Erdoğan Gaziantep’te: Çocuklarımızı içki ve kumardan uzak tutmak için camiye getirin
Emniyetteki krizle ilgili iddialar havada uçuşuyor. En dikkat çeken iddiaysa eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen cumartesi görüşmesi.
Ayhan Bora Kaplan soruşturmasındaki gizli tanık Serdar Sertçelik’in emniyetteki üst düzey isimlerce AK Parti ve MHP aleyhine ifade vermek üzere yönlendirildiğini iddia etmesiyle başlayan ve üç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla doruğa ulaşan krizle ilgili iddialar havada uçuşuyor. İktidar kanadında “darbe,” “komplo,” “kumpas” tespitleri yapılırken köşe yazarları da operasyonla ilgili konuşulanları ve iddiaları yazdı.
En dikkat çekici iddia Sözcü yazarı Aytunç Erkin’den geldi. Erkin, Ayhan Bora Kaplan üzerinden kendisine operasyon çekildiğini söyleyen eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 11 Mayıs Cumartesi günü görüştüğü yazdı. Gündem emniyetteki krizdi.
Erkin şöyle yazdı: “Geçen cumartesi günü Ankara’da sürpriz bir görüşme yaşandı. İçişleri eski Bakanı ve AKP İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la buluştu. Soylu’nun ziyaret nedeninin Kaplan davasıyla ilgili 9 Mayıs’ta görevden alınan üç polis şefi olduğunu söylediler. Çünkü Ayhan Bora Kaplan’ın Süleyman Soylu’ya yakın bir isim olduğu medyada sıkça işlendi. İçişleri eski Bakanının Erdoğan’a ‘Bana ve diğer arkadaşlara kurulmak istenen komplonun sadece üç polis şefiyle sınırlı olduğunu düşünmüyorum. Arkasında kim ya da kimler var? Bunlar ortaya çıkarılmalı’ dediği iddia edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Soylu’ya ‘Konuyu yakından takip ettiğini, İçişler Bakanı Ali Yerlikaya’yı çağırıp konuştuğunu’ söylediği Ankara koridorlarında konuşuluyor.”
Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi de konuyla ilgili yazdı. Selvi “Savcılık soruşturması sonucunda gerçekler ortaya çıkacak. Bu olayın aydınlatılması gerekiyor” diyerek iktidara yakın diğer yazarlardan daha temkinli bir tavır takındı. Selvi yazısında İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın çetelerle etkin şekilde mücadele ettiğini ve bunun sürmesi gerektiğini vurguladı. Serdar Sertçelik üstünden Cumhur İttifakı’na zarar verilmek istenebileceğini belirten Selvi “O nedenle diyorum ki bir algı operasyonuna kurban olmadan gerçeğin ama sadece gerçeğin ortaya çıkması için çalışmalıyız. Bu olaydan AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın zarar görmemesi için Serdar Sertçelik’in ileri sürdüğü iddiaların üzerine kararlılıkla gidilmesi gerekiyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu konuda titiz bir çalışma yürüttüğünden eminim. O nedenle iddiaları biraz ihtiyatla karşılayıp, gerçeklerin ortaya çıkması yönünde çaba göstermeliyiz” diye yazdı. Selvi, Serdar Sertçelik’in “AK Partili bazı siyasetçilerin isimlerini vermemi istediler” iddiasına da temkinli yaklaştı. “Serdar Sertçelik’in iddia ettiği gibi kendisinden AK Parti’li bazı siyasetçilerin isimlerini vermesi istendi mi istenmedi mi?” diye sordu.
Sabah yazarı Dilek Güngör ise “meselenin finans ayağını” kaleme aldı. Güngör geçen yıl ekim ayında 43 şirkete Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyum olarak atandığını hatırlatarak Ayhan Bora Kaplan’a ait eğlence mekanları için “İşin ilginci bu soruşturma kapsamında Haaz, Öküz, Three, Tezgah, Albüm, Trend ünvanlı mekanlar da TMSF’ye geçti. Görüyorsunuzdur, hemen her gün bu eğlence mekanlarının önünde silahlı çatışma var” diye yazdı.
