Ortadoğulu kadınlar Venedik Bienali’nde kendi seslerini duyuruyor
Sanatçı Güneş Terkol 60. Venedik Bienali'ne katılan 332 sanatçıdan biri. Kolektiflerle hazırladığı 'A Song to the World/Dünyaya Bir Şarkı' başlığı altında yaptığı pankartlarla katılan sanatçı bienal macerasını anlattı.
Bu sene ‘Foreigners Everywhere/Yabancılar Her Yerde’ temasıyla düzenlenen 60. Venedik Bienali’ne katılan 332 sanatçıdan biri de Güneş Terkol. Dikiş video, desen gibi farklı disiplinlerdeki çalışmalarında toplumsal cinsiyet, göç, sınıf ayrımı gibi konulara değinmesiyle bilinen sanatçı bienale küratör Andriano Pedrosa’nın davetiyle katıldı.
60. Venedik Bienali’nin açılışında kolektiflerle hazırladığı ‘A Song to the World/Dünyaya Bir Şarkı’ başlığı altında yaptığı pankartlarla katılan Terkol The Art Newspaper’dan Ebru Aydın’a bienal macerasını anlattı.
“Çok heyecanlı bir süreç. Andrino Pedrosa’nın İstanbul’da atölyemi ziyareti sonrası davet aldım. O dönem atölyemde Endonezya’da yapılan Jogja Bienali için üzerine çalıştığım bir pankart bulunuyordu. 2010’dan beri devam ettirdiğim bu seri projemle çok ilgilendi ve Venedik Bienali için iki yeni pankart üretmemi teklif etti. Yedi ay İstanbul’da ön çalışması oldu. Çokça eskiz çizdim, nasıl bir süreç olacağını tasarladım ve sonunda üçer metrelik iki büyük pankart diktim. Bu ön çalışma Venedik’te buluşacağım Coges Don Milani ve Casa Punto kolektifleri için hazırladığım tasarımlardı. Birinci pankartta gondollarda ilerleyen anonim kadın figürlerinin su üstünde güneşli bir Venedik fonunda ilerleyen görüntüsü, diğerinde ise kayan yıldızlarla dolu bir gecede San Marco Meydanı’nda görünen anonim figürler oldu.
Atölyeler San Marco’da bulunan bienal binasına ait bir stüdyo alanında oldu. 40 gün süren sanatçı-misafir programı SAHA Derneği’nin katkılarıyla gerçekleşti. Çevirmen Grace Hanım terzi Carmen Hanım ve bienalden bir asistan sürece eşlik etti. İlk buluştuğum derneklerden Coges Don Milani “Seni önemsiyorum” misyonuyla çalışan, 1995’ten beri aktif bir dernek. Göçmenlere, çocuklara, bağımlılık tedavisi görenlere, sorunlu ailelere ve yardıma ihtiyacı olanlara destek veriyor. Atölyeye o dernekten Ukraynalı, Afgan ve Afrikalı kadınlar katıldı. İlk buluşmada 2010 senesinden beri yaptığım atölyeleri ve kendi sanatsal pratiğimi anlattım. Daha sonra katılımcılar kendilerinden bahsetti. Atölyenin planından bahsedildi, nasıl bir yöntem izleyeceğimiz konuşuldu. Kâğıtlara yapılan eskizler, diğer günler kumaş kolajlara, renkli kompozisyonlara dönüştü, şiirler ve alıntılar eklenerek tamamlandı.”
Diğer dernek ise queer kolektif Casa Punto. Gelenlerin hepsi kolektif üyesi, çoğu sanat okulunda okuyor. Atölye hikâye anlatımcılığı yöntemiyle ilerledi. Katılanlar farklı konumları görme, kabul etme ve öğrenme üzerine güven ortamı içinde taleplerini, hayallerini dile getirdiler. Açılışta iki pankartla atölyemizden sergi mekânı Arsenale’ye kadar yürüyeceğiz. Şehirde uçan ve ötüşen kuşlara selam veren kuş düdükleri eşliğinde gerçekleşecek yürüyüşümüz ve sergi mekânında kutlamayla sona erecek.
60. Venedik Bienali’nin teması adını ırkçılık karşıtı bir kolektif olan Claire Fontaine’nin 2004’teki bir serisinden alıyor. Terkol bienalin teması ve çalışmaları arasında kurduğu ilişkiyi şu sözlerle anlattı:
“2010’dan beri kolektif pankart atölyeleri düzenliyorum, hepsinde göçmenlerle çalıştım, bu anlamda bienalin konusu üretimimle çok ilgili. Dil bariyeri, bürokratik engeller, kendini yabancı hissetme, özgürlük alanları açmak için öneriler, şehirden talepler, katılımcıların geldikleri yerle veya bedenleriyle olan bağları gibi tüm fikirler kristal gibi yan yana geldi. Çok dilli kültürler arası bir buluşma oldu.
Örneğin Ukraynalı katılımcılardan Veronika, kendi alanına özlediği sesleri ülkesinin enstrümanlarını ve merkeze ise banyosunu nakşetti. Savaş haberini duyduğunda yeni aldığı banyonun içindeymiş ve düzenini terk etmek zorunda oluşu onu iki yıldır yaşadığı İtalya’da yeni bir düzene adapte olma sürecinin zorluklarını yansıttı. Victoria ise kendisi için çok kıymetli olan zaman sevgi ve hayat üçlemesini bir kum saatiyle betimledi. Kum taneleri eteklerine kadar akan bir kadın figürünü tasarladı. Taliban rejimi sonrası Afganistan’dan kaçan Shabnam ise kendi tasarımında kaçış ve ailesinin bir arada durması dileğini nakşetti. Hepsi göçmenliğin zorluklarından, dayanışmadan ve barış taleplerinden bahsetti. Kolektif Casa grubu ise ortak olarak toplumsal cinsiyet üzerine kendi mücadelelerini dile getirdi. Tüm bu harika fikirler iki pankartta yerlerini aldı ve ‘Dünyaya Bir Şarkı’ başlığında yola çıktı.”
60. Venedik Bienali 24 Kasım’a kadar sanatseverlerle buluşmaya devam edecek.