Hükümet değişti, göçmen planı suya düştü: Ruanda İngiltere’ye parayı iade etmeyecek
İngiltere'de yaşayan Demir çifti uzun süren kanser, embriyo dondurma taşıyıcı anne bulma mücadelesinden sonra bebeklerine kavuşmak üzere. Çift şimdi Ukrayna yolunda; savaşın sürdüğü ülkeden bebeklerini güvenli şekilde, bir an önce çıkarmak istiyor.
Memet-Fliss Demir çifti 2018 yılında evlendi. Bir düğün İngiltere’de, bir düğün Türkiye’de yapıldı. Her yeni evli çift gibi çocuk hayali kurmaya başladılar. Ancak bir yıl bile geçmeden kendilerini bambaşka bir gerçeğin içinde buldular.
Fliss Demir göğsünde bir kitle hissetti, eşi hemen doktora görünmesini istedi: “Maalesef kanser olduğunu öğrendik. 35 yaşındaydı o zamanlar. Başınıza gelmeden ne olduğunu bilemiyorsunuz. Bir de Türkiye’deki gibi alıştırarak söylemiyorlar. İki kanser mutasyonu buldular eşimde, BRCA dedikleri. Tedbiren yumurtalıklarının alınması lazımdı. Gen testini yapmadan radyasyon verseydik yeni bir kanser oluşumuna neden olabilirdik. Bu arada da Türkiye’ye düğüne davetliydik. Eşim tatile gitmek istediğini söyledi ameliyattan önce. Ölecek mi kalacak mı belli değil… Çok garip bir ruh hali. Ben İngiliz sağlık sistemine fazla güvenmediğimden Türkiye’de de bir doktor görsün istedim. Onkolog da aynı şeyi söyledi. Bir de doğum uzmanını görmemizi tavsiye etti. Kemoterapi görmesi durumunda, yumurtalıklar da gidecek zaten, üstelik yaş faktörü de var… Kadın doğum uzmanı yumurtaları toplamamız gerekir, dedi. Eşim de hormon pozitif kanser. Yumurtaların alınması öncesi hormon enjeksiyonları yapılıyor. Bu kanser hücrelerini tetikleyebilir dendi.”
Ancak bu ihtimal Fliss Demir’e engel olmadı. Çünkü ‘anne olmayacaksam niye yaşıyorum’ diyecek kadar çok istiyordu çocuğu olmasını. Yumurta toplama işlemini yaptırdılar. Bir yandan tüp bebek tedavisine de başladılar. Hatta tam da kanseri için ameliyata gireceği gün yedi embriyolarının tuttuğunu öğrendiler.
Bu yöntemle çocuk sahibi olmayı deneyenler ne kadar zor ve yıpratıcı bir süreç olduğunu bilir. Türkiye’de eşinin ailesinin Filiz diye hitap ettiği Fliss Demir bütün o süreci bir de kanserle mücadele ederken yaşıyor. Sağ göğsü alınıyor, kemoterapi alıyor. Bu arada 10 yıl sürecek hormon tedavisi başlıyor. Bütün bunların üstüne bir de pandemi patlak veriyor. Bağışıklık sistemi baskılanmış olarak, riskli grupta yer alan biri olarak yaşıyor süreci. Bir süre riski azaltmak için eşi Memet’ten ayrı kalıyor.
Memet Demir o sıralar işini kaybediyor. Derken Fliss’in sol göğsü ve yumurtalıkları da alınıyor. Çift çocuk sahibi olmak için ellerindeki son şansı dondurdukları embriyolarıyla taşıyıcı anneliği araştırmaya başlıyor. Her ülkede kanunlar farklı, bazılarından çok katı kurallar var. Memet Demir İngiltere’deki şartları ve taşıyıcı anne arayışlarını şöyle anlatıyor: “Kontratla taşıyıcı anne olamıyorsunuz. Para karşılığı birinden taşıyıcı anne olmasını isteyemiyorsunuz, gönüllülük esasıyla oluyor yani. Tıbbi masrafları dışında bir ödeme yapamıyorsunuz. O arada bu alanda çalışan bir vakfa kaydolduk ve beklemeye başladık. O dönem markette bebek reyonuna bile giremiyordu eşim, psikolojik olarak zor bir süreç. Bize ‘Siz Facebook’a güzel bir fotoğraf koyun, biz ne güzel çiftiz mesajı verin’ demeye başladılar. Bildiğiniz Tinder’a çevirmişler. Millet sizi beğensin, sevsin…”
Kanser tedavisinden yeni çıkmış, bir yandan çocuk sahibi olmaya çalışan fiziksel ve ruhsal olarak yorgun bir kadından kendini sevimli göstermesi bekleniyor: “Üstünden kamyon geçmiş gibi zaten, bir de dating uygulamalarındaki gibi şirinlikler yapması bekleniyor. Daha saçı çıkmamış, yeni yeni uzuyor. O durumdaki bir kadına diyorlar ki sen şirinlik yap. Bir de zaten bir sürü mali yükü var bu işin. Bizim maaşımız var sadece.”
