu konuyla alakalı yardımcı olamayacağımı kesin ve net olarak söyleyince bir daha bana herhangi bir şekilde ulaşmadı. Bu tarihten sonra da ne herhangi bir şekilde kafede yüz yüze, ne de telefonla herhangi bir irtibatım olmadı. Olayın olduğu gün Aytaç Bey beni saat 13.30-14.00 sıralarında telefonla aradı, “Sinan Ateş öldürüldü, sana onunla ilgili bir şeyler sorulmuştu ya, onların hepsini sil” dedi, ben öncelikle ne dediğini tam olarak anlayamadım, akşam eve gittiğimde haberlerde Sinan Ateş isimli şahsın suikasta uğradığını görünce Aytaç’ın ne demek istediğini o an anladım.”
Sinan Ateş iddianamesinde sanıklar arasında cinayetin işlendiği dönem MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi olan Ufuk Köktürk, Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel, eski MHP milletvekili Olcay Kılavuz’un evinde yakalanan Tolgahan Demirbaş’ın adı olmasına rağmen MHP’nin adı geçmiyor.
İddianamede azmettirici olarak geçen Tolgahan Demirbaş ise ifadesinde Sinan Ateş’i “camialarından” tanıdığını, Mersin’deki olay ve hakkındaki ithamlar nedeniyle kendisine mesafeli olduğunu söyledi.
Demirbaş şüphelilerden Aykal’a Ateş’in adresini sorgulattığı iddiasına ilişkin “Sinan Ateş’in ev adresi mesajla veya herhangi bir şekilde bana gönderilmedi. Sinan Ateş’i olay öncesi şahsen tanımazdım. Mersin’de vuku bulan saldırı olayında camiamızdan bir genç öldürülmüştür. Bu olaya tepki olarak Sinan Ateş’in ikametinin önünde pankart asılması düşüncesi gündemdeydi. Bu nedenle adresin tespitini istemiş olabilirim” beyanını verdi.
Tolgahan Demirbaş tetikçi Eray Özyağcı’yı kaçırdığı iddialarını ve Sinan Ateş’in bulunduğu konum bilgilerine ulaşmak istediğini ise yalanladı.
Ancak iddianamede Tolgahan Demirbaş ile Çağlar Zorlu arasında Sinan Ateş’in anlık konum bilgisinin teminine ilişkin birkaç kez görüşme yaptıkları, Çağlar Zorlu’nun 28/03/2022 ve 03/04/2022 tarihlerinde iki kez farklı adresleri gösterir şekilde adres bilgisi paylaştığı, Tolgahan Demirbaş’ın rehberinde Suat Yılmaz Zobuoğlu isimli şahısla aralarında geçen görüşme sonucu Suat Yılmaz Zobuoğlu’nun temin ettiği Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’e ait kimlik bilgileri ile adres ve telefon bilgilerini Tolgahan Demibaş’a gönderdiğinin tespiti yer aldı.
Tolgahan Demirbaş’ın rehberinde Emre Yüksel’le mesajlaşmalarda Emre Yüksel’in Sinan Ateş’in avukatı Ali Yücel’e ait otomobilin plakasını göndererek bilgi talep ettiği, Demirbaş’ın Mustafa Aykal’dan elde ettiği bilgileri Emre Yüksel ile paylaştığı, Tolgahan’ın 12:54’te ve 12:58’de Emre Yüksel’e konum bilgisi paylaştığına iddianamede yer verildi. Yine iddianamede Tolgahan Demirbaş ile tetikçiyi olay yerinden kaçıran motosikletli Vedat Balkaya ile olayın ardından sinyallerinin kesiştiğinin altı çizildi.
Şüphelilerden Serdar Öktem ağır bir Covid hastalığı geçirdiğini ve bu yüzden telefonunun şifresini hatırlamadığını belirterek ifadesinde şunları söyledi:
“Ocak ayı başı gibi sosyal medyada tutuklandığım veya gözaltına alındığım haberleri çıkınca Ankara’ya geldim. Arkadaş ortamında tanıdığım birine rica ettim. Belki o sebeple böyle bir araca binmiş olabilirim. Araç BMW markaydı. Plakasını hatırlamıyorum. Aracı kullanan şahsın ismi Faruk’tu, fakat soyadını hatırlamıyorum. Geçirdiğim ağır Covid sonrası unutkanlık yaşadığım için hatırlamakta güçlük çekiyorum. Hatırlarsam size bunu söyleyeceğim. Muhtemelen hukuki bir şey sormuştur. Avukat olmam dolayısıyla ben de ona bilgi vermişimdir. Beni normal aramadıkları için ben de onlarla bu şekilde konuştum. Benim HTS kayıtlarıma bakılabilir. O tarihte o araçta değildim. İzah ettiğim üzere ağır bir Covid geçirdiğim için hatırlayamıyorum. Hatırlarsam size bunu söyleyeceğim. Yeni bir telefon aldım ve telefonumu yeni değiştirdim. Ama tam olarak hangi tarihte ve ne zaman değiştirdiğimi hatırlamıyorum. Çünkü geçirdiğim Covid sonrası entübe oldum ve iki ay hastanede yattım. Bunun bir ayını da entübe olarak geçirdim. Malatya Akçadağ’lıyım. Hamdullah Suphi Tanrıöver Okulu’nu bitirdim. Bunu hatırlıyorum, ama kullandığım cep telefonunun açılış şifresini hatırlamıyorum.”