Güngör’ün yazısının ilgili kısmı şöyle: “Biliyorsunuz Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği geçen yıl ekim ayında 43 şirkete Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nu (TMSF) kayyum olarak atadı. Fon da şirketlerin yönetimlerini oluşturdu. Aslında o dönemde üç aylık atama yapılmıştı. Sonradan süre dolunca Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği yeni bir kararla TMSF’nin kayyumluğunu devam ettirdi (43 şirketten 8’i hakkında yeniden kayyum atama kararı verilmedi. Toplam 36 şirkette TMSF’nin kayyumluk görevine devam etmesine karar verildi).
Bu şirketlerde yapılan incelemelerde çoğunda adreslerin boş olduğu tespit edildi. Şu anda ticari faaliyeti olan iki şirket var. Biri Ayyıldız Tünel diğeri De Solar 7 Enerji Üretim… Kuruluşunda olsa da bazılarını devretse de bu şirketlerin hiçbirinde Bora Kaplan’ın adına rastlayamıyorsunuz. O nedenle hesap hareketleri MASAK tarafından didik didik aranıyor. İddianamesi kabul edilen davanın 4 Kasım’daki ilk duruşması öncesinde bilgiler ortaya dökülecektir.
Peki ya eğlence mekanları?
Malumunuz, Bora Kaplan’ın Ankara’da birçok eğlence mekanı var. Esasında yemek, organizasyon ve eğlence sektöründe faaliyet gösteren 10 şirketi var. Bunların 6’sı faal…
İşin ilginci bu soruşturma kapsamında Haaz, Öküz, Three, Tezgah, Albüm, Trend ünvanlı mekanlar da TMSF’ye geçti. Görüyorsunuzdur hemen her gün bu eğlence mekanlarının önünde silahlı çatışma var.
Devlet gece kulübü işletir mi, işletiyor!
Düşünün bu mekanlarda çıkan sanatçıyı da içilen içkiyi de yenen kuruyemişi de şimdi devlet ayarlıyor. Burada TMSF’nin suçu yok. Yargı öyle karar almış…
Ama doğru değil…
Yarın içeride uyuşturucu trafiği dönse kim sorumlu olacak! Yahu bu mekanlara hiç kayyum atanmasaydı ne olurdu yani?
Kendi kendine kapanıp giderdi buralar…
Anlayacağınız, şu anda meselenin emniyet ayağında yaşananlar gibi garabet bir durum var.”
Öte yandan Sabah Gazetesi Haber Koordinatörü Abdurrahman Şimşek katıldığı canlı yayında operasyonla ilgili dikkat çekici iddialarda bulundu.
Şimşek yaşananları “FETÖVARİ kumpas” diye tanımladı ve “Bu kumpasta sadece bu AK Partili bakanlara, bürokratlara MHP’ye değil gazetecilere uzanan, siyasilere uzanan, milletvekillerine uzanan telefon izleme dinleme skandalı var” iddiasında bulundu.
Şimşek “Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube’de 280 kişinin sorgulaması yapılmış. Önemli isimler var. Söylemeyeceğim çok üst düzey siyasiler var, gazeteciler var. Bir ulusal gazetenin Ankara Temsilcisinin de dinlendiği. Bu dinlemeler izlemeler nasıl yapıldı onu da söyleyeyim. Telefon internet trafiğine bakılmış. Hangi benzin istasyonlarından benzin aldığı sosyal medyada mesajlaşma kimlerle yazıştığına ilişkin 280 kişiye bakılmış. Üst düzey isimler var. Eski adalet bakanının oğlu da dinlenenler izlenenler arasında. Şu an İçişleri Bakanlığı bir başmüfettiş atadı, bu konuyu da soruşturuyor. Görevdeki milletvekillerine bakılmış, gazetecilere bakılmış emniyet müdürlerine bakılmış, bu skandalın boyutu giderek büyüyor” diye konuştu.
