Karamollaoğlu: Tayyip Bey, BOP’un hâlâ eş başkanı
İsrail Dışişleri Bakanı yine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef aldı ve Hamas'ı desteklediği için "utanması gerektiğini" söyledi. Dışişleri Bakanlığı ise soykırımın fotoğraflarıyla yanıt vermekle yetindi.
İsrail’in Filistinlilere yönelik 76 yıldır bitmeyen zulmü, ülke tarihinin en sağcı kabinesinin göreve başlamasıyla daha da kendini gösterir oldu. İsrail’de dahi yasaklanan Meir Kahane’nin öğretilerini takip eden isimler, İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğinde kritik bakanlıklara atandılar. Bunlardan en dikkat çekeni ise Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir. Filistinlilerin topraklarından sürülmesini savunan, hatta kendisi de işgal altındaki Batı Şeria’da yapılan kaçak konutlarda ikamet eden Ben-Gvir, polis gücü yetkisiyle şiddeti ve öfkeyi körükledi. Tarihin sayfaları 7 Ekim 2023’ü gösterdiğinde Hamas, Aksa Tufanı Operasyonu’nu başlattı. İsrail’in bu operasyona cevabı ise 35 binden fazla Filistinlinin katledildiği işgal hareketi başlatmak oldu.
7 Ekim’den bu yana süren işgal, bir milyondan fazla Filistinlinin son çare olarak sığındığı Refah’ı da kapsayacak kadar genişledi. Filistinlilerin sesi olmaya çalışan hükümetlere zaten kulak asmayan İsrail, kendi müttefiklerini dahi karşısına alacak kadar şiddetini artırdı. Türkiye, 7 Ekim’den sonra kısa bir süre boyunca itidal çağrısı yapmayı tercih etti. Ancak bir noktadan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Hamas terör örgütü değildir” çıkışıyla dünya manşetlerinde yerini aldı. O günden sonra Türkiye’nin sert eleştirilerinin tonu da katlanarak arttı. Hatta Erdoğan, “Netanyahu ortaya koyduğu soykırım yöntemleri ile Hitler’i de kıskandıracak seviyeye gelmiştir” ifadelerini de kullandı.
Türkiye’nin İsrail ile ticari ilişkilerini tamamen sonlandırması, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Uluslararası Adalet Divanı’nda açtığı soykırım davasına taraf olma kararı ve savaş sonrası Gazze planlarında İsrail’in isteğinin tersine bir Filistin yönetiminin kurulması için attığı adımlar, Ankara’yı Tel Aviv’in en büyük hedeflerinden biri haline getirdi.
Ankara’yı ve hatta direkt Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan açıklamalarıyla sık sık gündeme gelen İsrail Dışişleri Bakanı İsrael Katz, bu sefer de ölen üç İsrailli esir üzerinden Ankara’ya yüklendi. Dışişleri Bakanlığı da Katz’a cevabında çok açıklama yapmaya gerek duymadı, fotoğraflarla yetindi.
İsrail güçleri, 7 Ekim’de Hamas’ın saldırdığı müzik festivalinde esir alınan 3 İsrailli rehinenin cesedine ulaştıklarını açıkladı. Ordu, cesetlerin Shani Louk, Amit Buskila ve Itzhak Gelerenter’e ait olduğunu belirtti. Bulunan cesetlerden birinin saldırının ardından sembol haline gelen 23 yaşındaki Alman asıllı Shani Louk‘a ait olduğu ifade edildi. The New York Times, cesetlerden birinin yarı çıplak halde kamyonetin arkasında götürülürken videoya kaydedilen ve sembol haline gelen 23 yaşındaki Shani Louk olduğunu yazdı.
Haberde şu ifadelere yer verildi: “İsrail ordusu 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’in güneyine düzenlediği festival saldırısından kaçarken esir alınan üç İsrailli rehinenin cesedine ulaşıldığını duyurdu. Ordu sözcüsü Daniel Hagari cesetlerin Amit Buskila, Shani Louk ve Yitzhak Gelernter’e ait olduğunu açıkladı. Hagari, İsrail askerlerinin perşembe gecesi Gazze Şeridi’nde düzenledikleri bir operasyon sırasında cesetleri bulduklarını söyledi ancak konum belirtmedi. Hagari, üçünün de 7 Ekim’deki Tribe of Nova trance müzik festivaline katıldığını söyledi. Saldırı sırasında festivalden kaçıp İsrail’in güneyindeki Mefalsim’e doğru yola çıkmışlardı. Hagari, orada yakalandıklarını ve öldürdüklerini söyledi.”
Louk gerçekten de sembol olmuştu. Genç kadının yaşadıkları tüm dünyanın öfkesini bir başka boyuta taşımıştı ki, o görüntüler bu satırları yazan gazeteciler için de oldukça ağırdı.
Bugün de İsrail Dışişleri Bakanı Katz, Louk için bir açıklama yayınladı. Hedefinde Cumhurbaşkanı Erdoğan vardı ve açıklaması Türkçe’ydi:
“Erdoğan, bunlar senin Hamaslı ortakların. Sen bunlara ‘özgürlük savaşçısı’ diyorsun. Bu teröristler, Alman vatandaşı bir İsrailli genç kız olan Shani Louk, ‘Nova’ müzik festivali boyunca işkence edip, onu katlettiler. Ardından da cesedini Gazze’ye kaçırdılar. Dün İsrail Savunma Kuvvetleri askerleri Louk’un cesedini Gazze’den çıkartıp defnedilmesini sağladılar – Ve sen tüm bunlar göz önüne alındığında sadece utanmalı ve susmalısın!