Demir çiftinin hikayesini ilk kez Times’ta okuduk. Memet Demir “Times’ta yazmadılar bunu” diyerek taşıyıcı anne bulmanın ne kadar zor olduğunu anlatmak için şunları söylüyor bana: “Eşcinsel çiftler var, çok neşeli eğlenceli tipler. Kadınlar onlar için taşıyıcı anne olmak istiyor. Daha cool, daha popüler görülüyor. Hatta eşim acaba ben kanser geçirdim diye mi embriyomu vücuduna almak istemiyorlar diye düşündü ya da ben Türküm diye ırkçılık mı yapılıyor diye düşünmeye başladık.”
Durum böyle olunca başka ülkede şansını denemeye karar veriyorlar ve 2021’de dört embriyoyu Ukrayna’ya gönderiyorlar. Ukrayna bu işin aracı ajanslarla profesyonel olarak yapıldığı, bebek doğar doğmaz embriyonun sahibi anne-babanın nüfusuna geçirildiği, sürecin sorunsuz işlediği ülkelerden. En azından bir zamanlar öyleydi.
Yine masraflı, özel izinlerle, prosedürlerle dolu bir sürecin ardından Ukrayna’ya ulaşan embriyoların ikisinde şansını deniyor Demir çifti. Ne yazık ki tutmuyor: “Eşim çok üzüldü tabii. Sınırlı da sayıda şansımız var artık yumurtalık alındığı için. Sonra 2022’nin başında Rusya savaşı patlak verdi. Millet canının derdinde biz arayıp da bizim embriyolar ne oldu diye soramadık tabii haliyle. O çocuklar da öldü herhalde diye düşündük, üzüldük, yasını tuttuk.”
Hikayelerini dinlerken bütün bu yıpratıcı ve uzun süreci yaşamaya değer mi, evlat edinmek halihazırda yuvaya ihtiyacı olan bir çocuğa bu imkanı sunmak daha iyi olmaz mıydı diye düşünüp evlat edinmeyi hiç düşünmediniz mi soruyorum:
“Düşündük tabii. Hatta deprem olunca Türkiye’de ihtiyacı olan bir çocuğa yuva olmayı düşündük. Evlat edinmede de şöyle bir durum var; aile planlamasına devam edip çocuk sahibi olmayı düşünüyorsanız evlat edinemiyorsunuz. Biz hala taşıyıcı anneliği düşündüğümüz için evlat edinemiyoruz. Evlat edinme süreci de kolay değil yani. Bizim gibi sevgi dolu, belli imkanları olan bir çift için bile… Nerede yaşıyorsunuz gelip evinize bakalım, kaç odanız var, kaç para kazanıyorsunuz… Normal yolla çocuk sahibi olmak isteyen bir çifte soruluyor mu kaç para kazanıyorsunuz diye. Zaten duygusal olarak çok zor süreçlerden geçmiş insanlara siz bu çocuğa iyi bakabilecek misiniz diye sorulunca bunların hepsi sizi daha çok yaralıyor.”
2023 yazında Kiev’de durum görece normalleşince Demir çiftine telefon geliyor: “Embriyolarınız hayatta, tekrar denemek ister misiniz?”
Bu beklenmedik haber karşısında şaşkınlıkla karışık bir sevinç yaşıyorlar, ancak ülkede durumun yeniden karışmayacağının, kötüleşmeyeceğinin garantisi yok. Mevcut durum bile bir bebeğin sağlıklı şekilde dünyaya gelip gerekli bakıma erişimi olduğu anlamına gelmezken üstelik.
Ancak Ukrayna’da görüştükleri ajans embriyolara zarar gelmeyecek şekilde ülke dışına çıkarabileceklerinin garantisini veremiyor. Üstelik başka bir ülkede taşıyıcı anneliği denemek bütün süreci mental ve finansal olarak bütün yıpratıcılığıyla sil baştan yaşamak demek. “Tamam” diyorlar, “tekrar deneyelim”.
Geliyoruz ekim ayına… Fliss Demir 40 yaşına basıyor. Etrafında bütün bu süreçte yanında olan sevdikleri… Bir konuşma yapıyor, teşekkür ediyor hepsine ve diyor ki “Ben artık kendi çocuklarımı kucağıma alamayacağımı kabullendim.” İki gün sonra Ukrayna’dan haber geliyor: Taşıyıcı anneniz hamile!
