İsrail hem Gazze’yi hem Beyrut’u vurdu, Hizbullah sözcüsü öldürüldü
Hizbullah İsrail'in kuzeyine Felak 2 tipi roketlerle salvo yaptığını duyurdu. İsrail ve Hizbullah arasındaki gerilim iyice tırmanırken savaşın yayılma endişeleri de katlanarak artıyor. İşte gerilimin artış sebepleri ve yaşananlar...
Hamas’ın 7 Ekim’deki Aksa Tufanı Operasyonu ardından İsrail’in işgale başladığı Gazze’de ölenlerin sayısı 37 bine dayandı. 7 Ekim’den sonra hem Hamas’a hem de diğer Filistinli Direniş örgütlerine desteğini duyuran İran liderliğindeki Direniş Ekseni’nin en güçlü üyesi Lübnan Hizbullah’ı da o gün bu gündür, İsrail ile yoğun çatışma içinde. İsrail ve Hizbullah, aylardır süren düşük yoğunluklu çatışmaların ardından sınır ötesi saldırılarını artırmasıyla öne çıkarken, topyekûn savaş endişesi de yeniden yükselmeye başladı. İsrail ordusu bu hafta kuzey sınırında geniş çaplı bir saldırı başlatmaya hazır olduğu uyarısında bulundu. Hizbullah da cumartesi akşamı İsrail’in kuzeyindeki bir askeri komuta merkezine İran yapımı Felak 2 roketlerinden oluşan bir salvo gönderdiğini açıkladı.
Reuters’a konuşan bir güvenlik kaynağı, grubun daha önce onlarca kez Felak 1 tipi roket kullandığını ancak uzun bir süre sonra ilk kez bu tür bir roket kullanımına döndüğünü söyledi. Uzmanlar, iki tarafın da sekiz aydan fazla bir süredir karşılıklı ateş açması nedeniyle İsrail’in artık kuzey cephesini görmezden gelemeyeceğini ya da orada harekete geçmeyi erteleyemeyeceğini düşündüğünü söylüyor.
Analistlere göre, her iki tarafın da böyle bir arzusu olmasa bile, topyekûn savaş ihtimali artık daha olası.
Lübnan Hizbullah’ı ve İsrail, resmi olarak on yıllardır savaş halinde. İsrail, Filistinli grupların saldırısına uğramasının ardından 1982 yılında Lübnan’a tanklar göndererek başkent Beyrut’a kadar uzanan yıkıcı bir işgal başlatmıştı. Ardından 2000 yılında Hizbullah tarafından bölgeden çıkartılana kadar 22 yıl boyunca güney Lübnan’ı işgal altında tutmuştu. Lübnan’da Hizbullah resmi olarak, Beyrut’un düşman devlet olarak sınıflandırdığı İsrail’e karşı koymakla görevli bir “direniş” grubu olarak kabul ediliyor. Batı dünyasının büyük bir kısmı Hizbullah’ı terörist bir örgüt olarak tanımlıyor.
O zamandan bu yana iki taraf zaman zaman karşılıklı ateş açtı ancak gerilim 2006 yılında Hizbullah’ın iki İsrail askerini kaçırmasının ardından İsrail’in güney Lübnan’a girmesiyle tırmandı. Bu çatışmada çoğu sivil olmak üzere binden fazla Lübnanlı, 49 İsrailli sivil ve 121 asker öldürüldü. İki yıl sonra Hizbullah, İsrail hapishanelerindeki Lübnanlı ve Filistinli mahkumların yanı sıra İsrail’in elinde tuttuğu savaşçıların cesetlerini de iade etmesi karşılığında kaçırılan askerlerden geriye kalanları İsrail’e gönderdi.
İsrail ve Hizbullah arasındaki son çatışmalar ise Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e saldırarak 1.200’den fazla kişiyi öldürmesi ve 250’den fazla kişiyi kaçırmasının ardından başladı. Bunun üzerine İsrail, Gazze’de Hamas’la savaşa girdi ve bu savaş sırasında bölgenin büyük bir kısmını yerle bir etti ve 36 binden fazla Filistinliyi öldürdü. Hizbullah, İsrail ile şu anki savaşının Gazze’deki Filistinlileri desteklemek için olduğunu söylüyor.