.@RTErdogan, bunlar senin Hamaslı ortakların. Sen bunlara “özgürlük savaşçısı” diyorsun. Bu teröristler, Alman vatandaşı bir İsrailli genç kız olan Shani Louk, “Nova” müzik festivali boyunca işkence edip, onu katlettiler. Ardından da cesedini Gazze’ye kaçırdılar.
Dün İsrail…
— ישראל כ”ץ Israel Katz (@Israel_katz) May 18, 2024
Bu açıklamadan kısa bir süre sonra Dışişleri Bakanlığı’nın resmi X hesabı üzerinden bir açıklama yayımlandı. Açıklama kısa ve netti, çünkü Bakanlık Sözcüsü ya da bir başka yetkilinin ifadelerinden oluşmuyordu. Cevap, Gazze’de yaşanan acıların gazetecilerin objektiflerine yansıyan görüntülerinden ibaretti.
Soykırımla suçlanan İsrail Hükümetinin sözcüsü Dışişleri Bakanı Katz’a yanıtımız: pic.twitter.com/jlG3Zr2tMU
— T.C. Dışişleri Bakanlığı (@TC_Disisleri) May 18, 2024
Türkiye aslında birçok açıdan bu konuda hedef haline gelmiş durumda. NATO üyesi olan Türkiye, sadece İsrail’in değil müttefiklerinin de “aynı fikirde değiliz” dediği bir konuma sahip. Türkiye’deki hemen herkes Filistin halkına destek olsa da 2005 yılından bu yana Gazze’yi yöneten Hamas’a karşı yaklaşımlar değişiyor. Türkiye’de, seküler kesim sol ideolojiye sahip Filistinli Direniş Örgütleri’nin mücadelesini benimserken muhafazakar kesim de Hamas ve İslami Cihad üzerinden desteklerini dile getiriyorlar. Filistin mücadelesinin dünya çapında “imajını” sarsma anlayışı da genel olarak buradan başlıyor. Hamas’ın Cihatçı tavrı nedeniyle mücadeleye desteğini dile getiremeyenler aslında o mücadeledeki Operasyon odasının varlığını unutuyor. Şu an da Filistin için, her görüşten Filistinli örgütü, İsrail’e karşı birlikte mücadele veriyor buna da operasyon odası deniliyor. Hatta öyle ki Hamas dahi açıklamalarında direniş örgütlerine referans veriyor.
Gelelim Türkiye’nin neden hedef alındığına. Türkiye yönetimi Hamas ile uzun ve yakın bağlara sahip. Hamas’ın Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye geçtiğimiz haftalarda Türkiye’ydi. Ziyareti, arabulucu Mısır’ın Dışişleri Bakanı Semih Şukri ile aynı güne denk gelmesiyle dikkat çekmişti. Türkiye, İsrail’in savaş sonrası Gazze planlarının aksine, Filistinlilerin dahil olduğu bir senaryo için El Fetih ve Hamas arasında arabuluculuk yaptığı adımlarla dikkat çekiyor.
Erdoğan geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamayla da dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan AK Parti grup toplantısında İsrail’in Gazze’deki savaşta Hamas’ı mağlup ederse “gözünü Türkiye’ye dikeceğini” söylemişti.
TBMM’de düzenlenen grup toplantısında Erdoğan “Sanmayın ki İsrail Gazze’de duracak. Bu azgın devlet, bu terör devleti eğer durdurulmazsa vadedilmiş topraklar hezeyanıyla gözünü er ya da geç Anadolu’ya dikecek. İsrail, Gazze’de sadece Filistinlilere saldırmıyor. Bize saldırıyor. Hamas Gazze’de Anadolu’nun ileri hat savunmasını yapıyor. Bunu göremeyecek kadar kör müsünüz? Bunu anlamayacak kadar mı idrakiniz kapandı” diye konuşmuştu. Erdoğan devamında “Hem kendi topraklarının istiklali için savaşan hem de Anadolu’yu savunan Hamas’ın yanında durmaya devam edeceğiz” sözlerini dile getirmişti.
Erdoğan’ın bahsettiği, Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’ta geçen anlatıma göre Tanrı’nın Hz. İbrahim ve soyuna söz verdiği bu “vadedilmiş topraklar” Fırat Nehri’nden Nil Nehri’ne kadar olan bölgeyi kapsıyor. Bu topraklara Akdeniz ve Türkiye’nin bazı bölgeleri de dahil.
İsrail’in Gazze saldırıları devam ederken, diplomasi arenasında da kriz üzerine kriz yaşanıyor.
Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, “Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlere yönelik sürekli ihlallere karşılık verme” gerekçesiyle İsrail’e 7 Ekim 2023’te kapsamlı saldırı düzenledi. İsrail, 7 Ekim’deki saldırılarda 1200 İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını açıkladı.
İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda en az 15 bin 103’ü çocuk, 9 bin 849’u kadın olmak üzere 35 bin 386 Filistinli öldürüldü, 79 bin 366 Filistinli yaralandı. Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
İsrail ordusu, 7 Ekim’den bu yana 280’i karadan işgal sürecinde olmak üzere 628 askerinin öldüğünü duyurdu.
Çatışmalara 24 Kasım 2023’te 4 günlüğüne verilen ve daha sonra 3 gün daha uzatılan “insani ara”da 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakıldı. Öte yandan İsrail, binlerce Filistinliyi alıkoyup hapsetmeye devam etti.
İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te de 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail askerleri ile yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 504 Filistinli hayatını kaybetti.