Akşam saatlerinde Emniyet Genel Müdürlüğü sosyal medya hesabı üzerinde “dinleme” iddiasını yalanladı. Açıklamada “Sosyal medyada ve bazı televizyon kanallarında Ankara İl Emniyet Müdürlüğünce “Yasa dışı dinleme yapıldığı” ile ilgili çıkan haber ve iddialar ASILSIZDIR ve KESİNLİKLE GERÇEĞİ YANSITMAMAKTADIR” dendi.
Şimşek Sabah muhabirlerinin açığa alınan Murat Çelik’i dün Emniyet’in resmi aracıyla Dikmen vadisinde görüntülediğini söyledi. Şimşek “Siz bu kişiyi devlete kumpas kurmakla FETÖVARİ bir yapının baş aktörlerinden biri olmakla açığa alıyorsunuz, ama devletin aracı benzinini bu kişiye tahsis ediyorsunuz ve halen almıyorsunuz. Ben bunu anlamıyorum. Yanında yakın koruması da var” dedi.
Ayrıca Şimşek, Serdar Sertçelik’in 15 Nisan’da Ankara Emniyeti’nde sorgu odasında Uğur Dündar ile görüştüğünü iddia etti. İddiayı Ayhan Bora Kaplan soruşturmasının sanıklarından Muhammed Kaplan’ın ifadesine dayandırdı. Muhammed Kaplan ifadesinde “Ben sorgudayken yan odada Serdar Sertçelik, Uğur Dündar ile görüştürüldü” dedi.
Uğur Dündar ise iddiayı Sözcü TV’nin canlı yayınında yalanladı. Dündar “Benim adımın buraya Ayhan Bora Kaplan soruşturmasının sulandırılması amacıyla dahil edildiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Dündar’ın konuşmasının tamamı şöyle: “Ortada bir suç örgütüyle mücadele var. Ve ben de geçmişte yani aylar önce bu suç örgütünün mağdur ettiği iki kişiyle röportajlar yaptım ve bunları yayınladım. Hem televizyonda yayınladım, hem Sözcü’de yayınladım. Fakat mahkemedeki sorgusu sırasında bu dosyanın sanıklarından biri nisan ayında kendisinin emniyetteki sorgusu sürerken İbrahim adlı bir komiserin beni ve Serdar Sertçelik’i telekonferansta konuşturduğunu ve benim kendilerine gizli tanık olması doğrultusunda telkinde bulunduğumu söylemiş, ama böyle karışık bir ruh haliyle ‘o anda ben kendimde değilim’ falan diyor. Benim bir defa şurasını net olarak altını çizmem lazım. Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde ne Ankara Emniyet Müdürü Sayın Engin Dinç ile ne Organize Suçlar Şubesi Müdürü ile ne yardımcısıyla ne onun altındaki amirlerle, başkomiserlerle, komiserlerle, polislerle, çaycılarla bile bu süreç içinde bir konuşmam oldu. Altını çizerek söylüyorum. Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Şubesi’nden hiç kimseyi tanımam, hiç kimseyle irtibatım olmadı, hiç kimseyle de telefonla konuşmadım. Ayrıca Serdar Sertçelik’in aleyhinde haber yapan bir kişi olarak nasıl Serdar Sertçelik’le yan yana gelirim? Ben Ayhan Bora Kaplan Suç Örgütü’nde adı geçen hiçbir kimseyi tanımam, hiçbiriyle en ufak bir telefon konuşmam olmadı. Ne yüz yüze konuştum ne de telefonla konuştum. İnanıyorum ki İsmail benden çok daha fazla konuşmuştur. Çünkü yaptığı iş gereği konuşması gerekir. Ama benim böyle bir durumum da olmadı. Dolayısıyla adımın buraya Ayhan Bora Kaplan soruşturmasının sulandırılması amacıyla dahil edildiğini düşünüyorum. Bu tamamen bir tezgah, tamamen bir kurgu. Tekrar ediyorum, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde bir bekçiyi bile tanımam. Hele hele organize suçlar şubesinde bu soruşturmayla ilgili olarak veya daha önce ben hiçbir komiserle, hiçbir yetkiliyle, hiçbir polis memuruyla ne yüz yüze ne telefonla konuştum. Kesinlikle böyle bir konuşma söz konusu değildir.”