‘All Eyes on Rafah’: Yapay zekanın ürettiği görsel interneti nasıl ele geçirdi?
Bu hafta dünyanın buzul çağını yaşamasına neyin neden olmuş olabileceğini anlamak için yüzümüzü uzaya çevireceğiz. Dövmenin lenf kanseriyle bağlantısı olup olmadığını tartışacak, genç kuşakların daha sık kansere yakalanmasına isyan edeceğiz.
Bayramın ikinci gününden herkese merhaba. Umarım sevdiklerinizle bir araya geldiğiniz, vejetaryen değilseniz bolca et yediğiniz bir bayram geçiriyorsunuzdur. Bu hafta sizi bültende uzun tutmayacağım ki bayramın tadını çıkarın. Güne başlamadan önce şöyle bulutlararası bir yolculuğa ne dersiniz? 12 bin yıl öncesine kadar atalarımız zorlu buzul çağında hayatta kalma mücadelesi veriyordu. Bu çağın yaşanmasında etkili olan şeylerden biri kozmik buhran olabilir miydi? Cevabı aşağıda.
Bu hafta sağlık ağırlıklı ilerleyeceğiz. Örneğin dövmenin kanser riskini artırma ihtimali var desek dövmelerinize pişman gözlerle mi bakarsınız yoksa “Zaten kanser yapmayan şey mi kaldı” diyerek hayatınıza devam mı edersiniz? Peki ya genç kuşakların önceki kuşaklara göre daha sık kansere yakalanmasına ne diyeceksiniz? Bu arada bu hafta kolesterole karşı daha etkili mücadele etmemizi sağlayan ilaçlar olan statinleri ilk keşfeden Japon biyokimyacı Akira Endo’yu kaybettik, onu da anmamız gerekiyor.
Son olarak her hafta olduğu gibi yapay zekadan dedikodular köşemize sizi de bekleriz. Öyleyse yolculuğumuz başlasın!
Bundan iki milyon yıl kadar önce atalarımız dünyayı mastodonlar, kılıç dişli kaplanlar ve devcileyin tembel hayvanlar gibi canlılarla paylaşıyordu. Tahmin edersiniz ki o zamanlar hayatta kalmak kolay bir iş değildi. Dünya uzun bir dönem sıcaklıkların dalgalı seyrettiği, buzulların eriyip donduğu ve bunun sonucunda deniz seviyelerinin bir yükselip bir alçaldığı, bitki ve hayvanların ekvatora doğru kaydığı çok sert bir buzul çağından geçti ve bu dönem yaklaşık 12 bin yıl önce sona erdi. Dünyanın bu zorlu döneminin nedenleri yıllardır tartışılıyor. Bilim insanları şimdiye kadar volkanik patlamaları, atmosferdeki karbondioksit seviyelerinin değişimini, Dünya’nın eğimini ve levha tektoniğini göz önünde bulundurdu. Bu hafta Nature Astronomy dergisinde yayınlanan araştırma ise dünyanın o dönemini açıklamak için bizi uzaya çıkarıyor. Ya Samanyolu’nun tamamı devasa, yıldızlararası bir toz ve gaz bulutunun içinden geçtiyse?
Dünya dahil Güneş Sistemi’ndeki tüm gezegenler helyosfer olarak bilinen, Güneş’ten gelen koruyucu dev bir plazma kabarcığıyla sarmalanmış durumda. Güneş rüzgarı olarak bilinen bu yüklü parçacıklar gezegenleri galaktik radyasyondan ve dış uzayın aşırı hava durumlarından koruyor. Ancak iki milyon ile üç milyon yıl öncesinde yıldızlararası bir bulut helyosferi sıkıştırmış olabilir. Bu da dünya ve diğer gezegenlerin geçici olarak savunmasız kaldığı anlamına geliyor.
Bir grup bilim insanı Avrupa Uzay Ajansı’nın Gaia uydusunun topladığı verilere göre hem bizim galaksimizde hem de ötesinde bir milyardan fazla yıldızın üç boyutlu haritasını çıkardı. Bu haritada yaklaşık 2,6 milyon yıl önce başlayan Pleistosen döneminde Samanyolu’nun hidrojen atomundan oluşan “Soğuk Bulutların Yerel Şeridi” denen bir sistemle yolunun kesişmiş olabileceği ortaya çıktı. Yani helyosferin dengesini bozan bu olabilir. Tabii bilim insanları “Buzul çağında kesinlikle yıldızlararası bulut neden oldu” diye net bir bir şey söyleyemiyor.