Aşkın Mert Gelenbey ve çoğu sanığın kendisini tanıdığını söylemesine rağmen Sinan Ateş’i öldüren Eray Özyağcı ise sanıkları tanımadığını belirtti. Sinan Ateş’le kişisel bir husumeti olduğunu belirten Eray Özyağcı olay gününü kaçışını şöyle anlattı:
“Sinan ATEŞ ve yanında bulunan iki şahsın geri geldiklerini görmem üzerine geldikleri kaldırım tarafına geçtim, şahıslarla karşı karşıya geldiğimiz esnada üzerimde bulunan silahımı çektim, silahımın şarjörü uzun olduğundan dolayı karşımdaki şahısların ellerini bellerine doğru götürmeleri üzerine öncelikle Sinan ATEŞ isimli şahsın bacaklarına doğru 3-4 el ateş ettim, şahıs yaralandı. Yanında bulunan şahıslardan ismini daha sonra Selman olarak öğrendiğim şahsın da silah çekmesi üzerine kendi can güvenliğimi düşünerek Sinan Ateş isimli şahsı etkisiz hale getirmek maksadıyla hızlı bir şekilde ateş etmem neticesinde şahıs hareketsiz kaldı, bu esnada Selman isimli şahıs bana doğru ateş etti, ben olay yerinden uzaklaşmaya çalışırken arkamdan iki el daha silah sesi duymam üzerine döndüm, 1-2 el ben de ateş ettim, bu sırada silahımın tutukluk yapması ve karşımda bulunan şahıslarda da silah olması nedeniyle Vedat’ın motosikletle beni beklediği yere doğru koşmaya başladım, bu sırada arkamdan çok sayıda ateş edildi, arkamdan ateş eden şahsın beni öldürmek maksadıyla ateş ettiğini düşünüyorum çünkü etrafımda bulunan araçların isabet aldıkları yükseklik baş seviyemle aynı hizadaydı. Buradan Vedat’ın beklemesini söylediğim yere giderek Vedat motosiklette beklerken arka tarafına bindim telefonumu cebime koyduktan sonra kaskımı takarak Vedat’ a hızla motosikleti sürmesini söyledim, Vedat gideceği yeri bilmiyordu, benim daha önceden belirlemiş olduğum istikamete doğru Vedat’ ı yönlendirmeye başladım, otoban tarzında büyük bir yola çıktık, bu yolda yaklaşık yarım saatin altında hızlı bir şekilde seyrettik, yine benim daha önceden kaçış planı olarak ayarlamış olduğum bir aracın yakınına doğru durduk, motosikletten indiğimde yolun kenarına kaskımı attım, bu esnada beni indirdikten sonra motosikletle hızla uzaklaşmaya başladı, ben de beni bekleyen araçtan biraz uzakta olduğumdan yürüyerek aracın arka koltuğuna bindim, hatırladığım kadarıyla gri renkli marka modelini ayrıca plakasını bilmediğim bir araçtı. Araçta sadece sürücü vardı, bu sürücüyü tanırım ancak şu an şahsın ismini vermek istemiyorum, bu araçla daha önce seyretmiş olduğumuz güzergahtaki gibi yine benim belirlemiş olduğum konuma doğru seyrettik, benim ayarlamış olduğum konuma geldiğimizde ben araçtan indim, bu indiğim yerde etrafta herhangi bir yerleşim yeri olmadığını bildiğimden ve daha iyi kamufle olacağım için burayı seçmiştim, araçtan indim ve arazideki çukur bir alana kendimi kamufle ederek oraya yattım, hava kararmaya yakın yine benim daha önceden ayarlamış olduğum gibi beni almaya gelecek araç benim bulunduğum konuma geldiğinde kornaya basacaktı, ben de onun geldiğini anlayacaktım, aynen anlattığım şekliyle bulunduğum konuma bir araç geldi, havanın karanlık olması sebebiyle aracın marka model ve plakasını görmedim, bu aracın arka koltuğuna bindim, araçta sadece sürücü vardı, bu sürücü beni motosikletten indiğimde aracına alan sürücüyle aynı sürücüdür ancak araç farklıydı, buradan sonra sürücüye hızlı bir şekilde İstanbul’a gideceğimizi söyledim, Ankara ilini pek fazla bilmediğim için güzergahta nerelerden geçtiğini bilmiyorum ancak bir müddet sonra otobana girdiğimizi fark ettim, yaklaşık birkaç saat yol aldıktan sonra aracı durdurmasını söyledim, araçtan tek başıma inerek, çalılıkların olduğu bir yere doğru geçtim olayda kullanmış olduğum GLOCK marka tabanca, bu tabancaya takılı 32’lik şarjör ve normal 15’lik tabancanın kendi şarjörünü, bu şarjörler içerisindeki hatırladığım kadarıyla 35 adet fişeği çalıların altına doğru görünmeyecek şekilde gizledim, bunu yapmamın amacı da daha sonradan buraya gelip almaktı ancak şu an buranın neresi olduğunu kesinlikle hatırlamıyorum, silahı firar gezdiğim için yaklaşık 1 buçuk 2 yıl kadar önce İstanbul ilinden tam yerini ve ismini hatırlamadığım bir şahıstan 50 bin TL karşılığında almıştım. Silahı bıraktıktan sonra hızlı bir şekilde araca geçtim yine İstanbul iline doğru seyretmeye devam ettik, İstanbul iline yakın otobandan çıkarak ormanlık bir alana doğru gittik, buraya girmemizin amacı iz kaybettirmekti, burada yaklaşık 2-3 saat kadar oyalandık, yine aynı araçla İstanbul ilinde Maltepe semti Başıbüyük Ormanı taraflarına doğru gittik, buraya gelmemin sebebi bu semt taraflarını iyi bildiğim için geldim, burada araçtan tek basıma inerek ormanlık alana doğru yürüyerek uzaklaştım. Yine daha önceden ayarlamış olduğum kimsenin bilmediği bir ikamete gittim, burada kalmaya başladım. Burada kaldığımdan kimsenin haberi yoktu.”
İddianamede azmettirici olarak yer alan Doğukan Çep ise diğer sanıkların ifadeleriyle çelişkili ifadeler verdi. Doğukan Çep iddianameye giren telefon görüşmelerini ve sanık ifadelerini yalanladı. Doğukan Çep’in Gülsuyu’nda 2015’te öldürülen Hasan Ferit Gedik dahil toplamda 16 suçtan arandığı ortaya çıktı. Çep’in bu süreçte polislerle görüştüğü ve beş yıldır firari olduğunun iddianamede altı çizildi.
Sinan Ateş’i öldürdüğü belirtilen tetikçi Eray Özyağcı ile onu olay yerine getiren ve kaçıran Vedat Balkaya ile Suat Kurt hakkında “tasarlayarak kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
Ayrıca şüphelilerden silahlı eylemi organize ettiği iddia edilen Doğukan Çep ve eski Ülkü Ocakları Yöneticisi Tolgahan Demirbaş hakkında suça azmettiren olarak “tasarlayarak kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
Şüpheliler Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, Mustafa Ensar Aykal’ın iştirak halinde işlenen suça yardım eden fail olarak maktule yönelik toplu halde, iştirak halinde “tasarlayarak kasten öldürme” suçundan cezalandırılmaları talep edildi.
Şüpheliler Aytaç Ataç, Caner Günay, Doğukan Çep, Eray Özyağcı, Erdem Karadeniz, Hakan Saraç, Mehmet Yüce, Osman Bayraktar, Suat Kurt, Ufuk Köktürk, Umut Ersoy, Vedat Balkaya ve Zekeriya Asarkaya’nın adli sicil kayıtlarının bulunması nedeniyle tekerrür hükümlerinin uygulanması talep edildi.
Adli kontrolle serbest bırakılan 17 şüpheli hakkındaki soruşturma ise sürüyor.
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş 30 Aralık 2022’de Ankara Çukurambar’da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.
Soruşturma kapsamında bugüne kadar aralarında tetikçi Eray Özyağcı, eylemi organize eden Doğukan Çep, eski Ülkü Ocakları yöneticileri Tolgahan Demirbaş, Emre Yüksel ve avukat Serdar Öktem ile üç polisin de aralarında bulunduğu 22 kişi tutuklandı.
Soruşturma dosyası Ankara Başsavcı Vekili Durdu Özer ve savcı Durmuş Ali Kaya’ya verildi. Ayhan Ay da üçüncü savcı olarak dosyada yer aldı, ancak süreçte aktif rol oynayamadı, dosyayı fiziki olarak da incelemedi.
Daha sonra Durdu Özer’in de aralarında bulunduğu üç savcı dosyadan alındı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı ilk savcı Ayhan Ay’a geri verdi.