Lübnanlı grubun askeri kapasitesi, büyük ölçüde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) dönemi Katyuşa tipi roketlere dayandığı 2006 yılından bu yana arttı. Bugün Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, grubunun 100 binden fazla savaşçı ve yedek askere sahip olduğunu söylüyor. Grubun ayrıca topyekûn bir savaş çıkması halinde İsrail’in savunmasını alt edebilecek 150 bin rokete sahip olduğuna inanılıyor.
Brüksel merkezli bir düşünce kuruluşu olan Uluslararası Kriz Grubu’nun Irak, Suriye ve Lübnan proje direktörü Heiko Wimmen, İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmanın 8 Ekim’den bu yana giderek şiddetlendiğini anımsatıyor. Wimmen bunun “ağır çekim bir tırmanma” olduğunu ve “santim santim yukarı doğru” ilerlediğini belirtiyor. Ancak sınır ötesi çatışmaların sayısı ve ölçeği arttıkça her iki taraf son zamanlarda savaşa daha da yaklaştı. Wimmen, özellikle sınırın her iki tarafındaki ölümler ve Hizbullah’ın kullandığı silahlar açısından “açıkça bir tırmanma” olduğuna dikkat çekiyor.
Çarşamba günü Hizbullah’ın İsrail’in kuzeyindeki bir köye düzenlediği saldırıda bir İsrailli yedek asker öldü ve İsrail tarafında öldürülen toplam asker sayısı 19’a yükseldi. İsrail ve Hizbullah ayrıca, savaşın başlangıcında her iki tarafın da sınırın yaklaşık 4 kilometrelik yarıçapıyla sınırlı olduğu döneme kıyasla birbirlerinin topraklarının çok daha derinlerine saldırıyor.
Hizbullah İsrail’in 35 kilometre içine ateş açarken, İsrail Lübnan’ın 120 kilometreden daha kuzeydeki bölgelerini hedef aldı.
Bu hafta Lübnan’dan gelen sınır ötesi saldırılar İsrail’in kuzey bölgesinde büyük yangınların çıkmasına neden oldu ve İsrail bu yangınları Hizbullah’ın İsrail askeri bölgelerini hedefleyen güney Lübnan’dan gelen roket ateşine bağladı. Çarşamba günü Hizbullah, İsrail’in kuzeydeki Ramot Naftali köyünde bulunan Demir Kubbe savunma sistemini güdümlü bir füzeyle hedef aldığını açıkladı. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) sözcüsü Yarbay Peter Lerner Perşembe günü bir brifing verdi: “Şu aşamada bunu teyit edemem. Bunun gerçekleştiğini de söyleyemem.”
Cardiff Üniversitesi’nde öğretim görevlisi ve Hizbullah uzmanı olan Amal Saad, örgütün tırmanışının “8 Ekim’den bu yana meydana gelen önceki alevlenmelerden belirgin bir şekilde ayrıldığına” dikkat çekiyor. Saad, X’te yayınlanan yazısında “Bu aşama sadece İsrail saldırılarına yanıt vermenin ve caydırıcılığı yeniden tesis etmenin ötesine geçiyor; yeni mesajlar ve stratejiler iletmeyi içeriyor” diyor.
Uluslararası Kriz Grubu’ndan Wimmen, çatışmanın “görmezden gelinmesi zor” hale geldiğini belirterek, Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetindeki aşırı sağcı bakanların baskısı nedeniyle İsrailli yetkililerin kendilerini yanıt vermek ya da en azından yanıt veriyor gibi görünmek zorunda hissettiklerini söyledi. Kudüs İbrani Üniversitesi Truman Enstitüsü’nde akademisyen olan Ronni Shaked CNN’e yaptığı açıklamada, hükümet ve İsrail ordusu içinde kuzeyde harekete geçme yönünde bir baskı olduğunu belirtti.