Şimdi tartışmalı bir çalışmayla karşınızdayız. Geçen ay eClinicalMedicine dergisinde yayınlanan çalışmada İsveç’te 2007-2017 yılları arasında lenf kanseri teşhisi konan 20 ila 60 yaş arasındaki 12 bine yakın kişi incelenmişti. Araştırmacılar bu kişileri hiç lenf kanserine yakalanmamış rastgele kişilerden oluşan kontrol grubuyla karşılaştırdığında en az bir dövmesi olanların kansere yakalanma ihtimalinin yüzde 21 daha fazla olduğunu görmüşlerdi.
Takdir edersiniz ki nadir görülen bir kanser türünde yüzde 21 gibi bir risk kritik bir oran. Üstelik deneklerin sahip olduğu dövmelerin sayısı da boyutu da önemli değil. Herhangi boyutta en az bir dövme olması yetiyor. Araştırmacılar iki durum arasında nasıl bir bağlantı olduğunu henüz çözebilmiş değil ama tahminleri dövmelerin vücutta iltihaplanmayı tetikliyor olabileceği yönünde. Bu da lenf kanserini tetikliyor olabilir.
Ancak pek çok uzman araştırmanın geçerliliğinden şüpheli. Çalışma iki özellik arasında ilişki olabileceğini gösterse de kesinlikle böyle bir bağlantı olduğunu söyleyebileceğimiz bir noktada değil. Dana-Farber Kanser Enstitüsü’nde epidemiyolog olan Timothy Rebbeck CNN International’a verdiği demeçte “Makaleyi yazan ya da editörlüğünü yapan ben olsaydım bunun iki durum arasında güçlü bir ilişkinin göstergesi olmayacağını söylerdim” diyerek bulguları “abartılı” olarak niteledi. Tabii bu demek değil ki dövme tamamen temize çıkıyor. Kanın aktığı her uygulama sağlık ve hijyen risklerini de beraberinde getiriyor. Ayrıca dövme yapımında kullanılan bazı mürekkep türlerinin kanserojen maddeler içerebileceğine dair bazı korkular var. Yine de dövme yaptıracağınız kişiye güvendiğiniz sürece bir sorun yaşamanıza olası bakılmıyor.
Her kuşak bir önceki kuşağın daha şanslı olduğunu söyler. Bu konuda çok haksız sayılmazlar. X kuşağı (1965’ten 1980’e kadar doğanlar) ortalama bir işte çalışırken bile ev, araba alabiliyordu. Y kuşağı (1981-1996 arası doğanlar) belki X kuşağı gibi ev ve araba alamıyor, ama zamanında çok daha rahat yurtdışına çıkabiliyor, festivallere katılabiliyordu. Her ne kadar yaptıklarıyla sürekli manşet olsa ve eleştirilse de Z kuşağı (1997-2012) bu kuşaklar arasında hem yurtdışına çıkmanın daha zor olduğu hem de festivallerin ya da konserlerin çoğu zaman siyasi nedenlerle birdenbire iptal edilebildiği bir dönemin içinde buldu kendini.
Ama biz bugün Z kuşağını değil X kuşağını konuşacağız. X kuşağına ballı desek de bir noktada onlar da baby boomerlara (1946-1964) karşı bir yarışı kaybediyor. JAMA Network Open’da yayınlanan bir çalışmaya göre X kuşağı ebeveyninin ve dedelerinin kuşaklarından daha sık kansere yakalanıyor. ABD Ulusal Kanser Enstitüsü’nde biyoistatistikçi olan Philip Rosenberg kanserlerin en sık görüldüğü yaşlara gelmeye başlayan X kuşağı için işlerin hiç iyi görünmemesinin Y kuşağı ve daha genç kuşaklar için de uyarı niteliği taşıdığını söylüyor.