Her çift gibi heyecanla beklemeye başlıyorlar çocuklarını. Onlardan uzakta da olsa aracı ajanstan düzenli haber alıyorlar, gelişimini takip ediyorlar, taşıyıcı anneyle Google çeviri yoluyla mesajlaşıyorlar… Her şey yolunda. Bir kızları olacak, adı da Azra olacak.
Ancak İngiltere’de yapılan bir kanun değişikliği heyecanlı bekleyişlerinin yerini endişeye bırakmalarına neden oluyor: “Ajansın avukatıyla görüşmeye başladık. Bebeğimizi alıp ne kadar sürede geri dönebiliriz, üç gün mü beş gün mü diye soruyoruz. ‘İngiltere’nin acil seyahat programı vardı geçen yıl mayıs ayında kaldırdılar’ dedi. Bunun üzerine buradaki yetkililerle görüştük pasaportun üç dört ayda alındığını öğrendik. Seyahat belgesi olmadan yurt dışına çıkamayacağı için içişleri bakanlığına yazıldı. ‘Evet kaldırdık, orada savaş var bilmiyor musunuz’ diye robot gibi bir cevap. Hiçbir şey sormadılar, konuşmadılar bile bizimle, şu an sizinle konuştuğumuz gibi sorular sormadılar. Yazışmalar bir süre daha devam etti ama sonuç alamadık. En sonunda ‘Gitmeyin durum kötüleşirse sizi oradan çıkaramayız’ dediler.”
Özetle İngiliz hükümeti Demir çiftine kavuşmak için yıllarca uğraştıkları ve sonunda her şey yolunda giderse 24 Haziran’da kucaklarına almayı planladıkları bebeklerini savaşın sürdüğü bir ülkede bırakın diyor.
Derken Memet Demir ‘Sonuçta ben aynı zamanda Türk vatandaşıyım’ diyerek Ukrayna’daki büyükelçiliği arıyor. Yine orada Türk Ukrayna iş insanları derneğiyle iletişime geçiyor. Bir arkadaşı onun için Ankara’da görüşmeler yapıyor:
“Dışişleri bakan yardımcımız Nuh Yılmaz’la iletişime geçeceğiz. ‘Yardımcı olmaya çalışalım elimizden ne gelirse’ demiş. Biz Avrupa mavrupa diyoruz ya hakikaten saçmasapan bürokratik bir yumak. İnsani duygular yok.”
Demir çiftinin amacı bebekleri Azra doğunca güvenli şekilde bir an önce eve götürmek. Bunun için de hızla kimlik ve pasaportunun çıkması gerekiyor. TC vatandaşı olarak kaydettirmeleri durumunda bu kez bütün hayatlarının, işlerinin, yuvalarının olduğu İngiltere’ye dönmek için yine birçok prosedür onları bekliyor olacak. Yine de en azından İstanbul’a gelirlerse sabah akşam üzerimize dron mu geliyor diye endişelenmeden güvende olacaklarını bilecekler.
Hangi koşulların içine gittiklerini şöyle anlatıyor Demir: “Günde 8-18 saat arası elektrik kesintisi var. Oteller havuz var, her şey dahil falan diye reklam yapmıyor. Sığınağımız var, jeneratörümüz var diye reklam yapıyorlar. Gece dışarı çıkma yasağı var. Acil bir şey olsa çocuğa doktora götürmek için 50 askeri kontrol noktasından geçeceğim. Şu an yanımızda çocuk bezine kadar her şeyi götürüyoruz. Oraya gidince alırız diye bir şey yok.”
Bu koşullara kanserle savaşından yeni çıkmış bir beden olarak gidiyor Fliss Demir. Annelik içgüdüsüyle kendi sağlığını da riske atarak bebeğine kavuşmaya gidiyor: “Son bir aydır rüyasında Azra’yı kucağına aldığını görüyor. Kanseri yendik ama iyileşince geçmiyor her şey. Hayatta kalmak yetmiyor. Ukrayna nasıl savaş bitse de izleriyle kalacak, eşim de aynı durumda kanser de bir bombardıman resmen. Altı yıl boyunca bir savaş.”
Demir çifti şimdi yolda; salı günü sınırda arabalarını bırakıp Ukrayna’ya giriş yapacak ve yollarına trenle devam edecek. Birkaç hafta sonra bebeklerini kucaklarına aldıklarında altı yıldır hem kanser hem çocuk sahibi olmak için verdikleri bütün mücadeleye değecek belki ama onlar için mücadele o an bitmeyecek. Bu kez Azra bebeği de koruma endişesiyle yuvalarına dönme mücadelesi başlayacak. Biz de 10Haber olarak bunun takipçisi olacağız ve umuyoruz ki size Azra bebeğin yuvasına döndüğünün de haberini yazacağız.