Her iki taraf da ateşli söylemlerde bulunuyor ancak uzmanlar iki tarafın da tam anlamıyla bir çatışma istemediği görüşünde. Netanyahu aralık ayında Hizbullah’ın topyekûn bir savaş başlatması halinde Beyrut’un Gazze’ye dönüşeceği uyarısında bulunmuştu. Ancak Maliye Bakanı Bezalel Smotrich bu hafta, IDF’nin Hizbullah’ı ortadan kaldırmak için savaşı genişletmekle ilgilenmediğini söyleyerek daha geniş bir savaş olasılığına ilişkim endişeleri bir nebze de olsa düşürdü. Çünkü Smotrich, Netanyahu’nun koalisyonundaki “savaş çığırtkanları” olarak nitelendirilebilecek aşırı sağcı isimlerden. Ancak çarşamba günü endişeler yeniden alevlendi. Lübnan sınırı yakınlarındaki Kiryat Shmona kentine yaptığı ziyaret sırasında Netanyahu, İsrail’in kuzeyde “çok yoğun eylemlere” hazırlandığı mesajını verdi. Netanyahu, “Kim bize zarar verebileceklerini ve bizim de boş boş oturacağımızı düşünüyorsa büyük bir hata yapıyor demektir. Öyle ya da böyle, kuzeye güvenliği geri getireceğiz” ifadelerini kullandı.
Hizbullah’ın ikinci adamı Naim Kasım Salı günü Al Jazeera’ye yaptığı açıklamada örgütün İsrail’den gelen son tehditleri ciddiye almadığını söyledi. “Her iki durumda da savaşı genişletmemeye karar verdik ve topyekûn bir savaş istemiyoruz. Ancak bize dayatılırsa hazırız ve geri çekilmeyeceğiz” diyen Kasım, Gazze’deki savaş durduğunda Hizbullah’ın İsrail’e yönelik saldırılarına son vereceğini de sözlerine ekledi.
Uzmanlar her iki tarafın da topyekûn bir savaş başlatmayı tercih etmeyebileceğini, ancak tırmandırıcı eylemlerinin istemeden de olsa bir savaşı tetikleyebileceğini söylüyor. Uluslararası Kriz Grubu’ndan Wimmen, İsrail ve Hizbullah’ın savaş başlatmak için bilinçli bir karar alma ihtimalinin düşük olduğunu söyledi. Ancak çatışma ne kadar şiddetlenirse, her iki taraf da diğerinin topraklarında ne kadar derine inerse ve kullanılan silahlar ne kadar ağırlaşırsa, “bir şeylerin ters gitmesi” olasılığının da o kadar artacağını söyledi.
Netanyahu, çok sayıda İsraillinin bölgeden göç etmek zorunda kalması nedeniyle kuzeyde harekete geçmesi için muhalefet ve koalisyon üyelerinden yoğun baskı görüyor. IDF, 53 binden fazla İsraillinin kuzeydeki evlerini terk etmek zorunda kaldığını açıklamıştı. Lübnan Halk Sağlığı Bakanlığı tarafından Salı günü açıklanan rakamlara göre, çatışmaların başlamasından bu yana Lübnan’da 94 binden fazla kişi, İsrail sınırına yakın bölge ve kasabalardaki evlerini terk etmek zorunda kaldı.
İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir bu hafta bir açıklama yaptı: “Hizbullah’ın tüm kaleleri yakılmalı ve yok edilmelidir. Savaş!” Muhalefet lideri ve eski başbakan Yair Lapid de hükümeti eleştirerek şunları söyledi: “Kuzey alevler içinde yanıyor ve İsrail’in caydırıcılığı da onunla birlikte kül oluyor. Hükümetin Gazze’de savaş sonrası için bir planı yok, sakinleri kuzeye döndürmek için bir planı yok, yönetimi yok, stratejisi yok. Tamamen terk edilmiş bir hükümet.”
ABD, kontrolden çıkabileceği endişesiyle gerilimin tırmanmasına karşı uyarıda bulundu. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matthew Miller Çarşamba günü yaptığı açıklamada ABD’nin gerilimin tırmanma riski konusunda “son derece endişeli” olduğunu söyledi ve Biden yönetiminin “bu çatışmanın kontrolden çıkmasını önlemek için” diplomatik görüşmeler yürüttüğünü sözlerine ekledi.
Truman Enstitüsü uzmanı Shaked, Hizbullah’ın İsrail’e yönelik saldırılarının Gazze’ye destek amaçlı olduğu yönündeki iddialarına rağmen, örgütün stratejisinin en yakın müttefiki İran’la yakından koordine edilmiş olabileceğine dikkat çekti.