Kanser teşhisi konan 3,8 milyon kişiden veri toplayan araştırmacılar bunları farklı kuşaklarla karşılaştırarak X kuşağında 60 yaşında kanser gelişiminin ne olduğunu tahmin etti. Sonuç şöyle: Baby boomerlar ile karşılaştırıldığında X kuşağı kadınlarında tiroid, böbrek, rektum, rahim, kolon, pankreas ve yumurtalık kanserleriyle Hodgkin dışı lenfoma ve lösemide artış var. X kuşağı erkeklerinde ise tiroid, böbrek, rektum, kolon ve prostat kanserleri artıyor. Yine de X kuşağının baby boomberlardan şanslı olduğu bazı durumlar da yok değil. X kuşağı kadınlarında akciğer ve rahim ağzı kanserleri, X kuşağı erkeklerinde de akciğer, karaciğer, safra kesesi kanserleri ve Hodgkin dışı lenfoma baby boomerlara göre daha az görülüyor.
Ama sonuç olarak nesiller gençleştikçe para, refah ve eğlence kısıtlanması yetmiyormuş gibi sağlığımız da daha kötüye gidiyor.
👉Kolesterolü düşürmek için kullanılan ilaçlar olan statinleri keşfeden biyokimyacı Akira Endo 90 yaşında hayatını kaybetti. Endo kolesterolü düşürmeye yarayan ilk bileşeni 1973 yılında ilaç şirketi Sankyo için çalıştığı dönemde Tokyo’daki laboratuvarında keşfetti. Bu sayede kolestorelden dolayı kalp krizi ve felcin önüne geçerek milyonlarca insanın yaşam süresinin uzamasına yardımcı oldu. O zamanlar kolesterolü düşürmenin tek yolu tatsız bir diyet ve yan etkileri ağır olan ilaçlar kullanmaktı. Endo ve ekibi kolesterolü düşüren mantarı bulana kadar altı bin farklı karışımı test etmişti. En sonunda Kyotolu bir tüccarın pirincinde buldukları mavi-yeşil bir küf olan Penivillium citrinumda aradıklarını buldular. 1987 yılında ilk statin lovastatin ABD’de kullanımına izin verildi. Endo Nobel alamadı belki ama 2006 yılında 22. Japon Bilim Ödülü’ne ve 2008’de ABD’nin Nobel’i olarak bilinen Lasker ödülüne layık görüldü.
👉Games Radar’ın haberine göre Kore yapımı bir bağımsız oyun olan Troubleshooter: Abandoned Children’ı geliştiren ekip aslında oyunun içine aşk ögelerini de katmak istiyordu. Dandylion adında bir oyun stüdyosu tarafından 2020 yılında piyasaya sürülen Troubleshooter kullanıcıların özel paralı askerler olduğu distopik bir Valhalla kentinde geçiyor. Oyunda aksiyon, entrika, dram, travma gibi bir oyuncunun arayabileceği her şey var. Tek eksik romantizm. Ne var ki distopik bir dünya yaratmakta sorun yaşamayan ekip gerçekçi bir aşk simülasyonu eklemekte sorun yaşıyor. Birisi oyun indirme platformu Steam’de yaptığı yorumda bu konuya dikkat çekince stüdyodan bir yetkili “Bunu pek çok insanın istediğini biliyoruz. Ama ekip üyelerimizin gerçek hayatta aşk işleriyle hiç deneyimi yok” dedi. Anlayacağınız deneyimsizlikten dolayı oyunda romantizm yok. Ama genel olarak oyuncular oyuna olumlu puanlar vermiş, belki yaz tatilinde oyun listenize eklemek istersiniz diye buraya link de bırakıyorum.
👉Fransız yapay zeka şirketi Mistral 640 milyon dolarlık yatırım topladığını açıkladı. Konu hakkında bilgi sahibi kaynaklara göre şirketin şu anki değeri 5,8 milyar euro. Meta ve Google mezunlarının yalnızca bir yıl önce kurduğu şirketin kısa sürede bu kadar çok değer kazanması yapay zekaya coşkunun büyüklüğünü gözler önüne seriyor.
👉Mistral değerine değer katmaya devam ederken OpenAI’da da birtakım hareketlilikler var gibi. The Information’ın cuma günü bildirdiğine göre OpenAI’ın CEO’su Sam Altman bazı hissedarlara şirketin yönetim yapısını değiştirmeyi düşündüğünü söyledi. Bu değişimden kasıt kâr amacı gütmeyen şirketi kâr amacı güden bir işletme haline getirmek ve şimdilik şirketi yeniden yapılandırma tartışmalarında hiçbir sorun olmadığı belirtiliyor. Gerçi şirkette güvenliği önceleyen neredeyse tüm araştırmacılar gönderildiği için görüş ayrılığı çıkmasını beklemek fazla iyimser kaçardı.
Wright Kardeşler’den önce kim uçtu? Plastik cerrahi nasıl icat edildi? Leonardo da Vinci ilk robotu tasarladı mı? İlk e-posta ne zaman gönderildi? Bira ilk nerede üretildi? Sıfırı kim icat etti? Balık kancasından fiber optiğe, piramitlerden posta pullarına ve baruttan GPS’e kadar bu eklektik derleme bugün hayatımızı şekillendiren deha anları hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen herkesi bilgilendirecek, ilham verecek ve büyüleyecek. Yaratıcılık ve inovasyonun en büyük başarıları için olağanüstü bir rehber olan bu kitap, bilim ve teknolojideki atılımlar yoluyla bilgiye ve ilerlemeye katkıda bulunan olağanüstü keşifler ve buluşları anlatmaktadır. En eski ve en temel keşiflerden günümüzün en ileri buluşlarına kadar insanoğlunun göstermiş olduğu çabalar ve yaratıcılık modern dünyayı şekillendirdi ve insan ırkının en yüksek potansiyeline ulaşması için evrimini sürdürmesine olanak tanıyor.
👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.
Jeff Hawkins ve ekibi insan beyninin dünyanın bir modelini oluşturmak için haritaya benzeyen yapıları kullandığını keşfetmekle kalmadı, bunun bize nasıl sirayet ettiğini ortaya çıkardı. Hawkins’in keşfi dünyayı nasıl algıladığımız, neden benlik algısına sahip olduğumuz ve üst düzey düşüncenin kökeni hakkında önemli soruları yanıtlıyor.
Jeff Hawkins bu kitapla bir sinirbilimci ve bilgisayar mühendisi olarak beyin ve yapay zekânın geleceği hakkında devrim yaratacak bir teori ortaya koyuyor.
👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.
Neden erkekler var? Bazı mikroskobik omurgasız hayvan gruplarında evrim süreci içinde erkekler tasfiye edildi. İnsanın evrimi de böyle bir yol izleyebilir mi?
Neden yaşlanıyor ve ölüyoruz? Yaşlanma eğer üreme etkinliğini azaltıyorsa evrim sürecinde neden yaşlanmadan daha iyi bir çözüm ortaya çıkmadı? Yoksa yaşlanma ve ölüm birer adaptasyon mu?
Evrim teorisi ile yaratılış inancı neden çatışıyor? Dindar kesim ile seküler kesimin bu konuda uzlaşması mümkün mü?
Epigenetik evrim teorisinde devrim yaratacak mı? İstisnalar dışında, bir organizmanın bütün hücreleri aynı genlere sahiptir. Peki ama neden farklı hücre tipleri var?
İki milyon yıl sonra insanlar neye benzeyecek? İnsanlar sanal âlemi daha çekici bulup biyolojik bedenlerini ve beyinlerini terk mi edecekler?
Thomas Junker bu ve buna benzer soruları yanıtlarken anlaşılır ve bilgiye dayalı bir dil kullanıyor, evrim gerçeğini ve ilgili bilimsel araştırmaları bize hızlı ve kapsamlı bir şekilde tanıtmayı amaçlıyor.
👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.
Yapay zekayı ürünlerine entegre etmeyen sayılı şirketlerden biri olan Apple da sonunda OpenAI ile işbirliğini duyurarak bu alana giriş yaptığını resmen duyurdu. Neredeyse bütün şirketler yapay zeka sektörünün zirvesi için yarışadursun çip dünyasına Nvidia tek başına hakim. İşte internet kullanıcıları bu durumu şöyle tiye almışlar: